Doğum tarihi belli olmayan Viriathus’un tam kökeni de belli değildir. Sadece Yunan tarihçi Diyotorus Siculus, Viriathus’un Lusitanyan köklerine işaret eder. Dönemin bir diğer tarihçisi Livy ise Viriathus’un okyanus kıyısında yaşayan bir kabilden geldiğini ve önce çoban, ardından avcı, bunun ardından da asker olduğunu yazar.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Viriathus'un bugün Portekiz'de bulunan bir anıtı
Viriathus tarihe göre Romalılara karşı direnmeden önce yoktur, O’nu Viriathus yapan, tarihe geçiren bu direniştir.
Romalı tarihçi Appian’a göre Viriathus, Roma Konsülü Galba’nın M.Ö. 150 yılında Lusitanyan savaşçılarına karşı giriştiği büyük katliamdan kurtulan bir avuç askerden biridir. 20 bin Lusitanyan’ın öldürüldüğü bu katliamdan sadece iki yıl sonra Viriathus, Lusitanyan ordusunun başına geçer.
Romalı tarihçilere göre Viriathus’un çok güçlü bir fiziği vardı; iyi bir stratejist ve çok zeki bir komutandı. Ünlü Romalı tarihçi Polybius onunla savaşı “ateşle savaş” olarak nitelendiriyordu. Viriathus birçok komutanın aksine soylu bir aileden gelmiyordu. Ülkedeki tüm aristokratk aileleri kayıt altına alan Romalılar Viriathus’tan hiç bahsetmemişti.
Katliamdan iki yıl sonra İberya’da büyük bir ayaklanma başlatıldı. Bu ayaklanmayı bastırmak için Romadan Caius Vetilius komutasında bir lejyon gönderildi. Vetilius, ayaklananların büyük bir kısmını kılıçtan geçirdi. Geriye 1000 kadar isyancı savaşçı kalmıştı. Bu savaşçıların arasında Viriathus da bulunuyordu.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Viriathus'un öldürülmesini resmeden bir karikatür
Viriathus savaşta nasıl bir taktik izleneceğine ilişkin düzenlenen toplantıya sıradan bir savaşçı olarak katıldı ve bir komutan olarak çıktı. İsyancıların başına geçen Viriathus Roma ordusu saldırdığı anda 1000 adamını daha sonra başka bir noktada buluşmak üzere ayrı yönlere küçük gruplar halinde dağıttı. Romalıların 10 bin kişilik gücünü bu şekilde bölen Viriathus, hızlı adamları sayesinde isyancıları savaş meydanından sağ salim kurtarmayı başardı.
M.Ö. 149 yılında Viriathus, Roma lejyonuna karşı Tribola’da bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Gerilla taktikleri kullanan Viriathus, aralarında lejyonun kumandakı Caius Vetilius’un da bulunduğu 4 bin Roma askerini öldürdü. Bu olayın ardından Viriathus üzerine gönderilen Romalı komutanlar Gaius Platius, Claudius Unimanus ve Gaius Negidius’un başında bulunduğu Roma ordularını yendi.
Roma bunun üzerine 15 bin asker ve 2 bin atlıdan oluşan büyük bir orduyu İberya’ya gönderdi ancak bunların da büyük bir bölümü Viriathus’un savaş taktikleri karşısında yok oldu. Roma bu kez en iyi generali Fabius Maximus Servilianus’u Viriathus’un üzerine saldı. Roma ordusu Sierra Morena yakınlarında Viriathus’un pususuna düştü. Ancak Viriathus burada Romalıların kendisine yaptığı anlaşma teklifini kabul etti. Servilianus Viriathus ile bir barış anlaşması imzaladı. Anlaşma Roma Senatosu tarafından da onaylandı.
Romalılar bu süreç içerisinde Lusithanyalıların direnişinde Viriathus’un liderlik rolünü anlamıştı. Bu yüzden savaş meydanında çarpışmaktan ziyade önce O’nu ortadan kaldırmaya karar verdiler.
Viriathus’un İtalya’ya barış için gönderdiği elçileri Audax, Ditalcus ve Minurus burada Roma senatörü Marcus Popillius Laenas tarafından satın alındı ve üçlü İberya’ya geri döndüklerinde Viriathus’u çadırında uyurken öldürdü.
Viriathus’un ölümünün ardından her ne kadar Lusihanya halkının direnişi sürdüyse de Roma’nın genişlemesi durdurulamadı.
TARİH EN GÖRKEMLİ KAYBEDENİ: SPARTAKÜS!
Spartaküs tüm dünya tarihinin belki de en ünlü kölesidir. M.Ö. 120- M.Ö. 70 yılları arasında yaşayan Spartaküs’ün yenilgisi de tarihin en görkemli yenilgilerinden biridir.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Spartaküs'ün temsili bir resmi
Romalı tarihçilere göre Spartaküs’ün kökeni Trakya’ydı. Burada köle tüccarlarının eline düşen Spartaküs, Roma ordusuna verilmiş ve birçok savaşta yer aldıktan sonra Romalı senatör Lentulus Batiatus’un gladyatör okuluna satılmıştı.
Spartaküs bu okuldan M.Ö 73 yılında 69 arkadaşıyla birlikte kaçarak Naples’e sığındı. Silah olarak kullanabilecekleri ne varsa yanına alan bu gladyatörlere yolda rastladıkları çok sayıda kaçak köle de katıldı.
Spartaküs ve yanındakilerin önemli bir bölümü İtalya’nın dışından değişik Avrupa ülkelerinden gelen kölelerdi. Ve bu köleler kendi ülkelerine geri dönmek istiyordu. O yüzden Vezüv geçidinde karşılarına çıkan Roma ordusunu yenerek kuzeye doğru yürüyüşe geçtiler.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Spartaküs filminden
Spartaküs, Roma ordusunda görev yaptığı dönemde savaş taktikleri konusunda ciddi bir birikime sahip olmuştu. Kendisi de son derece zeki biri olan Spartaküs, kısa bir sürede isyancı kölelerden disiplinli bir ordu yarattı. Kuzeye doğru giderken iki Roma lejyonunu yok etti.
M.Ö. 72 yılında Spartaküs, karşısına çıkan 30 bin kişilik Roma ordusunu yendi. Bu sırada Spartaküs’ün yanından ayrılan Crixus adlı köle ve onun arkadaşları Romalılar tarafından öldürüldü. Spartaküs bu olaydan sonra 2 Roma lejyonunu daha dağıttı. Alplere kadar ilerleyen köle ordusu dağları aşıp kendi yurtlarına dağılabilirdi ancak bu noktada Spartaküs ve yanındakiler fikir değiştirdi ve yeniden güneye yöneldi. Yolda iki Roma lejyonunu daha yenen Spartaküs yılsonunda ülkenin en güney ucundaki Messine boğazına kadar ulaşmıştı.
Spartaküs burada kendilerini Sicilya’ya geçirecek olan Kilikyalı korsanların ihanetine uğradı. Reggina yakınlarında sıkışan Spartaküs ilk kez yenilgiye uğradı ve Birindisi’ye kaçtı. Birindisi yakınlarındaki Silarus nehrinde Romalılarla çarpışan köleler arasında bulunan Spartaküs’ün burada öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Spartaküs’ün ölümünün ardından köle ordusu tamamen dağıtıldı. 6 bin 600 köle Appia’dan Roma’ya kadar uzanan yolda çarmıha gerildi. Romalılar bütün çabalarına rağmen Spartaküs’ün ne ölüsünü ne de dirisini bulabildi. Zira O’nu diğer kölelerden ayıran hiçbir işaret ya da simge yoktu.
MİLYONLARIN KALBİNDEKİ İMAM: HZ. HÜSEYİN
Hz. Hüseyin, peygamber Hz Muhammed’in torunu, 4. halife Hz Ali’nin de oğludur. Hz Ali’nin öldürülmesinden sonraki dönemde ağabeyi Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin dışında, Hz. Muhammed’le kan bağı bulunan kimse hayatta değildi. Bu nedenle iki kardeşin halife olmasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Hz Ali’nin 661 yılında öldürülmesinin ardından İslam dünyasında yeni Halifenin kim olacağı tartışılmaya başlandı. O dönemde İslam devleti içindeki en etkili ailelerden olan Emeviler ve bu ailenin başındaki Muaviye halifeliğin kendilerine verilmesini istiyordu. Ancak büyük bir kesim Hz. Hasan’ın halife olmasını istiyordu.
İki taraf arasında yaşanan çatışmanın büyümemesi için Hz. Hasan, Muaviye’nin halifeliğini kabul etti. Ancak Muaviye, işler kötüye gittiği zaman adı halifelik için ilk gündeme gelecek isim olan Hz Hasan’ı zehirleyerek öldürttü.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Hz. Hüseyin
Hz. Hasan’ın takipçileri bu tarihten sonra kardeşi Hz. Hüseyin’i başa geçirdiler. Hz. Hüseyin Muaviye ile iktidar kavgasından uzak durdu ancak kendi cemaatini de korudu. Hz. Hüseyin’in Muaviye’den sonra halife olması bekleniyordu.
Ancak Muaviye bu tehlikeyi gördüğü için henüz yaşadığı sırada, 680 yılında oğlu Yezid’i halife olarak ilan etti ve kimsenin buna karşı çıkmaması için halkın huzurunda O’na biat etti. Yezid bu hamleden sonra İslam dünyasının en etkin ismi olan Hz Hüseyin’in kendisine biat etmesini istedi. Hz. Hüseyin’in cevabı ise oldukça sertti: ““Biz, nübüvvet Ehl-i Beyt’i ve risalet madeniyiz. Yezid ise fasık, şarap içen ve adam öldüren birisidir. Benim gibi birisi onun gibi bir kimseye biat etmez...”
Hz. Hüseyin, Medine’de korunamayacağını görünce 682 yılında Mekke’ye göç etti. Bu sırada İslamiyetin önemli merkezlerinden biri olan Kufe’den kendisine cemaat adına gönderilen bir mektup Hz. Hüseyin’in eline ulaştı. Mektupta Hz. Hüseyin güvenliği için Kufe’ye davet ediliyordu.
Hz. Hüseyin önce bir elçisini Kufe’ye gönderdi. Elçiyi gören Kufeliler O’nun önünde eğilip biat ettiler. Elçi bu durumu Hz. Hüseyin’e bildirdi. Ancak bu meseleden halife Yezid de haberdar olmuştu. Yezid birçok adamını Hz. Hüseyin’in üzerine saldı ancak bu çabaların hepsi başarısız oldu. Hz. Hüseyin, Mekke’den ayrılarak Kufe’ye doğru yola çıktı.
Hz. Hüseyin ve kafilesi yolda Yezid’in orduları tarafından çöle sürüldü. Suya ulaşmaları engellendi. Ve sonunda Kerbela yakınlarında Yezid’in askerleri tarafından vahşi bir şekilde öldürüldü. Hz. Hüseyin’in buradaki direnişi de dillere destan oldu. Öyle ki Hz. Hüseyin’in katlediği “Aşura” günü orada bulunan Haccac bin Abdullah şöyle dediği rivayet edilir:
“Allah’a ant olsun ki, oğlu, kardeşi, kardeş oğulları, akrabaları ve yaranları öldüğü halde onun (İmam Hüseyin) gibi direnişli, sebatlı, şecaatli ve yiğit birisini ben görmedim. Allah’a ant olsun ki ondan önce ve ondan sonra onun gibi birisini görmedim. İmam Hüseyin düşman ordusuna saldırdığında, kurt korkusuyla dağılan keçiler gibi, İmam’ın sağ ve solundan öylece kaçıyorlardı.”
Hz. Hüseyin öldürüldüğü yere yakın olan Kerbela kasabasına gömüldü. Taraftarları daha sonra onun mezarı üzerine İmam Hüseyin Türbesini yaptı. Türbe halen Şiilerin en kutsal mekanı konumundadır.
İmam Hüseyin’in savaş alanında kesilen başının bugün İsrail sınırları içinde bulunan Aşkelon’a götürüldüğü bildirilir. Burada Fatimi halifeler tarafından alınarak Kahire’ye getirilen kesik baş, Fatimi sultanlarının gömüldüğü bir mezarlığa gömülür. Görgü tanıklarının ifadelerine göre baş olayın üzerinden yüzyıldan fazla zaman geçmesine rağmen çürümemişti ve yüzündeki kan izleri olduğu gibi duruyordu.
İNGİLİZLERİN ŞEYH BEDREDDİN’İ: JOHN BALL
İngiltere’de ünlü 1381 köylü isyanının liderlerinden biridir John Ball. Geçmiş hayatı konusunda pek az şey bilinir. York şehrinde doğup büyüdüğü ve din eğitimini burada aldığı söylenir. Kent şehrinde bir süre rahiplik yapmıştı. İngiliz tarihçiler O’nun bir dönem “Kent’in Deli Rahibi” olarak anıldığını söyler.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
John Ball
John Ball isyan öncesinde sosyal eşitlik konusundaki fikirleriyle Kilise içerisinde aykırı bir isim olarak sivrilmişti. Bu fikirleri O’nun Canterbry başpsikoposuyla çatışmasına neden oldu ve üç kez zindana atıldı. 1366 yılında Kilise insanların John Ball’un yanına yaklaşmasını yasakladı.
John Ball buna rağmen fikirlerini değiştirmedi ve uzlaşmaya, af dilemeye yanaşmadı. 1381 yılında yeniden zindana atılan John Ball, isyancı köylüler tarafından kurtarıldı.
Şeyh Bedreddin’in henüz genç bir din adamı olduğu dönemde John Ball, Kent şehrinde çevresinde toplanan köylülere şöyle seslendi: “Adem topragi kazarken Havva yün egiriyordu. Peki o zaman efendi kimdi? Baştan beri insanlar birbirine benzer yaratıldı ve bizim zincirlerimiz, içinde kötülük olan insanlar tarafından oluşturuldu. Eğer Tanrı birilerinin özgür, birilerinin köle olmasını isteseydi en baştan kimin özgür kimin köle olacağını söylerdi. Bu nedenle sizi Tanrıdan aldığımız yetkiyle bizi köle kılan bağları yıkmaya ve özgürlüğü almaya çağırıyorum”. Ball bu konuşmasında isyana kalkan köylülerden tüm soyluları öldürmelerini istedi. Kendisi de Londra kulesine hücum eden isyancılar arasında yer aldı.