Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Nisan 2012, 05:39   #1
Çevrimdışı
InTheDarK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Çifte Kader Anlayışı




Sünnî imamlardan İmam-ı Mâtüridi Ebu Mansur‟un (852-944) içtihatları; insanın özgür iradesi diye bir şey olduğunu rasyonel yaklaşımlarla kanıtlamaya çalışan Mutezile ile bunlara karşı çıkan Eşarîlerin orta yolunu bulmuştu. İmam-ı Mâtüridî yazdığı eserlerde kendine özgü ispat yöntemleri ve mantıklı yo-rumlarla yeni bir yaklaşım ortaya koymuş ve amelde Hanefî olan birçok Müslümanın inançta Mâtüridî olmaları devrini ve Mâtürîdiyye mezhebini başlatmıştı: „İnsanlar kendilerine yeni bir din tebliğ edilmemiş olsa bile Allah‟ı bulurlar. Çünkü o inanç hem fıtratlarında vardır ve hem de kendi akılları ile bulabilecekleri kadar kolay elde edilir. Her insanda iyiyi ve kötüyü ayırt etme yeteneği mevcuttur. İnsan kendi muallak/belirsiz kaderini tayin ederken, sahip olduğu özgür iradesi ile hareket eder. Yaptıklarından sorumlu tutuluşu da bu yüzdendir. İşlediği günahlar büyük günahlar olsa bile imandan çıkmış sayılmaz. Bunların ya cezasını çeker veya Gafur olan Allah‟ın affına uğrar.

İman; dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir. Özürlü ve engelli olmadığı hâlde dil ile iman ettiğini söylemeyen kimse mümin olamaz. Amel, imana dahledilemez. İman bir bütündür: Artmaz, eksilmez ve tereddüt götürmez; kulun Allah‟a verdiği inanç sözüdür ve istisna kabul etmez. Amelleri yanlış olsa bile iman edenlere kâfir denilemez. İnsanoğluna Cüz‟i İrade‟nin verilişi boşuna değildir. Kader ve Kazâ Levh-i Mahfuz‟a yazılmıştır; fakat bu yazı kulların o yazıya uyması için değil; Allah‟ın gelecekte olacakları da bil-diğinin bir kanıtı olarak yazılmıştır. Allah‟ın gelecekte neler olacağını bilmesi özgür iradeye karıştığı anlamına gelmez. Çünkü O zaten her şeyi bilir.‟ İmam-ı Mâtüridî, bu yorumları ile, Kader‟in tecelli etmesinden başka bir inanca yol vermeyen, insanı bir robot gibi gören ve günahı-sevabı reddeden, Cebrîyyeci (Abessiyun) bilinen mezheplerin takipçilerine de inandırıcı yanıtlar vermiş oluyordu. Kader konusundaki yorumlar ortaya iki önemli kavram çıkkarmıştı:
- Kader-i Mutlak,
- Kader-i Muallak.
Mutlak Kader; Allah‟ın o en özgür iradesinin tecellisidir. Yarattığı Maddî ve Manevî Evrenler‟in koyduğu kanunlar çerçevesinde düzgünce işlemesi için mutlaka olmasını istediği şeylerdir, yani Külli İrade‟nin aktivitelerinin ismidir. (Meselâ, Maddî evrene Büyük Patlama‟dan Büyük Sıkışma‟ya kadar- 20 milyar yıl ömür biçmişse, bunu kendisinden başka kimse değiştiremez ve bu süreç mutlaka gerçekleşir.) Muallak Kader; canlı-cansız tüm varlıkların kendilerinin izlediği yoldur. Kurulan bu mükemmel evrensel sistem içinde yaşarken kullandıkları özgürlüğün adıdır. Yaratıkların kendi iradelerini kullanarak gerçekleştirdikleri tasarruflardır. Yani, Cüz‟i (az/limitli) İrade‟nin özgürce çizdiği yoldur.

Allah her şeyi bildiği için bu yolun nasıl gerçekleşeceğini de bilir; fakat Adil sıfatı gereği müdahalede bulunmaz. Cüz‟i İrade‟nin nasıl tecelli edeceğini bilmesi; müdahale ettiği anla-mına gelmez. Bu anlaşılması kolay olmayan bir paradoks gibi görülebilir; fakat ne bir paradokstur, ne de çelişki. Aşağıdaki örnek, bu konuyu kolayca açıklamaya yetecektir: İstanbul-İzmir arasındaki karayolunu ele alalım. Bu yolun yaklaşık yarı mesafesinde ünlü Susurluk kasabası yer alır. Bir kamyon İstanbul‟a gitmek için İzmir sebze halinden, sabah saat 11‟de yola çıkmış olsun. Aynı saatte, İstanbul Esenler otogarından bir yolcu otobüsü İzmir‟e gitmek üzere hareket etsin. Şimdi de Bursa Uludağ Üniversitesi‟nde devasa bilimsel araştırmalar yapan, bilimde son derece ileri bir düzeyi yakalamış ve neredeyse her şeyi bilen bir profesörü düşünelim... Bu bilim adamı öylesine ileri bir teknolojiye ve bilgi birikimine sahiptir ki; uzaydaki uydusu, teleskopları ve uzaktan kumandalı binlerce güçlü kamerası sayesinde Marmara ve Ege bölgelerindeki canlı-cansız her şeyin hareketlerini yakından gözetleyebilmekte; hatta geniş imkânları elverdiği için insanların düşüncelerini dahi okuyabilmektedir.

Bir araştırma esnasında bu otobüs ve kamyonun yola çıkışlarını yakalayan profesörümüz, her olasılığı düşünür ve bunların nerede karşılaşacaklarını hesaplar. Bilgisayarında Susurluk haritası görünür, ayıca bu iki aracın keskin dönemeçlerden bi-rinde karşılaşacakları ortaya çıkar. Yine yüksek ilmi sayesinde, şoförlerin kaç dakikada bir esnediklerini ve gözlerini yumduklarını hesaplayıp, yol, hava ve trafik koşullarını inceler ve bu iki aracın o dönemeçte çarpışacaklarına kesin kanaat getirir. Profesörümüzün özgüveni tamdır... Hemen tüm televizyon kanallarını arar, bu tahmininin mutlaka gerçekleşeceğini, bunu önceden yayınlamanın büyük reyting getireceğini ve bu kazanın olmaması hâlinde tüm zararları karşılayacağını garanti eder. Helikopter sahibi bütün kanallar hemen Susurluk‟a uçarlar ve plakaları da belli olan bu iki aracı o virajda beklemeye koyulurlar. Durumdan jandarma da haberdar edilir ve herkes pusuya yatıp olay ânını beklemeye başlar. Söylenen saatte ve yerde ânîden o iki araç görünür, kaşla göz arasında burun buruna çarpışırlar! Kazaya herkes şahit olur, kameraların tümü o ânı görüntüler. Neyse ki ölen olmaz, sadece şoförler ve birkaç yolcu hafif yaralanır. Şoku atlatan sürücüler neler olup bittiğini çabuk anlarlar ve Susurluk Jandarma Karakolu‟na gitmeyi reddederler. Çünkü bu kazanın, ellerinde olmayan bir sebepten dolayı, mutlaka olacağının zaten bilindiğini, kendilerinde bir suç olmadığını iddia ederler. Ama güvenlik güçleri kararlıdırlar ve sorunun mahkemede halledilmesi gerektiğini söylerler. O gece televizyon haberlerini izleyen herkes olaydan haber-dar olur ve merakla ertesi günkü mahkemenin sonucunu beklemeye başlar. Olay tüm dünyada duyulmuş, bütün habercilerin dikkatini üzerinde toplamıştır. Sabah erken başlayan duruşma yerli-yabancı yüzlerce kanal tarafından, özel bir izinle naklen yayınlanır. Savcı, sürücüler hakkında dikkatsiz araç kullanma ve kamuya zarar verme suçu işledikleri için hapis cezası talep eder. Savcının tanıklarından biri, ânîden şöhrete kavuşan profesörümüzdür.

Sürücülerin avukatları ortak bir savunma yaparlar: „Müvekkillerimiz araçlarını ne kadar dikkatli kullanmış olurlarsa olsunlar, bu kazanın olacağı önceden belliymiş. Ellerinden gelen tüm gayreti göstermelerine rağmen olay yine de cereyan etmiştir. Kesinlikle suçsuzdurlar, beraatlarını talep ediyoruz.‟ Mahkeme uzun sürmez, karar ilk celsede açıklanır: „Her ne kadar önceden bilinse bile, kazaya dışarıdan bir müdahalede bulunulmadığından ve çarpışma, araçları kullanan sanıklar tarafından gerçekleştirilmiş olduğundan suçları sabit görülmüştür.‟ Bu hayalî örnek, özgür iradenin kader içindeki yerini açıklamaya yetmektedir. Alim sıfatına sahip Allah, her şeyi bubilim adamının bilgisiyle kıyas götürmeyecek en üst düzeyde bilir; fakat kendi verdiği özgür iradeye elbette müdahale etmez. Direksiyon bizim elimizdedir ve doğru veya eğri yolu kendimiz seçeriz. Mâtüridî‟nin tespit ettiği gibi, sorumluluk ve cüzi irade bize, takdir O‟na aittir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet bizimmekan