Yol Üstünden Esintiler
Kendilerine sıkışmış gibi sıyrılıyordu insanlar kendilerinden. Mutsuzluğa çareler aramak mı, mutluluğa bahaneler bulmak mı? Hangisiydi, anlayamadım. Hangisiydi, anlayamıyorlardı da zaten. Bir yolcu vardı aklımda. Kendisine koşup, kendisine çarpan. Ben miydim, sen miydin? Kimseydi ya da birisiydi belki de. Otobüste ters oturmuş bir yolcu; uzaklaşsa da, gözleri hep geriye bakan... Düz yolun ters yolcusu. Gelir mi, gider mi? Uğurlanır mı, karşılanır mı? Akıl, hep bulanık... Şaşkınlık gidişlerin adı da olsa, şaşırtan hep gelişler miydi? Ne sanıyorduk ki bir gelişi, kalışı çıkardığımızda içinden? Ne sanıyorduk, ne değildi? Zaten hayat biz ne sanıyorsak, o değildi sanki. Yanılma payı düşük mutsuzluklar bölüşüyorduk birbirimizle. Paylaşmak diyorduk mesela. Bir haksızlığı, iki insanın paylaşması mı azaltacaktı suçlarımızı? Suç ortaklığımız artıyordu sadece. Azalmadığıyla kalıyordu her şey. Şimdi yol bitti, yolculuklar devam eder mi? Bir ruhun kendine dönüşü hep sebepsizlikten gecikiyor, fonda zamanın müziği... İçim bir kıyıya yanaşıyor. Bir yerlerde mutlu hayatlar mı var? Bilmiyoruz. Aceleyle dinlenip, yorgunluklarımızın yarı ömrünü doldurmuyoruz. Ve sonra konforsuz bir koltukmuşcasına bırakıveriyoruz kendimizi aşka... Ağrıyan yerlerimiz hiç iyileşmiyor. |