[COLOR="Purple"]tanımıyorum bile onu..
yüzünü uzaktan gördüm, birkaç fotoğrafta..
o kadar..
dokunmadım yani yüzüne..
çizgilerini,
kıvrımlarını hissetmedim..
sesi nasıldır bilmem..
konuşmadık ki hiç..
nasıl dokunur bir erkeğe onu sevdiğini söylemesi,
nasıl iyileştirir yalnızlık denen vebayı sesi..
ya da nasıl kör bir bıçak gibi keser,
izler bırakır içine öfkeli sözcükleri..
bilemem..
duymadım sesini çünkü,
bilemem..
kokusunu da bilmiyorum..
bilmiyorum,
ama eminim bir defa alsam kokusunu..
her an almak isterim..
tüm kokulara yabancılaşırım,
bir tek onun kokusunu hissederim..
nefessiz kalmış,
muhtaç gibi,
kokusunu özlerim..
ama bilmiyorum işte..
kokusunu bile bilmiyorum..
belki ellerine dokunsaydım..
parmak uçlarına dokunduğumda
karıncalansaydı ellerimden başlayarak,
saç diplerime kadar,
derimin altı dahi,
tüm bedenim uyuşsaydı,
hissetseydim ellerini..
belki o zaman bu halim,
açıklanabilir,
kabul edilebilir olurdu..
ama şimdi..
nasıl ulan, nasıl?!
görmediğim,
dokunmadığım,
tanımadığım o kadını nasıl oluyor da
kendimden geçercesine,
kendimi kaybedercesine istiyorum?
o ve sahip olduğu mutluluk için nasıl da kötü dileklerim var,
nasıl oluyor da mutsuz olmasını,
deliler gibi sevdiği,
belki de taptığı adamdan ayrılmasını,
ondan nefret etmesini istiyorum..
ben bu kadar kötü bir adam mıydım tanrım?
ya da
bu kadar mı yalnızım?[/COL
OR]