Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Haziran 2014, 16:50   #2
Çevrimdışı
xena
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ATATÜRK'ÜN DIŞ SİYASET ÜZERİNE SÖZLERİ




ATATÜRK'ün DIŞ SİYASET'i ile ilgili prensiplerini, düşüncelerini daha önce işlediğimiz bölümlerde parça parça nakletmiştik. Çünkü TÜRKÇÜLÜK'ten, İSTİKLAL'den, EMPERYALİZMLE MÜCADELE'den, İKTİSAT'tan, DEVLET'ten söz edip te DIŞ SİYASET'ten bahsetmemek mümkün değildi.

Burada konuyu özel bir bölüm olarak ele almamızın amacı, şu anda "Atatürkçü dış politika" diye yutturulan ve böylece 1919'dan beri "değişmediği" iddia edilen uygulamanın, aslında MANDACI İSMET PAŞA DIŞ POLİTİKASI olduğunu göstermek!..

Evet, yanlış okumadınız!.. Şu andaki ATATÜRK'ün DIŞ SİYASET anlayışına uygun en ufak bir şey kalmamıştır. Çünkü hepsi 1940'lardan itibaren MANDACI İSMET PAŞA tarafından tahrip edilmiş; MENDERES, DEMİREL, OZAL, ÇİLLER hep aynı yolda ilerleyip TÜRKİYE'yi BATI'YA MAHKUM hale getirmişlerdir!

Öte yandan hep "batıcı" diye tanıtılan ATATÜRK'ün, aslında bütün CİHAN'a AÇIK bir SİYASET izlediğini de göstermek istiyoruz. Bu suretle MENDERES'ten itibaren istisnasız her politikacının işbaşına gelir gelmez dilinden düşürmediği"dünyaya açılıyoruz" palavrasının altında, başka şeyler yattığını da, ortaya koyacağız.

Aslında MANDACI İSMET iktidarının ilk döneminde TÜRKİYE gerçekten içine kapanmıştı. Bunda 2. Dünya Harbi'nin bir ölçüde etkisi varsa da, Paşa'nın beceriksizliği en önemli sebeptir.

Savaş sonrası DÜNYA'ya açılmadık, sadece BATI'ya kapılandık. DEMİREL, ÖZAL, ÇİLLER, ERBAKAN,YILMAZ, ECEVİT'in hep aynı şeyi tekrarlamaları; kendilerinden önce gelenlerin de bu konuda başarısız olduklarının delilidir.

Son 50 yıl içinde GERÇEK bir DÜNYAYA AÇILMA bir tek ERBAKAN döneminde başlamıştır. Onun da ne kadar başarılı olduğu ilerde görülecektir. Diğerleri ise, bununla sadece ve sadece BATI'YA YÖNELME'yi ve DÜNYA'nın geri kalan kısmına SIRT DÖNME'yi kastetmişlerdir.

ÖZAL'ın, DEMİREL'in dış seyyahatleri hep göstermelik olmuş, turistik mahiyette kalmıştır. İcraatları ortadadır.

Aslında koskoca bir DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'mız ve çeşitli üniversitelerde DIŞ İLİŞKİLER BÖLÜMÜ olmasına rağmen; DEVLET'i idare eden kişilerin gözünü açacak uzmanlar yoktur. TÜRKİYE'nin DIŞ SİYASETİ günlük politikalar ile yürür.

Halbuki ATATÜRK, daha MİLLİ MÜCADELE döneminde DIŞ SİYASET'imizin temelini atmış, ESASLAR'ını koymuş; GELİŞMİŞ ÜLKELER, DIŞ TÜRKLER, MÜSLÜMAN ÜLKELER, KOMŞULARIMIZ ve SOMÜRÜLEN ÜLKELER ile ilişkilerin nasıl olması gerektiğini son derece tutarlı ve mantıklı ifadeler ile dile getirmiştir.

Peki, bunlar NEDEN yayınlanmaz?.. Neden DIŞ İLİŞKİLER BÖLÜMLERİ'nde okutulmaz?.. NEDEN yıllarca DIŞ İŞLERİ BAKANLIĞI'nda görev yapmış ve BÜYÜK ELÇİ mevkiine gelmiş, oradan emekli olmuş nice DİPLOMAT'ımız bunları bilmez?..

NEDEN ATATÜRK savaştığı ülkeler ve kişiler ile bile DOST olabilmişken; bizler TÜRK, MÜSLÜMAN, KOMŞU devlet ve ülkeler ile hep bir sürtüşme halindeyiz?..

Cevap çok açık!.. Çünkü ATATÜRK'ün DIŞ SİYASETİ unutuldu. Yerine daha ÜSTÜN ve GELİŞMİŞ bir SİYASET konacağına, o dahi uygulanmadı!.. MANDACI İSMET'in DIŞ POLİTİKASI benimsendi!..Neticede AVRUPA BİRLİĞİ'ne hala giremedik. IRAK AMBARGOSU'nu kaldırtamadık. Bölücü Kürtler'e destek verilmesini önliyemedik. "Kardeş" edebiyatı yaptığımız KAZAKİSTAN ve ÖZBEKİSTAN bile TÜRK vatandaşlarına VİZE koydu! Ne uşaklık etmeye hazır olduğumuzu ilan ettiğimiz BATI'ya yaranabildik, ne DİNDAŞ dediğimiz MÜSLÜMAN ARAPLAR'a, ne de TÜRK CUMHURİYETLERİ'ne!.. "Herkesi memnun edelim" diyerek, önümüze gelen her ittifaka girerek, PAKİSTAN'dan başka gerçek DOST bırakmadık çevremizde! Şu TALİBAN meselesiyle onunla bile zıt kutuplara düştük!

Şimdi ATATÜRK'ün DIŞ SİYASET ESASLARI'nı okuyacaksınız. Bunların ne kadar sağlam bir BÜTÜN meydana getirdiğini görecek ve her bir ülke ile ilişki ve bağlantının ne olması gerektiğini öğreneceksiniz... Bir bu ifadelere; bir de politikacıların, sözde diplomatların safsatalarına bakın... Bakın da, 70 yıl önceki TEŞHİS ve TESBİTLER'in ne kadar doğru olduğunu görün!

MANDACI İSMET'in yanar-döner tavrını, DIŞ SİYASET'i nasıl TEK YÖNLÜ, KISIR hale getirdiğini İSMET PAŞA MUAMMASI yazımızda bulabilirsiniz. MENDERES, DEMİREL ve ÖZAL DÖNEMLERİ'nde ve sonrasında yapılan hataları ise, bu kişileri incelediğimiz yazılarda okuyabilirsiniz.

(2) Gördünüz mü ATATÜRK ASYA ve AVRUPA, hatta DÜNYA ile ilişkilere hangi açıdan bakıyor?..

Kimle ilişkiye girilirse girilsin, TAM BAĞIMSIZLIK'tan zerre kadar fedakarlık yapılamaz!

Bu söz daha ülke İŞGAL altındayken söylenmiş!.. Yani ATATÜRK silahıyla, askeriyle gırtlağımıza dayanmış olan 7 DÜVEL'e bunu haykırmış!.. Bizim sütü bozuk politikacılar, diplomatlar, Yekta G. Özden gibi televizyona çıkıp "ATATÜRK TÜRKİYE'dir" diye program yapan zibidiler ise; "AVRUPA BİRLİĞİ'ne girip onların kurallarına tabi olmanın bir fedakarlık olduğunu, ama BAĞIMSIZLIK'tan taviz olmadığını" söyleyecek kadar hainleşebiliyorlar!.. Ah, ATATÜRK hayatta olsaydı!.. Bu kansızları İDAM ettirirdi!

Sonra ATATÜRK, "HER MESELEYİ TÜRK CEPHESİ'NDEN DEĞERLENDİRME"yi şart koşuyor. Ve bu İKİ ESAS'ı son derece GERÇEKÇİ buluyor!.. Yani bunlar birer MUTLAK HAKİKAT'tır; izafi, değişken, esnek kurallar değildir! 75 yıl önce de bu böyleydi, 750 yıl sonra da böyle olmalıdır!

Peki, politikacıların, radyoda televizyonda ahkam kesen "uzman"ların ikide birde "AMERİKA ne der?..BATI'yı küstürürüz, geleneksel politikamıza ters düşeriz" gibi zırvalar yumurtlamaları nasıl bir "atatürkçü"lüktür, anlıyan var mı?..

Çok basit bir örnek verelim: Şu aklı bir karış havada Özal'ın "bir koyup üç alma" hayali ile SADDAM'ı düşman edinmesi, Kürtler'e sınırları açıp ta TÜRKMENLER'i ihmal etmesi, herkesten önce ambargo uygulayıp petrol borusunu kapatması, üstüne üstlük bir de gavurlar hiç bir talepte bulunmamışken ÇEKİÇ GÜÇ belasını ülkeye davet etip tüy dikmesinin TAM BAĞIMSIZLIK ile ve TÜRK CEPHESİ ile ilgisi var mı?.. Varsa, neden hiç bir hükümet ÇEKİÇ GÜÇ'e "Hadi kardeşim, bu kadar yeter, güle güle" diyemedi yıllarca?.. Neden savaş sonrası (1991)10 yılda 100 milyar dolar zarara girdiğimiz söyleniyor?..

Ta 2003 yılına kadar hükümetten bir tek ALLAH'ın kulu çıkıp ta "Yahu, Kuzey Irak'ta Kürtler'den çok TÜRKMEN varmış, neden onların adı hiç ULUSLARARASI kararlarda geçmiyor," diyemedi!.. Niye?.. Çünkü MESELEYE TÜRK CEPHESİ'nden değil, AMERİKA ve onun güdümündeki BİRLEŞMİŞ MİLLETLER CEPHESİ'nden baktık ta ondan!

Görüldüğü gibi sadece bir tek cümlesi bile ATATÜRK'ün DIŞ SİYASET'inden ne kadar saptığımızı ortaya koyuyor!

(3) Burada DIŞ SİYASET'te TAM BAĞIMSIZLIK prensipinden ne anlaşılması gerektiği çok kesin olarak meydana çıkıyor... ATATÜRK, İSTİKLAL'imize gölge düşürecek herhangi bir karar veya kural şöyle dursun; MUKADDERAT'ımıza, yani geleceğimize ve MUAMELAT'ımıza, yani kanunlarımıza, uygulamalarımıza, ülke içinden ve dışından kimseyi müdahale ettirmeyeceğini söylüyor!.. Buna ülke içinde görev yapan yabancı ELÇİLER, AJANLAR, GÖREVLİLER, ziyarete gelen YABANCI DEVLET ADAMLARI dahil olduğu gibi; yurt dışındaki MECLİS, KONSEY, KONGRE gibi kurumlar ile YABANCI DEVLET ve HÜKÜMET BAŞKANLARI da dahildir.

Yani "AVRUPA PARLAMENTOSU karar aldı" diye Terör Yasası'nın 8. maddesi değişemez!.. Çünkü bu TÜRKİYE'nin MUAMELAT'ıdır!.. "Presiden Buşt istedi" diye Irak'a ambargo uygulanmaz. Çünkü bu TÜRKİYE'nin MUKADDERAT'ı ile ilgilidir..."Clinton elimi sıktı" diye Irak'taki CİA ajanı Kürtler TÜRKİYE'ye sokulamaz!..Çünkü bu TÜRKİYE'nin İSTİKLAL'i, ŞEREF'i ile ilgilidir!.. Bunların hiç biri ATATÜRKÇÜ DIŞ SİYASET ESASLARI'na uymaz, taban tabana zıttır!

Ve tabii şırf bir kaç kuruşluk yardım için AVRUPA BİRLİĞİ'ne köle olunmaz!..

Hatırlanacağı gibi, biz 1963 yılında AET ile bir anlaşma imzaladık. Onlar anlaşma hükümlerini yerine getirmediler. Serbest dolaşım hakkını TÜRKLER için uygulamaya koymadılar... Maastricht anlaşması ile Topluluğa yepyeni bir SİYASİ AVRUPA BİRLİĞİ hüviyeti verdiler, bazı ülkeleri "ÇEKİRDEK AVRUPA" olarak 1. sınıf, diğerlerini 2. sınıf hale getirdiler. Bizi almıyacaklarını kesinlikle söylüyorlar ama eğer alırlarsa, Doğu Avrupa ülkeleri ve Güney Kıbrıs'tan sonra alacaklar ve 4. sınıf yapacaklar... Buna rağmen partiler, milletvekilleri, aydınlar Gümrük Birliği'ne girmemizi savunuyor. Neden?.. Çünkü hemen hiç biri bu gerçekleri tam olarak bilmiyor. Sadece reklamı yapılan kısımdan haberdar ve o yüzden savunuyor!..

Konuyla yakından ilgilenmemize rağmen, biz dahi Suat İlhan'ın makalelerini okuyuncaya kadar pek çok hususu bilmiyorduk. (Bak Gümrük Birliği veya Sömürge Anlaşması, Yeni Forum Dergisi sayı 308, Ocak 1995/ Gümrük Birliği Kararında Anayasa İhlali, Y. Forum sayı 309, Şubat 1995)

Suat İlhan diyor ki:

- TÜRKİYE 1963'de AET'yle aslında TAM ÜYELİK anlaşması imzalamıştı!.. Ancak şimdi TÜRKİYE'nin Polonya, Macaristan, Çekya, Romanya, Bulgaristan, G. Kıbrıs, Malta'dan sonra, belki Kuzey Afrika ülkeleri ile birlikte 2010 yılında üye olabileceği, en yetkili ağızlar tarafından dile getiriliyor... Öyleyse Gümrük Birliği'nin bir aşama olarak düşünülmesi yanlıştır!

Ayrıca Maastricht Anlaşması ile bir çok EGEMENLİK hakkını AVRUPA BİRLİĞİ üstlenmektedir. Bu "HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR!" esasına ters olduğu gibi; Gümrük Birliği'ne girersek, AB'ye üye olmadığımız halde onların kararlarını uygulamak zorunda kalacağız!.. GÜMRÜK BİRLİĞİ anlaşması TAM ÜYELİK HAKLARINI VERMEDEN pek çok KÜLFET YÜKLEYECEK, TÜRKİYE pazarını Avrupalılar'a açacak, SİYASİ BAĞIMSIZLIK ve SERBESTLİK imkanı kalmıyacak, ayrıca TÜRKİYE, Orta Asya ve Doğu Avrupa ülkeleri ile istediği ticaret ve ilişkileri sürdüremiyecektir!..

Gördünüz mü?.. Avrupalılar bizi önce TAM ÜYE olmamıza rağmen, sonradan "olmadı, saymayız!.. Yeniden müracaat et" deyip kazıklamışlar!.. Sonra "şunları şunları yap, ki Gümrük Birliği'en alalım," demişler, bir kere daha kazıklamışlar. Daha sonra üye olmadan Gümrük Birliği'ne girdiğimiz için biz onların şarntlarına uymuşuz ama, onlar vermeleri gereken yardımı askıyı almışlar, bir kere daha kazıklamışlar!..Bizimkiler de hâlâ:

"EĞER BİR AY İÇİNDE BÜTÜN TAAHHÜTLERİMİZİ YERİNE GETİRMEZSENİZ, TÜRKİYE'Yİ 1998 İÇİNDE ÜYE YAPACAĞINIZI AÇIKLAMAZSANIZ, ÇEKİLİYOR VE GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASINI İPTAL EDİYORUM!"

diyecek kadar bile cesaret sahibi değiller!

Bu mu "Atatürkçü, haysiyetli" dış politika?..Yuh olsun ervahınıza!..

(4) İşte İÇİŞLERİ ve DIŞİŞLERİ ve BAŞBAKANLIK ve BÜTÜN BAKANLIKLAR ve MECLİS'in duvarlarına yazılması, oralarda çalışanlarca ezberlenmesi gereken bir VECİZE!..

Şimdilerde bazıları diyor ki, "Efendim, AMERİKA tabii ki işimize karışacak, bize akıl verecek. O bizim DOST'umuz, MÜTTEFİK'imiz!.. E, AVRUPA ÜLKELERİ deseniz, onlar da öyle! Hepsi bizim iyiliğimizi isteyen DOSTLAR!.. Elbette bize yol gösterici kararlar alacaklar!"

TÜH suratınıza!..Bundan daha HAYSİYETSİZ, bundan daha KÖPEKÇE bir DIŞ POLİTİKA olamaz!..

Bilirsiniz, biz SİYASET kelimesini MİLLET İŞLERİNİ YÜRÜTME anlamında kullanırız. Çirkefliklere de POLİTİKA deriz. İşte bu da öyle bir şey!..

Bir defa ATATÜRK bütün BATI ÜLKELERİ'ni TÜRKİYE'nin dostu değil, AMANSIZ DÜŞMAN'ı görür, ilerde vereceğiz... Bunların "dost" sayılması dahi ATATÜRKÇÜ DIŞ SİYASET'e aykırıdır!..

AVRUPA BİRLİĞİ ülkelerinin ikide birde aleyhimize aldıkları kararlar, bize vermeleri gereken mali desteği kesmeleri, Kürtler'i kışkırtmaları artık körlerin bile gözüne girdi!.. Amerika deseniz, daha bizimle LOZAN BARIŞI'nı bile imzalamamıştır, SAVAŞ halindeyiz! Yani bu DÜŞMANLAR'ın İÇİŞLERİMİZ'e karışmaları TAM İSTİKLAL'imizi zedelediğinden ŞAVAŞ sebebidir!

Kaldı ki, bunlar iddia edildiği gibi "dost" olsa bile; ATATÜRK diyor ki, "Hangi ŞEREFLİ, HAYSİYETLİ MÜSTAKİL DEVLET dostunu dahi İÇİŞLERİ'ne karıştırtır?" Böyle bir YÜZKARASI'na nasıl TAHAMMÜL edilir!.. İnsan ne kadar samimi olursa olsun, YATAK ODASI'na dostunu sokar mı?..

Aslında BATILILAR'ın dost olmadığını bizimkiler de biliyor. Mesela Deamirel, 1995 Kurban Bayramı'ndan 2 gün önce 32. Gün programında "Gümrük Birliği'ne karşı olduğunu, Batı'nın aslında TÜRKİYE'yi bölmek istediğini, Terörle Mücadele Kanunu'nun 8. Maddesinin kaldırılmasına karşı olduğunu, bunun arkasında Sevr'i yeniden hortlatma isteğinin bulunduğunu" söyledi. 8. Maddenin kalkması, cezaevlerindeki 200 kadar sözde aydın Kürt bölücünün serbest kalması demekti!..

Demirel bu kanaate dönemin Fransa Dışişleri bakanı Allain Juppe ile yaptığı görüşmelerde varmıştı!.. Tutanakları açıklamasına, "Ben bu görüşmeden BATI'nın TÜRKİYE'yi bölmeyi hedeflediğini çıkardım" demesine rağmen, kimseyi inandıramamış, BATI güdümlü basından epey eleştiri almıştı. (Aksiyon 20-26 Mayıs, 1995)

Bu zatın hükümetinde DIŞİŞLERİ Bakanı olan İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL de, 1970'lerde "CİA benim altımı oymuş!" şeklinde bir beyanda bulunmuş, ama uyanan olmamıştı!.. Tersine dönme yazarlar adamın çapkınlıklarını dile getirerek olayı başka yöne çekmişlerdi!.. Demirel bile 20 yıl sonra uyandığına göre, siz varın gerisini düşünün artık! (Son 50 yıldır Batı Avrupa ve A.B.D.'nin Türkiye üzerinde oynadığı karanlık oyunları ve o dönem hükûmetlerinin gaflarını öğrenmek için BAY PİPO adlı kitabı okumanızı tavsiye ederiz.)

Gelelim şu "dost ve müttefik" ifadesine!.. Bizim hıyar politikacı ve çıktırıldım diplomatlar herhalde hiç DOST ve MÜTTEFİK görmemişler!.. Bir örnek verelim: AMERİKA, İSRAİL'in DOST'u ve MÜTTEFİK'idir. 2 milyon nüfuslu İSRAİL'e her yıl 3 milyar dolar HİBE verir! (60 milyonluk TÜRKİYE'ye 0.3 milyar, o da borç ve her seferinde ya ERMENİ ya da KÜRT şartı koşarlar.) Sonra hiç bir ULUSLARARASI KURUL'dan, bilhassa BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'den İSRAİL aleyhine karar çıkmasını izin vermez, çıkarsa VETO eder!..(TÜRKİYE için kendi Senato'sunda bile aleyhte karar alır.) İSRAİL'in ATOM BOMBASI sahibi olmasına ses çıkarmaz, insan hakları ihilaline ses çıkarmaz, durup dururken IRAK tesislerini bombalamasına, LÜBNAN'ı işgal etmesine ses çıkarmaz

__________________
Kırk yılda bir gibisin...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet