Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Haziran 2014, 16:51   #4
Çevrimdışı
xena
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ATATÜRK'ÜN DIŞ SİYASET ÜZERİNE SÖZLERİ




Ve ATATÜRK diyor ki, "Bu namussuzlar bana DÜŞMANLIK'tan vazgeçmedikçe, ben de onların AMANSIZ DÜŞMAN'ıyım!..ASLA GÜVENMEM! Onlarla ANCAK, MİLLET'imin MENFAATLERİ'ne uygun olan hususlarda İLİŞKİ'ye girerim!"

Biz GERÇEK ATATÜRKÇÜ'yüz!.. O yüzden HIRİSTİYAN EMPERYALİST KAPİTALİST BATI'ya DÜŞMAN'ız!.. Onun dümen suyunda giden EMPERYALİST JAPONYA'ya asla güvenmeyiz! Ta ki, SİNSİ EMELLER'inden vazgeçinceye kadar! Yoksa elimizi verir, kolumuzu kaptırırız. Hatta bizi yutarlar da farkında olmayız!

Bu tavır, "BATI ÜLKELERİ ile hiç bir irtibatta olmamak" anlamına gelmez. MEDENİYET icabı İLİŞKİ ve TİCARET hatta SAYGI göstermemiz mümkündür. Ancak bu ÖNCE onların bizim HAKKIMIZA, HUKUKUMUZA, İSTİKLALİMİZE, ŞEREF VE HAYSİYETİMİZE SAYGI göstermeleri şartına bağlıdır.

ATATÜRK, bu konuda da GERÇEKÇİ'dir. Çok iyi bilir ki, EMPERYALİST ZALİM BATI'nın GÜÇSÜZLER'e hiç SAYGI'sı yoktur! Bilir ki, fırsatını buldular mı hemen ezerler! Onun için ATATÜRK bütün bu iyiniyeti ortaya koymasına rağmen, istediği sonucu elde etmek için GÜÇLENMEK'ten başka çare görmez! Bunu da ancak KENDİ İMKANLARIMIZ'la yapmamız gerektiğine inanır. Çünkü DÜŞMAN'a muhtaç olan, er-geç onlara boyun eğmek durumunda kalır!

Son olarak ATATÜRK, DÜNYA SİYASETİ'nde hakim olan EMPERYALİST ÜLKELER'e bir gerçeği hatırlatır: TÜRKİYE GÜÇLÜ DEVLETTİR!..TÜRKİYE de en az sizin kadar ETKİLİ'dir!..TÜRKİYE'nin bu ETKİ'si gözardı edilemez!.. Yani TÜRKİYE'ye danışmadan, onun rızasını almadan DÜNYA'nın hiç bir köşesinde herhangi bir uygulamaya giremezsiniz!

ATATÜRK bunu der ama, demeden önce yanına bütün TÜRK DÜNYASI'nı ve İSLAM ALEMİ'ni almak ister. Çünkü TÜRKİYE'NİN GÜCÜ bu iki kanatta yatmaktadır.

İşte ATATÜRK'ün KAPİTALİST BATI ile DIŞ SİYASET prensipleri bunlardır! Hemen ekliyelim: Bu prensipler TÜRKİYE'ye DÜŞMANLIK güden bütün ülkelere uygulanır. RUSYA, düşmanca davranan ARAP ÜLKELERİ veya YUNANİSTAN gibi cüceler de bu uygulamaya dahildir.

TÜRKİYE bir AYNA'dır. DOSTLUK gösterene DOSTLUK yansıtır, DÜŞMANLIK gösterene DÜŞMANLIK!.. Kimseye yılışmak, yaltaklanmak, alttan almak, aşırı ilgi göstermek yoktur!

Şimdi biz ne kadar yırtınsak, Demirel Efendi ne kadar "TÜRKİYE dünya devletidir," diye vecizeler yumurtlasa boştur!.. Çünkü biz hem TÜRK DÜNYASI'na, hem de İSLAM ALEMİ'ne sırtımızı dönmüşüz! BATI'ya hizmet sunmakla uğraşırken, onların kapılarına yatıp "Ne olur, bizi de içeri alın, vallahı ne derseniz yapacağım" diye yalvarırken, hangi ETKİ'den söz edebiliriz ki?.. Adamlar, bırakın dışarda bizi kaale almayı, içerde bile istediğimizi yapmamıza engel oluyorlar!

(8) Geldik son gruba... ATATÜRK; TÜRK DÜNYASI, İSLAM ALEMİ, HIRİSTİYAN EMPERYALİST KAPİTALİST BATI'dan sonra ŞARK ile, yani MAZLUM MİLLETLER ile olan ilişkileri ve meseleye nasıl bakmak gerektiğini anlatmış... Dikkatle inceleyelim.

ATATÜRK, son derece önemli bir TARİHİ GERÇEK üzerinde duruyor. ZALİM EMPERYALİST BATI, ne zaman MAZLUMLAR DÜNYASI ŞARK'a, yani ASYA'ya, AFRİKA'ya saldırmak istemişse, karşısına ANADOLU TÜRKÜ çıkmıştır!.. Bu, 1096'da planlanıp bir yıl sonra başlıyan ilk HAÇLI SEFERİ'nden beri böyledir.

İşte onun için ZALİM BATI, OSMANLI DEVLETİ'ni yıkmak için ortaya bir ŞARK MESELESİ çıkarmıştır. ŞARK MESELESİ, OSMANLI toprak ve kaynaklarının bölüşülmesinden başka bir şey değildi. BATILILAR, bu paylaşmada OSMANLI DEVLETİ'nin teb'ası olan diğer milletleri kolay halledebileceklerini biliyorlardı. Ancak TÜRKLER'i altetmedikçe, tam ve kesin bir başarı sağlıyamıyacaklarını da sezmişlerdi.

ATATÜRK onun için daha MİLLİ MÜCADELE'nin başında ilan ediyor: "Bu, sadece ANADOLU TÜRKÜ'nün değil; bütün MAZLUM MİLLETLER'in savaşıdır! Birlikte hareket edersek, ZALİM BATI'nın canına okuruz," diyor!.. Ne yazık ki, HİNDİSTAN MÜSLÜMANLARI'ndan başka destek veren olmadı.

ATATÜRK'ün "DÜNYA MİLLETLERİ'ne gerçek HUZUR ve BARIŞ'ın ancak bu saldırıların kesilmesiyle gelebileceği" konusundaki teşhisi ise, EŞSİZ'dir!..Şimdiki "barış havarileri"ne ithaf olunur!.. Yani BARIŞ öyle güvercin uçurmakla, BARIŞ şarkısı söylemekle gelmez. Ancak GÜÇLÜ EMPERYALİST DEVLETLER'in ZULÜM, BASKI ve SÖMÜRÜ'sünün ortadan kalkmasıyla gelir!

(9) ATATÜRK'ün bu sözü DIŞ SİYASET'te MAZLUM MİLLETLER İÇİN de TAM İSTİKLAL prensibini yansıtıyor.

ATATÜRK 1920'de MAZLUM MİLLETLER ile birlikte hareket etmek istemiş, bunu sağlıyamamıştır. Neticede sadece TÜRKİYE kurtulmuştur.

Ancak sonuç değişmez. ANADOLU TÜRKÜ ZALİM BATI'ya direnince, çeyrek asır sonra SÖMÜRGELER birer birer zincirlerini zorlamaya başlamıştır.

Bunu ATATÜRK'ün yıllar önce görmesi, sezmesi gerçek bir KEHANET'tir!..Ama bizce yarım kalmıştır. Çünkü TAM İSTİKLAL ilkesini incelerken belirttiğimiz gibi, İKTİSADİ, MALİ, SİYASİ, KÜLTÜREL BAĞIMSIZLIK olmadan TAM İSTİKLAL olmaz!..

1945-1991 arasında bağımsızlığa kavuşan ülkelerin tamamı en az bir yönden eski efendilerine bağlıdır. ZENGİN KUVEYT, MALİ yönden bağımsız görünür ama; hem İKTİSADİ, hem de SİYASİ yönden AMERİKA ve İNGİLTERE'ye bağlıdır. Bunun gibi CEZAYİR FRANSA'ya, MISIR AMERİKA'ya, SOMALİ İTALYA'ya şu veya bu şekilde mecburdur. Böyle bağımsızlık olmaz!

Öte yandan daha önce bağımsızlık kazanmış Güney Amerika ülkeleri, eski Doğu Bloğu ülkeleri İKTİSADEN ve SİYASETEN BATI ile bağlantılı olmak durumunda kalmışlardır. Biz dahi bunca KAN dökerek elde ettiğimiz İSTİKLAL'imizi üç kuruşluk krediler için İPOTEK etmedik mi?.. İşte o yüzden "yarım" dedik!

Ancak "tümden gerçekleşmez" demedik!.. İLAHİ KANUN'dur!..ZALİM bir gün mutlaka kendi ZULM'ünde boğulur gider. EMPERYALİST BATI ve KAPİTALİST ZULÜM SİSTEMİ bir gün mutlaka yıkılacaktır! Bize düşen bu MUKADDER GÜN'ü çabuklaştırmaktır!

Bunun için önce kendimizi BATI HEGOMONYASI'ndan kurtaracak; sonra KARDEŞ TÜRK DEVLETLERİ ve TOPLULUKLARI'nın her türlü ZÜLUM ve SÖMÜRÜ'den kurtulması için gayret sarfedeceğiz. Arkasından DİNDAŞIMIZ MÜSLÜMAN DEVLETLER'in kurtuluşu için çalışacağız. Birini sağımıza, diğerini solumuza KANAT gibi alacak ve ZALİM BATI'nın gırtlağına bir SELÇUKLU KARTALI gibi çökeceğiz... Sonra diğer MAZLUM MİLLETLER gelecek!

İşte 1000 yıldır ŞARKIN KILICI olarak BATI'yı kontrol altında tutmuş olan TÜRK DEVLETİ'nin İLAHİ GÖREVİ budur. DIŞ SİYASETİ'ni bu anlayış belirler.

Burada ERBAKAN'ın 1996'da gerçekleştirdiği YURTDIŞI SEYYAHAT ve DIŞ İLİŞKİLERİ değerlendirmek istiyoruz. Hatırlanacağı gibi, BASIN'da, "AYDIN"LAR arasında ve BATI'da benzer tepkilerle eleştirildi. Yok, "BATI'dan kopuyormuşuz"; yok, "MISIR'da bayrak çekilmemiş"; yok, "LİBYA hakaret etmiş"; yok "NİJERYA DEVLET BAŞKANI kaatilmiş!"

Bizce ERBAKAN hatalı idi, ancak bu hata yukarda belirtilenler değildir. O, ATATÜRK'ün tesbit ettiği SIRA'ya uymadı!.. TÜRK CUMHURİYETLERİ'nden başlaması gerekirdi!..Onları yanına alacak, onlarla bir CEPHE oluşturacak; ondan sonra MÜSLÜMAN ülkelere gidecekti!..MÜSLÜMAN ülkelerle aramızdaki mesafeyi kapattıktan sonra, SİNGAPUR, ÇİN gibi ülkelere ilgi gösterecekti... Bunu yapmamıştır!

KADDAFİ'nin DİKTATÖR, SALİ ABAÇA'nın KAATİL olması meselesine gelince; yine ATATÜRK'e bakmak gerekir. O, acaba YABANCI DEVLET BAŞKANLARI'na hangi değer ölçüleri ile yaklaşırdı, bunu incelersek çok enteresan bir durumla karşılaşırız.

Yeni TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin kurulduğu yıllarda İRAN'daki KALAÇ TÜRK HANEDANI'nı devirerek iktidarı ele geçirmiş ÇAVUŞ'tan bozma RIZA PEHLEVİ vardı. Kendini ŞAH ilan etmişti. Bu adamın oğlu HÜMEYNİ'nin devirdiği RIZA PEHLEVİ de 1958'de galiba, "İRAN İMPARATORLUĞU'nun 2500. yılı" diye TAÇ giyerek kendini ŞEHİNŞAH ilan etmişti!..

Şimdi koskoca MAREŞAL ATATÜRK, 7 DÜVEL'e karşı ZAFER kazanmış bir LİDER olmasına rağmen; bu ÇAVUŞ'tan bozma, üstüne üstlük bir TÜRK hanedanını yıkmış kişiyi MUHATAP olarak kabul etmiş, ağırlamış ve suretle İRAN'ın yakın dostluğunu kazanmıştı.

Çünkü ULUSLARARASI ilişkilerde karşınızdaki liderin niteliği sizi ilgilendirmez, diktatörlüğü, halkına karşı nasıl davrandığı yine sizi ilgilendirmez! Onu değiştirecek gücünüz yoksa, kabullenmeniz gerekir. Önemli olan onun size karşı tavrı ve kendi ülkesindeki TÜRKLER'e olan davranışıdır. Hele TİCARET, PETROL, ENERJİ gibi önemli konuların bahis mevzuu olduğu durumlarda liderler, rejimler arka planda kalır.

İşte bu yüzden ABD Arap ülkelerindeki ŞERİATÇI rejimlere, diktatör KRAL ve ŞEYHLER'e bize yaptığı gibi "demokrasi, insan hakları" fasaryasını dile getirmez. AFGANİSTAN'daki TALİBAN örgütünü destekler!.. Bizim aklıevvel ÖZAL ise, durup durduğu yerde "SADDAM gitsin" diye tepinerek IRAK'ı bize düşman eder! Yahu, senin "gitsin" demenle adam gider mi?.. Adam seni ahirete havale etti, Bush'u köşesine gönderdi, Thatcher'i emekli etti, yakında Clinton'u da yolcu edecek, göreceksiniz... Olan bize oldu.

Demek ki DİKTATÖR de olsa, bazılarına göre DELİ de olsa KADDAFİ, ABD'nin bile başedemediği bir LİDER'dir, yabana atılamaz. SALİ ABAÇA iddia edildiği gibi KAATİL de olsa 120 milyonluk AFRİKA'nın en büyük ülkesi NİJERYA'nın LİDERİ'dir, muhatabımızdır. SİYASET'te KÜSLÜK, KAPRİS olmaz.

Gelelim KADDAFİ'nin ifadelerine!..Eğer ilk yazımızdan beri ele aldığımız konular incelenirse görülür ki, BİZ DE "TÜRKİYE'NİN İŞGAL ALTINDA olduğunu; ÜSLER'in, İTTİFAKLAR'ın TAM İSTİKLAL'imizi ortadan kaldırdığını, TARİH'imizi, DİN'imizi ihmal ettiğimizi" söylemişiz!..

Yani KADDAFİ'nin TEK kusuru KÜRDİSTAN istemesi!..Onu asla kabul etmeyiz!.. Ama diğer ifadeleri DİPLOMATİK PATAVATSIZLIK sayılsa da, GERÇEĞİN TA KENDİSİ!

Peki, bunu ilk KADDAFİ mi söylemiş?.. Yoo!.. İlk biz mi söylemişiz?.. Yoo!.. Özellikle 70'li yıllarda pek çok "aydın" solcu "TÜRKİYE'nin üsleri kaldırmasını, NATO'dan çıkmasını" istemedi mi?..Aynı kişiler bugün PAZAR EKONOMİSİ'ne ve BATI'ya kapılandılarsa, kabahat KADDAFİ'nin mi?..

Kaldı ki, daha üç gün önce HABİTAT bahanesiyle İSTANBUL'a GAVUR bayrağı çekilmedi mi?.. İSTANBUL'un ortası TÜRKLER'e yasaklanmadı mı?.."Bizim" dediğimiz KARDAK adasına YUNAN bayrağı çekilmedi mi?.. O bayrak insin diye, bizimkiler TÜRK BAYRAĞI'nı indirmediler mi?..

Hangisi daha önemli?..İSTANBUL'un FETİH YILDÖNÜMÜ'nde GAVURLAR tarafından işgali mi, yoksa bir yabancı devlet adamının "sizin ülkeniz işgal altında" demesi mi?.. Hangisi daha haysiyet kırıcı?.. Kendi toprağımız KARDAK'ta BAYRAK dalgalandıramamak mı, yoksa MISIR'ın kendi havaalanına TÜRK BAYRAĞI çekmemesi mi?.. KADDAFİ'nin "TÜRKİYE'nin DIŞ POLİTİKA'sından memnun değilim" demesi mi daha ağır, yoksa AVRUPA BİRLİĞİ'nin "8. Madde'yi değiştir, kanunlarını bana uydur" diye baskı yapması mı?..Söyleyin bakalım sözde aydınlar, o zamanlar böyle feryat ettiniz mi?.. Ne gezer!

__________________
Kırk yılda bir gibisin...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet