Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30 Haziran 2014, 20:30   #1
Çevrimdışı
Elysian
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar - Emine Şenlikoğlu





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Yıl 1978 ... Konferans vermeye başladım. Bazen günde üç konferans ... Bazen yirmidört saatin on sekiz saati konuşmakla geçerdi. Bende bir dava aşkı, yorulmak, yığılmak nedir hiç bilmiyorum.
Bazen hakaretlere, nezaretlere de uğruyoruz tabi.
İslamî bilgim ne kadarsa o kadar anlatıyorum. Ama dikkatimi bir şey çekiyor; her gittiğim yerde gençlerin sorduğu sorular hemen hemen aynı sorular.
Soruları şunlardı:
* Allah neden görünmüyor?
* Öteki dünyaya kim gitmiş de gelmiş?
* Alınyazısını Allah mı yazar?
* Hz. Âdem’in çocukları birbirleriyle evlendi mi?
* Kadın erkek eşit midir?
* Allah gerçekten var mı?
* İslam’da kölelik var mı?
* Yehova Şahitleri kimdir? ve bunlar gibi onlarca soru.
Nasıl oluyordu da Türkiye’nin her yerinde basma kalıp hep aynı sorular soruluyor ve ben verdiğim cevaplarla soranları ikna ediyordum!
Bana teklifler gelmeye başlamıştı yavaş yavaş. Siz bu soruları kitap yapsanız olmaz mı, diyorlardı. Ben de kitap yazamam, diyordum.
Birgün Bursa’da Uzunoğlu konferans salonunda konferans verdim. Konferansın bitiminden sonra, birkaç genç kız biraraya gelmiş beni çağırdılar. Salonun pencere tarafına geçtik. Genç kızlardan biri ağlıyordu. Neden ağladığını sordum, arkadaşı cevap verdi; “Arkadaşımız yıllardır bunalımdaydı. Kaza-kader yüzünden tam olarak iman edemiyordu, bu günkü konuşmanızdan sonra şüphesi gitmiş o yüzden ağlıyor, biz sizden rica ediyoruz, ne olur bir kitap yazın.” dediler.
O yıllarda bugün olduğu gibi çok kitap yoktu. Var olanların çoğu da günün promlemleriyle ilgili değildi. İlgilenen on-onbeş civarı kitaptan da gençlik haberdar edilemiyordu. İşte bu tür olaylar beni tetiklemeye başladı. Fakat ben değilde, bir yazara yazdırmaktı niyetim. Sadece soruları ben toparlayacağım, kendi bulduğum cevapları o yazara söyleyeceğim, belki kullanır belki kullanmazdı ama niyetim buydu.
İstanbul’a gelince sevdiğim üç yazara teklif götürdüm. Üçü de kendi çalışmaları olduğu için o tür bir kitap yazmaya zamanları olmadığını belirtti.
Eşim ve Hocam Recep Efendi bana ders vermeye başladı. Ben akîde, fıkıh gibi konulara endeksliydim. Arada şiir yazardım. Yazdığım şiirleri eşim çok beğeniyordu, (Çünkü, eşime göre şiir, duygusal, aksiyoner ve kafiyeli ise şiirdi) “Şiir yazan kitapta yazar.” diyordu ama ben Türkçe gramer bilgisine bile sahip değildim, akîde ve fıkhî bilgim vardı ama bunlar yetmez, ileride yazarım, diyordum.
Aylar sonra, Müslüman bir ailenin Yehova şahid’i olduğunu öğrendim. İnanamadım. O zamanlar Müslümanlardan Hıristiyan olmuş birini galiba duymamıştım (ya da Karadeniz’den çıktığını hiç duymamıştım.) çok şaşırdım. Ailenin bir yakını Kur’an kursunda hocaydı ve onları benim ikna edeceğime inanıyordu. Olur muydu öyle şey? Hristiyan Yehova Şahidleri’nin eğitim tarzları okadar planlı ve kişiye sindirilerek veriliyordu ki insanın hayret etmemesi mümkün değil. Bir gece de o eğitimden geçmiş kişiyi ben değiştirebilir miydim? Yine de gittik. Gece yarısına kadar tartıştık. Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar isimli kitabımda bu aileden de bahsettim.
Sabaha karşı eve geldik. İki gözüm çeşme gibi, o kadar çok ağladım ki, benim kardeşimi sorularla çalmışlar, bizden biri daha gitmiş diye. İnanın o acı, o hüzün yaşamadıkça hissedilemez.
Recep Beyin babasının o zamanlar Kasımpaşa’da bir dairesi vardı biz orada kalıyorduk. Evimize girdikten kısa süre sonra ezan okundu, ben gözyaşları içinde ezanı dinledim. Namazı kıldıktan sonra kalemi elime aldım. “Yarabbi! Benim Türkçem çok zayıf ama sen istersen tesirini verirsin.” şeklinde dualar ettim ve “Bismillah” diyerek kitabı yazmaya başladım.
Zaten çok doluydum. Çarşafımdan dolayı çok hakaretler görmüştüm. Gazetelerde Genelevi patronuna madalya verildiğini okumuştum. Sömürüldüğümüzü farketmiştim. Avrupa’yı, Amerikayı artık akıl gözlerimle görüyordum.
Farkettiğim çok olaylar vardı. Müslüman gence kanca takan biri mutlaka ona İslâm’a iftira ederek soru soruyordu. Mesela, “Sen Muhammed’in yedi yaşında bir çocukla evlendiğini bildiğin halde ona nasıl inanırsın?” gibi.
Müslümanlar eliyle, İslâmi kitaplara kaydı düşülen en büyük dokuz yalandan biridir bu. Fakat gencecik beyinleri İslâm’dan koparabilmek için, sorular yem olarak oltaya takılıyordu, sonrada olanlar oluyordu.
Hatırlıyorum, bana gelen bazı öğretmenleri ve beni dinden koparmaya çalışmalarını. Ve de stretejilerini. Yehova Şahidleri de gelmişti bana. Hiç yorulmadan defalarca gelmişlerdi. Hepside İslâm adına bilerek veya bilmeyerek yalan söylüyorlardı. İslâm’ı hiç bilmediğim gençlik yıllarımda benim beynimde de fırtınalar estirmişler ama kısa sürede kendime gelişimi engelliyememişlerdi. Bu alt yapıyla kitabı yazmaya başladım.
Kitabı yazmama sebep olaylardan biri de, o dönem Kenan Evren bize çok hakaret ediyordu. Hatta yıllar öncesinden başlamıştı hakaretleri. “Bize öcüler” dediği günlerde evli olmadığımdan bir Kur’an kursunda okuyordum. Orada siyasetin S’si bile anılmazdı, yasaktı ama hafta sonları duyuyordum olup bitenleri. İşte Kenan Evren’in Allah’ı eleştiren bir sözü ve bize öcüler demesi nerdeyse beni tek kişilik “Terör örgütü” yapacak hiç bir işe yaramayan ama Müslümanlara faturası ağır ödetilecek bir hata yaptıracaktı. Asıl beni dirilten, bomba haline getiren olay televizyonlarda duyduğum hakaretlerdi, Hıristiyan olan ailede son damla olmuştu.
Kitap piyasaya çıktı. Kaçak yazmamıştım. Ama (yıllar sonra öğrendim) Lütfiye adında bir kadın (imanı olan hiç kimse, bir kitap yazdı diye Müslümanı ihbar edemez, Kur’an kursunu da) beni ihbar etmiş, polisleri de alıp Kur’an kursuma getirmişti. Kendisi kursu gösterip gitmiş. Peygamberimiz boşu boşuna söylememiş, namaz kılması yetmez, kişinin ahlakına bakın, diye.
Neyse...
Bu kitap mahkemeye verildi ve ben 8 yıl 4 ay hapis cezası aldım. 2,5 yıl hapis yattıktan sonra, çıkan infaz yasasından faydalandım. Oralar uzun hikayeler. Burası da Cezaevi isimli kitabımda detayları işledim. Ve Gençliğin İmanı Sorularla Çaldılar kitabı çok tutuldu. Bu kitap çok kişinin hidayetine vesile oldu. Hâlâ aynı oranda gidiyor. Satışı yasak değil.
2006 yılında tekrar gözden geçirip ufak-tefek hatalarını rutuş yaptım.
Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar’ın özetle yazılış hikayesi bu. Sizde okursanız burada yazmadığım sebepleri de göreceksiniz.
Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar kitabındaki sorulardan birkaçı.
• Allah’ın varlığının delilleri nelerdir?
• Allah niçin görünmüyor
• Kur’an’ın Allah tarafından indiğine dair modern ilimde delil var mı?
• Kabir azabı var mı?
• Peygamber bugüne kadar yaşasaydı ona tâbi olurdum niçin öldü?
• Çok evlilik
• Öldükten sonra nasıl dirileceğiz
• Allah kainatı yaratmaya neden lüzüm gördü?
• Ruhun varlığı, ibadetin karşılığı hemen verilse gibi kimi iyi niyet kimi tuzak sorular. Hepsinin cevabı verilmiştir, herkese özel cevaplar olmasa da!

Emine Şenlikoğlu

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet