‘Habib’in yolunda yüreği sürçenlere…
Evvel göğe bakardık güneş çalkalanırdı
İçimizde bin debdebeyle mühr-ü nebi müjdesi taşıyan kervanlar
İpil ipil geçerdi alnımızdan
Çoktan unutulmuş bir yeminin nefti kelimeleriyle
Ve senin ham meyvaları olgunlaştıran sesin
Kutsal neşidelerle soluyan bir kubbe gibi kapanırdı
Soylu yetimliğimiz üstüne mor bir çöl gecesi susuzluğunda
Ezelden memnu öykülerin hülyasıyla
Biz böyle değildik tufan kalıntıları başucumuzda
Her gece en diriltici öpüşleriyle toprak kokusu
Her sabah yıldızlar semaha kalkardı damarlarımızda
Çünkü bizi menekşelerin ahı tuttu ten hummasıyla
Yoğrulan bir leke sağ yanımızda güya aşk suretinde
Tebdil-i kıyafet çünkü her tanrı muzdarip bir kavistir ruhun selamlığında
Yalınız ölüm uzatır defne dalı ve ne çare biliyorum artık:
bozarsa kan bozar ancak kan!
bu simsiyah rüyayı