Yürek Kavisleri – Filiznur ATALAN
Yürek kavislerimden akıp giden vuslatın can suyu!*
Bir çığlığa sarılır gibi, tutundum eteğinden,*
bir kuyuya atar gibi kendimi*
attım en derin dehlizlere,*
şimdi salacağım kısrağı dağ uçlarına,*
Musa’nın asasını alıp açıyorum dağların yolunu,*
Fizan’a çıksa bile yollar,*
yolların çoğul ekinden atıyorum kendimi,*
çöl örtüyor ayak uçlarımı …
Hadra yağmurlarında bir diken gibi baş tutacağım,*
omuzlarından aşağıya batan kıymık gibi şimdi özlemin*
Bu vadinin yorganı kısa geliyor,*
baş açık yatılmıyor iki dağın arasına,*
neyleyim
İrileşip, küçülen gözlerimi saklayacak çınar altları da yok buralarda*
biraz daha içinden geçmeliyim tünellerin, karları erir yüreğimin*
belki o ıslanmadan ısınır…*
belki ben
Cümle kapısında kalıyor bütün cevapsız sorular,*
kuru bir dal gibi atıyorum kozasına eylül’ün*
Bilseydim böylesi gelecek, ve içime dert olacak,*
kapının eşiğine dökerdim tüm erimiş ruhumu,*
sonra eşiğinde kalıp olurdu sevdam,*
basıp basıp geçesin diye
Sözlerin mevsimi hüznün dallarına tutunmuş bir rüzgar gibi
çeşm ile topluyorum yaprakları,*
katmerli güllerin boynu bükük,*
bahçede lâl olmuş bülbül,*
göçlerin kanatları intizam ile dizilmiş,*
göğümdeki bulanıklık değil…
Yağmurun tozu toprağı yıkayıp arıttığı gibi,*
açıyorum kalbimi ve yıkıyorum İnşirah*
Ardında zırhımı kuşanıyorum,*
’’Seni bilecek işaretler*
gönder ey Burhan,*
ifade ve beyan berraklığı ver dilimize,*
Eman ver bize ey*
Eman sahibi’’diyerek…
Uzakta ki sırrın sesinden geçiyor,*
bir ok gibi sığınıyorum, bürünene, yanıyor*
içim, İbrahim’in gülşenlere düşüşü gibi…
Filiznur ATALAN |