"Kahrolsun; daha en basinda iktisadin manipule tanimiyla "bireylerin/toplumlarin sinirsiz ihtiyaci" diyerek, "tuketim cilginligini" ve kendi varligini sigorta eden sermaye!" girizgahiyla selamliyorum tum mulk-i retcileri : )
Ne guzel bir deyimdir "mulk-i ret". Ve Mulkiret, ancak Julide'den beklenebilecek bir cocuk ismi onerisi yaraticiliginda : )
Anladigim kadariyla mevzu iki ana damardan akiyor. Bir yandan ezilen sinifa dayatilmis mulksuzluk, ote yandan "kendine yeterlilik" dusturuyla yola cikanlarin; Heidi'nin ciplak ayaklari tadinda bir mulksuzluk.
Glu mevzunun siyasi ve tarihi boyutunu -kendi deyisiyle yuzeysel olsa da- oldukca aciklayici ve net bir bicimde, diger boyutunu nefis orneklerle ele alirken; MorteFlore, daha cok kisisel tercihle varilan kutsi mulkiyetsizlik uzerinde hassasiyetle durmus.
Sermayenin besledigi toplumsal eşitsizliklerden kaynaklı "dayatilmis mulksuzlukle", bireysel manada tercih edilen kutsi mulksuzlugun kol kola ilerledigi bu muhabbetten; Run arkadas gibi ben de buyuk keyif aldim. Burasi forumda bir utopya gibi parildiyor .)
Aklima cevresindeki esyaya duydugu ofkenin ifade edilemeyen sikintisiyla bunalan, utunamayangillerden Turgut'cugumun; parasıyla orantılı olarak yararlandığı küçük burjuva nimetlerinden "salon-salonmanje" imgesi geldi. Durust olmam gerekirse tuketim cilginligindan nasiplenmedigim gibi bende boyle bir ofke de hic olmadi. Bu da MorteFlore'nin belirttigi paradoks iktizasinca yadirganacak bir hal olmasa gerek.
Hernekadar gunumuz dunyasinda "davranis bozuklugu" etiketiyle sokaklardan toplatilacak olsak da; "her turlu gereksinimden siyrilip, kendine yeterlilik" ogretisinin ve kinik okulu kurucusu Antisthenes'in ogrencilerinden Diyojen gibi; yaninda sokak kopekleriyle, bir fici icinde yasamak kesinlikle sayginlik uyandirici ve buyuk cesaret.
Ezoterik yapilanmalarda, dergah kapilarinda, eski Atina okullarinda; inisiasyon vasitasiyla, 'bir lokma, bir hirka" ogretilerinin aktarildigi icsel yolculuk, erdem ve kendine yeterliligin; hirka ve lokmalarinin haddi hesabi olmayan masonlar tarafindan, kendi lojalarinda bir rituelle sembolik bicimde anlatilmasi da bir o kadar ironik. (Bunu dile getirmeden gecemezdim elbet).
Arkadaslarin klavyelerinden cikan nefis kokularin; halka halka, forumun her tarafina sirayet ettigi; istisare cemberiyle insa edilen bu utopik binaya "bir tugla da benden olsun" diyerek konunun bir baska boyutunu ele alayim istedim.
Run arkadasin da belirttigi gibi bu sistem bizi o derece cirkinlestirmis olmali ki, mulkiyet hirsi; ikili iliskilerde de futursuzca "sevgi" kisvesi altinda, insan uzerinde bir hak edepsizligini dogurmus.Hayat arkadasim dedigin kisinin uzerinde tahakkum kurmanin cok dogal bir davranis oldugunu dusunuyor/dusunmuyor; esinin, sevdiginin(!), hangi saatlerde, kimlerle, nerede, nasil davranmasi gerektigini; kisaca senin onun icin cizdigin alanda kendi zavalli manevra hakkiyla yasamini idame ettirmesini bekliyorsun.
Tam da bu noktada derdimi; felsefeye merakli, kendisinin de namini duymus, filozoflara deger veren donemin imparatoru Buyuk Iskender'in; "Ne istersin benden?" sorusuna, "golge etme baska ihsan istemem" yanitini veren Diyojen'in "dogaya aykiri bir kurum olan ailenin yerini, kadinlarin ve erkeklerin tek bir ese bagli olmadigi, cocuklarin ise butun toplumun sorumlulugunda bulundugu dogal bir durumun almasi gerek" sozleriyle belirtmek istiyorum.
Mevzunun hipodrumunda, ucuncu damar mahiyetinde, dis kulvardan kosturabilir mi bu at mulksuzler?
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]