Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Kasım 2015, 17:47   #1
Çevrimdışı
HerakLes
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Hayal ve Özgürlük




Askere gidenler bilirler, bilmeyenler de nasılsa askere gidecekler o zaman öğrenirler. askere gitmeyecekler de abisinden, sevgilisinden, eşinden 12123 kere duyunca herkesten iyi bilecekler zaten. ben anlatıcam abi bunu canım sıkılıyor benim. kaçamazsınız öyle.

askerde er kişisisin kendini dizginlemesi için tek bir sebep var. "bitecek bu. gidecem burdan. öyle bi gidecem ki hem de bütün alay beni izleyecek. bunların hepsini geride bırakıcam." işte bunun hayalini kurmak çok güzel. o gidiş anı. alaydan çıkınca o özgürlüğü dibine kadar hissedeceksiniz sanıyorsunuz. şafak 66 idi hiç unutmuyorum. bir kazandan alıp askeri lojmanın kazanına verdiler beni. komutana demiştim, çok sıkılıyorum ben burda hayatımda bir değişiklik olsun istiyorum demiştim. böyle bir hamle yapmıştı sağolsun. yeni bir heyecan... kapıcılık özelliklerimi daha iyi gösterebileceğimi düşündüğüm bir kazan dairesine transfer olmuştum. astsubaylar, subaylar aileleriyle birlikte yaşıyor. bildiğin 6 katlı bir apartmanın en altında bodrum katında bir kazanda kapıcı olarak yaşamaya başladım.

normalde üç günde bir, dört günde bir annemleri arıyordum sadece. iyiyim ölmedim demek için. ilk başlarda biraz konuşabiliyorduk ama... annem açıyor telefonu napıyon diyorum yemek yapıyordum diyor. babam napıyor diyorum iyi o da televizyon izliyor diyor. abim napıyor diyorum onun ne bok yediğinden haberimiz yok diyor. her seferinde aynı şey. ben zaten askerim napabilirim ki yani. o kazan senin bu kazan benim geziyorum. ne anlatayım ankesörlü telefonları dinliyorlar hem. "annemleri arasam mı lan? annem yemek yapıyodur şimdi. babam televizyonda, abim olacak adamın ne bok yediği belli değil zaten. boşver" deyip aramayıp periyodu kaçırmışım. 1 hafta hiç aramamışım farkında değilim. 1 hafta sonunda aradığımda baya enteresan bir konuşma yaptık. hehe.

öldüm sanmışlar annem telefonu ağlayarak açtı. babam da televizyon izlemeyi bırakmış. abim bile dünden beri evde telefon bekliyormuş. lan dedim ölsem eve subay falan yollarlar manyak mısınız o kadar da türk dizisi izliyorsun. amerikan dizilerinde falan da var evrensel bir şey bu hem. ama subay gelirse çukulat çay falan vermeyin kovalayın, ölmüşüz orda tatlımı yedirmeyin bir de dedim.

yağmurlu bir günde çıkacaktım o alaydan. bavulumla şaşkın şaşkın bitiş çizgisini geçtikten sonra bavulumu bırakıp birkaç adım daha attıktan sonra ellerimi yukarı doğru açıp hıaaaaaaaaa diye haykırırken ağzımdan burnumdan yağmur damlası süzülecekti. daha sonra futbolda rivaldo'nun yaptığı birleşik hareketler diye tabir edilen bu seriyi arkamda bıraktığım subay astsubay grubuna kallavi bir hareket çekerek bitirecektim. ocak 17, urfa'da hayvani bir güneş. bırak yağmuru kışın ortasında terliyorum resmen. zaten urfa'da ne yağmuruymuş ki bu öyle. çıktıktan sonra şöyle bir arkama baktım hareket çeksem mi şunlara diye. yemin ediyorum içeri alıp döverlerdi sonra da bırakırlar mıydı bilmiyorum. öyle bakıyorlardı. kızgınlardı çünkü kapıcıları gidiyordu. 15 ay neydi ki. ömürlük pazarlayacaksın bunlara kendini ki mutlu olsunlar.

yanımda kazancı badim. kutlama amaçlı bavullarımızı kayışlarından kaldırıp birbirine vurduk, şerefe dedik ve yürümeye başladık. uzaklaştıktan sonra arkamızı dönüp son bir kez baktık:

-olum ben hissedemiyorum lan
+neyi?
-özgürlüğü
+ben de hissedemiyorum. hiç böyle hayal etmemiştim. geri girip tekrar mı çıksak?

ankara havaalanına varana kadar hiçbir şey hissedemedik. ankara havalanında etekli, pantolonlu kadınları görünce "yalnız bir şey dicem. ne biçim özgürüz be. hakikaten özgürüz" diye bağırmaya başladık. urfa'da erkekler şalvar giyiyordu lan. kadındır diye bakıyordun adam erkek çıkıyordu. ondan hissedemiyormuşuz özgürlüğü.istanbul'a varınca dibine kadar hissettim zaten. öyle bir özgürlük olamaz. askerden sonra direkt istanbul'a gelmemek gerekiyor, ege bölgesinde ısınma turları atmak lazım bir. kafayı yiyecektim vallaha. saat 3 oldu. casio f91-w saatime baktım. artık o saatte alaya geri dönmem gerekmiyordu. özgürlük zaten halihazırda hissedilen bir şey değil, elinden aldıklarında öyle bir kavramın varlığından haberdar oluyorsun. şimdi ne anlatsak boş.

yolda gelirken metroda, otobüste insanlara bakıp bakıp gülümsüyorum. yıllardır önünden geçtiğim bakkalı tekrar görünce seviniyorum. bakkal görünce sevinir mi lan insan? nereye gidecekti sanki bakkal. bakkal işte. ama öyle değil. bir de bizimkiler çok heyecanlı, diyarbakır üzerinden gelcem panik yapmasınlar diye geleceğim zamanı söylemedim. yarın gelecek biliyorlar beni. hava karanlık oldu ben gelene kadar. bir yandan da diyorum lan kalp krizi geçirmeseler bari birden görünce. kapıyı çaldım. annem açtı kapıyı. hiç sesimi çıkarmıyorum, bakıyorum yüzüne öyle. bundan önce en fazla 2 hafta görmediği olmuştur annemin beni, şimdi 5 aydır hiç görüşmemişiz bakalım ne diyecek diyorum. yanımda bavulum. öylece suratıma bakıyor kadın karanlıkta. ama anlamsız anlamsız bakıyor. bir anne şefkati falan yok yani. polisi aradı arayacakmış gibi daha çok.

tanımamış kadın beni. kafa 3 numara. üzerimde askerde çalmasınlar, çalarlarsa da üzülmeyeyim diye aldığım abudik gubidik kıyafetler. rapçi miyim punkçı mıyım emo muyum belli değil. kilo vermişim. suratıma kapatacaktı kapıyı tam, sonra yerdeki bavulumu gördü. beraber almıştık onu ben gitmeden, saçma sapan bir rengi var parlıyor karanlıkta. beni tanımadı bavulu tanıdı kadın da oğlum deyip sarıldı. bavula sarıldı bana değil. benle hiçbir alakası yok olayın. ben bavulun askerliği bitti diye onu getirmiştim zaten. giderken "o bavulu sakın bırakma oralarda" diye tembihlemişti annem. kucakladı bavulu içeri götürdü, ben dışarda kaldım. o zamandan beri sokaklarda itlik, serserilik peşindeyim.

benden 1 sene sonra abim aynı bavulla askere gitti. abimi yolcu ederken baktım bizimki ağlıyor. abim de üzülüyor annem ağlıyor diye. nasıl ego varsa adamda, dünya kendi etrafında dönüyor sanıyor. kişisel algılıyor her şeyi. kadın sana niye ağlasın lan, yine bavul gidiyor diye ağlıyor. kadını 1 hafta boyunca teselli etmeye çalıştım olmadı. en sonunda "migros'ta aynısından satılıyor abim bavulu geri getirmezse ben sana alcam aynısından söz" dedim de ancak sakinleşti.

ne nizamiyeden çıkışım, ne annemle kavuşmam, ne de özgürlük... bu hayatta hiçbir şey hayal ettiğim gibi değil. zaten hayal ettiğimiz şey her zaman gerçeğinden daha güzel. çünkü hayalgücü sınırsızken ortada tek bir gerçek var: hayal kırıklıklarının büyüklüğü..!

bu kadar iddialı konuşunca ortada olan o gerçeği uzun uzun söylicem sandınız di mi. ben ne bileyim olum. 32 yaşında düz bir adamım ben. 30 sene daha hiçbir şey yapmadan oturayım, sırf düşüneyim böyle, o zaman söylicem söz.ama 2 cümleyle anlatmak gerekirse.

BÜYÜK HAYALLERLE YAŞAYANI,BÜYÜK ZEVKLERLE ÖPERLER.(şu forumda küfür etmek serbest olsun,bide moderatör ettiniz beni hala sövemiyorum)

Not : çarşamba ve perşembe yazıcam demiştim bi önceki yazımda.Vazgeçtim.Canım ne zaman isterse o zaman yazıcam üst yönetim.öptm kib bye..

__________________
Sırf başlayıp bitirebildiğim bir hikayem olsun diye, bıktım ardımda yarım kalmış hikayeler taşımaktan. Yazmanın eziyeti öğretecek bana; Hayat sahip olduklarımızın dışında kalanlarmış meğer.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet