Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14 Mart 2016, 03:22   #21
Çevrimdışı
Melodram
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Ankara'da patlama




Aylardır süren suskunluğumu bozacaksam, şimdi bozmalıyım. Tam da bu konuda. Evet, Ankara'dayım ve evet şu an yaşıyorum, yazabiliyorum, ne yazık ki okuyabiliyorum, maalesef görebiliyorum ve tepeden tırnağa hissedebiliyorum. 10 Ekim'den sonra hiçbir şeyin yolunda gitmediğini bile bile, yolundaymış gibi davranan, kaybettiği arkadaşlarının ardından ''teröristler öldü oh olsun'' cümlelerini duyan, ''Ankara merkez, patlıyor herkes'' diye sevinen insanlarla yaşamak zorunda olan biri olarak yazıyorum. 17 Şubat'ta çalıştığı yere çok yakın olmasına rağmen şehir dışında olduğu için, gelen mesajlara ve aramalara ''Ankara'da değildim, korkma'' diye mesaj atmış biri olarak yazıyorum. 13 Mart'ta, evinde otururken, 20 kilometrelik mesafedeki patlamanın sesiyle irkilen, patlamanın işe gideceği günlerde otobüse bindiği yerde olduğunu öğrenen biri olarak yazıyorum. Evet hala yaşıyorum. Bizimki de böyle bir yaşamak. Ağır geliyor, korkuyla ulaşmaya çalışanlara ''iyiyim'' demek. O ezberlediğiniz edebiyat parçaladığınız, iyiyim demelere benzemiyor bu işte. Bu çok ağır. Ne diyeceğiz şimdi ölenlerin ardından? Terörist diyerek içini rahatlatamayanlar ne yapıyor şimdi? Belki de Ankara merkezindeki patlamayla eğlenenlerden biri orada otobüs beklerken hayatını kaybetti bugün, ne diyeceğiz? Diyeceklerimiz yetecek mi? Hayır. Ne yapabileceğiz peki, daha mı çok birleşeceğiz, yoksa tamamen mi ayrılacağız? Belli bile değil.

3 patlama da Ankara'da en çok güvenliğin olduğu ve en işlek olan yerler. Tren garı, dibi mit. Mitin dibinde patlıyor ama kimsenin bir şeyden haberi olmuyor ve güvenlik zafiyeti diye bir şey de yok. 17 Şubat patlaması, genelkurmay başkanlığı, jandarma, TBMM gibi yerlerin ortasında patlıyor, güvenliğin ne derecede olduğunu anlatmayayım isterseniz ama o gün nasıl oluyorsa, patlama oluyor ve güvenlik zafiyeti yine yok. 13 Mart Güvenpark patlaması. Güvenpark neredir bilir misiniz? Kızılay'da bir yeri tarif ederken söylenecek ilk yerdir. Kızılay'daki 500 bin insandan 300 bininin evine gitmek için önünde beklediği yerdir. Otobüslerin, dolmuşların, taksilerin merkezidir. Oradan geçmeyen, bir soluklanmayan, otobüs beklemeyen yoktur ve Güvenpark'ın içi de polis doludur, etrafı da. Tomalar hep hazırdır, parkın yanı Çevik kuvvetler için yapılmıştır, olaylara daha kolay müdahale etsinler, herhangi bir GÜVENLİK ZAFİYETİ olmasın diye orada beklerler. 3-5 kişiyi yan yana görseler, eylem var diye üzerlerine atlarlar. Zafiyet var mı bugün? Yokmuş, olsa böyle olmazdı çünkü, zafiyet olsa komple şehir yanardı. Öyle bir otobüsle, 34 insanla bitmezdi olay değil mi? Sağlık bakanı çıkıp çok rahat ''Eylemi yapanlar gitmesi gereken yere gitti.'' diyor. İçimize su serpiyor, sağ olsun. Oh iyi bari, öldüklerine göre şimdi yakalanabilirler, oh! Cumhurbaşkanı olacak şahıs çıkmış ''endişe etmeyin, mücadelemiz devam edecektir.'' diyor. Yok canım ne endişesi, senin hırsın uğruna ölmeye geldik biz zaten, aşk olsun. Yalaka yazarın teki çıkmış ''patlamalara alışalım'' diyor. Yani sadece bu eylemi yapanlar Ankara'nın en güvenli yerlerini seçerek, ''ben burada bile patlatıyorum, sen kimsin de engelleyeceksin'' diye dalga geçmiyor, bu olayın sorumluluğunu bir kere olsun kabul etmeyen, hala kaygan deri koltuklarında oturan şahıslarda bizimle dalga geçiyor. Efkan Ala çıkıp diyor ki ''saldırı bomba yüklü araçla olmuş.'' Vay anasını, saldırıyla ilgili hiç bu kadar net bir bilgi ulaşmamıştı çünkü kimseye. Çok ciddi bulgulara rastlamışlar, neymiş o ciddi bulgu efendim? ''Araba patlamış.'' O önlemlerin hepsi bugün nerede alındı biliyor musunuz? Dikmen caddesindeki Emniyet Müdürlüğü'nün önünde. Hatta 500 metre mesafesinden başlıyormuş polisin önlemleri, aman ha kimse duymasın. Haberimiz vardı da, müdahale etmedik falan lafları döner, alınır birileri.

Şimdi ben bunları herhangi kayıp listesinde, adli tıp listesinde adım olmadığı için, uzun uzun yazıyorum ya, işte yarın yine o karanlık günlerden biri daha olacak ve ben uçarak gidemediğim için bineceğim herhangi bir toplu taşıma aracında ''acaba hangisi patlatacak kendini'' diye düşünerek kahrolacağım. Peki sadece ben mi böyleyim, hayır. Evlerimizde şu an rahat olduğumuzu düşünüyoruz ya, bu bile batıyor birilerine. Tesadüfen yaşadığımızı daha net nasıl anlayacaklar bilmiyorum ama artık bazı sabit fikirlerinizden, aptal düşüncelerinizden, ırkçılığınızdan, ayrımcılığınızdan vazgeçin. Bugün rehberinizi teker teker arayıp ''iyi misin?'' diye sormadığınız için kendinizi şanslı falan da saymayın. Biz yaşadığımız için şanslı değiliz şu an ama bugünden sonra düşünebilirsek eğer, akıllanabilirsek-ki zor- belki yaşanabilir kılardık hayatı. Onca masum insanın ölümü üzerine ne kadar kurulabilirse işte.
Ülkeden ve insanından beklentim olmasa da, bütün bunların en baş sorumlusu olan başkanlık sevdasıyla yanıp tutuşan, birkaç güne ''eh ama başkanlık gelirse biter bunlar'' diyecek olan adamı ellerimle boğarken gözlerinin içine bakma hayaliyle yanıp tutuştuğum için, yaşamak istiyorum. 1 Kasım'da oy verdiğinizde de terör bitiyordu arkadaşlar ama bakıyorum da şehit haberlerine üzülürken verdiğiniz oy aklınıza dahi gelmiyor. Şimdi de ''lanet olsun al başkanlık senin olsun'' dedirtmek için acımıyor. Bu ölü üzerinden siyaset değildir, bu siyaset bile denemeyecek stratejilerin insanları öldürdüğü gerçeğidir. Onu bunu suçlama diyecekler çıkar şimdi, kimi suçlayayım ben, ebemizi mi suçlayalım doğurduğu için bizi? Bağırın ya, bağırın azıcık. Bizi ölümlere alıştırıyorlar, azıcık garipseyin. Bir yakınınızı kaybetmeyi beklemeden de tepki vermeyi öğrenin azıcık. Yeter diyebilmekten korkmayın.

Uzun oldu bu şimdi dimi, olsun. Hiç bilmediğimiz insanlara karşı sorumlu hissederiz ya kendimizi, akşamdan beri bir sürü ismin bulunması için uğraşıyoruz ya, bu da benim buradaki bazı insanlara karşı hissettiğim sorumluluktur aslında. Onların merak edip bana yazıp, araması yüzünden gelip uzun uzun kustum. Çünkü böyle zamanlarda insan kaldığına mı sevinse, gidenlere mi üzülse bilmese de yaşadığını üzülerek belirtmek istiyor. Umarım ve diliyorum ile başlayan cümleler kurmaktan yoruldum ama umarım bu son olur. Umarım o çok büyük konuşanlar bir gün kayıp listelerinde sevdiği insanların isimlerini aramak zorunda kalmazlar. İçimi döktüm sayın, buz dağının görünmeyen kısmı beni kahretsin.

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet