Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.

En son 10 Temmuz 2015'de içimi döktüğüm yadigar...
O koskoca 2 yıla neler sığdırdığımı anlatmaya vaktim yok elbet ama eski bir dosta rastlamışım da ''canım mutlaka görüşelim'' samimiyetsizliğindeki o meşhur cümleyi kurmadan, biraz içimi dökmek istemişim sanki. Buna hakkın yok demezsin bence, bilirim seni. Beni o hodbin insanlarla da karıştırmazsın değil mi? Bilirsin sen beni, bilirsin ve girizgahı boş vererek devam ediyorum.
*
İnsanların farklı yüzlerine daha çok rastladım biliyor musun? Belki aynı samimiyetsizliği ben bile başkalarına yansıtmış olabilirim, o derece kendime yakınlaşıp bir o kadar da kendimden uzaklaştım. Kafamı oyalaması için birçok şeye başlayıp, birçoğunu yarım bıraktım. Hayallerimin kapısını kısmen araladım, aralıktan tek gözümle bakarken başka bir şeyin peşinden gitmeye karar verdim. Pişman değilim, mutluyum aslında biliyor musun? Bunca sahteliğe rağmen mutluyum çünkü kendime iyi bakıyorum, tabii son 5-6 ay içinde 4-5 kez grip olmamı saymazsak eğer! İyi geçiniyorum kendimle, paramparça gördüğün o genç kızlık hallerimden eser yok. Bana sakın paramparça hissetmedin mi ayrıyken deme, hissettim. Fazlasıyla. Aslında itiraf edilemeyen derin bir kırgınlıkla uğraşıyordum. O bildiğin ''güçlü'' duran hallerimi daha da güçlendirerek direniyordum. Sonunda ne oldu biliyor musun? Hiçbir şey. Herkes kırıldığıyla ve kırdığıyla kaldı, her insan bir başkasının bıraktığı kırgınlıkla yaşamaya devam ediyor ya, ben de ettim işte. Sonra yenilikler, yeniler, yeni bir şeyler, şeyler. Bir sürü şey.
İnsanların çıkarları için neler yapabileceğini gördüm. Sana dost gözüken o yüzlerinin arkasındaki karanlığı, kirliliği. Korkak insanlar tanıdım, herkesi kendi gibi zanneden, birileri hakkında konuşmaya bayılan, daha sonra yüzlerine gülen insanlar tanıdım. Sonra bu insanları hayatımdan çıkarmanın mutluluğunu yaşarken, hayatıma müdahale etme çabalarına tanıklık ettim. Güldüm, geçtim.
O bahsettiğim hodbin insanlarla tanıştım. Kendi kendine karar alan, seninle iletişimi çok iyiyken ani bir kararla bunu sonlandırma hakkını kendinde bulan ve sana bir şey deme gereği bile duymayan insanlarla. Belki de yaşadığım iletişim kopukluklarının bana bir cezasıydı bu bilmiyorum ama birkaç dakikada, birkaç saatte duvarları göğe ulaştıracak kadar acımasız olmadım kimseye. Ha bu sayede acımasız olmam gerektiğini de öğrendim aslında. Bazen insanların kırılması gerektiğini, bazen o kırgınlığın bir işe yarayacağını düşündüm. Yaradığı zamanlar oldu ama bu konuda öyle yeteneksizim ki, hiç kırılmaması gereken insanları da kırdığım oldu. Elimde olmayan sebepler yüzünden demek yanlış olur, sadece kontrolümü elimden kaçırdığım anlarda, istemeden kırdıklarım. Bu ağır yükmüş be günlük. Aslında yazılan her şeyin anlamını yitirdiği koca bir boşlukmuş birini kırmak. Beni biliyorsun, hatırlıyorsun, bunu daha önce hiç yapmadım belki. Yapmadın desen keşke, dilin olsa da konuşsan. Sonra neye inandım biliyor musun? Doğru kaldığıma. Doğru kaldıkça her doğrunun bir gün beni bulacağına inandım. Bazıları için 1 yıl bile bekledim, o kadar sabrettim. Düşünebiliyor musun? Bir şeyin aslını öğrenmek, içimi rahatlatmak için, içim içimi yese de koskoca 1 yıl bekledim. Her şeyin bir gün ortaya çıkacağına olan güvenim daha da arttı. Yanlış olan hiçbir şeye tahammül etmek zorunda olmadığımı kendime hatırlatarak, o duvar ördüğünü zannedenlere dikine Çin Seddi inşa ettim. Bak şu an bunu yazınca bir mutlu oldum ki anlatamam. Dikine Çin Seddi'nin arkasında çırpınasıcalar! Oh be. Rahatladım. Şu an verdiğim kasvetten ötürü rahatsızım resmen bir sıkıntı bastı, bence gerek yok.
Çünkü sonra sonra diyerek bitmez bunlar sevgili sevgilim ama şunu bil, ben iyiyim. Hayatta insanı kötü hissettiren şeylerin hep olacağını bildiğim için, kendimi Şeyma Subaşı umursamazlığı kıvamına getirdim. Dur şimdi o kıvam biraz abartı olabilir ama o aralarda bir şeyler işte. ''Seninle yaşlanmaz insan.'' diyen onlarca insan yanılıyor olamaz diyerek mutluluk iksirini icat ettim. Bunu bedavaya söyleyeceğimi zannedenler yine benim ticari kafamı küçümsedikleri için yanıldılar ve kaybettiler.
Dur bak sana bir sır daha vereyim, 70 milyonun takip ettiği günlüğe verilen sır ne kadar sır kalabilirse işte...
Bu aralar biri beni çok heyecanlandırıyor. Enerji içeceklerini utandıran enerjisiyle, doğalgaz gibi faturalara yansıdıkça beni üzmeyen sıcaklığıyla, saatlerce dışarıda yorulmuşsun da eve gelip kendini yatağına attığın an bedeninin hissettiği huzura eş değer verdiği huzurla, şeker hastalarına bile iyi gelebilecek tatlılığıyla beni heyecanlandıran biri var. Onu her gün görmenin, hep yanımda olmasının verdiği hazzı ifade edebilecek bir kelime bulamıyorum, o yüzden müsaadenle gidip aynaya bakayım. Ahahah. Ne sandınız eşek sıpaları! O sokak duvarlarına ''canım kendim'' yazan deli kim sanıyorsunuz? Benim ben.
İşin şakasını bir kenara bırakıp gideceğim ama şu kısmı şaka değil, yani siz kendinizle sizli bizli olarak bir şeyi çözemezsiniz. Şu elinizi atıverin be omzunuza, gücünüzü biraz hissedin. Kötü şeyler yaşadığınızı biliyorum, kötü şeyler zaten bizim için var. Bu kötülüklerin içine hapsolup kendinize eziyet etmenin bir manası yok.
Sen istiyorsan olur, o sevseydi hep yanında olurdu, kimse senin hayatında diye hayatının içine etme hakkına sahip değil, sen birilerinin ardından sürekli ağlayıp sızlamadığın için duygusuz değilsin. Sen iyisin. Ciddiyim bak, muhteşemsin.
Hayatı boyunca inandığı tek akım andavalizm olanlar için, kendini bu denli yıpratman biraz şov sanki, ne dersin? Bak bunu bir ''Melodram'' olarak söylüyorum. Hayatı fazla ciddiye almak da fazla tiye almak da zarar, sen ayarını bilirsin, bilmezsen de öğrenirsin. Gülmeyi bilen canlılar için fazla kasvet avam gösterir ama yine de sen bilirsin... (bak böyle avam falan da dedim, kasvetliler alınmasın çünkü bence okurken güldünüz-okumadılar)
*
Hani o başta koyduğum fotoğraf var ya, işte onun anlamı şu: İçinizde çiçekler açıyorsa o çiçekleri kurutmayı tercih etmeyin, koparmayı aklınızın ucundan bile geçirmeyin, o çiçekler açtıkları için güzeller. İçinizde hiçbir şeyin çürümesine izin vermeyin. Kendinize iyi bakmak zorundasınız, başka neyiniz var ki?
*
Ve sevgili sevgilim, ben gideyim. İnanılmaz saçmaladığımın yine farkındasın. Aslında düşündüğüm hiçbir şeyi yazmadım, bunlar sadece beynimin parmaklarıma yolladığı birkaç cümle. Daha fazlası için kitap falan yazabilirim mesela-tamam şaka öyle haspam der gibi bakmayın ekrana-
Dün kendimi daha farklı hissediyordum, durgundum. Bugün daha durgun olabilirdim ama o iksirle birlikte şu an kendimi ''özetsiz yeni bölümüyle'' gibi hissediyorum. Dizisever bir topluma, bunun nasıl bir mutluluk olduğunu anlatmama gerek yok.
Hadi hadi çok durduk, ellerinizle yanaklarınızdan makas alın, otobüsün kapısına kafası sıkışmış çocuk gibi seviverin canım, incileriniz dökülmez.
Oh çiçekler çiçekler...
:çiçekemojileri:
__________________ If you can't measure it, it doesn't exist. |