Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Kemal Sayar - Yavaşla!
Yavaşla! Bu hayattan bir defa geçeceksin
Hep bir yerlere koşturuyoruz. Hep acelemiz var. İşler bir türlü yetişmiyor. Zaman yetmiyor. Çok yoğunuz. O kadar yoğunuz ki durup dinlenecek, etrafımıza bakacak, eşimize dostumuza hatta çocuklarımıza bile ayıracak vaktimiz yok. Ne kadar zaman oldu, bir dostumuzla şöyle keyifli bir sohbet etmeyeli? Ya da çocuğumuzla, onu bir kurstan diğerine taşımak dışında, yalnızca onunla birlikte olmak için vakit geçirmeyeli? Peki ya kendimizle baş başa kalmayalı? Bir deniz kenarında çayımızı yudumlayıp, havayı içimize çekerek bir iç konuşması yapmayalı? Bir kitabı gerektiği için değil, yalnızca hoşumuza gittiği için okumayalı?
Bir hız çağında yaşıyoruz. Ne kadar hızlı olursak o kadar başarılı sayılıyoruz. En ufak bir yavaşlığa tahammülümüz yok. Önümüzde yürüyen yaşlı adama yavaş yürüdüğü için sinirleniyor, hızlı adımlarla onun önüne geçiyoruz. Trafikte ilerleyen arabanın sürücüsü biraz yavaşlayacak olsa var gücümüzle kornaya basıyoruz. Hep telaşlı, hep aceleciyiz. Daha çok başarmak, daha çok kazanmak, daha çok rekabet edebilmek için acele ediyoruz. Durup dinlenmeye, hayatın inceliklerinin farkına varmaya vaktimiz yok. Tatillerimizi bile sıkıştırılmış paket programlarla, koşturmaca içinde geçiriyoruz. Oysa ne kadar çok ihtiyacımız var yavaşlamaya! Bir çiçeğin kokusunu içimize çekerek, tanımadığımız bir çocuğa gülümseyerek, havanın tazeliğini tenimizde hissederek, yediğimizden içtiğimizden keyif alarak yaşamaya, derinlemesine bir sohbetten sonra duyulan ruhsal doyumun tadını çıkarmaya... Kendimizin ve başkalarının farkına varmaya... Bunu nasıl mı başaracağız? Öncelikle yavaşlayarak.
HIZ RUHU ESİR ALIR
Doç. Dr. Kemal Sayar, Timaş Yayınları psikoloji dizisinden çıkan son kitabı "Yavaşla!" ile ruhumuzu hız tutkusundan arındırmaya davet ediyor bizleri. Dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümü "Yavaş Güzeldir" adını taşıyor. Sayar, bu bölümdeki yazılarında çağımızın modern ekonomik düzeninin gereklerinin insanın kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilerinde yarattığı tahribatı ele alıyor, hıza endeksli yaşantının ruhlarımızı nasıl esir aldığını anlatıyor. Bu kadar hızlı gitmenin bize verdiği zararın altını çiziyor ve "yavaşla" diyor, "çünkü bu hayattan bir defa geçeceksin".
Kitabın ikinci bölümü "Modern Mutsuzluk" ise, kazanma hırsıyla beslenen günümüz yaşamlarının, değerlerimizde yol açtığı çarpıklıklara dikkat çekiyor. Bencilliğin desteklendiği, kötülüğün sıradanlaştığı, yüzeyselliğin alkışlandığı yaşantılarda çöküntü ve mutsuzluğun kaçınılmaz olduğuna değiniyor. Her şeyin alınıp satılabildiği bir dünyada hastalıkların da pazarlanabilir hale geldiği, hayatın akışında doğal olan hüzün ve buruklukların hastalık tanısı aldığı, yaşlılığın bile tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak algılanabildiği, daha fazla para için mutsuzluğun pazarlanabildiği vurgulanıyor. Bu bölümdeki yazılarda Sayar, paraya çevrilemeyen ve o nedenle de günümüzde pek itibar görmeyen dostluk, yarenlik, sohbet, saygı, kanaatkarlık, diğerkamlık gibi değerlerin bizi mutluluğa götürebileceğini söylüyor. Yazarın deyişiyle, basit yaşayan insanlar, kanaat edebilenler, ele geçirmeyi reddedenler, kendilerini sınırlandırabilenler ışıltılarıyla dünyayı güzelleştiriyor.
"Modern Zamanlarda Aile" başlığını taşıyan üçüncü bölümde yazar, günümüzde aile ilişkilerindeki bozulma ve bunun nedenleri üzerinde duruyor. Kitabın son bölümü olan "Benliğin ve Toplumun Krizi"nde insanın hayatı yalnızca kendisi ve yakın çevresinden ibaretmiş gibi algılamasının ahlak kavramını aşındırması ve anlam krizine yol açması tartışılıyor. Yolunu şaşırmış ahlak anlayışının kitle iletişim araçlarına yansımasını, televizyon kanalları aracılığıyla kişisel mahremiyetin de pazarlanabilen bir meta haline gelmesini, yapılıp edilen her şeyin gösteri dünyasında bir yeri olduğu sürece "değerli" olarak kabul edilmesi ve "ötekilik" kavramı bu bölümde tartışılan diğer konular. Yazar, kitabını bir "umut seferberliği" çağrısıyla bitiriyor ve bu ülkenin en soylu insanlarının, diğerlerinin acısını en çok içinde hissedenler olduğunu söylüyor.
Modern kapitalist toplumun yüceltilen değerlerine karşı bir manifesto niteliğindeki bu kitabın belirtmeden geçemeyeceğim başka özellikleri de var. Örneğin her bir yazının başında, yazının içeriğine uygun çizimler yer alıyor. Basit karalamalardan oluşturulmuş izlenimini veren son derece ilginç resimler kitabı görsel açıdan da zenginleştiriyor. Kimi daha duygusal, kimi daha bilimsel yazılardan oluşan kitabın tamamına şiirsel bir dil hakim. Bugünlerde kendinize bir iyilik etmek istiyorsanız, bu kitabı mutlaka okuyun. Yavaş yavaş... İçinize sindire sindire...
__________________ Yalnız kalmaktan o kadar korkuyorsun ki;
ihtiyacın olmayan insanlar biriktiriyorsun.
İhtiyacın olmayan insanları kaybetmemek için, Kendin olmaktan vazgeçiyorsun... |