Sen niyetine içtiğim her kahvenin "üç vakte kadar" isimli yalanıydın, yalanına dahi sevindiğim. Şimdi ise dermansız bir hastalığın üç aylık ömrü kalmış gibi seni sevmek.
Devam eden 'sen yetmezliğimde' her saniye aleyhime işliyor üstelik. Varlığından sebep mutlu, umutlu bir hayat yerine, nefes kesen yokluğunu dolduruyorum artık yüreğime.
Bir an içimden "başlarım böyle aşkın ızdırabına" diyesim geldi. Kimse artık "geçer" falan da demesin bana. Evet geçiyor aslında. Hemde öyle bir geçiyor ki; ömründen geçip gidesi geliyor her gece. Hadi gel yüreğim uyuyup gidelim desen bu aşk diyarından, bıraktıklarına hayır duası da edilmeyecek üstelik.
Ardımızda ise öksüz ölülerimizi bırakıyoruz. Yani anlayacağınız geçer dediğimiz hiçbir şey geçmiyor. Toz Pembe yalanlar sadece söylenenleri avutuyor. Avutmuyor söyleyenleri.
Sen benim için sadece hep bir tehşissin, gerisi ise geç kalınmışlık. Kendime... Sana... Hayata…