Cevap: Bilim Adamlarının Kuran ı Kerim İçin Söyledikleri
DR. İSAC TAYLOR
İngiliz bilgini Dr. İsac Taylor 1865’te Times Gazetesi’nde şöyle yazmıştır: “Müslümanlık medeniyetin parlak bir meş’alesi olan Kur’ân’a müstenittir. Bu kitap insanları bilmediklerini öğrenmeye teşvik eder. İleri atılıp yükselme doğruluk ve onur sahibi olmanın insanlar için gerekli olduğunu anlatır. Şüphesiz ki İslâm’ın faydaları açıktır. O’nun başlıca özelliği kültür ve medeniyetin esası belki en büyük temel taşı olmasıdır.”
EMANUEL DUEŞ
Mûsevi bilgini Emanuel Dueş “İslamiyet” başlığı altında yazdığı makalesinde şöyle diyor: “Arapları Büyük İskender’in imparatorluğundan daha geniş memleketlerin fethine Roma Devleti’nden daha büyük bir devleti ancak bu devletin tesisi için geçen zamanın altıda biri kadar kısa bir zaman zarfında kurmaya sevk eden Mukaddes Kitap’tan bahsedeceğiz. Bu kitap Kur’ân’dır bu O kitaptır ki O’nunla Müslümanlar Avrupa’ya hâkim olarak zaferle girmişlerdir. Fenikeliler Avrupa’
ya tüccar Yahudiler Avrupa’ya mülteci veya esir olarak girdikleri halde Müslümanlar oraya hâkim olarak girdiler ve bu Müslümanlar Kur’ân’ın yardımıyla Avrupa’ya ilim meşalesini taşımışlardır. Gerçekten Müslümanlar Avrupalılara ve şarklılara felsefe tıp astronomi ve edebiyat öğretmişlerdir. Yunan’ın ölü dimağına ve ölü irfanına hayat vermişler bütün dünyayı cehalet karanlıkları sarmışken onlar her tarafa nur saçmışlar ışık tutmuşlardır. Ve böylelikle bu insanlar yeni ilimlerin temellerini atmışlardır.”
EDWARD GİBBON
İngiliz tarihçisi Edward Gibbon “Roma İmparatorluğu’nun Çöküşü” adlı eserinde diyor ki: “Ganj nehriyle Atlantik Okyanusu arasındaki memleketler Kur’ân’ı bir esas kanun gibi yasama hayatının ruhu olarak tanımıştı. Kur’ân’ın nazarında satvetli bir hükümdar ile zavallı bir fakir arasında hukuk bakımından fark yoktur. Bu gibi esaslar üzerinde öyle bir teşri vücuda gelmiştir ki dünyada bir benzeri yoktur. İlim ve hikmet kavramış bir dimağa malik olan bir müvahhid Allah’ın birliğini tanıyan bir din adamı İslam Dini’nin hükümlerini kabul etmekte hiç tereddüt etmez. Müslümanlık belki bugünkü fikrî inkişaflarımızın seviyesinden daha üstün ve yüksek bir dindir.”
ALEXİ LUVAZUN
Fransız filozoflarından Alexi Luvazun şöyle demiştir: “İnsanların hidayeti için Hazret-i Muhammed (asm)’a vahyolunan Kur’ân hikmetle dolu parlak bir kitaptır Hz. Muhammed (asm)’ın gerçek Peygamber olduğunda şek ve şüphe yoktur. Bundan başka Hz. Muhammed (asm) öyle yüksek bir ilahî peygamberdir ki Allah’ın iradesine tevfikan Müslümanlık gibi dünya çapında bir dini getirmiş ve O’nun tesisinde Allah’ın inayetine nâil olmuştur. Neticede O’nun dinini kabul edenlerin sayısı 300 milyonu (şimdi bir buçuk milyarı) aşmış ve bu müslümanlar atlarının nallarıyla Roma İmparatorluğu’nu çiğnedikten sonra mızraklarının ucuyla dalâleti kökünden kazımışlar daha sonra da Doğu ve Batı’nın en azametli devletleri bile onların karşısında titremişlerdir.”
“Yeni ilimlerin keşfettikleri veya yeni ilimlerin yardımı ile hallolunan veyahut hallolunmaya uğraşılan meseleler arasında bir mesele yoktur ki İslâm’ın esasları ile çatışmış olsun. Bizim Hıristiyanların Hıristiyanlığı tabiat kanunları ile te’lif etmek için sarf ettikleri gayrete karşın Kur’ân-ı Kerîm ve O’nun tâlimatı ile tabiat kanunları arasında tam bir ahenk ve uygunluk görülmektedir.”
SEDİYU
Fransız müsteşriki Sediyu “Arabistan’ın Kısa Tarihi” adlı eserinde diyor ki:
“Kur’ân her hürmete şâyan olan bir kitaptır. Kur’ân insanlara haklarını tanıtmış mahlûkâtın Hâlık’tan ne beklediğini kulların Hâlık ile münasebetini en açık sarih şekilde öğretmiştir. Kur’ân ahlâk ve felsefenin temellerini kapsar.
Fazilet ve kötülük hayır ve şer eşyanın hakîki mahiyeti hülâsa her şey ve konu Kur’ân’da ifadesini bulmuştur Kur’ân’ın âyetleri zamanın ihtiyaçlarına ve devrin hâdiselerine göre Hazret-i Muhammed (asm)’a vahyolunmuştur. Bundan dolayıdır ki Araplar toplu bir millet halinde birleşmişler aralarında düşmanlıktan başka bir şey olmayan kabileler bu düşmanlığın şerrinden kurtularak görülmedik bir şekilde birbirine bağlanmışlar kaynaşmışlardır. Hikmet ve felsefenin esası olan kâideler adâlet ve eşitlik öğreten nizamlar başkalarına iyilik yapmayı faziletli olmayı talim eden esaslar bunların hepsi Kur’ân’da vardır. Kur’ân insanı iktisada her şeyden itidale sevk eder. Dalâletten korur. Ahlak bozukluğu bataklıklarından çıkarır. Yüksek ve güzel ahlâkın doruk noktasına eriştirir. İnsanın kusurlarını düzeltir hatalarını ıslah eder.”
“Müslümanlığa barbar diyenler şuurdan yoksun kişilerdir çünkü bunlar Kur’ân’ın açık âyetlerine karşı gözlerini yumuyorlar ve Kur’ân’ın asırlar boyunca kötülükleri çirkin şeyleri nasıl söküp attığını silip süpürdüğünü tetkik etmiyorlar.”
__________________ 𝔹𝕚𝕣 𝔽ı𝕊ı𝕃𝕥ı𝕞 𝕐𝕖𝕥𝕖𝕣 Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |