Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Mart 2025, 15:47   #16
Çevrimdışı
shera_hanif Doğrulanmış Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
LİLİTH (yahudi ve anadolu bakışı)




mitolojik açıdan farklı bir anlatım...

Yahudi efsanesine göre ay ve güneş sevgiliydi ama tartışıyorlardı. Tanrı onların çekişmelerinden bıktı ve onları gökyüzünün karşıt uçlarına ayırdı. Ayrıca kocasına itaat etmediği için ceza olarak ayın parlak ışığını aldı. Utancından, sanki bir soğanın sertleşmiş katmanları gibi kendi etrafında kabuk üstüne kabuk büyümüştü. Kızı Lilith bu yüzüklerden ve bu utançtan doğmuştu.
Tanrı Âdem’i yarattığında Âdem bir eş bulmakta yalnızlaştı. Tanrı farklı hayvanları huzuruna çıkardı ama Âdem onlardan seçim yapmadı. Tanrı daha sonra Lilith'i düşündü ve onun en yeni yaratılışının eşi olup olmayacağını sordu. Lilith, Âdem’e baktı ve onun güzelliğini güneşin güzelliğine benzeterek kabul etti. Ancak çok geçmeden sıkıldı ve kendisi ay ışığından yapılmışken çamurdan yapılmış bir yaratığın altına yatmayı reddetti. Kısmen küçük çocuk yüzlerine sahip oldukları için çok sevdiği meleklerle birlikte yaşamak üzere Eden'den ayrıldı.
Tanrı, Lilith’ in kendisiyle yaptığı anlaşmaya karşı gelmesine öfkelendi ve onu Ölü Deniz'e attı. Efsanelerin değişmeye başladığı yer burasıdır. Bazılarında bir iblisin eşi olur ve ona binlerce iblis çocuğu doğurur, diğerlerinde ise acı ve öfkesiyle insan çocuklarını öldüren bir gece iblisine dönüşür. Başka varyasyonlar da var.
Yaradılışta yemiştir bilme meyvesini kadın. Kadın bilmek, öğrenmek, yaşamak ister. Kadın rahminin bereketi soyu devam ettirmiştir, yeryüzü yaşamıştır. Yaşasın yeryüzü! İyi ve kötü, Kabil ve Habil, Lilith ve Havva, Âdem.
Bakireler Tanrıçası, güçlü özne, lanetlenmiş Lilith’ in günümüzde “Albastı, Alkarısı” adıyla bilinen, loğusa kadınların korkulu rüyası “cin, şeytan” olarak var oluşu, Tanrı – devlet – erkek egemenliğin korkusu mu? Yok canım, Anadolu’mun loğusa depresyonunu motifleyişi.
Lilith, Âdem’e âşıktır, Âdem de Lilith’te. Bir gün canı sevişmek ister Âdem’in, yeryüzü yaşasın diye. Koskoca Lilith, sor bakalım o isteyecek mi?
“Ey Âdem: Ben de birim seninle, sen de birsin benimle.”
“Sen çöpten yaratıldın Lilith.”
“Bu devirde ne çöpü Ey Âdem! Ambalajından çıkacak, çürüyecek ne var?”
“Sen kaburgamdan yaratıldın Lilith.”
“Öyleyse neden istiyorsun benden çocuk? Kaburgalarını ufala toprağa serp. Gök yarılsın, soyun yürüsün!
Âdem, ikna edemedi Lilith’i. Lilith sinirlendi Âdem’e. Aldı bavulunu gitti babasının evine. Üç melek gitti peşinden, dönmedi Lilith yeryüzüne. Âdem özür dileseydi…
Tanrı’ya karşı geldi, lanetlendi Lilith. Ölecekti Lilith’ in doğacak çocukları, sonsuza kadar. Bu yüzdendir Lilith’ in kurutuşu Âdem’in soyunu. Aman ha! Gece vakti hele, asma tele yeni doğmuşların donunu!
Eski sevgilisinin yeni sevgilisini gördü Lilith yüzyıllar önce, başka geçmiş zamanda, başlıca gelecek zamanda. Bilme Ağacı’nın meyvesinden ona da tattırdı kanmasın Âdem’in böbürlenişine diye. Zavallı Âdem, geldi iki kadının oyununa, bilip bilmeden!
Kırıldı kalbi Lilith’ in. Huluppu Ağacı’nın köklerine saklandı. Çikolata Kavanozu Başperisi’yle görüştü bir tek. Derler ki Lilith ’ten gelir çikolata krizi, kadınları deliye döndüren. Bir adam geldi bir gün. Huluppu’nun gölgesinde soluklandı. Lilith, kimsenin bilmediği bir yerde olduğunu sanmıştı. Yine kalbi kırıldı, sinirlendi. Lanetledi Âdem’in soyundan gelen kadınları, bir ömür sığınacak limanlar arasınlar diye. Bir tas ayran içti adam. Duydu homurtuları Lilith:

“Habil benimle alay ediyor, Tanrı benimle alay ediyor, Habil benimle alay ediyor, Habil beni öldürecek, Tanrı beni öldürecek.”
Çıktı deliğinden Lilith:
“Bu yabancı da kim?”
“Ben Kabil, Adem’in oğlu, Havva’nın oğlu, Adem’in oğlu.”
“Hoş geldin Kabil, üzülme.”
“Üzülme mi? Kardeşim beni kıskanıyor. O kıskanmasın diye hasadımı köylülere dağıtıyorum. Bu kadar çıktı diyorum. Habil beni sevmiyor.”
İyice uzandı Lilith, Huluppu’nun dibinden. Dolandı Kabil’in boynuna.
“Ağlama Kabil, gözyaşların düşmesin toprağa.”
“Neden?”
“Kötü bir ağacın sebebi sen olursun.”
“Sahi sen?”
“Ben mi, ben Lilith. Baban benden bahsetmedi mi?”
“Babam geçmişten bahsetmez.”
“Peki, ben geçmişten değilsem?”
“O zaman ben de burada oturmuyor olurum.”
“Evet, Kabil, sen burada oturmuyorsun. Sen Habil’i ikna etmeye çalışıyorsun.
“Edebilecek miyim?”
“Edersen Kabil, kimse bizden söz etmez.”
“Ben, bilmiyorum.”
“Biliyorsun Kabil, toprağa sarıl. Toprağa ek tohumunu. Toprak ol, yılanlar yuva yapsın. Ademoğlu doysun. Kanı emip, kötülüğü kurutsun.”
“Seni öpebilir miyim Lilith?” dedi Kabil, yanakları al al, ilk kez kabaran açlığıyla.
“Beni öpüyor diye bir adam, ben vadedilen şanı, şöhreti, soyu bıraktım Kabil. Ben istemeden öpüyor diye bir adam…”
“İstiyor musun?”

Lilith öptü Kabil’i. Huluppu Ağacı’nın köklerine yuva yaptı yılanlar. Toprak tohumları büyüttü. Ademoğlu doydu. Kanı emdi toprak.
Bir çocuk doğurdu Lilith. Adem’in oğlu Kabil’den olma. Habil koydu adını. Tanrı öldürdü Habil’i, gitti Habil, ölü kardeşlerinin diyarına. Anzu Kuşu saldı haberi yeryüzüne:
“Evcilleşmeyen yılan, başkaldıran, lanetli Lilith’in insandan olma çocuğu, öldürdü Âdem’in oğlunu!”
Adem gördü Lilith’i, Bilme Ağacı’nın gövdesinde. İtaat etseydi Lilith, yılan olmayacaktı. Rahattı Âdem’in içi. Söylemedi Havva’ya, onu tanıdığını, korudu Havva’yı, ısırdı elmayı. Anlamadı Havva olanları, işledi ilk günahı.
Der ki Ademoğlu:
“Yılandan korkmam, yalandan korktuğum kadar!”

__________________
Hanif kalmak cesaret ister...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet bizimmekan reklamver