Cevap: Carl Gustav JUNG ve Astroloji Yaklaşımı
Sonuç ve Değerlendirme
Jung ve eserlerinin incelendiği bu çalışmada Jung’un ortaya koyduğu kavram ve kuramların günümüzde
halen geçerliliğini koruduğu ve kullanıldığı gözlemlenmiştir. Analitik psikoloji kuramı olarak tanımladığı
ekol içerisinde insan ruhunu üç temel bölüme ayıran Jung’un psikoloji literatürüne arketip, eşzamanlılık
ilkesi, kolektif bilinçdışı gibi pek çok kavramı kazandıran psikoloji alanındaki en önemli düşünürlerden
biri olduğu görülmüştür.
Sağlıklı bir kişiliğin insanın kendi bütünlüğü ve bireyleşme potansiyelini gerçekleştirmesi olduğunu iddia
eden Jung, bu gerçekleştirmenin yalnızca insanın kişiliğinin gelişimi boyunca çocukluktan yetişkinliğe
kadar güçlükleri yenmesi sonucunda olacağını kabul etmektedir. Bu esnadaki bir başarısızlık ise kişiliğin
bütünleşmesini engellemektedir (Gökalp, 2010: 107-108).
Jung’un analitik psikoloji kuramı çerçevesinde görüşleri değerlendirildiğinde bireylerin yaşamlarındaki
dengeyi koruyabilmesi için karşıtının mevcut olması gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim her insanın
içerisinde hem erkeksi (animus) hem kadınsı (anima) taraflar olduğunun tanımlanması ve bu karşıtlık
olmadığında bireyin kişilik problemleri yaşayabileceğinin belirtilmesi her insanın sağlıklı bir kişiliğe
sahip olması için dengeyi sürdürebilmesinin önemini gösterebilmektedir. Kişiliğin ancak bireyin toplum
içerisinde ayrı bir varlık olarak bireyleşmesi ve diğer toplum üyeleri ile uyumlu bir bütünlük içerisinde
yaşamasına bağlı olduğunu ifade ettiği görülmüştür. Jung’un mantığın bireyin kişiliğinin şekillenmesi ve
hayata ilişkin bakış açısında tek başına yeterli olmadığını ve insanları sınırlandırdığını, eleştirel mantığın
egemen olduğu alanlarda yaşamı kısırlaştırdığını belirttiği görülmüştür. Dolayısıyla yaşamın gerçek
anlamını bulabilmek, sağlıklı toplumsal kararlar alabilmek ve belirli çerçeve ve sınırlar dahilinde değil
belirli kalıpların ve çizgilerin dışında yer alan, yaratıcı ve yenilikçi düşünebilen, hayatın tüm yönlerini
gözlemleyerek ve analiz ederek yaşayan bireyler olabilmek adına tüm toplumların ve tüm insanlığın
bilincin olduğu kadar bilinçdışının da işleyişi, yapısı, insana etkilerinin bilinmesi gerektiği
vurgulanabilmektedir.
Jung’un görüşleri bugünkü toplumsal sistemler ve psikolojik açıdan dikkate alındığında günümüzde
insanı anlamanın ve problemlerini çözebilmenin temel yolunun ruhuna hitap edebilmek, ruhun yapısını
anlayabilmekten geçtiği görülmüştür. Ruhsal sorunları insanlar ve genel olarak toplumları bekleyen
büyük bir tehdit olarak gören ve aynı zamanda insanların henüz bunun farkında olmadığının ve çözüm
yollarını da bulamadıklarının altını çizen Jung’un, tüm insanlığın belli bir oranda psikoloji bilgisine
ihtiyaç duyacak noktaya gelmesini hayati önemde bir olgu olarak tanımladığı görülmektedir. Nitekim
bireylerin günümüzde geçmişte olduğundan çok daha fazla psikolojik desteğe ihtiyaç duymaları ve ruhsal
sorunlar yaşayan kişi sayısındaki artış bu duruma açık bir gösterge olarak ifade edilebilmektedir.
Öğrendiklerimizin temel amacı, insan davranışındaki uyumu ve iki yöne doğru olan uyumu daha iyi
sağlamaktır. Jung’a göre tüm insanlık ve tüm toplumsal sistemler öncelikli olarak meslek, aile, toplum
gibi dış yaşama ardından ise kendi varlığı ve insan doğası gereği ihtiyaç duyduğu hayati talepler olarak
iki cepheye de adapte olmalı (2015b, s.110).
Jung’un kavramları ve kuramları doğrultusunda günümüzde insanların yaşadıkları en büyük tehlikenin,
kendi ruhlarını tanıyamamaları ve bu ruhun yaşadığı sorunları analiz edememeleri olduğu ileri
sürülebilmektedir. Ruhsal sorunları sadece bireysel olarak atfetmenin doğru olmadığı, ruhun yapısını daha
iyi anlayabilmek adına ruhu evrensel bir sorun olarak görüp buna ulaşılabilecek çözüm yollarının dikkate
alınması gerektiği vurgulanmaktadır.
Bireylerin hayata bakış açılarının, tutum ve davranışlarının, kişiliklerinin tam anlamıyla anlaşılabilmesi
için bilincin yanında bilinçdışının da bilinmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Özellikle atalarımızdan
miras aldığımız ve kişiye özgü olarak tanımlanamayan kolektif bilinçdışı ve kolektif bilinçdışının
içeriğini oluşturan arketiplerin hayatımızı etkilediği bunun yanı sıra, kişisel bilinçdışında yer alan
geçmişte yaşamış ve bastırmış olduğumuz belirli duyguların kompleksler olarak hayatımızda belirginlik
gösterebildiği gözlemlenmiştir.
Rüyaların ise bireyin kişiliğinin eksik olan, tamamlanma arzusunda olduğu yönlerini ortaya çıkardığı ve
kişiyi yaşamış olduğu veya yaşayacağı tehlikeler konusunda uyaran bir etkiye sahip olduğu görülmüştür.
Her bireyin hem iç hem de dış dünyasının bulunduğu ve birinde yaşanan sorunun diğerini
etkileyebileceğinin Jung’un içedönüklük ve dışadönüklük olarak tanımladığı kişilik tutumları ve bu
doğrultuda dile getirdiği düşünme, hissetme, duyum ve sezgi işlevleri ile vurgulandığı gözlenmiştir.
Sonuç olarak bireylerin ruh yapılarına ve ruhun yaşadığı sorunlara gereken önem verilmediği taktirde
gelecek dönemde dünya genelinde yaşanabilecek sorunların da artacağını öngören Jung’un, ruhun
yapısının incelenmesini modern günümüz toplumu için kaçınılmaz bir gereklilik olarak tanımladığı
gözlemlenmiştir. Günümüzde bireylerin birbirlerini anlamak için çaba sarf etmediği, iletişim teknolojileri
üzerinden bilgi ve iletişim paylaşımının yoğunlaştığı ancak gerçek anlamda bir iletişim sürecinin tam
anlamıyla aktarılamadığı düşünülmektedir. Ürünlerin meta haline geldiği bir toplumsal düzende;
insanların kendilerine ve birbirlerine yabancılaşması, kendi benliklerini tanıma noktasında yaşanan
yetersizlikler nedeniyle psikolojik ihtiyaçların giderek artması Jung’un psişik (ruhsal) tehlike olarak
adlandırdığı tehlikenin boyutunu göstermektedir. Bu bağlamda dünya genelinde gelecek dönemde daha
büyük sorunlar yaşamamak ve gelecek nesillere sağlıklı kişiliklere sahip bireyler yetiştirebilmek için
insanların psikoloji bilgilerini artırarak ruhun yapısını anlamalarının ve ruhun yaşadığı sorunları doğru
şekilde analiz edebilmelerinin önemli olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu çalışmanın bütünsel bir bakış
açısıyla ele alınması nedeniyle Carl Gustav Jung’un kavramları, kuramları veya düşünceleri üzerine
yapılacak diğer çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS)
December 2020 : Volume 6 (Issue 2) / e-ISSN : 2458-9381
Sevgi Kavuta
Öğretim Görevlisi, İstanbul Gelişim Üniversitesi, İstanbul, Türkiye.
MAKALE BİLGİSİ
Makale Geçmişi:
Başvuru tarihi: 16.09.2019
Düzeltme tarihi: 01.12.2020
Kabul tarihi: 21.12.2020
__________________ Hanif kalmak cesaret ister... |