Üç Günlük Dünyaya Beş Günlük Dert Kitlemeyin
Üç Günlük Dünyaya Beş Günlük Dert Kitlemeyin
Hayat, göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısa bir yolculuk. Biz insanlar ise bu kısacık yolculuğa, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi yükler bindiriyoruz. Kırgınlıklar, hesaplaşmalar, hırslar, bitmeyen endişeler… Oysa bu dünya üç gün bile değil; dün geçti, yarın meçhul, elimizde sadece bugün var. Zamanın Gerçek Hesabı
Hayatın kısalığını anlamak için takvime bakmaya gerek yok. Yıllar, gün gibi geçiyor. Çocukluğumuz, gençliğimiz, en heyecanlı anlarımız göz açıp kapayıncaya kadar geride kalıyor. Bu kadar kısa bir ömrü, gereksiz dertlerle doldurmak, kendi omuzlarımıza taş üstüne taş koymak gibi. Dertlerin Çoğu Geçici
Bugün canımızı sıkan meselelerin büyük kısmı, birkaç ay ya da yıl sonra ya hafifliyor ya da tamamen yok oluyor. Ama biz, onları yaşarken kalıcıymış gibi hissediyoruz. İşte burada farkındalık devreye girmeli: “Bu dert, ömrümün kaç gününü hak ediyor?” Kendimize Fazla Yükleniyoruz
Çoğu zaman dertler, dış dünyanın değil, kendi zihnimizin ürünüdür. Bir söz, bir bakış, bir başarısızlık… Bunları sürekli tekrar edip büyütmek, üç günlük dünyaya beş günlük dert yüklemektir. İnsan, biraz hafiflemeyi, biraz boş vermeyi öğrenmeli. Dert Yerine Değer Biriktirin
Eğer yaşam gerçekten kısa ise, o zaman öfke yerine sevgiyi, şikâyet yerine şükrü, endişe yerine umudu biriktirmek en akıllı seçim olur. Çünkü bu dünyadan elimizde götüreceğimiz tek şey, gönlümüzde bıraktığımız izlerdir.
Üç günlük dünyada beş günlük dert taşımak, hem yola hem yolcuya zarar verir. Yük hafifledikçe yol daha kolay, hayat daha yaşanır hale gelir. Unutmayın: Dertlerinizin süresi, ömrünüzden uzun olmasın. |