Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Mart 2006, 05:47   #9
Çevrimdışı
hitman
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Kapıdan dışarı süzülen sarı ışık birden yitti. Kadir Çiçek, kapının önünde ak bir leke olup kaldı.

Uzaklarda kurbağalar durmadan haykırıyorlar. Bütün kanalların, derelerin, su birikintilerinin içinde yükseliyor bu haykırışlar ve yankılanıp geliyor: Kadir Çiçek'in avlusundaki bütün sesleri, Kemal'in gülüşlerini falan bastırıyordu.

Sakine usulca çıktı içerden. Usulca konuştu:

"-Sivriler pek eskisi kadar değil artık. Azaldılar".

"-Uyumuş mu kızlar?"

"-Uyumuşlar. Oğlan da uyusun iyice, alıcam yanıma".

Kocasının soluna bir sandık çekti. Üstüne ilişti. Karanlıkta onun yüzünü seçmeye çalıştı. Daha otuzuna varmadan yaşlı bir ağaç gibi kalın kabuklu, yol yol çizgiliydi kocasının yüzü. "Bütün gün vincin üstünde. Ha babam, de babam. Ovanın güneşi üç yılda çökertti onu da".

İçini çekti:

"-Nasıl avuçların?"

Kadir Çiçek dizlerine sürttü avuçlarını. Ses vermedi.

"-Düşünme Kadir. Ne düşünüyorsun anam? Borçlarımız tükendi oldu işte. De işine bak. Kışa pencereleri camlarız".

Kocası başını çevirip baktı ona. "Yine de kurban olduğum güneş. Yaz boyu Kadir'imin gözlerine dolmuş dolmuş da şimdi, gece ortasında gelmiş ordan şavkıyor". Böyle geçti Sakine Çiçek'in içinden. Kocasının gözlerindeki parıltıdan hoşlanıp eğdi başını.

Peykede bir kıpırdanma oldu. Hasan doğrulup kalktı.

"-Uyunmuyor be yenge. Çok sıcak..."

Genç irisi gövdesiyle dikildi peykenin önüne. Ayak alışkanlığı gitti, avlunun bir köşesindeki musluklu tenekeden su çarptı yüzüne. Kollarını iyice ıslattı. Çizgili pijama altlığını çekerek şöyle bir dolandı avlunun ortasında. Abisi bir kibrit çaktı. Bir sigara daha ateşledi:

"-Hasan..." dedi sonra, "demin uykunda konuşuyordun düdük..."

Hasan, kötü şaşırdı:

"-Yok yahu abi?... Ne diyordum ki?..."

(Vinç operatörü treylerin üstündeki Hasan'ı gördü şimdi. Bütün gün gözü onun gözlerindeydi. İki yardımcı da treylerin üstünde, yan halatları bir kanaletin iki ucuna geçiriyorlar, kancalarına takıyorlar, onlar kancaları takar takmaz Hasan abisine "vinç askısını indir" işareti veriyor, sonra acele çelik halatı döndürüyor, vinç askısını çelik halata geçiriyor, yeniden abisine bakıyor, tam zamanında "kaldır" işareti veriyor.

Önceleri bu iş sesli sürüyordu. Giderek iki kardeş gözleriyle anlaştılar. Hasan'ın işi çok dikkat istiyordu. Orta halatı döndürmekte, anında "indir" ya da "kaldır" işaretini vermekte ustalaşıyordu. Bakışları hep öyle çocuksu bir ciddiyeti, çocuksu bir önemsemeyi barındırıyordu. İşini öğrenmekte gösterdiği tükenmez çaba; o, kollarını oyuna çıkmış gibi gerişi; o, boynunu balıkçıl kuşu gibi dikişi, hep bir kıvırmayla, bir gülme duygusunu da birlikte getiriyordu Kadir'in yüreğine).

"-Söyleyim mi?" dedi, Hasan'ın ürkek gözlerine bakıp.

"-Söyle..."

"-Yengenin yanında?"

Durdu Hasan. Uykusunda olmadık sözler ettiyse yengesinden çok abisinden utanacak.

"-Olan olmuş zaten. Duymuşsun ya" dedi.

Pijamasının altlığını az daha çekti yukarı. Gidip yeniden musluklu tenekenin önüne çöktü. Ağzına bir lokma su alıp çalkaladı, tükürdü. Arkasını dönmedi hiç. Öyle çömeldiği yerden:

"-Yengem de duysun, n'olacak" dedi, isteksiz.

"-Hadi Kadir, deyiver neyse..."

"-Ah oğlum, kız adı sayaydın daha iyi olurdu ya..."

"-Eee, ne saymışım?"

"-Kaldır, kaldııır!.. İndir, indiiir!.."

Hep birlikte güldüler. Geniş bir soluk aldı Hasan. Gelip abisinin dizi dibine çöktü:

"-Başka?"

"-Ne olsun başka?"

"-Pek bir sevdin sen bu işi Hasan... Pek bir sevdin... Etmemeydiniz... Askere gideydin daha iyiydi ya, askerden gelmiş gibi yapacağınıza..."

Sakine, bitirmedi sözünü. Gülmeler durdu. Uzun sustular. Olmadı. Sakine, başka yerden aldı sözü:

"-İşte, öyle istedin, öyle oldu; ne deyim?..."

"-Aman be yenge! Der der aynı şeyi dersin. Bitirmişim ortaokulumu sayesinde abimin. Yarın bitirir Sefer de ortaokulunu acık benim sayemde... Derken Kemal, derken Gülten, derken Ayten ve dahi girer sıraya Orhan... Birbirimize dayanacağız demedik mi?"

"-Yapsaydın askerliğini önden..."

Kocasının kıpırdandığını, yüreğinin daraldığını bildi; kesin sustu. Yetmedi, koydu parmaklarını dudaklarının üstüne, kitledi onları. Kadir Çiçek, dibe eren sigarayı yere attı, tokyosuyla bastı üstüne.
"-Kaç metre döşedik bu ay?"

Hasan okulda derse kaldırılma korkusuna benzer bir korkuyu atlatmış gibiydi. Öğretmenin gözleri bir değip geçmişti kendisine, işte o kadar. Şimdilik. Şimdilik yine iyiydi her şey.

"-Bugün yüz yetmiş metre geçtik abi... Öyle ya, eğere son monte ettiğimiz kanaletle yüz yetmiş metre geçtik... Yarın beşyüz metre fazlayı doldurursak primimiz üç bin lira tutar, değil mi?"

"-Doldurursak tutar" dedi, Kadir Çiçek.

"-Üç bini de pay ettin mi dördümüze..."

Kafasında hesabını kurdu.

"-Kadir Usta..." dedi sonra, "Kadir Usta... Yevmiyelerle, iki saat fazlalıkla birlik bu ay sade benim elime ne geçiyor biliyor musun? Tam bin dörtyüz elli lira geçiyor. İlk bu kadar çok olacak, biliyor musun? Şimdiye kadar en çok dokuz yüz elli olmuştu... İlk bin dört yüz elli lira. Para bu be!... Gidip hemen bir buzdolabı alıcam şuraya... Taksitle maksitle... Konduracam avluya... Çekecem bir de elektrik hattı içeri ampule giren hattan buraya.. Artık buz gibi içeriz suyumuzu... Ayranımızı da soğuturuz..."

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat