Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Mart 2006, 06:20   #8
Çevrimdışı
hitman
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Onaltıncı yüzyıl sonları ile onyedinci yüzyıl başlarındaki şeytan çıkarma ayinlerinin anlatımları, şeytansı çıldırının belirtilerinin görünümünün, onlara şahit olanra üzerinde çok derinden rahatsız edici bir etkisi olduğunu açığa vurur. Bu görünüm açıkça, fiziksel veya psişik acınınkinden fazlasıydı; bununla beraber, bu dönemin erkekleri ve kadınları sefalet görüntüsüne alışmış hatta buna karşı katılaşmış olacaktı. Halka açık sakatlamalar ve infazlardan tamamen ayrı bir yerde, ergenliğinde hâlâ hayatta olan bir Elizabeth dönemi yaşayanının zaten insan bezginliğinin bir aficionado’su (İt. Bağımlılık,tutku) olmuş olması gerekirdi.

Şeytan tarafından ele geçirilme ise bundan fazlasıydı: o tamamen garipti -diğer dünyanın sapkın tinsel varlıklarının korku dolu bir ziyareti- ve aynı zamanda esrarengiz bir şekilde içtendi; çünkü eğer şeytanlar acaip isimli yabancı işkencecilerdiyse, kurbanlar da bu yaşantılara tanıdık bir çevrede katlanan komşulardı. Dolayısıyla bu acılara tanık olanlardan alınan kanıt belgesi evcimen olanla acayip olanı birleştirir: Suffolk’da görünen kötü ruh; “yaklaşık bir ayak yüksekliğinde yoğun, karanlık bir cisim” haline gelir, “tıpkı bir kelle şekeri için tepedeki beyazlık gibi”; genç Mary Glover’ın sesi bir tanığa “vahşi bir ‘Fişek’in tıslaması!, bir başkasına “gıdaklayan bir ‘tavuk’”, bir üçüncüye “yemeğini dökmeye çalışan ir ‘Kedi’nin iğrenç gürültüsü” gibi gelmiştir; William Sommers’in “bağırsakları bir dokumacı mekiği gibi bir yukaır bir aşağı fırlıyordu.” Sommers’in çığlıkları anlatılamayacak kadar garipti -bir cerrahın anlatımına göre o, “üç ayrı sesle öyle korkunç bir şekilde ve öyle kuvvetli haykırıyordu ki, sanki hiçbir insanı yaratığa benzemiyorlardı”- ama tanıklardan her biri bu olağanüstü olayları tanıdık olanın çevresi içine hemen yerleştirmiş görünür. William Aldred adında bir vaiz, yaklaşık yüz elli kişilik bir kalabalığın içinde durarak Sommers’ın nöbetlerini izlemiştir. Fark ettiği şey, Darrel’ın dua ederek vaaz verdiğiydi; “o zaman odarda toplananlar, şimdiye kadar devam etmiş olan sessizliğini bozarak, sıkıntılı kişiyi rahatlatmak için, sanki Tanrı’ya seslenen bir tek sesleri varmış gibi, bir anda onlara haykırdı: ve bir çeyrek saat veya civarı içinde dualarını duyduğu için Tanrı’yı memnun etti.” Nottingham fırıncısı Robert Pie’ın karısı olan Joe Pie da bu nöbetleri görmüştür; şunu fark etmiştir ki Sommers aniden “bir yığının üzerine kapaklandı, sanki bedeni büyük kahverengi bir somun gibi uzanmıştı”. Kasap Richard Mes, Sommers’ ın “saplandığı anda” aniden “bir domuz gibi” keskin bir çığlık attığını belirtmişti.

Şeytansı olanın ehlileştirilmesi (What Do People Do All Day?’in [İnsanlar Bütün Gün Ne Yapıyorlar?] gülün bir Elizabeth dönemi versiyonu) sadece, tanıkların çoğu için, doğaüstü ziyaretin şaşkınlığını artırmaya yarar. Harsnet’in görevi bu şaşkınlık deneyimini yıkmaktadır; alay ve eğlencenin keskin, parlak ışığını eksorsist’in gizemleri üzerine yansıtmaya ve böylece onalrı haksız oyunlar olarak göstermeye çalışır. Şeytansı etki altında olanın en korkutucu belirtileri arasında koşan bir yumru -bir kedi yavrusuna, bir fareye, yarım penny’lik beyaz bir somuna, bir kaz yumurtasına, bir Fransız cevizine ve bir fındığa benzediği çeşitli şekillerde tanımlanmıştır- vardı ve o kendinden geçmiş yatarken yatak örtüsünün altında bedeninin üzerinden diğer yana hareket ederken görülebilirdi. Yanında duranların birisi ve açıkça diğerlerinden daha az korku içinde olanı, hiç düşünmeden bu yumrunun üzerine atılmış ve Sommers’in elini çıkmıştı. Günah çıkarırken Sommers, el ve ayak parmaklarını örtünün altında oynatmaktan daha karmaşık olmayan yöntemlerle etkisinikazanmış olduğunu itiraf etmiştir. Bu sefil çarenin bu kadar çok telaşa neden olması olanaksız gibi görünür, ama Harsnett tarafından sözleri tekrarlanan şüpheci bir tanık bunu evde denemiştir: “O çocuğun yaptığı şeyin çok uygun olduğu meydana çıktı, çünkü yatakta yanımda olan karım, ‘Sommers’in ruhunun beni izlediğini düşünerek bir anda çok korktu” (Discovery, s. 240)

Işığa tutulduğunda, şeytanın madeni parası, etkileyici bir taklitti ve sadece kadınlara çocukları korkutmaya uygundu. Yine de Harsnett Sommers’in sahtekârkıl itirafını, basitçe yayınlatmaktan memnun kalmaz, belki bunun sebebi, kısmen, bu itirafın zorla yapıldığına inanmak için yeterli sebep olmasıydı, çünkü Sommers’in sadece bir oyuncu olduğu kanıtlanmış olsa bile, şeytansı etki altındaki diğerleri şeytanlar tarafından hükmedildiklerine içtenlikle inanıyorlardı. Dahası, bu kargaşanın bambaşka bir retorik şiddeti ve kuramsal önlem harmanı ile birlikte yürütülmesi gerekiyordu. Darrel kendi savunmasında şöyle yazmıştır: “Eğer ne delilik ne de büyücülük ise (çok uzun süredir genel olarak ve duraksamasız öne sürülmüş olanın aksine), neden şeytanların var olduğunu düşünelim? Şeytanlar yoksa, Tanrı da yoktur.”

Anglikan kilisesinde kimse, şeytanın varlığını yadsımaya, Tanrı’nın varlığını yadsımak için olduğundan daha hazırlıklı değildi. Öyleyse, içinde adının bu kadar önemle ifade edildiği dolandırıcılık oyunlarında, Harsnett şeytani olanı, kendilerinin Tanrının aracıları olduğunu öne süren figürlerin içinde bulmaya hazırdır:



İkiyüzlüler, hilekârlar; Tanrı’yla, onun oğluyla, melekleriyle, azizleriyle oyun oynayanlar: yeni şeytanların mucitleri, ruhların sahte işkencecileri, dipsiz çukurun anahtarının gaspçıları, kamçılayanlar, kırbaçlayanlar, iblislere tapanlar, Pandor’lar, Ganimedean’lar, şehvet artıranlar, bakirelerin kızgınlığını bozanlar, evleri kirletenler; kaba, erkekliğe sığmaz, doğaya aykırı muhteremler, sözde şeytanlara kendi ayinlerini sunanlar, kutsal emanetleri bozanlar, onları tanımsız, tiksindirici, korkunç biçimsizliklere atfedenler: Kilise’lerin bütün ayinlerini, süslemelerini ve törenlerini pis alçaklıklar için kötü amaçlı kullananlar: Tanrı’ya dua ibadet ve saygıyı bütünüyle kirletenler: türbeleri bozanlar, Tanrının, kutsal Üçlü’nün ve bakire ‘Meryem’in, sahte bir şeytan kılığındaki saygısız kâfirleri: kulları baştan çıkaranlar, entrikacılar, suikastçılar, kutsanmış Kral’larına kanlı kanlı ve iğrenç ihanetler düzenleyenler: bunların hepsini yan yana koysak tam bir cehennem manzarası çıkar. (Declaration, s. 160-61).




Kısaca, onlar Cizvitlerdi, ama Darrel bir Protestan’dı ve tüm kayıtlara göre sade ve dürüst bir yaşamı vardı. Eğer o insan şekline girmiş şeytan olarak betinmelenemiyordu ise, bu şeytan nerede bulunacaktı? Harsnett’in arkadaşları olan John Deacon ve John Walker tarafından önerilen bir yanıt, İblis’in şeytansı delilik ‘yanılsaması” üretilebiliyor olmasıydı. “Şeytan, (Tanrı’nın sevgili kulları arasında görülebilecek en büyük fitneyi ve bütün hilebazlıklara en az kendisi kadar doğal eğilim besleyen birilerini bulup çıkarmaya hazır) bir yolunu bulup hilebazlığa doğal eğilimi olan bu insanları avucunda oynatıp, onları tüm amelleri ve işleriyle ele geçirerek kendini inanılır kılmak için her fırsatı değerlendirir.”

Bu tartışmadaki son sorun şudur ki, otoritelerin elde etmek için çok uğraştıkları dolandırıcılık itirafının gücünü ve açıklığını küçümser. Bu itirafın, düzmece (şeytansı aracılıkla ilgisi yanlış sav) ile gerçeklik arasında sabit, durağan bir zıtlık oluşturması niyetlenmişti: yanılsama ticareti mekanizmasının gözleri açık, büyüsü çözülmüş bir şekilde ele geçirilmesi. Şimdi yin ede şeytanın, şeytansı etki altındakinin gösteriminin ardında dolaşmakta olduğu keşfedilir. Ve eğer karanlığın Prensi gerçekten varsa, öne sürülen dolandırıcılık kanıtının eksorsistin canını sıkmasına gerek yoktur. Çünkü birisine hükmederken Şeytan kendisini insan aracılığı örtüsünün altında gizlemeye çalışmış olabilirdi. Darrel’ın iddiasına göre, “iblis, kendi kurnazlığıyla, çeşitli zamanlarda, el şakaları ile ufak tefek şeyler yapmıştır, ama izleyenleri kandırmak ve onları kontrol altında tutmak için daha büyük şeyler yapmamıştır: böylece onları, kendisinin sahte olduğunu düşünmeye sevketmiştir.” (Discovery, s. 231)

Eğer İblis taklitçiliğin taklidini yapabilirse, kesin bir itiraf olamaz ve gelecekte, ifşa etme edimi gitgide azalacak ve sonuçta belirsizlik doğacaktır. “Senin ‘William Sommers’ olduğunu nasıl bileceğim?” diye sormuştu Darrel, oğlan dolandırıcılık yaptığını itiraf ettikten sonra. Önce Sommers’in bedenine hükmedilmişti; şimdi eksorsistin dediğine göre, onun “ruhuna da hükmediliyor” (Discovery, s. 186). Harsnett’in algılayışına göre şeytan kovma uygulamasının merkezindeki bu “dolambaçlı delilik”, kesin bir hukuki yalanlamayı önler. Harsnett’in ihtiyaç duyduğu şey belli olaylarda daha çok kanıt değil -bu tarz tanıtlar her zaman, şeytansı şüpheyle aynı strateji yardımıyla yıkılabilir-, dolandırıcılığı ‘her zaman ve her yerde’ açığa vurmak için bir karşı-stratejidir: Şeytanın etkisinde olanın her hareketinde, şeytan kovanın her söz ve davranışında, şeytan-kovmanın gizemini yok etmek için, Harsnett’in sadece bu ayinin neden bu kadar boş olduğunu değil; aynı zamanda neden bu kadar etkili olduğunu, gözlemcilerin neden iyi ve kötü arasındaki son yüzleşmeye tanık olduklarına inanmaya sevkedilebildiklerini, birkaç sefil yer değişikliğinin neden korku ve merak uyandırabildiğini göstermesi gerekmektedir. Sadece şeytan-kovmanın ardındaki belirli kurumsal dürtüleri -Katolik kilisesinin haince tasarımlarını veya kendi tarzları içinde Protestan azizlerinin arabozucu haylazlığını- değil; şeytan kovmanın kendi içindeki olağanüstü gücün, uygulayıcılarının özgün ve aykırı ideolojik tasarımlarını aşıtğı görülen bir gücün, kaynağını da tanımlamalıdır. Aynı anda hem metafor hem de çözümleyici bir araç olan, gözlemcilerin bir vakit Tanrı’yı gördükleri yerde dolandırıcıyı görmelerini sağlayan, açıklayıcı bir modele gereksinim duyar. Harsnett bu açıklayıcı modeli tiyatroda bulur.

Harsnett, şeytan kovma ayinlerinin sahne oyunları, çoğu zaman da traji-komedyalar olduklarını; ve kendi teatral sahteliğini kurnazca gizleyerek, böylece izleyicileri bir oyun yaşantısını düzenleyen mantıklı büyü bozumundan yokun bıraktıklarını öne sürer. Bir tiyatroda izleyici onun gerçekliği yanlış-aktarmasının geçici, kasıtlı ve eğlenceli olduğunu bilir; şeytan-kovan bu yanlış-aktarmayı kalıcı ve görünmez yapmaya çalışır. Harsnett izleyicilerin etraflarındaki tiyatroyu görmelerini; gelişigüzel gibi görünen şeyin önceden hazırlanmış, istemsiz gibi görünenin dikkatle işlenmiş, tahmin edilemezmiş gibi görünenin tasarlanmış olduğunu görmelerini sağlamaya kararlıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet bizimmekan reklamver