Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Mart 2006, 06:34   #27
Çevrimdışı
hitman
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Bu komedyanın üçüncü kadın karaktderi Maria sivri dilli, şakacı ve akıllıdır. Kendini beğenmiş Malvolio’ya düşmandır. Malvolio’ya oyunu o hazırlar, tuzağı o kurar, sonuca ulaştıktan sonra kimseye farkettirmeden oyundan sıyrılır. Entrika Komedya’sının tipik kadın karakteridir; kurnaz, işini bilen ve hamlelerini önceden çok iyi hesaplayabilen bir kadındır. Maria’nın dili kadar sezgileri de güçlüdür. Malvolio başta olmak üzere, herkesin (belki Soytarı dışında) karakterini okuyabilen, onların kusurlarını ve zaaflarını sezen biridir. Onun için de, Malvolio’nun okuması için hanımının ağzından yazdığı mektup, Malvolio üzerinde çok etkili olur. Maria, mektupta Malvolio’unn yapacağını bildiği yanlışlar için çanak tutar. Onun başkalarına olan davranışları da ne kadar kurnaz olduğunu gösterir. Herkese onların istediği gibi davranır; başka deyişle, nabza göre şerbet vermesini bilir. Sir Toby ve avanesiyle bir olup eğlenmesini bildiği kadar, hanımı Olivia’nın yanında ağırbaşlı, akıllı uslu hanım rolünü de başarıyla yürütür. Sir Toby’nin evin kâhyası Malvolio’dan hoşlanmadığını bildiğinden, Toby’nin sevgisini kazanmak ve bir de Malvolio’ya ders vermek için (bir taşla iki kuş vurmak için) oyununu hazırlar ve sonun kadar yürütür. Nitekim, sonunda da muradına erer. Sir Toby’le evlenir. Bütün bunlara karşın, oyunda antipatik değildir, çünkü tuzağa düşürdüğü kişi, aslında seyircinin gözünde de ders verilmesi gereken, soğuk, ukalâ ve antipatik Malvolio’dur.

Orsino[27], renkli bir karakterdir. Herkese karşı nazik, şiiri, müziği seven tipik bir romantik âşık figürüdür:



“Ey aşk, ne kadar duyarlısın her yeni düşünceye, duyguya;

Sevgilinin aklını çelen her yeni düşünceyi;

Yutmaya hazırsın aç denizler gibi.

Ama ne olursa olsun değeri

Bir anda yitiriyor hepsini!

Sevgilinin kafası çeşitli hayallerle dolu,

Aşk ise hayal ediyor olmadık işleri. (I/1:9-15).




Orsino, başta bıraktığı olumlu izlenimi sürdürmez; oyun geliştikçe onun duygularında içten olduğu konusunda kararsızlığa düşeriz. Sanki melankolik olmaktan kendi egosu için zevk alır. Hayal ettiği sevgilisi de kendi zevkinin çerezidir. Bu aşk duygusu onun güzel sözler söylemesine vesile olur; çünkü Shakespeare’in II. Richard’ı gibi o da deyişlerin erbabıdır. Acıdan, hüzünden sözederken, onun gerçek bir âşık değil, kendi duygularını konu eden bir ozan olduğu hissine kapılırız. Tıpkı II. Richard gibi, çok konuşur, az iş yapar. Örneğin, sevgisini başkasının ağzından iletir. Oyunun sonunda, sevgisini kolayca Olivia’dan çekip Viola’ya yöneltir. Şaşırmayız, çünkü karakterini tanımışızdır. Onun, Olivia’ya olan aşkı hikâyedir. Hattâ oyunun sonunda, Orsino’nun, kendi dışında, herhangi bir insanı sevip sevemeyeceği üzerine kuşkuya kapılırız. Orsino sevimli bir egoisttir. Kendi gözünde tek önemli olan kendidir; Viola’nın sevgisini de bunun için hemen kabul eder.
Malvolio, nesnel bir bakışla iyi yanları da olan bir karakterdir. Becerikli ve güvenilir bir kişidir. Aklı başında, evin işlerini yönetmede canla başla çalışan bir kâhyadır. Olivia, her zorlukta onu görevlendirir; sözde deliliği ile yakından ilgilenir ve “Çeyizimin yarısını kaybederim de onun başına bir iş gelmesini istemem.” (III/4:67-70) diye ona bakmalarını ister. Olivia ona iyi yanları için değer verir. Ne ki, onun bu erdemleri Olivia’nın da gösterdiği bik kusurla zedelenmiştir: “Yazık, siz kendinizi sevme hastalığına yakalanmışsınız, Malvolio.” (I/5:97). “Kendini sevmek,” kendini beğenmişliği ve gereksiz kibiri getirir. Malvolio’ya hükmeden de budur. Malvolio gibi kişiler, durmadan başkalarında kusur bulan, onları aşağı gören ve çevresine birtakım kısıtlamalar getiren kimselerdir. Bu gibi insanlar, başkalarını yalnızca kendi açılarından değerlendirmeler ve her defasında da onları kusurlu bulurlar. Malvolio’nun da herkeste her an kusur bulma gibi bir hastalığı vardır. Hattâ Olivia’nın yüzüğünü Viola’ya vermek gibi ufacık bir görevde dahi karşısındakini hor gören bir tavır içindedir.

Espriden anlamayan, kendini beğenmişlikten çevresinde olan bitenleri sezemeyen Malvolio, aslında pek sempatik bir figür sayılmaz. Ama Onikinci Gece üzerine ilk yazılanlardan, Malvolio’nun bu komedyanın kahramanı sayıldığı anlaşılmaktadır. Eski bir belgede şu dizeler yer almıştır:



“Balkonlar, localar, galeri hepsi doldu,

Görmek için çapraz dizbağlı Malvoglio’yu.”[28]




Hiç kuşkusuz, Elizabeth dönemi seyircisi, muzip Maria’nın Malvolio’ya oynadığı oyuna kahkahalarla gülmüştür. Charles Lamb’in dediği gibi, Malvolio “aslında güldürücü değil”, ama “olaylar geliştikçe gülünçleşen bir karakterdir. Malvolio, en olmaz şeyleri bile ciddiye alır ve bunun için de sevimsizdir. Bir nükteyi bile kaldıramayacak bir mizaca sahip olduğundan, soytarı’nın nüktelerini ve komikliklerini aşağılar:



“Şunu açıkça belirtmek isterim ki, bunun gibi bir soytarı

bozuntularının yaptıklarına gülen aklı başında kimseler,

benim gözümde o soytarılara yaltaklanan şakşakçılardan

başka bir şey değildir.” (I/5:95-6).




Öte yanda, kendi giyimine ve tavrına verdiği önem çok gülünçtür. Gülünç bir kıyafet ve garip tavırlarla bile Olivia’nın onu beğeneceğini düşünecek kadar kendine dönüktür. Bir kâhya olduğunu unutup kendinin en tepelerde yer alması gerektiğine inanmıştır. İşte bunun için de, kolayca Maria’nın oyununa gelir.

Malvolio’nun içine düştüğü duruma pek fazla üzülmeyiz. Gerçi hakettiğinden fazla acı çeker, ama bu, seyirciye pek de üzüntü vermez. Soytarı ile geçne “Karanlık Oda” sahnesi hem gülünç hem de acıdır. Maria, onu bir tür Puritan olarak tanıtır; çünkü soğuk, haşin ve iticidir.

Sir Toby, esprisi, nüktelerinin tadı ve sokulganlığı açısından bize biraz Falsstaff’ı anımsatır. Sevimliliği ve sıcaklığı onu gözümüzde kocaman yaramaz bir çocuk haline getirir. Onun için de, yaptıkları muzipliklere kızamayız; hattâ tersine, her sahneye çıkışında “acaba şimdi ne yapacak?” diye bekleriz. Belki bu eğlence düşkünü ayyaşı pek sevmeye değmez; ne ki çoğumuz ondan hoşlanırız: Çünkü, zart zurt görünüşünün altına sakladığı yumuşak ve iyi bir yüreği vardır. Sir Andrew’un tersine, korkak değildir: Sebastian ile karşılaştığında, onunla çatışmaktan çekinmez. Budala bir arkadaşı Sir Andrew’a yüz kızartıcı bir biçimde davranır; durmadan ondan para çeker, onu başaramayacağı işlere iter, kısacası budalalığını ortaya çıkarmak, onu rezil etmek için her yolu dener. Evdeki hizmetlilerle olan ilişkisinde kendi sınıfının bilincindedir. Eğlence yaratma konusunda deneyimlidir; bu açıdan anında olay yaratabilecek bir zekâsı vardır. Her iki tarafın da düello istemediği bir durumda, Cesare (Viola) ile Sir Andrew’u karşı karşıya getirip eğlenir. Biri kılık değiştirmiş bir genç kız, ötekisi böbürlenen bir korkak bir “halı şövalyesi”[29] (Latin Komedyası’ndaki miles gloriosus) olduğundan, bu, herhalde, o dönemin seyircisi için daha eğlenceli bir sahne olmuştur. Ama, onun bu oyunbazlığına hiç hissettirmeden Maria son verir. Maria’nın planına hayran olan Sir Toby, Malvolio’nun durumu ile eğlenirken kendi de bu planın bir kurbanı olur, yani Maria’nın ağına yakalanır ve onunla evlenir. Hiç kuşku yok ki, bundan sonra Maria, kurnazlığı ve keskin diliyle onu düzene sokacaktır.

Sir Andrew, Sir Toby’nin, Maria’nın ve Soytarı’nın boy hedefi olan maskarasıdır; onunla bazen gizliden, bazen açıkça alay ederler. Tescilli bir budala olduğundan, başkalarının onu budala yerine koyması bir haksızlık olmaz. Arkadaşı Toby’nin bir yankısı gibidir, onun için de bir kişiliği yoktur. Bunun ilk örneğini, onun ilk sahneye çıkışında yaşarız:



“TOBY: Onu böyle bırakırsan, Sir Andrew, bir daha kılıç çekemez olasın!

ANDREW: Küçük hanım böyle birden giderseniz, sonra bir daha kılıç çekemem!”

(I/3:67-68)





Her zaman Sir Toby ne derse onu yapar, onun sözlerini tekrarlar; Sir Toby’nin ondan her istediğini hiç düşünmeden kabul eder. Oyunun sonuna kadar Sir Toby’nin onunla oynadığı aklına gelmez. Ancak, Sebastian’dan bir güzel dayak yedikten sonra işin farkına varır. Ama buna karşın, Sir Toby il eskisi gibi arkadaş kalabilmeleri için, oyundaki son sözleri, yine de ona yardım etme önerisi olur:



“ANDREW: Size yardım edeyim, Sir Toby. Yaralarımız nasılsa birlikte sarılacak.

ANDREW: Sen mi bana yardım edeceksin –eşek kafalı, budala, düzenbaz- solucan suratlı, salak herif!”

(V/210-1)





Malvolio, ciddi bir kendini beğenmiş sersemse, Sir Andrew da akıl almaz bir budaladır. Ama Malvolio, kısa bir süre sonra kendine oynanan oyunu kavrar ve bunun için de sempatimizi kazanır; öte yandan Sir Andrew, kendinden hoşnut bir avanak olarak kalır; bu yüzden, kimsenin acımadığı sevimsiz bir figürdür. Korkaklığı da bunun cabasıdır.

Soytarı Feste[30], insanların ve olayların zeki bir gözlemcisidir. Onun için de, insanların ve olayların farkındadır; onlar hakkında fikirleri vardır. Nitekim, II. Bölüm, 4. sahne’de Orsino’nun karakteri üzerine söyledikleri tam yerindedir. Malvolio’yu ve öteki karakteri de doğru değerlendirebilir. Karşılaştığı insanların huyunu ve ruh durumunu kısa bir süre içinde sezebildiğinden, onların hoşlanacağı biçimde hareket etmesini bilir. Onun için de, sentimental Dük’e eski, duygusal baladlar söyler; Sir Toby ile Sir Andrew’un saçmalıklarına katılır. Kendi deyimiyle, Feste, “her suda yüzen” bir insandır. III. Bölüm, I. Sahnede, Viola’nın o anki ruh durumunu sezip Troilus ile Cressida’ya usturuplu bir biçimde gönderme yapar. O, ruh durumlarını, niteliği ve zamanı seçebilme yetisi olan bir halk adamıdır. Oyun içinde söylediği şarkılar bile, o anki ruh durumunu yansıtan, oyunun genel dramatik gelişimine ilişkin olan ezgilerdir.

Örneğin Feste, Beğendiğiniz Gibi’deki soytarı Touchstone’dan daha az akıllı, ama daha anlayışlı bir soytarıdır. Touchstone “kentler dolusu insanı ve onların davranışlarını” gördüğü için bir açıdan daha filozof, daha hicivcidir; insanların zaaflarını ve davranışlarını hicvederken, nüktelerini kendine yakıştırarak yapar. Touchstone’un soytarılığında, buruk olanı gösterme yöntemi vardır. Feste ise soytarılığın, daha çok külâhı ve çıngırağı ile yetinir. Bu oyundaki “karanlık oda” olayında olduğu gibi, uygulamalı eğlentilere daha yatkındır (ki bu Touchstone’a hiç uymazdı). Feste, daha çok şakacıdır; nüktelerinde daha az sivri olmakla birlikte, Touchstone’dan daha iyi huyludur. Feste, daha nükteci, Touchstone daha az zekidir. Feste, oyundaki konumu içinde alay edebilecek doğuştan budala bir Sir Andrew ve akıllı, ama kendini seven bir Malvolio yanında, ancak tersinleme yoluyla bir soytarı durumundadır.

Oyunda, Sebastian ancak üç yerde görünür; buna karşın seyircide iyi bir izlenim bırakır. Karakterinin en göze çarpan ve dramatik açıdan da en önemli özelliği pervasız ve açık yürekli oluşudur. Orsino’nun tersine, rol yapmaz, özentisizdir ve az konuşur. Sözgelimi, Olivia’nın onu Cesario sandığı sahnede, Sebastian yerine Orsino olsaydı, Orsino’nun, o anki durumu yorumlaması ve parla, şiirli sözleri, bu sahneyi kimbilir ne kadar uzatırdı? Sebastian ise gerçekçi olduğundan, kısa bir şaşkınlık anından sonra, beğendiği Olivia ile evlenmeyi hemen kabul eder. Aynı şekilde, ona gelip vuran Sir Andrew’a anında karşılık vermesi de onun aynı özelliğini ortaya koyar. Sebastian’ın doğal karakteri, Orsino ile Olivia’nın yapay utangaçlığından sonra sanki bir ferahlık sağlar.

Onikinci Gece, Shakespeare’in belki en zarif, en uyumlu komedyasıdır. Taşlarken ters olmayan, güldürürken ciddi, ciddiyken güldüren, bu oyun, çok kolay dinlenen bir konçerto ya da renklerin uyumundan gözlere huzur veren bir resim gibidir.



* * *



Bu çalışma, Onikinci Gece’nin üçüncü çevirisidir[31]. Metnin çevirisi için üç değişik baskı esas alınmıştır: Bunlar, Kittredge’in Sixteen Plays of Shakespeare[32], A.W. Verity’nin, Twelfth Night[33] ve Peter Alexander’ın William Shakespeare, The Complete Works[34] adlı kitaplarıdır. Ayrıca, Craig’in Sözlük’ü[35], Alexander’ın Sözlük’ü[36] ile Patridge’in Tarihsel Argo Sözlüğü[37] çeviri için yardımcı olan önemli diğer kaynaklardan üçüdür. Bundan başka, Alexander’ın Shakespeare’s Life and Art[38] adlı inceleme kitabından da yararlanılmıştır. Bundan önceki çevirilerimizde[39] uyguladığımız gibi, oyunun düzyazı bölümlerini düzyazıyla, manzum bölümlerini de manzum olarak çevirmeyi doğru bulduk.

Bu oyun ilk kez 1928/9 döneminde Darülbedayi’de (sonradan Şehir Tiyatrosu) oynanmış ve Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenmiştir. İkincisi, 1947/8 döneminde Ankara Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi’nde Renato Mordo’nun oyun düzeniyle sahneye çıkarılmış ve aynı düzen gözetilerek 1954/5 ve 1957/8 dönemlerinde Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Cüneyt Gökçer’in yönetiminde oynanmıştır. Çok iyi bir kadroyla oynanan bu temsil büyük başarı kazanmıştır. Özellikle, Cüneyt Gökçer, Malvolio rolünde parlak bir oyun çıkartmıştır.

Sahne dilinin kendine özgü ilkelerine uyarak dil-tavır özelliklerini ve oyuncunun hareket yorumunu olabildiğince dikkate aldık. Umarız, yapmak istediğimizde başarıya ulaşmışızdır.




Özdemir Nutku
1988
ONİKİNCİ GECE
William Shakespeare
Çeviren; Özdemir Nutku
Remzi Kitabevi
3. Basım, Haziran 1998, Sf. 5-22
Özgün Adı
Twelfth Nihgt

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet