Sana Bana Sana
Sana
Erguvanları çağıran
aysız
ruhsuz
huzursuz
soğuk ve gecede anlamsızca bekledim seni.
Unuttuğum varlığının baharsı sıcaklığı
ısıttı
göz kapaklarımı,
ciğerlerimi.
Şimdi boğazıma takılan
şekilsiz bir yumru
yeniden başladığım sigaram
Çağırdım tüm kalbimle,
yüreğimle,
Kalabalığıyla kentimin,
Varlığıyla,
Hiçliğiyle,
Acısıyla,
Kahkahasıyla, Bana
Gelse ne olurdu sanki?
Sahi? İncinir miydi
çoktan unuttuğum gururum
Kalbim gibi?
Kurban ettiğim
Kalemlerim,
sözlerim,
gözlerim,
gecelerim.
Söyleyin bana
Nasıl bakarım artık yüzünüze?
Nasıl yazarım?
görürüm?
uyurum? Sana
Yinede kızıl saçlarıyla
gelse,
sarılsa,
alsa, götürse
gömse parke taşlarının altına
üşüsem,
sarılsa.
Alsa, götürse... |