Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Haziran 2006, 11:36   #44
Maniack
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İllerin Tarihcesi




Kayseri

Kayseri Tarihçe Dört bin yıllık uzun geçmişinde, bölgenin en büyük şehri olan Kayseri, aynı zamanda siyasi merkez rolü oynadı. Hitit ve Frig çağında bölgenin en güçlü şehri olan Kayseri, M.Ö. 4. yüzyılda Kapadokya Krallığı' nın başkentiydi. Roma döneminde Kapadokya Eyaleti' nin merkezi, Selçuklu döneminde Konya ve Sivas ile beraber üç önemli başkentten biriydi.
Osmanlı hakimiyetine geçince Kayseri'ye, Karaman Eyaletine bağlı " sancak merkezi " statüsü verildi. Karaman Eyaleti'nin merkezi Konya Sancağı idi.Ama Kayseri Sancağı , ekonomik olarak Konya'dan daha zengindi. Nüfus bakımından ise 19. yüzyıla kadar Anadolu'da Bursa'dan sonraki en büyük şehir olma özelliğini korudu.
19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı İdare Sistemi' nde sık aralıklarla yapılan değişiklikler, Kayseri'nin mülki statüsünü etkiledi. 1839' da Karaman Eyaleti'nden ayrılarak yine sancak merkezi olarak Bozok Eyaleti' ne bağlandı. 1867' de Bozok Eyaleti' nden ayrıldı ve Ankara Vilayeti' ne bağlı sancak merkezi yapıldı. 1869'da Sultan Azizi'nin fermanıyla belediye teşkilatı kuruldu. 1914' te Bağımsız Liva (sancak) olan Kayseri, 1942' te anayasa hükmüyle vilayet statüsü kazandı.
Şehrin mülki statüsünde yapılan değişiklikler, sınırlarının sürekli olarak değişmesine sebep oldu. 1914'e kadar Kayseri'nin Develi ve İncesu'dan başka ilçesi yoktu. Bu tarihte Bünyan kaza oldu. 1927'de Pınarbaşı (Aziziye) dördüncü ilçe olarak Kayseri'ye katıldı. Pınarbaşı'nın nahiyesi olan Sarız 1946'da, İncesu'nun nahiyesi olan Yeşilhisar 1948'de, Develi'nin nahiyesi olan Tomarza 1953'te, Yahyalı 1954'te ilçe statüsü kazandı. Felahiye 1957'de, Sarıoğlan 1960'ta, Akkışla ve Talas 1987'de Özvatan ve Hacılar 1990'da ilçe yapıldı.

1988'de çıkarılan 3508 Sayılı Kanunla Kayseri Büyükşehir statüsü kazandı. Aynı kararla merkezde Kocasinan ve Melikgazi olmak üzere iki ilçe kuruldu. Böylece Kayseri'nin merkez ilçelerle birlikte toplam 16 ilçesi oldu. Vilayet sınırları içerisinde, 45 belde ve 441 köy bulunmaktadır. Kayseri, yarım milyonu merkezde, yarım milyonu da kasaba ve köylerinde yaşayan, bir milyon nüfuslu ortalama büyüklükte bir sanayi şehridir.
Kayseri Selçukluların Anadolu'daki önemli siyasi başkentlerinden biriydi. Sultanlar Kayseri'ye sık gelirler, devlet işlerini yazlık ve kışlık iki sarayın bulunduğu bu şehirden yürütürlerdi. Selçuklu egemenliğinin sona erdiği ve Moğol istilalarıyla toplumsal istikrarın bozulduğu dönemde, Eratna Devleti kuruldu. Devletin başkenti önce Sivas'tı, daha sonra Kayseri'ye taşındı. Kayseri ve çevresinde 40 yıl hükmeden Eretna sülalesinin egemenliğine Kayseri Kadısı Burhaneddin son verdi. Kadı Burhaneddin'in egemenliği ise 18 yıl sürdü.
Osmanlı'ya gelene kadar çok sık el değiştiren Kayseri'de, uzun süreli siyasi kargaşa ve huzursuzluklar yaşandı. Moğol istilasında yıkılan, yağmalanan şehirde siyasi denge bozuldu. Moğolların görevlendirdiği yeril ve İlhanlı yöneticilerin tümünün görev süresi çok kısa sürdü. Hanedanların iktidar mücadelesinden halk ezildi, şehrin ekonomisi geriledi, eskisi kadar yabancı tüccar ve kervan uğramaz oldu.
Kayseri, Osmanlı yönetimi boyunca sancak merkezi olarak kaldı. Osmanlı'da siyasi birlik çok önemliydi. Bu nedenle hangi nitelikte olursa olsun devletin merkezi otoritesine alternatif bir gücün doğmasına izin verilmedi. Osmanlı sistemi içerisinde bir şehrin siyasi başarı sağlaması, ya Bursa, Edirne ve İstanbul gibi başkent olması ya da Halep, Budapeşte ve Saraybosna gibi eyalet merkezi şansı yakalamasına bağlıydı.
Kayseri, Osmanlı döneminde başkent ya da eyalet merkezi olmadı. Ama devlete üç sadrazam, bir zumeli Beylerbeyi ve bir Reisülküttab yetiştirdi. Sadrazamlar, Halil Paşa, Nişancı Mehmet Paşa ve Hamza Paşa'dır.
Tavlusunlu olan Halil Paşa, 1. Sultan Ahmet zamanında Kaptan-ı Derya oldu. İki yıl bu görevde kaldıktan sonra I. Ahmed, I. Mustafa, II. Osman ve IV. Murad zamanında sadrazamlık yaptı.
Erkiletli olan Nişancı Mehmed Paşa, III. Ahmed zamanında sadrazam oldu. Memleketi olan Erkilet'te adıyla anılan cami ve külliyeyi yaptırdı.
Yeşilhisarlı olan Hamza Paşa ise, Mısır ve Halep eyalet valiliklerinden sonra III. Mustafa zamanında sadrazamlığa getirildi. Halil Paşa doğduğu yer olan Yeşilhisar'da cami ve okul yaptırdı.
Lale Mahallesi'nde doğan Küçük Hasan Paşa, değişik vilayetlerde valilik yaptıktan sonra 1683'te Rumeli Beylerbeyi oldu. Çocuğu olmadığı için malları devlet hazinesine kalan Küçük Hasan Paşa'nın Lale Mahallesi'ndeki konağının yerine Kayseri Lisesi yapıldı.
Aslen Isbıdın'lı olan Mehmed Raşid Efendi, III. Selim zamanında Reisülküttab (Dışişleri Bakanı) oldu. Raşid Efendi, Camii Kebir'in bitişiğindeki kendi adını taşıyan kütüphanenin kurucusudur.
Osmanlı döneminde sağlanan siyasi istikrar, imparatorluğun gerileme döneminde, merkezi otoritenin taşrada hakimiyeti elden kaçırmasıyla yeniden bozuldu. Uzun süren savaşlarda güçsüz düşen, maliyesi beslediği memur ve askerin giderini karşılayamaz olan devlet, ayan ve eşrafın taşrada kendi egemenliklerini kurmalarına engel olamadı. Hatta devlet, asayişin korunması, vergilerin toplanması konusunda ayan ve eşraftan yardım istedi. Miri topraklar, ayanlara malikane olarak verildi. Sonradan bu malları mülkiyetine geçiren, ayan ve eşraf güçlendi, halka eziyete başladı. Kayseri'de mîri mallara el koyarak güçlenen, Zennecizadeler, Kalaycıoğulları, Emirağazadeler, Mehteroğulları ve Devecioğulları gibi nüfuzlu aileler, şehrin ekonomik ve sosyal hayatını denetimlerine geçirdiler.
Devletin mültezimleri de vatandaştan yükümlü olduğundan fazla vergi topladı. Topladığı bu vergilerden aldığı yüksek paylarla zenginleyen mültezimler, vergi toplarken fakir halka zulüm yaptılar. II. Mahmud döneminde eşrafın ve âyanların devlete ve kanunlara bağlılığının sağlanması için önde gelen âyanlar İstanbul'a davet edildi. Ama elde ettikleri imtiyazlardan vazgeçmeleri sağlanamadı.
Padişah ile âyanlar arasında imzalanan Sened-i İttifak"ı, padişah otoritesini sınırlayan ve Batı'da olduğu gibi haklar getiren bir siyasi belge olarak değerlendirenler de vardır. Gerçekte ise bu belge, taşrada devlete karşı güçlenen kendi çıkarlarına hizmet eden ve halkı soyan derebeylerini meşrulaştırdı. Âyan ve eşraf kendi şahısları için hak istediler, şehirleri için hak ve özerklik talepleri olmadı. Aslında şehirler, Batı'da olduğu gibi özerkleşemedi. Gerçek anlamda yerel yönetimler kurulamadı. Şehirler merkezi otoritenin uzantısı olarak kaldı.
1876 tarihli I. Meşrutiyet Anayasası iki meclisli bir parlamento öngörüyordu. Âyan Meclisi padişahın seçtiği üyelerden oluşacak, Mebusan Meclisi üyelerini ise halk seçecekti. Bu ilk parlamentoya Kayserili Ahmed Paşa padişah tarafından âyan seçildi. İlk mecliste Kayseri Ankara vilayeti bünyesinde bulunduğu için, Ankara'dan seçilen altı milletvekilinden hangilerinin Kayseri'yi temsil ettiği bilinmemektedir.
1908 seçimlerinde Kayseri iki mebus gönderdi; Hoca Kasım Efendi ve İmamzâde Ömer Mümtaz Bey. Bu tarihten 1918'e kadar değişik zamanlarda yapılan seçimlerde Ali Galip Bey, Rıfat Çalıka Bey, Karabet Tomayan ve Mustafa Şeref Özkan, Osmanlı Meclisi'nde mebus olarak Kayseri'yi temsil ettiler.
İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa. Rusya, İtalya)'nin Türkiye topraklarının paylaşılması konusunda aralarında yaptıkları antlaşmaya göre Kayseri, Fransızlara kalacak bölgede yer alıyordu. Fransızlar bu emellerini gerçekleştirmek için Adana, Antep ve Maraş gibi güney vilayetlerini işgal ederek Kayseri'ye doğru ilerlediler.
Kayseri civarında, özellikle Develi'de yoğun olan Ermeniler, Fransız işgaline yardımcı olmak için silahlandılar ve müslüman halka karşı saldırıya geçtiler. Bu gelişmeler olurken, Amasya Tamimi gereğince her vilayetten çağrılan üç delegenin katılımı ile Sivas Kongresi toplandı.
Kongre öncesinde Kayserililer'in, İstanbul Hükümeti ile Anadolu Hareketi arasında bir karara varması kolay olmadı. Sivas Kongresi'ne katılma konusunda tereddütler oluştu. Tereddütleri gidererek bir karara varabilmek için, Taşcızâde Mehmet Bey'in evinde, şehrin önde gelenlerinden Belediye Başkanı Rıfat Çalıka ve Müftü Remzi Efendi'nin içinde bulunduğu elli kişinin katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıda tüm alternatifler tartışıldıktan sonra Sivas Kongresi'ne katılmaya karar verildi. İmamzade Ömer, Katipzâde Nuh Naci ve Halaçzâde Ahmet Hilmi kongre delegesi seçilerek Sivas'a gönderildi.
Kayseri'yi düşman işgal etmedi. Fakat Kayseri, Milli Mücadele'de vatani vazifesini hakkıyla yaptı. Sivas Kongresi'ne katılan delegeler şehre dönünce, alınan kararları halka anlattılar. Kayseri'de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı'na Müftü Ahmet Remzi Efendi getirildi. Saat Kulesi'nin muvakkithanesinde çalışmasına başlayan cemiyetin öncülüğünde, Kayseri Milli Mücadeledeki yerini aldı. Kayseri'de gönüllülerden oluşan bir müfreze Adana'nın kurtuluşuna katıldı. Ayrıca Kayseri'de gönüllülerden oluşan bir "Milli İntikam Tugayı" kuruldu.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet