ACILARIM TEMMUZ…
Bir başıma kaldım yine…
Hangi yolculuğa çıksam valizimi toplayıp,
keskin dönemeçlerde uçurumlara yuvarlandı sevinçlerim…
Bu kadar düş/üş,bunca kan lekesi yüreğimde
ve yaz-kış direncimi örseledi duvarlar…
Mevsimini unutmuş dalgın rüzgarlar çöreklendi gülüşlerime…
Öfkelenipte olur olmaz şeylere ,
her gece cümleleri bıçakladım kalbinin tam ortasından…
SOKAKLARIM TEMMUZ…
Yırttığım dönüş takvimini bantlayıp asıyorum duvarlarıma..
yine bir yolculuk gelip dayanıyor alnıma,
uyuyan bir bebeği öper gibi…
Uyanıyorum…Sarıp yaramı düşüyorum yollara…
Yoksul ve azıksızım…Öykülerimden kalan kırıntılarla doyuruyorum ruhumu…
Umudun hırkasını giydiriyorum üşüyen gecelerime…
Sesimi vuruyorum uzaklığın pasına…
UMUTLARIM TEMMUZ…
Şimdi bir sözdür gözlerine verdiğim her şeyimle,
tutunuyorum kuyuma uzattığın ipe…
Yanaşıpta kıyılarına su çekiyorum eksilen düşlerime…
Duvarımda biten çiçeklere ekleyip soluğunu,
içime çekiyorum bir uzun hava gibi sevgini…
Öyle içten,öyle hesapsız…
Alnıma yazılmış olsa da kavga;
Teslim olmadım bu insan öğüten çarka…
tutanaksız acılar iliştirdim üst üste yüklü
suç dosyalarımın infazına ilişkin ek kararlarına…
Bekle beni İstanbul; savaş ertesi cümle toplulukları savuracağım yedi tepene.
Atıp terkime sevdiğimi…
ve kuşanıp kalemimle kağıdımı,mahmuzluyorum atımı…
Bir yarım sende kalmıştı ya İstanbul,
Şimdi tamamlıyorum bizi