Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Ağustos 2008, 03:46   #3
Çevrimdışı
PopSy
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Şakk-ı Kamer Mu'cizesi




Hz. Ebû Bekir'in Übey bin Halef ile Bahse Girmesi

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, peygamber olarak gönderildiği sırada Doğu Roma ile İran, dünyanın en büyük devleti idiler.

Bi’setin 5’inci, yâni Milâdi 613 senelerinde bu iki komşu ve rakip devlet, birbirleriyle kanlı bir muharebeye girişmişlerdi. İran devleti tahtında Hüsrev II, Rum İmparatorluğunda ise Herakliüs bulunuyordu.

İran orduları, Rum kuvvetlerini denize dökünceye kadar takip etmiş, Suriye’deki bütün mukaddes şehirleri ele geçirmiş, Mîladî 614 senesinde bütün Filistin’i ve Kudüs-ü Şerifi istila etmişti. Bu istilâ esnasında bütün kiliseler yıkılmış, bütün dinî binalar tahrip ve telvis edilmişti. İranlılara katılan yirmi altı bin kadar Yahudi, altmış binden fazla Hıristiyanı kılıçtan geçirmişti. İran Kisra’sının sarayı (30.000) ölünün kafatasıyla donatılmıştı!

Bu istilâ tufanı burada da durmamıştı. Mısır’ı da basmış, Mîladın 616 senesinde İranlılar bir taraftan Nil vadisini işgal ederek İskenderiye’ye ulaşmışlar, diğer taraftan bütün Anadolu’yu istilâ ederek İstanbul’un Boğaziçi sahillerine kadar gelmişler. Doğu Roma İmparatorluğunun başşehri olan Kostantiniye (İstanbul) şehri karşısında görünmüşlerdi. Böylece Irak, Suriye, Filistin, Mısır ve Anadolu’yu saltanatları altına almışlardı.

Hülasa; çarpışma 616 senesinde Doğu Roma İmparatorluğunun tar ü mâr edilmesi ve bir daha kımıldamayacak şekilde yere serilmesiyle son bulmuştu.

Rumlar, ehl-i kitaptı, Hıristiyan idiler. İranlılar ise kitapsız, âhirete inanmaz, ateşperest idiler.

Romalıların bu mağlubiyet haberi Mekke’ye ulaşınca müşrikler sevinmişler, şımarmışlar, Müslümanlar ise üzülmüşlerdi.

Müşrikler bu hâdiseyi vesile yaparak Müslümanları rahatsız etmeye ve “Siz ve Hıristiyanlar ehl-i kitapsınız. Biz ve İranlılar ise ümmiyiz. İranlı kardeşlerimiz, sizin Rum kardeşlerinize galabe çaldı. Biz de, sizinle muharebeye girişirsek, sizi mağlup ederiz” diyerek şamataya başladılar.

Bunun üzerine Resûl-i Kibriyâ Efendimizin bir mu’cizesi olmak üzere Cenâb-ı Hak, Rûm Sûresini indirip mü’minlerin üzüntüsünü giderdi:

“Elif lâm mim.

“Rumlar, size yakın bir mevkide mağlûp düştüler. Fakat bu mağlûbiyetlerinden sonra, birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Evvelce de, sonra da hüküm Allah’ındır. O gün mü’minler Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. O dilediğine yardım eder. Onun kudreti herşeye galiptir, O çok bağışlayıcıdır.

“Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden dönmez; lâkin insanların çoğu bunu bilmez.”1

Bu âyetler nâzil olduğu zaman, Rum imparatorluğu öylesine perişan olmuştu ki, dahilî isyanlarla devlet inhilale uğramış, ordusu dağılmış, hazinesi boşalmış, İmparator Herakliüs, İstanbul’u terk ederek Kartaca’ya kaçmayı bile kurmuştu. İranlıların galip kumandanları zaferin verdiği sarhoşluk ile şu sulhü teklif etmişlerdi: İmparator, İranlılar tarafından istenen herşeyi verecektir! Bu cümleden olarak bin yük altın, bin yük gümüş, bin yük ipek, bin at, bin kadın teslim edecektir.

Rum İmparatorluğu da bütün bu ağır ve zillet taşır şartları kabul etmiş, bu esaslar üzerinde anlaşmayı imzalayarak murahhaslar göndermişlerdi. Bu murahhaslar İranlıların yanına vardığı zaman İran Kisrası Hüsrev, “Bu yetmez! Bizzat İmparator Herakliüs karşıma zincirler içinde gelerek ilâhına bedel, ateş ve güneşe tapmalıdır” diyecek kadar mağrurane ifadede bulunmuştu.

Böylesine büyük bir hezimetten sonra, Romalıların bir kaç sene zarfında canlanıp yeniden galip geleceklerine katiyyetle hükmetmek şöyle dursun, ihtimal vermek bile akılların havsalasına sığacak birşey değildi.

İşte böyle bir hengamede Cenâb-ı Hak, yukarıdaki âyet-i kerimelerle Resulüne Rumların kısa bir zaman sonra galip geleceklerini mu’cizane haber veriyordu.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet