Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Mart 2009, 12:25   #1
Çevrimdışı
Süslü
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
"Haydi ******** basın, bunu da yaz"





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

"Haydi ******** basın, bunu da yaz"
Yılmaz Özdil, "Hadi Şerefsiz Basın bunu da yazın" demişti...
Star Gazetesi öyle bir belge ele geçirdi ki, yazılacak gibi değil!!!!


Çevik Bir ceza vermemi istiyor

28 Şubat sürecinin foyası ortaya çıkmaya, boyaları dökülmeye başladı. Her belgeye, sürekli yenisi ekleniyor.

Anlatmaya başlayalım.

Kayseri Gündem Gazetesi, 1998 yılı 2 Mayıs, 5 Mayıs ve 6 Mayıs tarihlerinde yükseköğretimdeki başörtü sorunuyla ilgili okuyucu mektuplarına yer veriyor. Genel yayın yönetmeni sıfatıyla meslektaşımız Mehmet Uğurlu da bu mektuplar üzerinden analitik yazılar kaleme alıyor.

Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, 8 Haziran 1998 günü Kayseri Cumhuriyet Başsavcısı Rana Yılmaz'a 'gizli' damgalı bir yazı gönderiyor.

Gazetedeki 'Başörtüsü mağdurları köşesi' içinde yer alan ifadelerle ilgili bazı örnekler veren Çevik Bir, şöyle diyor: 'Bu tür ve benzeri diğer ifadelerle kanuna itaatsizliğe, din ve mezhep farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik edildiği, cumhuriyetin tahkir ve tezyif edildiği anlaşılmaktadır.'

Bu değerlendirmenin ardından sorumlular hakkında dava açılması talebi dile getiriliyor: 'Bu nedenle belirtilen yayınlardaki yazı sorumluları hakkında ilgi kanun hükümleri uyarınca yasal işlem yapılmasını ve sonucundan Genelkurmay Başkanlığının bilgi verilmesini rica ederim.'

Çevik Paşa, savcılar zorluk çekmesinler (!) diye TCK'nın (eski) 159 ve 312. maddelerinin işletilmesini isteyerek hangi yasa hükümlerine göre dava açılması gerektiği konusunda da yol gösteriyor!

Yazıda, bu yetkinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı adına kullanıldığı ibaresine ise özellikle yer veriliyor.

Maalesef bu yazı 'talimat' olarak algılanıyor. Başsavcı Yılmaz, bu talimatı 15 Haziran günü Savcı Cemal Ömür'e havale ediyor. Diyor ki: Hazırlık soruşturmasını yürüt, yapılan işlemleri ve sonucu başsavcılığa bildir.

Sistem işlemeye başlıyor.

Savcı Cemal Ömür sözkonusu maddelerden davayı açıp sonucu Başsavcı Rana Yılmaz'a bildiriyor, Başsavcı da Genelkurmay 2. Başkanı'na müjdeli (!) haberi veriyor.

Fakat, davayı açsa da savcının içi rahat değil. Çevik Bir'in talebi üzerine dava açtığı Gazeteci Mehmet Uğurlu'yu çağırıp Çevik Bir imzalı belgeyi veriyor. Uğurlu'ya göre; Savcı, o belgeyi kendilerine verirken şöyle diyor: 'Aslında bu belgeyi size vermemem gerekir fakat resmen ortada yargıya müdahale var. Elinizde bulunsun.'

Sanki af diler gibi...

Ne var ki, evdeki hesap çarşıya uymuyor. Çevik Bir emekli olunca kendi deyimiyle Gazeteci Mehmet Uğurlu'nun şansı dönüyor. Davalardan beraat ediyor.

Bir gün davayı açan savcı ile mahkeme koridorlarında sürünen gazeteci karşılaşıyor. Aralarındaki şu diyalog 28 Şubat filminin fragmanı gibi...

Gazeteci: Sayın savcım neden her yazdığım yazıya dava açıyorsunuz, ben suç işlemiyorum ki...

Savcı: Üzerimde baskı var. Mehmet Bey ben kendimi kurtarmak durumundayım. Benimle ilgili dinci yakıştırması yapanlar var. Kayseri'de size dava açmalıyım ki bana dinci demesinler...

Gazeteci: Size kim baskı uyguluyor?

Savcı: Çevik Bir bana baskı kuruyor. Sizi cezalandırmam ve kendisine bilgi vermemi istiyor. Bu resmen yargıya müdahaledir. Ama yapacak bir şey yok.

Aradan 11 yıl geçti. Dün meslektaşımla yeniden görüştüm. Dedi ki: 'Allah o günleri bir daha göstermesin. Mahkeme kapılarında bizi süründürdüler.'

Çok sevdiğim, kadim dostum, yazılarını kaçırmadığım Yılmaz Özdil'in şu ifadesiyle yandaş medyaya çağrıda bulunarak bu sayfayı kapatmak istiyorum: Haydi ******** basın, bunu da yaz...


Şamil Tayyar/Star

__________________
Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir..
 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet