Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Mart 2009, 20:40   #105
Çevrimdışı
KraLiSHE
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




Sonbahar yapraklarına özendi yüreğim.Sararmış solgun bedenim kayboldu çöpçülerin nasırlı ellerindeki kirler arasında.Yağmur yağdı o gün,ağzını bozdu haziran.Yasak değilmiydi bana o günden beri söz,aşk,yemin... Uzayan kaşlarım arasında kaybolmamışmıydı gözlerim.Körelmiş cımbızımla canımı yakmaktan usanmamışmıydım artık.Babamın sahte özlem cümleleri gibi dilimin ucunda sahte sevda sözlerin.Ayrılık kusmaktan cılızlaştı artık dibimdeki sevda renklerim.Hani bir pamukprenses vardı çocukluğumdan tek hatıram.Prensi gelirdi ya öperdi uyandırırdı.Çocukken ağlardım millet gülerdi bana.Artık daha çok ağlıyorum ama gülmüyor kimse.Yazarmı hesaba katmadı zamanı,zamanmı yaşadıklarımı bilmiyorum.Parmak aralarımda birikti tüm masallar.Göçebe korkularının son durağı kaldım gittiğin sonbahar gününde.Bin gemi vardı belki ufukta,hepsinde adın vardı,hepsinde acım...
Beş ayrı hikayenin kesiştiği yerimi bulmuştun sen.Üstelik hepsinin sonu kötüydü,hepsi İstanbuldu .. Zor dedin..
Belki zordu..
Ama ne kolaydıki hiç bilemedin.Abim kuşamıştı ya kırmızı kuşağımı belime.Sen gelmiştin otomobilinle...
Bir küçük bebek vardı önünde kırmızıydı elbisesi,gözleri siyahtı.Ve tam dudağının kenarında bir beni vardı.
Bebeğimi kaçırdı yabancı dokunuşların tenime.Gözleri büründü kötü ayrılık sözlerinin rengine.Ve masum güzelliği kirletildi kim bilir kaç gecede...
Aşk sevişebilmek için oynadığımız bir oyun değilmiydi ? Sırtıma yüklediğin bu olgunluklar niye..
Hadi küçümse yine sevgimi.. Çocuksun de,kendine bile hasretsin sen sevmeyi ne bilirsin de.Kaç zaman aynımı kaldık de...

....bitti....
Ben devrik cümlelerindeki yanlış yüklemlerde söylediğin kadın,sen dokunduğum tüm sayfa yapraklarında kalan iz...
Çok isterdim susmayı beceremedim.Arkamı döndüm,git.
Günahlarını bana bırakta git.Sevmedim farzet demiyorum ama gözyaşlarımızın rengi bile değişti artık.Kokundaki masum yan yastığımda hala,buna şükür..

Çok sevdim demiştin...
Çok sevdin...
Ama hiç seviyorum diyemedin...
















Ho$çakaL adam edenim.. Ho$çakaL...




Zaman mıydı aramızdaki buz dağlarının sebebi?özlüyorum desem bile ne değişecek..gelecekmisin?sarılacakmısın tekrar sımsıkı..birdaha hiç bırakmayacakmış gibi..
Ya da sevebilecekmisin tekrar?
Sahi sevdin mi beni hiç?yüreğin titredimi adımı anarken?ya da için acıdı mı “elveda” derken..
















Kaybettiğinin yerine Ne koysan dolmaz.. Boş bırakıcam yerini hep bomboş...
















Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum...
Yani yüzün olmayacak bir daha...
Hüzün olacak her adimim...
"hoş geldin"leri eksik olacak kapımın...
İlk açışımda küflü bir yalnızlık vuracak yüzüme...


Önce terliklerin her zaman ki yerlerinde olduğunu fark edip, gazetelerin okunmamışlığını göreceğim ve yatağın bozulmamışlığını. İşte ilk o zaman gözyaşlarım bozacak geceyi. Çaresizce yatağın kenarına kıvrılıp dizlerimi karnıma çekerek, sanki pazardan eve dönüş esnasında, annesine yaptığı tüm ısrarlarına rağmen, o renkli treni satın aldıramamış çocuğun moral bozukluğunda, yani küçük yaşlarımın göz-yaşları gibi saf bir yalnızlığı küskünlükle sulayacağım...

Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum...
Sesin olmayacak..


Yattığım yerden bir sabahı cıvıldayan gülümsemenle karşılamayacağım. Gözüm hep bir sessizliğe açılıyor olacak. Duvarlarım artik kulaklarını kapatmayacak yüksek sesli tartışmalarımızda, cam çerçeve indirecek kalkanlarını, salonu ortasında oradan oraya uçan yapma çiçeklerle dolu vazolar havalarda uçuşmayacak. Japon yapıştırıcısı çabukluğunda yapışmayacak bir daha parmaklarımız birbirine... Bir vazonun kırılan yerlerini birkaç gülümsemeyle tamir etmeye çalıştığımız o barışma anı sonralarında. ...ve kırılan bi aşkı yapıştıracak hiçbir şeyin olmadığını işte bu çaresizlikte bir kez daha anlayacağım...

Ne banyodaki köpüklü senfonilerin, ne de mutfaktaki yemek kokulu mırıltıların olacak. Ne yerde dökülmüş saçların. Ne de ıslak ayak izlerin olacak parkelerin üzerinde. Ne buzdolabının en gizemli köselerine sakladığı çikolataların, ne de kepekli ekmeğin olacak kahvaltı masamda.. Koca bir ev zayıflayacak gidişinle bir ruh hep aç olacak...

Ya ışıkları kim kapatacak ardımdan gazete arkası şekerlemelerde, televizyon karşısı sızmalarda, kiminle yapılacak kanal değiştirme kavgaları, nasıl yenecek bu yalnızlıktan patlamış mısırlar...

Sırtımı açıkta bıraktığım ruh üşümelerinde kim sıcacık elini yüreğimin üzerine koyacak bu evde... Bir kilo baklava kurnazlığında kiminle yapılacak su savaşları...

Bu kimsesizliğin galibi kim olacak...

Bir daha karsılaşmayacağım...
Biliyorum...

Çıkarken üzerine binlerce kilit vuracağım kapının ardında, dondurulmuş anılarım kalacak...

...bugün
...bu evden,
...bu şehirden,
...ve;

..bu kimsesizlikten taşınıyorum.
...

















Kes sesini yüreğim,sus,sus işte...


Karanlıklar,öksüzlükler duyamaz seni...Onlara hitap edemez artık cümlelerin...kes sesini!...
Matemlere,yaslara,onulmaz acılara gömülü bu omuzlar taşıyamaz senin tek bir heceni!...kes sesini!...
"Anı"denilen geçmiş vakitlerine mahkum şimdi,kendi kendini yiyip bitiren biri şimdi,sahiplenen bu omuzları...
Kendi kendine "sus"demekten usanan bir canlı "cansız" şimdi...yorma daha fazla bu mahkumu,kes sesini!...
Gözyaşından başka ıslaklık görmemiş gözleri,titremekte elleri,üşüyor dayanılmazlıkların girdabına tutulmuşluğun soğukluğunda,karanlıklara mahkum gibi...
Aydınlanmayacak gibi,soğuk bir duvara çarpmış,sendelemiş,bir daha kapıyı bulamayacak gibi şimdi...sadece mahkum...işit bunun sözlerini,tut istediklerini,kes sesini!

Sus işte,sus...
Sus ki kabuslara esir olmayayım henüz kendi esaretimden kurtulamamışken!..Kuyulara atmayayım,alışılmadıkların eline bırakmayayım ruhumu,sendelerim..kes sesini!...
Çöl gibi ya da hayır,hayır,kutup gibi,buz gibidir o yerler.Karanlıktır,korkarım.Ruhum istemez,kaçıverir...
O yerler ki birer seraptır aslında vahalarda belirmiş olan.Cezbetmesin oralar seni,aldanma seraplara.kes sesini!...

"Ben gidiyorum,ondayım,susturamazsın beni..asıl sen kes sesini!..."

Kendimle savaş verdirme bana,sus demekten bezdirdin beni,alıp kaçacağım seni..yorma beni!..kes sesini!...

"Boşa uğraşma,biliyorsun...Gelemem,ondayım,hep kalacağım...Sen gelmeyeceksin belki,ama ben,hep ondayım...Beni salıverirken onun yüreğiyle sevişmek için,düşünmüştün her bir şeyi...gelmesen de gittim..."

Sen benimsin yürek,terk etmemelisin beni.Gitmemelisin.Dur!Tamam konuş ama,dön bana.Ben senin sahibinim.gell!...

"Hayır,yürek kendini taşıyan bedene ait değildir.Beni özgür bıraktın,gittim.Bir daha gelmeyeceğimi bilmeliydin,emanet değildim,sen beni sonsuza dek vermiştin,bir an bile düşünmedin...Şimdi tekrar çağıramazsın beni,nafile!...Gelemem,ondayım dedim..."

Düşüncelerimde,köşede bucakta kalıvermiş,saklanmış bir giz olarak kal...Ben bile bilmeyeyim o gizi,unutmuş olayım mesela...Özgürlüğümü aldın elimden,aşkın albenisine kapıldın,gittin...Sızlatma içimi...

Ey kalp! Susmuyorsun...Durmadan bağırıyor,çığlık çığlığa kalıveriyorsun ansızlıklarda... Düşünemiyorum,susturuyorsun beni dahi...Sesleniyor,bağırıp çağırıyor,haykırıyor,istiyorsun!!...

"Evet,susmuyorum,haykırışlarım artacak...Sen var olduğun sürece -belki daha sonra bile- sürecek bu haykırışlarım...İstediğim tek o idi,ondayım...Artık gelmeyeceğim,milyon kere söyledim bunu sana,usanmadan yine söylerim,söyleyeceğim:GELMEYECEĞİM!..."

Bana söz bırakmadın,susturdun yine,bak!..Peki,git o halde...Özgürlüğümü,özgürlüğüne kat!...Azad oldun büyük bir coşkunlukla...Git,onda kaybol...Yokol aşk bahçelerinde,sevda kokusunu almışsın bir kere...Peki,azad edildin...

Kazı o narin tırnaklarınla aşkını,kazı taşlara,kayalara...Ölesiye kazı sevdanı...Haykırmanı kesme...Peki susma!...
















Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan ...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet bizimmekan