...bir sigara içimi düşünceleri... arka terasta ... sağıma bakıyorum soluma bakıyorum...
...ordasın...
...hadi gel tut ellerimi, tıpkı bir çocuk gibi...
...oturuyum dizlerinin dibine, anlat bana ...
... imkansızlığını ...
... olmazlığını ...
...ikna et beni...
...kandır bir çocuğu kandırır gibi ...
...sana ip uçları veriyim çocukların nasıl ikna edileceğine dair...
her çocuk tepki gösterir
...-mazsan ...-mezsen' li şartlı uyarılara ...
"uyumazsan", "yemeğini yemezsen" gibi ...!
...her sevi de ... "unutmazsan"... "dönmezsen" gibi...!
...ama her çocuk kanar ...
...-nce... -nca' lı sözlere ...
..."uyuyunca", "yemeğini yiyince gibi...!"
...her sevi de ...
..."unutamayınca", "dönmeyince" gibi...!
...bana dönmeyeceğini anlayınca seni unutabileceğim şeyler söyle, hadi beni kandır, bir masal anlat;... içinde sen ... içinde imkansızlığın, içinde yokluğun olsun, ama ne masalın sonu, ne de seni unutmam "şart" olsun...
Bu da, sadece öylesine; sonunda kavuşamadığımız...
...bitimsiz, garip bir masal olsun...
Ben’li cümleler kurma… yazılarına düşmesin karanlığım… içimdesin kanıyorum…
beyaz sayfalarına bulaşmasın kirli kanım… sevdim seni… kendime bile itiraf etmekten korkacak kadar sevdim… bu yüzdendi senli cümlelerimi en derinime hapsedişim… bu yüzdendi uzanan elini görmezden gelişlerim… bu yüzdendi “gel” deyişlerini duymamazlık edişlerim…
Sevdim seni… nedensiz, beklentisiz, gerekçesiz, tanımsız… sevdikçe korktum kendimden… sevdikçe uzaklaştım senden… yeni hayaller, yeni düşler kuramayacak kadar yorgunum… sevme beni, benim bezmişliğim değmesin sıcacık yüreğine…
Sevme beni, korkuyorum… Alışık değilim bana dair yazılar yazılmasına… Bugüne kadar hep bendim içini döken beyaz sayfalara başkaları adına… Hep bendim satır satır kanayan…Şimdi senin satır aralarında kendi adımı hecelemek hiç görmemem gereken mavi bir düşü anımsatmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum… Çünkü biliyorum, her düş karabasana dönüşmeye mahkum… Biliyorum her düş apansız bir uyanışla son bulmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum, bu düşten uyanmak istemediğim için…
Sevme beni, korkuyorum… Bu ruh, bu yürek alışık değil yaralarının sarılmaya çalışılmasına… Ömrümce içimi cam kesikleriyle lime lime edenlere koştum ben… Benden beni çalıp geri vermeyenlere uzandı ellerim yıllarca… Hep bekleyendim, hiç olmadı bekleyenim… Şimdi ne olursa olsun bekleyenim olacaksın biliyorum ama inanamıyorum… Bilip de inanmamanın nasıl olduğunu sorma bana… Yine, ben anlatmasam da beni anlamana sığınıyorum…
Sevme beni, korkuyorum… O kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevdim ki insanları ve o kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevilmeyi bekledim ki, artık yitirdim inancımı… Artık onlardan biri olmak için kendime rağmen kendimle cebelleşirken çıktın karşıma… Sevme beni, kendime geri dönmemeliyim…
Sevme beni, korkuyorum… Korkumdan yazmadım sana bunca zaman… Korkumdan içimdesin… Ben’li cümleler olmasın satırlarında….Okuyunca içim içime sığmıyor… Yansımamı sende görmek yüreğimi yakıyor… Sen yazdıkça, çok eskide kalan bir masal belli belirsiz benliğime süzülüyor…
Sevme beni, korkuyorum… Şimdi zamansızlıklarımda boğuluyorum… Gereksiz meşguliyetler yarattım dünyevi istekler adına… Kaçışımı kolaylaştırsın diye önemli insan rollerine büründüm ahmakça… Kendimi kandırıp, kendimden kaçıp kaybolmanın, yok olmanın, hiç olmanın derdindeyim… “Ben” olarak tutunamıyorum…
Sevme beni, korkuyorum…
Sevme beni, “Beni sevme” derken içimi parçalıyorum, içime kanıyorum…
Sevme beni, hak etmiyorum…
Sevme Beni....