Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 Mart 2009, 06:09   #1
Çevrimdışı
YapraK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Etkinlik olarak sanat




ETKİNLİK OLARAK SANAT

Bu ayrımı yaptık mı, sanattan önce etkinlik olarak sözetmek zorunda kalırız. O zaman soralım: Özel olarak ' sanatsal etkinlik" diye bir var mıdır? Bu soru, sanatın teknik yanıyla ilgili değildir. Çünkü açıktır ki, örneğin desen çizmek, resim ya da beste yapmak, teknik bilgi ve beceri gerektirir. Bu yüzden sorumuz daha çok, insanda "sanalsal yaratıcılık" adı verilen bir temel işlevin, dil ya da düşüncenin belli bir basamağında ortaya çıkabilecek böyle bir işlevin bulunup bulunmadığıdır.
Örneğin insanları sanat yaratıcısı hayvan olarak da görebilir miyiz? Hayır. İnsanda, örneğin dil ve düşünce gibi temel ve karakteristik sayılabilecek şekilde bir sanatsal etkinlik yoktur. Herkes dile ve düşünceye sahip olmakla birlikte, herkes sanatçı değildir. Öte yandan, sanatçı da, her insanda bulunandan apayrı şeylere sahip kişi de değildir. Ama o, insanların sahip oldukları yeteneklerden bazılarına daha yüksek oranda sahiptir ve o ayrıca, bu yeteneklerini belli bir tarz içinde bütünleştirme gibi bir yeteneğe de sahiptir.
Sanatsal yaratıcılığın, düşünce ve dil gibi herkesle bulunmayan bir şey olması, belki bir eksiklik olarak görülebilir, ama o aynı zamanda düşünce ve dil karşısında bir üstünlüğe de sahiptir. Çünkü sanat, dilde ve düşüncede parça parça görünüme çıkan, ama aslında parçalanmaz bir bütünlüğü olan insan tininin yaratıcılığının ürünüdür.
Öyleyse, sorumuza, yani "sanat nedir?" sorusuna ilk yanıt şudur: Bir etkinlik olarak sanat, insan yaşamının bir temel hareketi, bir boşalma alanı, bir mecrâsıdır. İnsan yaşamı (istenirse "insan ruhu" ya da "insan tini" densin) bir iç enerjiyle bu mecrâdan boşalır ve bedenin duyusal veri içeriğinden kalkarak bir etkinlik geliştirir. Bu etkinlik, insanın bedensel, psikolojik ve tinsel tüm olanaklarını kullanır. Bu haliyle sanat, yaşamın toplu karakterine bağımlıdır. Onun temel özelliği, bir bütünlük karakteri taşımasındadır. Bu yüzden o, ancak yaşama ilişkin bir kişi bütünlüğünden çıkan şeylerle gösterilebilir; o, bilimlerin yaptığı gibi bir parça-alan olarak objeleştirilemez.
Ne var ki sanat, tüm bu enerjileri, her zaman değişen yeni bir zemin üzerinde bütünlüğe sokar. Örneğin, sık sık, sahip olduğumuz duyumların aslında tek bir duyum olduğunu, bu duyumun sinir sistemi ve insan bedenindeki organlarca bölündüğü hakkında hipotezler ileri sürülür. Ben buna şunu eklemek istiyorum: Tasarımlama, fantazi ve anımsama da, aslında aynı temel güçten çıkan üç ayrı ışındır ve bizlerin geçmiş, bugün ve gelecek dediğimiz şeyler, bunların ortak çalışmasının ürünüdür. Algıları, tasarımları veya salt imgesel şeyleri, yani tek tek tasarımlama, fantazi ve anımsamaya maledilen bu şeyleri tek bir kuruluş içinde kavrama, işte sözünü ettiğimiz bu tek güçten dolayıdır. İşte sanatçı, bu kurucu-kavrayıcı güce dayanarak, tasarım, anımsama ve fantazide parçalanmış olan bu şeyleri birleştirerek anlamlı şekiller elde etmeye çalışan kişidir. Ama tabi ki, her sanatçı bunu kendi özel perspektifi altında yapar.
Bu nedenle "sanat nedir?" sorusuna ikinci yanıtımızı şöyle veriyoruz: Etkinlik olarak sanat, insan tininin vazgeçilmez bir denemesidir. O, mevcut malzemeden (içerikten) bir düzen ve şekile (Gestalt) yükselme hamlesi, yani bir kurma ve şekil verme girişimidir. İnsan, sanatta bir evren yaratır veya daha doğrusu, kendi kurduğu bir tarza göre kendi evrenlerini yaratır.
Her iki yanıtı birleştirirsek şöyle diyebiliriz: Sanat, insan tininin bir iç enerjiyle ve bütüncül biçimde dışavurumu olduğu kadar, bir kurma ve şekil vermedir . Burada bilinçli ve bilinçsiz etkinliklerden sözedilebilir. Ne var ki, ben içkin ve otonom sanat ayırımını yeğliyorum. Birincisi, yani insan tininin bir iç enerjiyle dışavurumu olarak sanat bilinçsiz etkinliklerc bağlıdır. İkincisi, yani özel şekil vermelere, kurmalara elveren etkinlik ise otonomdur.
Bu ayırım, hem doğa ile sanat arasındaki ilişkiyi, hem de sanatın kendine özgülüğünü açık kılar. İçkin sanat hayvanlar âleminde de.vardır. Eskiler, insanın hayvanların sanatsal etkinliğini taklit ettiğine inanırlardı. Onlar hareket sanatında (dans, bale), yapı sanatında ve müzikte, an kovanlarının, örümcek ağlarının, kuş yuvalarının ve kuş cıvıltılarının taklit edildiğini söylemişlerdir. Gerçekten de doğa, çiçeklerdc, yaprak, koza ve meyvalarda ve özellikle kristallerde sanatçı gibi davranmıştır. Biz tüm bunları neden güzel diye adlandırıyoruz ve onlara karşı estetik bir sevgi duyuyoruz? Çünkü onlar forma sahiptirler; çünkü doğa, belli koşullar altında en az etki ilkesine göre basit çözümler bulmuş ve böylece madde üzerinde bir zafer kazanmıştır.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat