Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30 Ağustos 2005, 18:12   #3
KaranLIK
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Adım adım aşk...
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Hoşlandığınız insanı etkileyip ideal bir ilişki kurmak için ne yapmanız gerekir?
En nihayetinde, uğrunda emek verilen bir sevgiye ve tamamen doğru bağlara dayanan bir ilişki istiyoruz değil mi? Aşağıda böyle bir ilişki için atmanız gereken adımları bulacaksınız.

Bu adımları incelerken mutlu bir aşk ilişkisi içinde olan herkesin bu adımları takip ettiğini aklınızdan çıkarmayın. Kimileri için bu adımlar düşünülmeden doğal bir şekilde gelişmiştir. Bir çoğumuz ise bu adımları bilerek ve düşünerek atmak durumundadır.

A. Geçmişe sünger çek!..

Onu etkilemek istiyorsanız önce ona giden yolu açın. Geçmişten gelen yüklerinizden arının. Yükle kastedilen geçmişten gelen kin, kırgınlak, incinmişlik ve korkudur. Bu yük, olumsuz bir tecrübenizden, tecrübe sahibi insanların tavsiyeleri veya olumsuz insanlar hakkındaki gözlemlerinizden kaynaklanabilir. Önce önyargıları (önbelliği) temizleyip yeni bir sayfa açmalısınız.

B. Eski defterleri karıştır

İkinci adım olarak önceki ilişkilerinizde nasıl hareket ettiğinizin bir muhasebesini yapın. Neden mi? Önceki ilişkilerinizde mutsuz olmuşsanız bundan en az %50 siz sorumlusunuz. Eğer o ilişkilerin bitmesine sebep veren davranışınızın gerçekten farkında değilseniz, yeni ilişkilerde bir fark yaratacak gücünüz yok demektir.

İlişkilerinizde ortaya koyduğunuz davranışlarınızı tüm yönleriyle gözden geçirin. İlk karşılaştığınızda ne yaptığınızdan tutun da onla birlikte yaşarken ki hal ve tavırlarınıza kadar. Ayrıca, ilişkiler hakkındaki inancınız ve yaklaşımınızla karşı cinse olan bakış açınızı da gözden geçirmelisiniz ve şimdi yapmasanız bile eninde sonunda bunu yapmak zorunda kalacaksınız.

C. Kendini keşfet...

İlişkilerde öncelikle ihtiyaçlarınızı tanımalı, yüceltmeli ve tatmin etmelisiniz. Bu sizin içinizin ihtiyacıdır ve tatmin edilmiş ihtiyaçlar size mutluluk hissi verir. İhtiyaçlarınızı keşfedip karşılamayı bilmenizle, ilişkinizin kalitesi arasında doğru bir orantı vardır.

Hem ilişkilerinizde tercihlerinizi belirleyen şey ihtiyaçlarınızdır. Seçtiğiniz insanın sizin kısa değil de uzun vadeli ihtiyaçlarınızı karşılayacak kimse olduğundan emin olun. Kısa vadeli ihtiyaçlar için biriyle birlikte olmak o ilişkinin uzun sürmeyeceğinin ve mutsuzluğun garantisidir. Kısa vadeli ihtiyaç, şu anda ihtiyacınız olan şeydir. Uzun vadeli ihtiyaç ise hep ihtiyacınız olan şeydir.

D. Çerçeveletip asmalı...

Bir ilişkiye girmeden önce bir çerçeve geliştirmeli ve süreç içerisinde bu çerçeveyi yüceltmelisiniz başka bir deyişle limitlerinizi belirlemelisiniz. Limitleriniz sizin yapınız itibari ile sizde varolan şeylerdir, onları keşfetmelisiniz. Sınırlarınızı bilmeniz ve yüceltmeniz özgüveninizi ve kişiliğinizi geliştirerek başkalarının saygısını kazandırır. Sınırlarınız olduğunda başkalarının sınırları olabileceğini de bilir ve saygı duyabilirsiniz. Unutmayın ki herkesin sınırları vardır ve olmalıdır, sınırlar yoksa ilişki de olmaz.

Bir romantizm ilişkisinde neden sınırlarınız olsun? En iyi anlaştığınız insan bile illaki size uymayan birşeyler yapacaktır. Siz bir tepki vermezseniz karşı taraf yaptığının farkına varamayacak ve sizi olumsuz hissettirdiğini algılamayacaktır. Bu iyi bir ilişkinin kötüye gidişinin başlangıcıdır. İletişim de zayıflamaya başlamış demektir. Sınırlar doğru insanı seçme yetinizi de geliştirir. Yanlış insan sınır tellerinde takılıp kalacaktır. Sınırlarınızın farkındaysanız, yanlış insanı kolaylıkla su yüzüne çıkarabilir ve incinmezsiniz.

E. Gerçekçi ol; imkansızı isteme!..

İdealinizdeki insanı ve ilişkiyi netleştirin. Bir ilişkiye girmeyi düşünen herkes bu tanımlara sahiptir ve sizin de olmasını bekler. Bunun popüler olan versiyonu yani hayalinizdeki ilişki gibi fantazilere takılmak ise sizi ilişkilerden uzak tutar ve yalnız kılar. Unutmayın bahçenin başındayken istediğiniz gülü seçebilirsiniz. Ama ilerledikçe bazı gülleri geri de bırakacaksınız ve seçenekleriniz azalacak. O yüzden baştan ne istediğinizi bilseniz iyi olur.

İdeal ilişkinizi ve insanı tanımlamak için kendinize ne istediğinizi değil; neye ihtiyacınız olduğunu sorun. Bir ilişkide ne olmazsa olmaz? Mutlu bir yaşam için neye ihtiyacınız var? Partnerinizden hep isteyeceğiniz, bekleyeceğiniz şey nedir? Tanımınızı bir fantaziye dönüşmemesi için empati yapmalısınız. Sizin beklediğiniz sizden beklense ne hissederdiniz? Ya da karşı tarafın olmasını istediğiniz insan olmanız sizden beklense?

F. Yaşamınıza ayna tutun

Yaşamdaki hedef ve vizyonunuzu asla birini elde etmek veya "bir ilişkim olmalı" şeklinde sınırlamayın. Bunun yerine istediğiniz yaşam tarzını oluşturmak için çabalayın. Bunu da gerçekleştirdiğinizde ideal insanı bulmak ve bulduğunuzda onu etkilemek için hazırsınız. O insan yolunda giden yaşamızda her an karşınıza çıkabilir ama siz prensiplere uyduğunuz sürece onu algılayabilir ve elde tutabilirsiniz.

Sizin için ideal yaşam nedir? Nerede yaşamak istersiniz? Yaşamınızı neleri yaparak sürdürmek istersiniz? Ne kadar para kazanmak istersiniz? Dünyaya ve topluma nasıl bir katkıda bulunmak, nasıl faydalı olmak istersiniz? Bu soruların bir cevabı yoksa bir yaşamınız yoktur. Varsa bunları yapmaya koyulun. Bir partneriniz olsa da yapacağınız şey yaşamı paylaşmaktır zaten.

G. Aşk rahat vermez ki...

Artık bir ilişkiniz olmuştur. Şimdi bu ilişkiyi nasıl sürdüreceksiniz? Kabaca şunu söylemek gerekir: nasıl başlarsa öyle gider. Başlangıç yaşam boyu beraberliğin de ayrılığın da sinyallerini verecektir. Daha başta sağlıklı ve gerçekçi bir ilişki ve iletişim tarzı seçmelisiniz. Gerçekler uymuyorsa zorlamanın alemi yok. Başa dönün. En önemlisi, %100 dürüstlüğe dayanan bir ilişki kurun. Yaşam boyu sürecek bir ilişkinin olmazsa olmazıdır dürüstlük...

Nasıl hayır demeli?..

Birinin size istediğiniz şeyi alamayacağınızı söylemesi sıkıcıdır; bakkalda bile olsanız. Hele ki olay bakkalda değil de ikili ilişkilerde yaşanıyorsa "hayır" demek daha da zor.
Birinin size istediğiniz şeyi alamayacağınızı söylemesi sıkıcıdır; bakkalda bile olsanız. Hele ki olay bakkalda değil de ikili ilişkilerde yaşanıyorsa hayır demek daha da zor. Karşınızdaki, istediğini alamayan kişi bu hayırla mutlaka incinecektir fakat küçük noktalara dikkat ederek bunu en aza indirmek sizin elinizde.

Daha kolay ve acıtmayan "hayır"lar için birkaç ipucu…

- Öncelikle şunu hatırlayın; size reddedilme riskiyle gelip bir şey teklif ettiğinde size değer verdiğini gösterip sizi onore etmiş oluyor. Bunun için de sert olmamaya özen gösterin, cesaretini takdir edin.

- Önce kendi kendinize konuşun. Eğer şartlar farklı olsaydı ona "evet" diyebilme gibi bir ihtimaliniz olabilir miydi? Örneğin "bu kadar uzak oturmasaydık belki…" diyebiliyor musunuz?

- Eğer farklı bir zaman ve şartlarda aranızda birşeyler olabileceğini düşünüyorsanız tüm kapıları kapamamakta ve durumu ona ayrıntılarıyla açıklamakta fayda vardır.

- Ancak eğer ümit yoksa lafı dolandırıp gevelememek en doğrusu.

- Ona, öznesi "ben" olan cümleler kurun. "Bana ... hissettiriyorsun" yerine "böyle hissediyorum" deyin.

- Onun hoşunuza giden taraflarını da vurgulayın…. "Seninle sohbet etmek çok güzel ama birbirimize uygun değiliz…" gibi…

- "Hayır"ınızdan eminseniz karşınızdaki kişi çok ısrarcı da olsa yumuşamayın ve kesin tavrınızı koruyun. "Hayır" dedikten sonra artık bir şey açıklamaya gerek yoktur.

- Yerine getiremeyeceğiniz sözler vermeyin. Yapmayacaksanız, "arkadaş olalım" ya da " ben seni ararım" gibi şeyler söylemeyin. Gerçekten de arkadaş olmak istiyorsanız sonraki teklifi ona götürmek sizin yapmanız gereken bir şey. Ama eğer bu kişinin hayatınızda olmasını kesinlikle istemiyorsanız geleceğe dair herhangi bir plan yapmaktan söz etmeyin.

- Eğer karşınızdaki kişi rızanız dışında size dokunuyorsa, ya da sizi tehdit ediyorsa kibarlığı bir yana bırakmanın zamanıdır. Bu noktada kaba olma hakkınızı kullanın ve hemen onun yanından ayrılın.

- Gerçekten çok zorlanacağınızı hissediyorsanız aynanın karşısına geçin ve "hayır, hayır, hayır" deyin; bunu söylerken ifadenizin nasıl olduğunu görün, bu halinize alışın...

Farklı coğrafya aşıkları..

İzlediğimiz filmlerde ya da okuduğumuz romanlarda farklı kültürlerden gelen insanların aşklarına şahit oluruz ve birbirinden ‘Farklı’ insanlar arasında yaşanan bu aşklar bize her zaman çekici gelir.
Yapılan anketlerde günümüzde ABD’de yaşayan her 20 evli çiftten birinin kendi ırkından başka bir ırka mensup birisiyle evil olduğunu ortaya koyuyor. Fakat bu tarz evlilikler her zaman filmlerde izlediğimiz gibi bir peri masalına benzemiyor. ‘Mixed Matches: How to Create Successful Interracial, Interethnic and Interfaith Relationships’ adlı kitabın yazarı Dr. Joel Crohn konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: ‘Çiftler eşlerinin ait olduğu dinsel ve kültürel grupla gerçek manada bir özdeşim kuramadığı zaman kendi dinlerine ve kültürlerine daha çok bağlanıyorlar’.

Siz de kendinizden farklı bir dine,dile ya da renge sahip biriyle beraberseniz ilişkinizi sağlam tutmak için vereceğimiz ipuçlarına göz atmanızı tavsiye ediyoruz.

Birbirinizin altyapısını iyi öğrenin..

Dr. Crohn ‘Eşinizle/sevgilinizle birlikte kitap okuyun ve doğduğunuz şehirlere birlikte gidin’ diyor. İtalyan asıllı bir erkek arkadaşı olan Banu sevgilisinin doğduğu yeri ve ailesini görmek için İtalya’ya giderek orada sevdiği adamın nasıl bir altyapıdan geldiğini görme ve onu daha yakından tanıma fırsatı buldu.

Etrafınızdakilere zaman tanıyın..

Washington American Üniversitesi Kültürlerarası Yönetim Enstitüsü Direktörü Dr. Gary Weaver konuyla ilgili olarak bakın neler söylüyor: ‘Etrafınızdaki kişiler yaşadığınız ilişkiyle ilgili problem yaşayacaktır. Burada size düşen onlara karşı sabırlı davranmaktır. Onların endişelerini anlamaya çalışın ve ilişkinize olan negatif yaklaşımlarının sonsuza dek sürmeyeceğini bilin.

Amerika’da okurken tanıştığı Afrika kökenli bir erkekle çıkmaya başlayan Nazlı ailesinin bu ilişkiye önce karşı çıktığını fakat sevgilisiyle ciddi olduklarını söyledikten sonra kendisini desteklediklerini söylüyor.

Her kelimesini anlamaya çalışmayın..

Sizden farklı bir dile sahip olan sevgilinizin söylediği herşeyi anlamaya çalışmayınç Dr. Weaver kültürel farklılıklardan oluşabilecek yanlış anlaşmaların çiftler için ekstra stres yaratabileceğinin altını çiziyor ve ekliyor: ‘Bir kişi yüksek sesle konuştuğu için karşısındaki onun kendisine bağırdığını düşünebilir. Fakat o kişinin geldiği ülkede yüksek sesle konuşmak örneğin samimiyet göstergesi olabilir’.

Zor zamanlarda ona destek olun..

Partnerinize özellikle sizin çevrenizde zor bir duruma düşüyorsa yardımcı olmalısınız. Zeynep Rus asıllı erkek arkadaşının ailesinin verdiği yemeğe gittiğinde orada bulunanların hepsi Rusça konuşuyordu. Böyle bir ortamda kendisini kötü hisseden Zeynep’in imdadına erkek arkadaşı yetişti ve konuşulanların çevirisini Zeynep’in kulağına fısıldamaya başladı...

Özlediğim şimdi çok uzaklarda...
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Eski zamanlarda birbirini uzaktan gören sevgililer birbirlerine mektuplar yazarmış.
Kız, beybabasının hışmından korkup delikanlıyla buluşamaz ama yine de sevdiğini mektupsuz bırakmaz, dadısıyla, olmazsa bakkalın çırağıyla ona gönderirmiş. Sevdiği kızın pencereden bir bakışıyla içi eriyen delikanlı, mis kokulu sevgilisinin mektubunu defalarca okur, onu utandırmayacak ama aşkını da anlatacak kelimeleri seçmek için saatlerce uğraşırmış… İkisi de birlikte olacakları günün hayalini kurarlarmış…

'Geçti o günler!' diyorsunuz. Doğrudur. Ama hala kadınlarla erkekler birbirlerine aşık oluyor, hala aşklarını kelimelere dökmek istiyor. Sadece araçlar değişti. Günümüzde dadının görevini İnternet üstlendi; mektuplar da kokulu kağıtlara güzel elyazısıyla yazılmak yerine elektronikleşti. Sevgilileri ayıran şey de artık 'beybaba'lar değil mesafeler…

Sonuçta ortada hala bir aşk ve bunu anlatmak isteyen iki kişi var. Yan yanaysanız sorun yok ama ayrı şehirlerde, hatta ayrı ülkelerde yaşayan ve ancak elektronik mektuplarla sevişip koklaşan bir çiftseniz o zaman aşk (elektronik) mektupları aşkınız için gayet önemli.

Size bu zor ve dikenli yolda birkaç tüyo,

- E-posta yoluyla yaşanan ilişkilerde en büyük sorun yanlış anlaşılmaktır. Vücut dilinizi kullanamadığınız, sesinizin tonunu ayarlayamadığınız için siz ak derken o kara anlayabilir. Onun için kullandığınız kelimeleri dikkatli seçin ve anlatmak istediğinizi uzun uzun, açıklayarak anlatın.

- Başka bir sorun ona özene bezene yazdığınız o e-postayı sevgilinizin düzgün bir ortamda okuyamama ihtimalidir. Yani bütün gününüzü onun gözlerini düşünerek geçirdiğinizi anlattığınızın mektubunuzu patronunun önünde okuması e-postanın etkileyiciliğini azaltacaktır. Bu durumdan kaçınmak için e-postanızın konu bölümüne, 'yalnızken ve beni özlediğinde oku' ya da o anlamda birşeyler yazabilirsiniz.

- Eğer sadece arkadaşsanız ve e-postalarda arkadaşlığınız yavaş yavaş duygusal bir ilişkiye dönüşme eğilimindeyse bir anda heyecana gelip en son söyleyeceğinizi ilk başta söylemeyin. Başta bahsettiğimiz vücut dili ve tonlamanın olmayışı, ya da onun gözlerini görememeniz ciddi yanlış anlaşılmalara yol açabilir. Bu yüzden aşkınızı itiraf edecekseniz bile aman yavaş yavaş edin. Her aşamadan sonra ondan cevap bekleyin ve tavrınızı onun cevaplarına göre şekillendirin.

- Unutmayın, siz ne kadar tedirginseniz karşınızdaki de o kadar tedirgin. Onun bu rahatsız halini en aza indirmek için elinizden geleni yapın; mesela onun e-postasını aldıktan sonra bir an evvel cevap yazın çünkü sizin için basit bir gecikme olsa da karşınızdaki bunu yazdığı şeylere karşı bir tavır olarak algılayabilir ve yine yanlış anlaşılmalar olabilir.

- Bazıları güzel ve romantik şeyler söylemekte zorlanabilirler, yani ağızları o kadar da iyi laf yapmaz. Sonuçta derdinizi acemice de anlatsanız, samimi olmanız büyük bir ihtimalle karşınızdakine yetecektir. Ona somut olaylar yerine duygularınızı anlatırsanız samimiyetinizi anlaması daha kolay olabilir. Örneğin şöyle başlayan bir e-postaya ne dersiniz?

'Bu sabah başıma gelen en iyi şey senin e-postanı almaktı. Sabahki mutsuzluğum bir anda kayboldu, bugünün pazartesi olduğunu bile unuttum. Biraz da heyecanlandım seni düşününce…'

Ama yine de bir türlü söyleyemediğiniz o romantik sözcüklerinizin mektubunuzda yer almasını istiyorsanız şiirlerden faydalanabilirsiniz. Sizin söylemek istediğinizi çok güzel söylemiş şairler vardır mutlaka.

- Tabii her şeyin ötesinde, her ne kadar sevgililer için 'uzak diye bir yer yok' dense de, siz bir an evvel para biriktirip kısa bir süreliğine de olsa onun yanına gitmeye bakın. Çünkü ne yazarsanız yazın, hiçbir şey birbirinize sarılmanın yerini tutmayacaktır...

Nasıl bir aşıksın?..

Aşk deyince aklımıza, tutku, uyum ve duygu yoğunluğu geliyor. Ancak, Amerikalı uzmanlara göre aşkın bir değil, tam altı hali var. Bakalım siz nasıl bir aşıksınız....

Yapışık kardeşler

Hayatınızın odağını sevgiliniz oluşturuyor. Aynı zamanda siz de onun hayatının merkezi olmak istiyorsunuz. İşte, tam bu noktada sorunlar başlıyor. Onun sizsiz bir şeyler yapması sorun haline geliyor. Onun adına yaşamaktan, iki vücut, tek ruh olmaktan vazgeçin. Araştırmalar, iki ayrı birey gibi yaşayan çiftlerin ilişkilerinin daha uzun soluklu olduğunu gösteriyor.

Kendini kaybeden!

Onu deli gibi seviyorsunuz. Bu sevgi adına her şeyi yapmaya hazırsınız. Onun için yapamayacağınız fedakarlık yok. Peki, bu ilişkide siz neredesiniz? Hiçbir yerde! Çünkü ilişkinin ipleri, sevgilinizin elinde. Sizin hiçbir öneminiz yok. O ne derse o olur. Daha doğrusu hep onun dediği olur. Lütfen, abartmayın! Biraz kendiniz için yaşamayı öğrenin. Başkası için yaşadığınız takdirde siz yok olursunuz.

Dost canlısı

Onun yanında rahat olmayı mı istiyorsunuz? Kavgaları çocukça mı buluyorsunuz? Siz sevgiliden çok, dost olmayı istiyorsunuz. Aşk, her şeyden önce güven sizin için. Değişiklik, uçarılık size göre değil. Siz heyecanın doruklarında seyretmektense, bir dostun güvenli limanına demir atmayı tercih ediyorsunuz. Onunla tüm hayatı paylaşmak istiyorsunuz. Ancak dostça tavırlarınızın yanında, bir sevgilinin şefkatini de ondan esirgemeyin.

Yönlendiren ..

Siz ilişkinizi bir takım ya da işbirliği olarak görüyorsunuz. Aşkı ve ilişkiyi; çıkarların uyumu olarak adlandırıyorsunuz. Tabii bu sizin kalpsiz bir insan olduğunuz anlamına gelmiyor. Hatta sevgilinizle çok yakından ilgileniyorsunuz. İyi yaşaması için elinizden gelen her şeyi yapıyor, ona taktikler veriyorsunuz. Gerektiğinde iş değiştirmesi için baskı yapıyorsunuz. Sürekli onu motive etmek sizi yorsa da, başarılı olduğunu görmek yetiyor.

Hercai gönüllü


Özgürlüğünüze çok düşkün müsünüz? Karar vermekte zorlanır mısınız? Ateşle oynamayı sever misiniz? O zaman siz oyuncu aşıklardansınız. Aşkın bağlayıcı yönünü sevmiyorsunuz. Bu nedenle geçici aşkların peşinden koşuyorsunuz.

Acılı ve tutkulu!.

Siz, filmlerdeki gibi bir aşıksınız. Partnerinizin de öyle olmasını tercih ediyorsunuz. Her şey çok güzel ama, bir takıntınız var. Siz aşk acısı da çekmelisiniz. Acı çekmeden, aşkın tadına varamıyorsunuz. Bu nedenle acı çekeceğiniz ilişkilere yöneliyorsunuz. Hep imkansız aşkların peşinde koşuyorsunuz. O zaman da aşkınızı kalbinize gömüp, tek başına acı çekiyorsunuz...
Bir doz sonsuz aşk aşısı?..

Cinsel istek artırıcı testesteron bantlarının piyasaya çıkması çalışmaları sürerken bilim adamları bu kez bağlılık hormonu oxycotin üzerine çalışmaya başladı
Oxytocin hormonlu aşı için bir süre daha beklememiz gerekse de asıl soru şu: ilişkinizin ömrünü uzatmak için bir aşı ya da hap ister miydiniz?

Bu konuda araştırma yapan Amerikalı Kathleen Light'a göre sırada "sonsuz aşk iksiri" diyebileceğimiz bir aşının hazırlanması var!

Sonunda olan oldu! Aşkı da ameliyat masasına yatırıp, dikmeye, biçmeye; tamir etmek için herşeyi yapmaya başladık. Hayırlısı olsun. Belli ki ilerleyen yıllarda bitmiş aşklardan oluşan çöp yığınlarına pek rastlamayacağız. Çünkü bilim adamları öyle bir aşk iksiri keşfetmek üzere çalışıyorlar ki, filmlerde yaşanan o uzun ömürlü aşklar hayal olmaktan çıkacağa benziyor. ABD'de senelerdir yapılan araştırmalara göre, aşk zaten tamamen kimyasal bir olgu. Beynimizin gönderdiği sinyallerle devreye geçen bir takım hormonlar sayesinde denizleri aşacak, dağları delecek hale gelip, hormonların etkisi geçtiğinde de o büyük aşk yaşadığımız kişiyle birbirini hiç tanımamış iki yabancı haline geliyoruz. Peki ya bu hormanların etkisi hiç geçmese, biz hep aynı kişiye aşık kalsak? Çok mu ütopik? Artık değil, ABD'de bilim adamları aşkın da iksirini bulmak üzereler. Müjdeli haber, ABD North Carolina Üniversitesi profesörlerinden Kathleen Light'dan geliyor. Nasıl mı? Hemen açıklamaya çalışayım.

Başroloyuncusu oxytocin!..

Aşık olmayı etkileyen dört temel hormonumuz var. Bunların üçü; dopamine, serotonin ve testesteron aşkın cinsel boyutunda yer alan yani karşımızdaki insanı üreme içgüdüsüyle arzulamamızı sağlayan hormonlar. Örneğin, ABD'de testesteron bantları konusunda yapılan deneyde, 100 kadının karnına bu bantlardan yapıştırılmış. Bu kadınlar haftada iki defa kullandıkları bantlar sayesinde partnerlerini her zamankinden daha çekici bulduklarını anlatıyor. Dopamine ise bir başkasını çekici bulmamızdaki en büyük etken; öyle bir heyecan deposu ki, aşıkların deliye dönmesine neden oluyor. Antidepresan haplarda da kullanılan serotonin ise tatmin duygusunu açığa çıkarıyor.

Ancak bir ilişkinin uzun ömürlü olması için bunların hiçbiri tek başına yeterli değil. Ömür boyu sürecek bir aşk için asıl gerekli olan hormon ise oxytocin! Yani başroloyuncusu dördüncü hormon. Oxytocin, nam-ı değer bağlılık hormonu, ilk aşık olduğunuzdaki o vurucu etkiyi yapmıyor ama çiftlerin birbirine bağlanmasını, aradaki tutkunun değil, sevgi bağının güçlenmesini sağlıyor. En çok oxytocin'i birbirine en çok sarılan, kucakla¬an, yakın duran kısacası sıcaklık hissi verebilen çiftler salgılıyor.

Günümüz aşklarının en büyük eksiği olan oxytocin üzerinde yapılan araştırmalar bir hayli ilginç. Fare çiftlerine düzenli olarak oxytocin enjekte edilen araştırmada, oxytocin enjeksiyonuna son verildiği andan itibaren, fareler çiftlerinin yanına bile gitmiyorlar. Oxyocin iğnesi tekrarlandığında ise eskisinden de büyük bir bağla birbirlerine bağlanıp hiç ayrılmıyorlar. Şimdi uzmanlar, fareler üzerinde yapılan bu deneyleri insanlar üzerinde de yapmaya hazırlanıyorlar; hatta ABD North Carolina Üniversitesi profesörlerinden Kathleen Light, bunun hap veya enjeksiyon şeklinde piyasaya çıkabileceğini söylüyor..

Orgazm olmayı tetikliyor.

Oxytocin, aynı zamanda orgazm olmayı tetikleyen ve orgazm sırasında da salgılanan bir hormon. Bu sayede, oxytocin aslında kafamızda aşık olduğumuz insan tipinin bir şablonunu çıkarmaya da yardım ediyor. İşte bu yüzden, eski sevgilimizden ayrılsak bile, genelde benzer özelliklere sahip birini bulmaya meyilliyiz. New York Üniversitesi psikiyatri bölümünden Prof. Arthur Aron'a göre, aslında, aşk gerçekten bir bağımlılık çünkü aşıkken salgıladığımız bir çok kimyasal, kokainin de içinde bulunan kimyasallarla aynı. Bu bağımlılığı çeşitli kimyasallarla uzatmak mümkün mümkün olmasına ama bu durumda işin içine yasalar, ahlak kuralları hatta reklam endüstrisi bile giriyor. İlaç piyasaya çıktığında insanların nasıl etkileneceği, ne gibi sonuçlar çıkacağı da ayrı bir tartışma konusu. Ama 'düşünün, sonsuza kadar yapay bir yöntemle aşık mı kalmak ister siniz, yoksa yeni birisiyle tanışıp, o ilk heyecanı birçok defa başka başka kişilerle mi yaşamak istersiniz?

Helen Fisher'a göre oxytocin seviyesini artırmanın yolları..

- Partnerinizle bol bol fiziksel temasta bulunun, bunun illa seks anlamında olmasına gerek yok. Onun yanağına ufak bir dokunuş ya da kolunu okşamak bile oxytocin salgılanmasına yardımcı oluyor. Masaj yapmak ve yapılması sayesinde çiftlerin birbirine bağlanması gerçekleşiyor.

- Elele tutuşun ve birbirinizin elini okşayın. Sosyal bilimcilere göre aşkın ömrü ortalama dört yıl ama aşk, fiziksel teması fazla olan çiftlerde çok daha uzun sürüyor.

- Beraberken saatlerce zaman geçirin, hiçbir aktivitede bulunmasanız bile, oxytocin'in belli bir zaman diliminden sonra daha çok salgılandığını unutmayın..

Kalbinin kapısını çal!..

Birisinden hoşlanıyorsunuz ve onun sizi farketmesini istiyorsunuz. Hoşlandığınız kişinin kalbini kazanmak için yapmadığınız şey kalmadı fakat hala bir sonuca ulaşamadınız.
Durum böyle olunca ümitsizlik sardı dört bir yanınızı. Bu aşık olan birçok kişinin paylaştığı ortak bir kaderdir. Önemli olan umutsuzluğa kapılmadan, motivasyonu düşürmeden onu kazanmak için birşeyler yapmaya devam etmektir. İşte bu yolda sizi motive edecek birkaç ipucu…

- Aşk hali bir bağımlılık halidir. Eğer onun size aşık olmasını istiyorsanız onun duygusal ihtiyaçlarını karşılamanız gerekir. Bu şekilde o da size bağımlı hale gelecektir. Örneğin sizinle konuşmak istediği zaman onu saatlerce dinlemeli ve gerektiğinde ona fikirlerinizi söylemelisiniz.

- Özgür olmak insanlara her zaman çekici geldiği gibi birisine bağımlı olma fikri de birçoğumuz için son derece iticidir. Hoşlandığınız insanı etkilemek istiyorsanız ona uzak durmaya çalışmalısınız. Bu yaklaşımınızla karşı tarafın kafasını da karıştırabilirsiniz fakat kendinizi ona tanıtma aşamasında ona uzak durmak en iyi taktiktir

- İnsanlar her zaman elde edemediklerini ister. Bu yüzden ona tamamen kendinizi vermeniz ilk aşamada çok yanlış bir hareket olur. Kendinizi yavaş yavaş ona tanıtır ve ona yavaşça yaklaşırsanız onda merak duyguları uyandıracağınız için size ilgi duymaya başlayacaktır.

- Beraber olduğunuz kişiye olan duygularınızı tüm çıplaklığıyla ortaya dökmeden önce biraz zaman geçmesine izin verin. Cinselliği ise en son planda yaşamanızda fayda var. Onun duygularınızı ve vücudunuzu merak etmesini sağlayın.

- İnsanların bilinçli olarak verdiği kararlar aslında bilinçaltında şekillenir. Bu yüzden birlikte olmak istediğiniz kişinin hareketlerinden ve sözlerinden mana çıkarmaya çalışmayın. Siz kararlı davranın ve onu istediğinizi hissettirin. Bu kararlı davranışlarınız karşısında eğer gerçekten sizinle birlikte olmak istiyorsa bilinçaltındaki düşünceleri su yüzüne çıkacaktır.

- İnsanlar genelde kendine güvenli ve etrafına pozitif elektirk saçan kişileri çekici bulur. Bu nedenle kendinize güvenmediğiniz herhangi bir konu varsa bunu es geçip, onun karşısında güçlü bir portre çizmeye bakın.

- Ona tamamen kalbinizi açmadan ona ve onun arkadaşlığına bağlı olduğunuzu belli edin. Fakat bunu hissetmesi zaman alacaktır. Herşeyin bir anda olmasınıı beklemeyin.

- Bir ilişkinin süresi ne kadar uzarsa temeli de o kadar güçlenir. Siz hiçbir şey için acele etmeyin ve önünüze çıkan her türlü olumsuzluktan ders almaya çalışın..

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet