Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14 Nisan 2009, 14:40   #2
Çevrimdışı
YapraK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilim Felsefesinin Bugün Anlam ve Önemi




VII


Bu günün bilim felsefesi, aklın eleştirimini yapacağı yerde, bilimin eleştiriimi yaparak ve bu işte yeni mantıktan faydalanarak iyi sonulara varmıştır dedik. Bu sonuçları burada teker teker sayıp dökmektense, bilim felsefesinin karakterini, klasik felsefe ile bir-iki kaşılaştırma yardımı ile belirlemeyi daha doğru buluyoruz.
Klasik felsefe, bilginin sarsılmaz temelini arar, başka deyimle, bu felsefe iç ve dış acun üstüne şüphe götürmeyecek kadar sağlam bilgiler peşinde koşar, bunu hiçbir zaman elde edemeyeceğini gördüğü vakit de bunun insanın zavallılığından geldiğini öne sürer. Ama sasılmaz bilgiye varılmasa da ona yönelmenin kaçınılmaz ödev olduğun söyler. Felsefe tarihi boyunca tanıdığımız, bilimsel karakterlerde oldukları söylenen bir takım sistemler işte böyledirler. Leibniz'e bakınız. Kendisi büyük matematikçi, hatta büyük mantıkçı. Bu pek büyük bilimcinin kurduğu felsefe ise acun üstüne, evren üstüne, insan üstüne... Mutlak, yani sarsılmaz bilgiyi vermek isteyen bir yapıdır. Ama gerçekte, hayal kurma yetisi pek büyük olan bir kişinin, kavramlarla kurulmuş bir nevi iskambil kağıdı "şato"sudur. Bu sözlerimiz, bu gibi sistemlerin hepsi için doğrudur.



Bilim felsefesi, buna karşılık, sarsılmaz bilgi düşüncesini, nesnel olarak elde edilemez birşey gibi görmektedir. Daha doğrusu, sarsılmaz bilgi kavramının gerçek bir kavram olmayıp, insanların tasarlama, uydurma yetisini memnun etmek için kurulmuş bir birleşik sözcük olduğunu anlamıştır. Bu felsefe için gerçek bilgide sarsılmazlık söz konusu değildir; çünkü her gerçek bilgi -nerede olursa olsun, ister doğa bilimlerinde, ister "manevi" denen bilimlerde- tümevarımla elde edilir, gerçek bilgiyi elde etmek için gözlem ve tümevarımdan başka yöntem yoktur. Tümevarım ise olasılık kanunlarına sıkısıkıya bağlıdır. Peki bilim felsefesine göre sarsılmaz bilgi yokmudur? Vardır, ama sadece mantık ile matematik alanlarında. Ama matematik ile mantık gerçek bilgi midir? Ben, a+b=c dediğim zaman, bir matematik önermesini öne sürmüş oluyorum. Bu önerme, olduğu gibi alındığında, acun üstüne, evren üstüne hiç birşey söylemez. Bu gibi matematik ve mantık önermeleri boşturlar ve bize ancak insan kafasının işleme yolunu gösterirler. İşte yeni bilim felsefesi, bu ayrımı yapmakla, birçok karanlıkları, belirsizlikleri ortadan kaldırmıştır.


Klasik Felsefe, Genelin peşinde koşar. Yani düşünceye, bilime, dolayısıyla iç ve dış acuna hükmeden kanunları, ilkeleri araştırmak ister ve çok kere bunların insan kafasında bulunduğunu sanır. Bunun bilimsel yollarla hiçbir zaman erişilemez birşey olduğunu, daha doğrusu böyle birşeyi sormanın anlamı olmadığını bilemediğinden, ancak masallarda, edebiyat yapıtlarında yer alabilecek benzetmelere, karşılaştırmalara başvurmatadır. Bu felsefenin en çok başvurduğu şekiller, insana benzetme ile elde edilen "antropomorphe" şekillerdir. Kiminde tin (Geist), yavaş yavaş uyanan, bir görüşten onun karşıtına geçerek, sona bir basamak daha yükseğe atlayarak aydınlığa varan bir dev varlık gibidir. Başka birinde acun, pek pek büyük bir saat mekanizmasıdır, bu mekanizmanın içinde tanrı doğa kanunlarını koymakla o saati kurmuştur, saat artık dumadan işlemektedir (Bu gibi örneklerden bir çoğunu tanımak için, herhangi bir felsefe tarihini açıp karıştırmak yeter).


Bilim felsefesi bilir ki, bilgi, gerçekten genel olandır. Ama bu genellik belirli bir olayın betimlenmesi için gözlem, deneyim ve tümevarımla elde edilen genellemeyi aşmaz. Bilim felsefesinin genel'i, "acunu bir tek bilinçli ruh yönetir" şeklinde değil, "madenler ısı etkisiyle genişler ve uzanırlar" türündendir. Sonra dediğimiz gibi, bilim felsefesi, "evreni yöneten genel ilkeler" gibi sözlerin, birşey söylemeyen, boş sözler olduğunu iyice kavramıştır. O, evrenin yapısı işini bilimlere bırakır; bunlar ayrı ayrı yönlerden bu yapıyı adım adım kurmaya uğraşırken, bilim felsefesi bunların nasıl ve ne gibi ilkelerle ve kavramlarla çalıştığına bakar, böylece de doğrudan doğruya bilime dayanan bir bilgi kuramı kurar.


VIII


Bilim felsefesine karşı bugün hala büyük bir dirence tanıklık ediyoruz. Acaba bu olumsuz tepki nereden geliyor? Bunun nedenlerinden bir-ikisini burada sayabiliriz:


1. Bilim felsefesi bilimci anlayışla çalışır. Bu demektir ki o da herhangi bir bilim disiplini gibi grup ve ekip çalışmasıdır. Klasik felsefe ise, felsefenin ancak tek düşünür işi olduğunu kabul etmiştir.


2. Klasik felsefeciler, bilim felsefesini, sadece matematik ve matematiği kullanan doğa bilimlerinin felsefesi sayarlar. Oysa böyle birşey yoktur. Bilim felsefesi, matematik-dışı problemleri de ele almaya hazırdır. Bunları ele almaya başlamıştır da. Örneğin, tarih problemleri, bilim felsefesi çevrelerinde, bilimsel anlayışla eleştirilmeye başlamıştır. Ekonomi gibi disiplinler için ise bu çoktan gerçekleşmiştir.


3. Klasik felsefe, doğa bilimleri- "manevi" bilimler ikiliğini kabul etmektedir. Kabul etmekle kalmayıp, bu ikiliğin aşılmaz bir uçurum olduğunu öne sürmekte, öne sürmele kalmayıp, böyle olduğunu söylemekten adeta sevinç duymaktadır. Bu görüşe göre manevi denen bilimlerin; bilgi, yöntem ve kavramları büsbütün ayrıdır. Başka deyimle, insan kafası doğa bilimlerinde başka, bu bilimlerde başka türlü işler.


Bilim felsefesi bu görüşün yanlış olduğunu kavramıştır. Evet, 19. yüzyılda belirli kimselerin -örneğin Auguste Comte'un- yaptığı gibi, "manevi" denen bilimlere, doğa bilimlerinin yöntemini sadece uygulamak çok kaba bir bilimcilik olur, daha doğrusu gerçek bilimcilik olmaz. Ama, bilim felsefesi şunu da anlamıştır ki, her düşünüş yapıtının, bilim olması için, gözlem deney, yahut deneyim (1) ve tüme varım, bir de -ileri basamaklarda- tümdengelim gerekir. Bir yapının matematikle kurulup kurulmaması ikinci derecedendir. Her düşünüş yapıtı, sözcükler ve birbirine bağlı ve doğru diye kabul edilen önermelerden meydana geldiğine göre, öte yandan, bilim felsefesinin araştırma ve eleştirme aracı mantık olduğuna göre, öz bakımından ayrı imiş gibi ayırdedilen "manevi" denen bilimlerin de bilim felsefesinin inceleme sınırı içine girmesi gerekir.


4. Klasik felsefe yanlısı olanlar, bilim felsefesi için, duyguya, heyecana yer vermiyor diyorlar ve bunu bir eksiklik, bir kusur olarak ileri sürüyorlar. Gerçekten bu kınama çok ilgi çekici bir noktadadır. Klasik felsefe kendini akıl yapıtı olarak görür. Ama bilim felsefesi, onun anlamsız bir takım sözler yığını olduğunu ve klasik felsefenin akılla değil de duygu ile, heyecan ile ilgili olduğunu söyler. Bilim felsefesinin en ileri giden temsilcileri için klasik felsefe bir türlü şiirdir, ama yersiz, yanlış araçlar kullanan, başka deyişle, her şiirin kullandığı araçları değil, akıl yapıtlarının kullandığı araçları, kavramları kullanan bir şiirdir. Öyleyse duyguya, heyecana seslenecektir. Bu söylendiği zaman klasik felsefeciler kızmakta, şiddetle cephe almaktadırlar. Ama bilim felsefesinin duyguya yer vermediğini ileri sürmekle bir yandan çelişkiye düşmekte, öte yandan bilim felsefesine hak vermektedirler.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet