Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18 Nisan 2009, 15:05   #1
Çevrimdışı
YapraK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kilise Düzeni ve Yönetimindeki Gelişmeler




Kilise Düzeni ve Yönetimindeki Gelişmeler

İlk yüzyıllarda Hıristiyan inancında dikkat çeken iki nokta vardı. Bunlar görsel düzenin gelişmesi ve inancın mantıksal ifade edilmesiydi.

İsa Mesih’in gerek Petrus’a gerekse diğer öğrencilere söylediği bazı sözleri kilise önderlerine geçen bir yetki olarak algılandı.

Matta 16:18-19 Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus'sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. 19 Göklerin Egemenliği'nin anahtarlarını sana vereceğim. Yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş olacak."

İlk kilise yapısı Sayılar kitabındaki İsrail’in yönetimi örnek alınarak oluşturulmuştu. Birinci yüzyıl sona ermeden önce var olan kilise topluluklarında diakonos yani hizmet görücü, Presbiteros yani ihtiyar ve episkopos yani üst yönetici veya gözetmen görevleri oturmaya başlamıştı. Presbiteryen yaşlılar tarafından yönetilen demektir. Çöldeki İsrail’i ihtiyarlar yönetiyordu. İhtiyarlık sistemi sinagog düzeninden alınmıştır. Zaten ilk kilise ibadetleri de Yahudi ibadetlerinden alınmıştı. Bazı kiliselerde birden fazla episkoposun görevde olduğu bilinmektedir. Büyük olasılıkla Presbiteros ve episkopos kavramları aynı görev için de kullanılıyordu.

Kilise yönetimindeki gelişmeler tek bir şekilde olmamıştır. Kilise bazı yerlerde daha hızlı bazı yerlerde ise daha yavaş gelişmiştir. O zamanda Evrensel Kilise ruhsal açıdan birbirine bağlı ama düzen açısından birbirinden ayrıydı. 1.yüzyılda kilisenin yönetim şeklinde bir evrim gerçekleşmiştir. Daha önceleri kilisenin başında yalnızca ihtiyarlar bulunuyordu ve eşit şekilde bir yönetim vardı. Ama daha sonraları episkoposluk sistemi gelmiş ve ihtiyarların üzerinde bir episkopos kiliseyi yönetmeye başlamıştır. Ama yine de episkoposluk sistemi tam bu gündeki gibi daha büyük bir merkezin önderi değil sadece kasabanın önderliğini yapıyordu. Şunu da unutmamamız gerekir ki; o günkü kiliseler bugünkü kiliseler gibi değildi. Küçük ev kiliseleri vardı. Episkopos bulunduğu kasabadaki bütün küçük ev kiliselerinin piskoposluğunu yapıyordu. Ama kiliseler gelişip çoğaldıkça episkoposluk sistemi değişmiş ve episkopos bulunduğu bölgenin episkoposu haline gelmeye başlamıştır. Bu gelişmelerde her yerde aynı şekilde ve zamanda olmamıştır. Örneğin; Antakyalı İgnatius Antakya episkoposu olduğu dönemde Roma’nın bir episkoposu yoktu ve Roma Kilisesi ihtiyarlar tarafından yönetiliyordu.


Düzen konusunda kiliselerde hemen bir birlik oluşturmak için bir çaba harcanmamıştır. Uluslardan oluşan ilk kilise Antakya’da oluşmuştur. Bu kilisenin önderlik kadrosunda üstte belirttiğimiz hiçbir yönetici terimi geçmiyordu. Ama bunların yerine peygamberler ve öğretmenlerden bahsedilmektedir.Romalılara mektupta da kilisede peygamberler ve öğretmenlerin yanında hizmetçi, öğütçü, bağışçı veya yönetici armağana sahip kimselerin de olduğunu okuyoruz.

Romalılar 12:7-8 Hizmetse, hizmet etsin. Öğretmekse, öğretsin. 8 Öğüt veren, öğütte bulunsun. Bağışta bulunan, bunu cömertçe yapsın. Yöneten, gayretle yönetsin. Merhamet eden, bunu güler yüzle yapsın.

Pavlus Efeslilere yazarken de elçi peygamber ve öğretmenlerle beraber müjdeci ve Grekçe’de çoban anlamına gelen önderlerinde olduğunu belirtmektedir.

Efesliler 4:11 Kendisi kimini elçi, kimini peygamber, kimini müjdeci, kimini önder ve öğretmen atadı.

Yeruşalim kilisesinde ihtiyarlar var olduğu ve İsa’nın üvey kardeşi Yakup’un bir önder görevi üstlendiği de bilinmektedir. Ama episkopos unvanı Yakup’a ancak daha sonraları atfedilmiştir.
Pavlus da başlatmış olduğu kiliselerde sorumluluk taşıdığı için onlara müdahale etmiştir. Bu kiliselere bir nevi önderlik etmiştir. Yuhanna mektuplarında kendini presbiteros yani ihtiyar olarak tanımlar ve kilisede üstün olma hevesinde olan Diotrefis’in kendini tanımadığından yakınmaktadır.

3.Yuhanna 1:9 Kiliseye bazı şeyler yazdım, ama aralarında en üstün olma sevdasında olan Diotrefis bizi kabul etmiyor.

2.yüzyılda ilk kiliselerdeki farklı düzenler değişmeye ve adı geçen görevler mevcut bulunan kiliselerde çoğunlukla kabul görmeye başlamıştır. İgnatius gibi kilise babalarının yazılarından da belirttiği gibi episkoposun tek yönetici olduğu kilise sistemi giderek yaygınlaşmıştır. Elçi Petrus ve Pavlus’un da Roma ile olan bağlantılarından dolayı o kilisenin episkoposu giderek bir önderlik rolü üstlenmeye başlamıştır. Yeruşalim’in yanı sıra Antakya ile İskenderiye de geniş bölgelerin baş sorumlusu ve bununla beraber bir başpiskopos koltuğuna sahip olmuşlardır. İmparatorların Hıristiyanlığa giderek daha fazla ağırlıklarını koymaları ve İstanbul’un da başkent olması ile birlikte İstanbul da böyle bir koltuğa sahip olmuştur.

O dönemlerde beş patriklik vardı:

Yeruşalim patrikliği: Bu patrikliğin önemi diğer kiliseler üzerindeki etkisi yönünden değil de daha çok tarihsel açıdandır. Tarihte evrensel kilise içinde Yeruşalim patrikliği bir baba figürü olarak görülmüştür.

Antakya patrikliği: Burası ilk yüzyıllarda Hıristiyanlık için çok büyük bir merkezdi. Özellikle ilk defa Hıristiyanların “Hıristiyan” olarak çağırıldıkları ve Elçilerin İşleri kitabından başlayarak önderlik yapan bir yerdir.

Elçilerin İşleri 11:26 Öğrencilere ilk kez Antakya'da Mesihçiler adı verildi.

Antakya özellikle eğitim açısından da bir merkezdi. Buradaki kilisenin ve okulun en önemli özelliği ilk yüzyıllardan başlayarak Kutsal Kitap’ı kelimesi kelimesine yorumlamasıdır. Kelimeleri tek tek alıp onların gerçek anlamları üzerinde durarak yorum yapıyorlardı.

İskenderiye patrikliği: Buradaki kilise de ise alegorik bir yorumlama vardı. Kelimelerin gerçek anlamlarını değil daha çok altında yatan derin anlamları bulmaya çalışıyorlardı. Sadece ne dediğini değil ne demek istediğine de bakıyorlardı. Bu yüzden İskenderiye kilisesi Kutsal Kitap yorumlama konusunda çok fazla ilerlemişti.

Roma patrikliği: Bu patriklik iki açıdan önemliydi. Her şeyden önce Roma imparatorluğunun merkeziydi. Aynı zamanda da Pavlus ve Petrus’un önderliği de buranın önemini arttırıyordu.

Matta 16:18 Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus'sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek.

İsa’nın söylediği bu sözler yüzünden zamanla diğer kiliseler arasında böyle bir üstünlüğü oluşmuştur. İlk dönemlerde diğer kiliseler üzerinde bir yetkisi ya da üstünlüğü yoktu. Sadece eşitler arasında ilk olarak görülüyordu.

İstanbul patrikliği:Bukilise önderlik açısından biraz geç kalmıştı. Çünkü bu kilise biraz geç kurulmuştu. Önceleri küçük bir kasabaydı ve kasaba kilisesiydi. Ama daha sonra imparatorluğun yeni başkenti olunca kilise de canlandı ve aktif bir kilise haline geldi. Bu yüzden de daha sonraki zamanda İstanbul’daki patriklik Ekümenik[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Patriklik olarak tanınmıştır.
“Autocephalous” kendi aralarında özgür ama ruhsal olarak birbirlerine bağlı anlamına gelmektedir. Doğudaki kiliseleri böyleydi ve böyle kaldı. İstanbul patrikliği sadece ruhsal anlamda önderdir ve patrikliğe bağlı bulunan kiliseler kendi aralarında özgürdür. Kiliselerin aralarında yatay bir bağ bulunmaktadır.

Roma Katolik kilisesinin papalık sisteminde ise piramit şeklinde bir bağ vardır. Bu Roma kilisesi diğer bütün kiliselerin üzerinde yetkilidir anlamına gelmektedir. Bu zamanla oluşmuş bir sistemdir ve tarihsel olarak Roma kilisesinin bütün kiliseler üzerinde önderlik etme iddiası doğru değildir. Zaten Petrus yüzünden bir ayrıcalığı vardı ve eşitler arasındaki ilk olarak görülüyordu. Ama bu diğer kiliselerin verdiği bir öncelikti ve bu öncelik Roma kilisesinin anladığı şekildeki gibi bir öncelik değildi.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet