Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18 Nisan 2009, 15:32   #1
Çevrimdışı
YapraK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
İznik Konseyi




İznik Konseyi

Tarihteki bu döneme başlangıcın sonu diyebiliriz. İsa Mesih’le yeni bir döneme girilmişti. Bu dönem de Hıristiyanlık dünyanın dört bir köşesine yayılmış, fakat bu süre içinde de Roma imparatorluğu içinde çeşitli dönem ve şiddetlerde zulümler yaşanmıştır. Ancak bu tarih artık Hıristiyanlar için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Batıda yeni bir çağ olan orta çağa girilmek üzeredir. Doğuda ise imparatorluk kilisesi başlayacaktır.

İşte tam bu zamanda Konstantin sahneye çıkmıştır. Sezaryeli tarihçi Eusebius’a göre; Konstantin Mesih’in ismini ifade eden Chi Roi harflerini simgeleyen işareti askerlerin kalkanlarına koymasını ve bu sayede de savaşı kazanacağını gösteren bir rüya görmüştür. Konstantin 312’de Roma’da Milivan köprüsünde Maxentius’a karşı savaşırken bu işaretin sayesinde kazandığına inanmış ve bunun üzerine de Hıristiyan olmuştur. Konstantin, uzun ve zor bir zamandan sonra Roma imparatorluğunu tekrar birleştirmiş ve doğu ile batıyı, Ege ve Karadeniz’i kontrol edebilmek başkenti stratejik bir önem taşıyan Byzantium’a kurdurmuştur. Bu yeni şehirde Roma gibi yedi tepeye kurulduğu için Konstantin bu şehre ikinci Roma demiş ve Konstantinopolis adını vermiştir. Konstantinopolis, Konstantin’in şehri anlamına gelmektedir. Konstantin imparatorluğu sırasında paganizme karşı koymamış ama Hıristiyan inancını diğer inançlara karşı açıkça desteklemiş ve yasallaştırmıştır. 50 adet Kutsal Kitap kopyası yapmak ve büyük kilise binaları, katedraller inşa etmek için cömertçe para yardımları yapmıştır. Bu kiliselerden en ünlüsü de Highiasofia yani bugünkü adıyla Aya Sofya’dır. Ama şu an ayakta duran Aya Sofya Konstantin’in yaptırdığı Aya Sofya değil, 6.yüzyılda yaptırılan Aya Sofya’dır.

İmparatorluğun huzurunu bozan Arius kavgasına karşı bir şey yapılaması gerektiğini düşünen ve imparatorlukta birlik isteyen Konstantin 325’te Ankyra’da büyük bir konsey toplamak için harekete geçmiştir. Diriliş Bayramı’nda yapılacağı düşünülen konseyden önce kilise konularında danışmanı Cordova episkoposu Hosius’un eliyle İskenderiyeli İskender ve Arius’a birer mektup göndermiş ve ikisini tartıştıkları konuyu bir kenara bırakarak birbirlerini bağışlamaya çağırmıştır. Birleşme çağrısını ulaştırmak için İskenderiye’ye gelen Hosius ise orada İskender’le beraber Arius’a karşı taraf tutmaya başlamıştır. Daha sonra ikisi tarihçi Sezaryeli Eusebius’un da Arius ile Nikomediyalı Eusebius’un görüşlerine yalın olduğunu anlayınca hemen orada küçük çapta bir konsey düzenlemişlerdir. Antakya toplantısı sırasında kilse tarihçisi Sezaryeli Eusebius’u kiliseden uzaklaştırmışlardır. Olup bitenleri öğrenen Konstantin, yapılacak büyük konseyin daha başlamadan bu tür oyunlara geldiğini öğrenince hemen harekete geçmiş ve toplantıyı Ankyra’dan Nicaea yani bugünkü İznik’e almıştır ki böylece kendisi de toplantıya katılabilecek ve karışıklıkları engelleyebilecektir.

20 Mayıs 325’te İznik’te özellikle Greklerden oluşan 220 gözetmen bu konsey için bir araya gelmiştir.[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][6] Bazı başka kaynaklara göre de konseye 300’e yakın[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][7] ya da 300 küsur[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][8] kilise gözetmeni katılmıştır. Roma episkoposu ise katılamamış yerine temsilen iki kilise ihtiyarını göndermiştir. Konstantin bu toplantıya o kadar çok önem veriyordu ki toplantıya katılacak olan önderlerin bütün masrafları devlet hazinesinden sağlanmıştır. Toplantı sırasında Konstantin sadece bir Kutsal Kitap öğrencisi olduğu halde toplantıyı bizzat kendisi yönetmekte ısrar etmiştir. Konstantin bir filozof ya da bir teoloji uzmanı değil, başarılı bir asker ve önderdi. Tarafları uzlaştırmak için yazdığı mektubunda önemsiz ve layık olmayan bu kadar önem verilmemsi gerektiğini yazmıştı. Bu konuda Konstantin’le aynı fikirde olan başkaları da vardı ve bu kişiler de Mesih’in insanlara diyalektik, sanat ya da boş kelime cambazlığını öğretmediğini, bunun yerine kendini iman ve iyi işlerde gösteren düşünce birliğine teşvik ettiğini hatırlatmışlardır.

Tarafsız olmaya çalışan Konstantin, açılış konuşmasından sonra taraflara görüşlerini ifade etmek için fırsat verdiğinde henüz katılanların çoğu herhangi bir tarafı tercih etmemişlerdi. Arius, küçük ama sesli bir grup tarafından destekleniyordu. Bu küçük ama sesli grubun içindeki en ünlü destekçi Arius’un daha önce yanına sığındığı İzmit episkoposu Eusebius’tur.

Diğer tarafta da İskender’in küçük grubu vardı. Bu grubun içindeki en ateşli savunucu ise o günlerde henüz o kadar ünlü olmamış olan -hatta o günlerde episkopos bile değildi- diyakon Athanasius’tu. Sonraki yıllarda İskenderiye episkoposu olan Athanasius kilise tarihinde en dikkat çeken karakterlerden biri olmuştur.

Arianistler görüşlerini ifade ettikten sonra şiddetli bir karşı çıkmayla karşılaşmışlardır. Orta bir yol bulmaya çalışan Sezaryeli Eusebius Sezariye’de vaftizden önce kullandıkları bir bildirgeyi önermiş ve imparator da dahil olmak üzere çoğunluğun onayını almıştır. Bu bildirgenin büyük bir kısmı daha sonraki yıllarda İznik İnanç Bildirgesi olarak da ün kazanmıştır. Sezariye İnanç bildirgesi şöyleydi:

Her şeye gücü yeten, görülen ve görülmeyen bütün şeylerin Yaratanı olan tek Baba Tanrı’ya inanıyoruz.
Bir tek Rab İsa Mesih’e de inanıyoruz; Tanrı’nın Sözü, Tanrı’dan Tanrı, Nur’dan Nur, Hayat’tan Hayat, biricik Oğul, bütün yaratılan şeylerin İlk Doğanı, bütün devirlerden önce Baba Tanrı’dan doğan, Kendi aracılığıyla her şey yapılmış, kurtuluşumuz için insan bedeni alıp insanlar arasında yaşamış, sıkıntı çekmiş, üçüncü günde ölümden dirilmiş, Baba’nın yanına yükselmiş ve dirilerle ölüleri yargılamak için tekrar gelecek olan O’dur. Ayrıca bir tek Kutsal Ruh’a inanıyoruz.

Konseyde bu inanç bildirgesi iyi ama, fazla geniş ve dolayısıyla net olmadığı için bazı değişikliklerin yapılması uygun görülmüştür. Konstantin’in onayı ve belki de önerisi üzerine Mesih’e uygulanan ve özde aynı anlamına gelen homoousion terimi de eklenmiştir. Yapılan değişikliklerden sonra Sezariye İnanç Bildirgesi şu hale gelmiştir:

Her şeye gücü yeten, görülen ve görülmeyen bütün şeylerin Yaratanı olan bir tek Baba Tanrı’ya inanıyoruz.
Bir tek Rab İsa Mesih’e de inanıyoruz; Tanrı’nın Oğlu, Baba’dan doğan, biricik Oğul, Baba’nın öz varlığından oluşan, Tanrı’dan Tanrı, Nur’dan Nur, gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı, yaratılmış değil, doğrulmuş, Baba’nın aynı öz varlığına sahip olan, Kendi aracılığıyla gökteki ve yerdeki her şey yapılmış, biz insanlar için ve kurtuluşumuz için gökten inmiş, insan bedeni alıp insanlar arasında yaşamış, sıkıntı çekmiş, üçüncü günde ölümden dirilmiş, göğe yükselmiş ve dirilerle ölüleri yargılamak için tekrar gelecek olan O’dur ve Kutsal Ruh’a da inanıyoruz.

Elçilerin İnanç Bildirgesi’nin oluşumunda olduğu gibi İznik konseyinde de bir araya getirilen metin zor, yavaş ve tartışmalı bir şekilde yazılmıştır. Hıristiyanlar yavaş yavaş kurtarıcının Yüce Tanrı’nın ta kendisi olması ama, buna rağmen aynı zamanda bu kurtarıcının insan olması gerektiğini kavramaya başlamışlardır. Mesih inancının özünde bu inancı tümden farklı kılan akıl almaz bir gerçek yatmaktadır. Bu da Mesih İsa’nın insan oluş gerçek Tanrı’dan gelen gerçek Tanrı olduğudur. Öyle ki insan kişiliğini kaybetmeden yeniden doğmuş olarak Tanrı’nın çocuğu olabilsin.

Kullanılan sözcükler her zaman bir şekilde yanlış anlaşılmalara yol açmıştır. Hele de soyut kavramları açıklamak için kullanılan kelimelerin başka dillere çevrilmesi gerektiğinde bu durumu daha da zorlaştırmıştır. Bu yüzden mümkün olduğu kadarıyla somut kelimelerle tanımlamalar yapılmaya çalışılmış ve konseyin tutumunu daha da netleştirmek için daha sonra şu ifadeler İnanç Bildirgesine eklenmiştir.

Buna karşılık Rab İsa’nın mevcut olmadığı bir devre vardı, O doğrulmadan önce yoktu, hiç yoktan meydana geldi, Tanrı’dan başka bir maddeden veya özden yaratıldı, değişebilir veya başka bir hale gelebilir diye ileri sürenlere gelince, kutsal, evrensel ve havarilerin yolunda olan Mesih İnanlıları topluluğu onları lanetlemektedir.[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][9]

Konstantin bu kadar çok kilise önderini bir arada bulmuşken kilisenin başka birçok konudaki karışıklıklarını dile getirmek istemişti ve bunlardan bazıları da Paskalya’nın ne zaman kutlanacağı ya da katı inanç kurallarından çıkan Mısır’daki Melitan ayrılığı gibi konulardı.
Bu sorunlarla ilgili olarak birçok kararlar alınmıştır. Bir episkoposun atanması için en azından üç gözetmenin orada olup ona el koyması kuralı bu konseyde alınmış kararlardan bir tanesidir. Aynı zamanda kiliseden atılanlara karşı nasıl davranılması gerektiği konusu için de görüş birliği aranmış ve ruhban sınıfının ahlak seviyelerini yükseltmek için de birçok kural konmuştur. Ruhban sınıfından olan bir kişinin evine yakın akrabadan başka bir kadının girmesi yasağı da yine bu konseyden çıkan kararlardan biridir.

Bildirgenin altına 218 gözetmen imzasını atmıştı. Konseyin almış olduğu bu kararları güçlendirmek için Konstantin itaatsizlik durumunda idam cezası uygulatacağını ilan etmiştir. Ayrıca Arius’un yazmış olduğu bütün kitapların yakılmasını ve onun da, destekçilerinin de görevlerinden uzaklaştırılmalarını buyurmuştur.

Dördüncü yüzyıl değişim ve hareketlilik dönemiydi. Aynı zamanda dördüncü yüzyıl da kilise devleti dönemi de başlamıştır. Bu çağda artık dünyada ve toplumda gücü olan ve tanınan yerleşik bir kilise vardı. Bunun sağladığı rahatlıkla kilise dördüncü yüzyıl da İsa’nın Tanrılığı ve Üçlübirlik gibi birçok doktrinlerle uğraşmıştır. Bu yüzden de dördüncü yüzyıl sanki sürekli teoloji tartışılan bir dönem olmuştur.
Ama bizler dördüncü yüzyılı bugüne göre değerlendirmemeliyiz. Çünkü bugünün doğruları ile geçmişin yanlışlarını kıyaslamak doğru değildir. Dördüncü yüzyılı zamanın şartlarına ve doğrularına göre değerlendirmek gerekmektedir.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet