Cevap: Efendimiz (S.A.V) 'in Hayatı (Salih Suruç)
Abdülmuttalib ve Kureyş ileri gelenleri Abdülmuttalib’in bu faaliyetini başından beri gözleyen Kureyşliler, işin artık ortaya çıkmak üzere olduğunu farkedince, büyüklerine haber verdiler. Bir müddet sonra, Kureyş büyükleri, kazılan yere geldiler ve Abdülmuttalib’e, "Ey Abdülmuttalib! Bu babamız İsmâil’in kuyusudur. Onda bizim de hakkımız var. Bizi de bu işe ortak et" dediler. Abdülmuttalib, "Hayır, yapamam" dedi. "Bu iş sadece bana tahsis edilmiş ve aranızdan ancak bana verilmiştir." Abdülmuttalib’in bu kesin cevabı Kureyş ileri gelenlerinin hoşuna gitmedi. İçlerinden Adiyy bin Nevfel şöyle konuştu: "Sen yalnız bir adamsın. Tek oğlundan başka dayanacağın bir kimsen de yok. Nasıl olur da bize karşı gelir, bize boyun eğmezsin?" Bu söz, Abdülmuttalib’in âdetâ içini yaktı. Çünkü, Kureyşliler onu kimsesizlikle küçümsüyorlardı. Bu anlayıştan fazlasıyla rahatsız olduğunu haliyle de belli etti. Bir müddet üzüntü içinde sustu. Sonra içini şöyle döktü: "Yâ, demek sen beni yalnızlık ve kimsesizlikle ayıplıyorsun, öyle mi?" Muhatabından hiçbir cevap gelmeyince, bir müddet düşündükten sonra, ellerini açarak yüzünü semaya doğru çevirdi ve, "Yemin ederim ki," dedi. "Allah bana on erkek çocuk verirse, bunlardan birisini Kâbe’nin yanında kurban edeceğim."1 Abdülmuttalib’in bu sözleri hem bir duâ, hem bir yemin, hem de bir adaktı. Şam’a gidiş Hâdisenin burada sona ermeyeceği belli idi. Durum da bir hayli nazikti. Böyle hâdiseler yüzünden aralarında çok defa çarpışmalar patlak vermişti. Bunu bilen Abdülmuttalib, kazı işinden o anlık vazgeçti ve işin bir hakem tarafından halledilmesini teklif etti. Teklifi kabul gördü. Hakemi tesbit ettiler: Şam’da oturan Sa’d bin Hüzeym. Amcalarından birkaçını yanına alan Abdülmuttalib, Kureyş kabilelerinin ileri gelenlerinden bir grupla Şam’a doğru yola çıktı. Ne var ki, henüz Şam’a varmadan İlâhî kader onları durdurdu. Abdülmuttalib ve yanındakilerin suları, alev saçan çölün ortasında bitti. Bu kendileri için en büyük, en şiddetli düşmandan daha da tehlikeli idi. Abdülmuttalib’in müracaatına, Kureyş ileri gelenleri, "Suyumuz ancak bize yeter" diyerek red cevabı verdiler. Abdülmuttalib ile yakınlarının hayatı büyük bir tehlike ile karşı karşıya bulunuyordu. Ellerinde yapacakları hiçbir şey de yoktu. Çöl ortasında su aramak, serabın peşinde koşmaktan farksızdı. |