Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04 Kasım 2009, 05:49   #1
Çevrimdışı
PuSAt
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Atatürk Yunan'ı nasıl affetti




Barış cesurların işidir

27 Ekim 1930 günü, Yunanistan Başbakanı Venizelos Türkiye’ye geldi.
Yunan birliklerinin İzmir’i işgal edip Anadolu içlerine yürümesinin üzerinden henüz 11 yıl geçmişti.
Yaralar tazeydi.
Atatürk, Yunan Başbakanı’nı Ankara Palas’ta karşıladı.
Giriş kapısında durdular. “Yunan mezalimi”ni unutmamış halk, karşıdan hareketsiz bakıyordu.
O an Atatürk hissettirmeden Venizelos’un arkasına geçti, karşıdan kendilerini izleyen vatandaşlara alkışlamaları için işaret yaptı. Ondan sonra alkış başladı.
(Afet İnan, “Atatürk’ün Bazı Özellikleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Kasım 1984, s. 97)

* * *


Ankara Palas önündeki Türklerin gösterdiği tepkinin benzerini Yunan muhalifleri de Venizelos’a gösterdi.
O da “Yunan ordusunun Anadolu’da verdiği kurbanları unutarak” Atatürk’ün “ayağına gittiği” için ülkesinde sert eleştirilere uğradı. Bu eleştirileri şöyle yanıtladı:
“Efendiler! Her iki taraf da bu olayı unutmaya karar vermedikçe el ele vermek ve gerçek bir dostluk kurmak mümkün olur muydu?”

* * *

Ancak Türkiye ile yakınlaşma politikası Yunan Başbakanı’na seçim kaybettirdi.
Venizelos daha sonra, 1933 sonbaharında bu kez Balkan Paktı için İstanbul’a geldi.
O güne dair ilginç bir anı vardır:
Atatürk sabah Yunan konuğu için hazırlanmaya başlar.
Giyinirken Selanikli berberi Mehmet’e takılır:
“Mehmet, bugün Venizelos’un ayağına gideceğiz. Kendisiyle görüşeceğiz. Buna ne dersin?”
Mehmet bir an düşünür ve der ki:
“Paşam, ben sizin yerinizde olsam ne gider, ne de görüşürüm. Çünkü onlar bizim Selanik’imizi, toprağımızı, yerimizi aldı. Bu yetmiyormuş gibi bir de Ankara’mızı almaya kalktı. Bütün bunlardan sonra siz onlarla dost gibi konuşacaksınız. Ben olsam yapmam.”
Atatürk şöyle cevaplar:
“Bu memleket iyidir. Bu yüzden dost olmaya mecburuz. Bunu yapmazsak tarih bizi affetmez.”
(Turhan Gürkan, “Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri”, Fer Y., 1971)

* * *

Barış, vizyon ve özgüven gerektirir.
Cephede gırtlak gırtlağa savaştığın işgalcinin “ayağına gitmek”...
Halktan 10 yıl önce çocuklarını süngüleyenleri alkışlamasını istemek...
Eski düşmanla dost olmayı başarabilmek...
Bu cesareti, ancak güçlü özgüven sahipleri gösterebilir.
Nitekim Atina’ya zeytin dalı uzatan, kendi döneminde ders kitaplarına Yunan karşıtı ifadeler sokmayan Atatürk, 1934’te bizzat eski düşmanı Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiştir.

* * *

Şimdi “Dağda onca yıl savaştıklarımızla barışacak mıyız yani?” diye soranlar için yazdım bu anıları...
Biz, topraklarımızı işgale gelen askerlerin annelerine “Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta can verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” diyen bir kurucu lidere sahibiz.
21. yüzyıl Türkiye’sine de, onun özgüvenine yaraşır bir barış yakışır.
“Bunu yapmazsak, tarih bizi affetmez.”

Milliyet / Can Dündar

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet