IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
1Beğeni(ler)
  • 1 Post By Liaaa

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20 Mart 2012, 15:32   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Türklerde Dulluk




Dede Korkut’ta “eski dulun biti, öksüz oğlanın dili acı olur” deniyordu. Türklerde dulların durumu, Araplar ile Batı’dakilerden çok daha iyidir. Ancak dul, her yerde duldur. Fakat Türk aile töresi, dulun hakkı ile geleceğini gözetmiştir. Gelin Türklerde koca evine gelince, yalnızca kocanın değil; koca ailesinin de malı ve bir parçası olurdu. Bunun için koca ölünce dul kalan gelin, koca ailesinden düşmüş ve ayrılmış olmazdı. Yine ailenin bir üyesi sayılırdı. Dul, çocuklu, çocuksuz, hasta veya sağlam olsun, bu Türk aile töresinin çok mühim bir kaidesiydi.

Hunlar çağında kocası ölen bir dul, diğer kayınbiraderine ni-kâhlanabiliyordu. Böylece baba ailesi kendisinden olan bir dul ile çocukları açıkta bırakmıyordu. Bunu M.Ö. 169′da Hun veziri ile bir Çin elçisi arasında geçen bir konuşmadan, kesin olarak öğreniyoruz. Sosyal ilimlerde bu geleneğe “levirat” denir. Göktürk ve Oğuz çağında da dul ve yetimlerin bu yolla korunması devam etmiştir. Kim ne derse desin, dünkü ve bugünkü Anadolu’da da bu gelenek yaşamaktadır. İran ve Arap-larda olduğu gibi dullar, sokağa ve sefalete bırakılmamaktadır. Hem de İslâmiyet’in koruyucu hükümlerine rağmen. Dingelstedt ile Izrastsov’un Orta Asya Kazak Türklerinden derledikleri bilgilere göre, dul istemezse evlenmez. Onu kimse zorlayamaz. Çocukların annesi ve bütün haklara sahip olarak (full status), kocasının yerine geçebilir. Yalnız bu Türklerde baba ocağı küçük oğlana geçmektedir. Bunun için ana, çocuklar reşid oluncaya kadar küçük oğlanın mutemedi olarak, ailenin başında;bulunurdu.

Oğuzlarda ise zamanla ‘.’ekber evlat” yani büyük oğul vekâleti gelişmiştir. Çingiz Han devletinde de küçük oğulla ilgili bu aile geleneğinin izleri görülür. Hakan öldüğü zaman, çocukları küçükse, Ana Hatun kocasının yerine hakanlığa niyabet ederdi. Töregene Hatun ile diğerlerinin “hakan naibüği”,bu aile geleneğine dayanıyordu. Dede Korkut’ta Beyrek karısına “üç yıl gelmezsem, benim öldüğümü bilesin, aygır atımı boğazlayıp (ölü) aşımı veresin, gözün kimi tutarsa, gönlün kimi severse onunla ev-lenesin” diyordu. Nitekim Banı Çiçek uzun zaman bekledi, kocası gelmeyince evlenmeye karar verdi. Fakat o sırada kocası geldi. Yani dulun evlenmesine, Türk aile töresi de kocası da izin veriyordu.

Ancak evlenmek istemezse de zorlanmıyordu. Doğu’daki Proto-Moğallarda dullar hiçbir zaman evlene-mezlerdi. Örnek olarak Hıtay Devleti’nde töre böyleydi. Çin’de de dulla evlenmek sakıncalıdır. Ancak bazı formüller bulunabiliyordu. Kaşgarh Mahmud’un derlediği eski bir Türk atasözünde ise “Kötü dilli bir kocadansa, dul kalmak daha iyidir” denme yoluyla dulun durumu o kadar çok kötümsenmiyordu. Göktürk yazıtlarında dul kadınlara hem “tul” ve hem de “kuduz” denirdi.

Bazen “tul tugsak” da denirdi. Kırgız-Türklerinin bir atasözünde olduğu gibi, “kocası ölüp, yeniden kocaya varan bir kadın, gelin gelincik (kelinçek) olabilirdi”. Ancak şunu unutmayalım ki Türklerde gelin veya yengelerin kayınlar yanında büyük bir saygı ve değerleri vardı. Kayınlar, dul kalmış yengelerini, sefalet içinde bırakamazlardı. Nitekim Dede Korkut’ta Başat, Tepegöz’e şöyle diyordu: “Karındaşım Kıyam öldürmüşsün, ağca yüzlü yengemi dul eylemişsin, ala gözlü bebeklerin öksüz bırakmışsın, kormıyamseni”

alıntı


 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
dul kadınlar, dulluğun tarihçesi, dulluk, türklerde, türklerde dulluk durumu


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık