![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | HAYAT "BİR”LİKTEDİR Hepimiz bir bütünün parçalarıyız. Her birimizin bir ailesi ve mensubu olduğu bir milleti var. Tüm insanlar olarak Adem ile Havva’nın çocuklarıyız. Tüm canlı ve cansızlarıyla var edilmişler olarak Allah’ın kullarıyız. İç içe ve birbirine paralel olan tüm bu bütünlerin birer ferdi olarak yaşıyoruz. Birine olan aidiyetimiz diğeriyle olan ilişkimizi sabote etmiyor; tam aksine huzur ve mutluluk, bunların uyumlu birlikteliğinden doğuyor. Ait olduğumuz bütünlerden biriyle ilişkimiz arıza gösterdiğinde bu, diğerleriyle olan münasebetlerimize de yansıyor. Çünkü barış da yayılmacıdır fesat da. Küfür; temelde, bu ilişkileri yerli yerine oturt(a)mamanın adıdır. İman ve İslam ise tam tersine, her hak sahibine hakkının tanınıp verilmesidir özetle. Kafir kendini, çevresini ve yeryüzünü fesada verirken, mümin adaletin yani barış ve selametin hükümran olması için yaşar. HER DOĞAN ÇOCUK BİR AİLENİN VE TOPLUMUN İÇİNE DÜŞER Günümüzde, Batı’dan esen soğuk ve dondurucu bir rüzgar var sımsıcak aile bağlarımızı tehdit eden. Millet olarak yakın aile ve akraba ilişkileri, sıla-i rahim çerçevesinde Din’in bir emri olarak genlerimize işlemiş. Toplumun küçük bir ünitesi durumundaki ailelerimizin çevresiyle fıtri bağları dolayısıyla, neredeyse tüm toplum bir aile haline gelmişiz. Her doğan çocuk bir ailenin ve toplumun içine düşer. O, aileden ve o toplumdandır artık; bu değişmez. Bizim geleneğimizde her fert öncelikle ailesinin, yakın akrabalarının ve milletinin bir uzvudur. Sevinç ve acılar paylaşılır. Dayanışma en üst noktadadır. Bayramlar en güzel örnektir buna. Coşkular paylaşılır ve güzellik artar. Acı gün ve afetlerde de insanımızın nasıl kenetlendiğini biliyoruz. Son 50 yılda defalarca ekonomik darboğazlarla, yokluk ve kıtlıklara karşılaşan insanımızın etrafa saldırıp mağaza ve marketleri talan ettiği görülmemiştir. Bu tarz sıkıntılarda, diğer ülkelerde kaydedilen manzaralar karşısında irkilmemek mümkün değil. Fark, medeniyet ve gelenek kodlarındadır. Asli ve çatı bir ilişki var ki insan hayatında, o doğru tesis edilmediğinde diğer tüm ilişkiler eksen kaybına uğruyor, yörüngelerinden çıkıyor: İnsan’ın, kendisini ve diğer her şeyi yaratanla münasebetinin varlığı ve mahiyeti. Bunu, yani varoluşun en çetin ve en merkezi meselesini bir doğrultuya kavuşturmadan, kişinin kendini inşa ve çevresini ihya etmesi düşünülemez. Milli şairin, “Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır; Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır” derken kastettiği tam da budur. Yüzyıllarca birlikte yaşama kültürünü aileden başlatarak beslemiş ve tüm toplumu bu duyguyla sarmalamışız. İstiklalimizi de bu sayede kurtardık yine, geçen yüzyılın ilk çeyreğinde. Yedi düvel üstümüze çöreklenip varlığımıza ve vatanımıza göz dikmişken milli birlik ruhuydu bize “davranın” diye seslenen. O tanıdık sese kulak verdi millet ve bir cephe haline gelerek kalkan yaptı sinesini. Çok şükür bir milli birlik ve beraberlik ruhu var bu topraklarda ve tarihin zorlu dönemeçlerinde hep can simidi oluyor bizlere. Başka türlü de tutunamazdık hani yerkürenin bu en çetin coğrafyasında. BİREYCİLİK MEDENİYET DEĞERLERİNİ AŞINDIRIYOR Aile ve bağları bu milli ruhun çekirdeğidir. İnsan ne için yaşar sorusuna Batı “kendisi için” derken biz “kendisi, ailesi, çevresi, milleti ve tüm insanlık için” deriz. Temele de ”Allah içindir her şey” harcını dökeriz. Dünyaya hakim sistem batılı değerlere yaslandığından, kültür unsurlarını ve yaşam biçimlerini diğer milletlere bir çok yoldan empoze ediyor. Bireycilik, revaçta olan akım Batıda. Baş döndürücü yayılmasıyla bu anlayış, dünyanın diğer kısımlarında medeniyet değerlerini aşındırıyor. Bireycilik insanın kendisini daha doğrusu bireysel hırs, haz, istek ve arzularını merkeze alması, hayatla ve çevreyle bu noktadan bağlantı kurmasıdır. Bu da büyük oranda kişisel menfaatlerdir; ahlak ve idealler değil. İşte Amerika ve Avrupa’da görülen ahlak erozyonu bunun sonucudur. Aile ve toplumsal bağlardan azade olan gençliğin içine düştüğü durumlar, rezaletler, düşkünlükler. Onlu yaşlarda yaşanan gebelikler, çarpık ve sapkın ilişkiler ve ahlaki sınır tanımayan bireylerin tehdit ettiği toplumsal yapılar. Her türlü istek ve arzunun hiçbir değere bağlanmadan baş tacı edilmesinin vardığı nokta işte önümüzde. Bu yapı ve akım, kitle iletişim araçları ve kültürel etkileşim yollarıyla bizlere de ulaşıp bulaşıyor. Bizler de bu anlamda 50 yıl önceki masumiyeti taşımıyoruz artık. Yine de çok şükür sağlam aile yapımız, dini ve toplumsal birlikteliklerimizle direniyor, bırakmıyoruz kendimizi bu sele büsbütün. Ve bekliyoruz, bu batıl devrenin de geçip hakkın yeniden galebe çalmasını. Dua ile… Semerkand Dergisi | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
hayat bİr”lİktedİr |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
"Özel hayat siyasetin konusu değil" | Caddeci | Haber Arşivi | 0 | 10 Ağustos 2010 11:20 |