IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
22Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07 Kasım 2011, 10:21   #41
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Mesire Yerleri ve Doğal Güzellikler

Günübirlik rekreasyon olgusu ve alışkanlığı, il ölçeğinde tüm kentsel yerleşmelerde mevcut olmakla birlikte bu olgunun en belirgin görünümü Isparta il merkezinde izlenir. Isparta mesire yerlerinin çokluğu ile bilinir. Yöredeki mesirelerin bazılarına mayıs ayı başından eylül ayı sonlarına kadar uzunca bir süre gidilebildiği gibi, bazılarına da belli bir sürede bayram havası içinde gidilir. Eskiden, yöredeki mesireliklere, erkekler ve kadınlar ayrı ayrı günlerde giderlerken son yıllarda artık erkek-kadın, ayırım yapılmadan tüm aile bir arada mesire yerlerine gidilmeye başlanılmıştır. Mesirelikler, yöre insanlarının bir taraftan dinlenme ve eğlence ihtiyaçlarını karşılarlarken, diğer taraftan insanların birbirlerine daha yakınlaşmalarını sağlamaları bakımından da sosyal işlevler yerine getirmektedirler.
Bu mesireliklerin, il merkezine uzaklıkları 3 ila 70 km arasında değişmektedir. En uzak mesirelikler ise Sütçüler ilçesi ve çevresindekilerdir. Yaklaşık olarak, 102 km kadardır. Bunların her birine ulaşım imkânları oldukça rahat ve kolaydır. Bazılarına Belediye otobüsleri, özel dolmuşlar ile ulaşma olanağı olduğu gibi, çoğunlukla özel araçlarla gidilmektedir. Mesireliklerin her birinde, bol su, ağaçlık alanlar, oturma, pişirme, yeme-içme mekanları ve çocuklar için oyun alanları ayrılmış ve düzenlenmiş bulunmaktadır.
1. Ayazmana Mesireliği: Ayazmana mesire yeri merkez ilçenin 2 km güneydoğusunda olup, ilçeye asfalt bir yolla bağlıdır. Soğuk sularının bulunduğu dinlenme yeri kestane ağaçlarıyla kaplıdır. Piknik için tüm altyapı düzenlemeleri yapılmıştır.
2. Kirazlıdere Mesireliği: Hisartepe yamaçlarında, Isparta’yı kuşbakışı gören, etrafı bağ ve bahçelerle kaplı ve lokantası bulunan bir dinlenme yeridir. Özellikle yaz aylarında panoramik bir görüntüye sahiptir.
3. Gökçay Mesireliği: Isparta şehir merkezinde 600 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuştur. Arazide yüzyıllık kestane ağaçları vardır. Park alanı üzerinde Selçuklu ve Osmanlı mimarisi tarzında yapılmış birçok çeşme, bina, sosyal tesis, lokanta, gölet, tarih yolu, çadır ve piknik yerleri bulunmaktadır. Özellikle yaz aylarında panoramik bir görüntüye sahiptir. Gökçay Mesireliği’nde çocukların doyasıya eğlenebileceği çocuk park ve oyun alanları vardır.
4. Milas Mesireliği: Merkez ilçeye 10 km’lik bir asfalt yolla bağlı olan mesirelik soğuk suları ve doğal güzellikleri ile ünlüdür.
5. Eğirdir Gölü: Isparta il hudutları içinde olduğu kadar Göller Bölgesi’nin de en önemli göllerinden birisidir. 517 km2 yüzölçümü ile Türkiye’nin 4. büyük gölüdür. Kuzey-güney uzunluğu 50 km doğu-batı genişliği 3-15 km’dir. Göl, deniz seviyesinden 916 m yükseklikte Sultan ve Karakuş dağlarının arasında, il alanının ortasında yer almaktadır. Ortalama derinliği 12 m, maksimum derinliği ise Eğirdir yakınlarında 16,5 m’dir. Göl iki kısma ayrılmaktadır. Kuzeyde kalan ve daha küçük olan kısmına Hoyran bölümü, güneyde kalan kısmına Eğirdir Gölü denir. Her iki bölüm Hoyran Boğazı ile birbirine bağlanır. Göl içerisinde iki küçük ada vardır. Biri Can Ada diğeri Yeşilada (Nis)’dır. Son zamanlarda suların azalmasıyla bu adalar bir yarım ada biçiminde Eğridir’e bağlanmıştır. Gölde sudak, sazan, sıraz balıkları bulunmaktadır. Göl doğal sit alanıdır. Gölün birinci 300 m’lik kıyı şeridi 1996 yılında birinci dereceden sit alanı olarak ilan edilmiştir.
6. Eğirdir Belediyesi Rekreasyon Alanı: Eğirdir-Konya yolu üzerinde sanayi sitesinin karşısında üç yüz dönüm arazi üzerinde kurulmuş rekreasyon alanı, iki adet çim futbol sahası ile yaz aylarında birinci ve ikinci Türkiye Futbol Ligindeki Futbol takımları tarafından ikişer haftalık periyodlarla kamp yeri olarak tercih edilmektedir. Rekreasyon alanı içersinde rehabilite edildiğinde oldukça ilgi çekebilecek bir hayvanat bahçesi mevcuttur. Ayrıca olta balıkçılığının yapılabileceği balık havuzları ile aile piknik alanları bulunmaktadır.
7. Yeşil Ada: Ev pansiyonculuğunun çok yaygın olduğu bu ada balık lokantaları ile dikkat çeker. Doğal güzelliği yanında tarihi zenginlikleri de bulunan ada yerli yabancı ziyaretçileri konuk etmektedir.
8. Can Ada: Eğirdir ile Yeşilada arasında yer alan 7.000 m² büyüklüğünde sevimli bir adacıktır. Yapılaşma yoktur. Sadece piknik alanı olarak düzenlenmiştir. Ada Atatürk’ün Eğridir’i ziyareti sırasında 1 Şubat 1933 tarihli Belediye Encümeni Kararı ile kendine hediye edilmiştir.
9. Altınkum Plajı: Eğirdir tren istasyonunun altında bulunan plaj ince kumlu olup gölün yüzmeye en elverişli yeridir. Kıyıdan itibaren 200 m ilerlenmesine rağmen insan boyunu geçmeyen sığlığı ile güvenli bir plajdır. Alt yapı ve çevre düzenlemeleri sonucunda “Mavi Bayrak” ile ödüllendirilmiştir. Düzenli olarak göl suyu tahlilleri yapılmaktadır. Plajın 50 çadır kapasitesi olup, kiralık bungalowlar da vardır.
10. Bedre Koyu: Eğirdir-Barla yolu üzerinde merkeze 11 km mesafede 1.500 m sahil şeridi olan güzel bir dinlenme yeridir. Soyunma kabinleri, umumi mutfakları ve kamping alanları vardır.
11. Akpınar Köyü Seyir Terası: Akpınar Köyü, Eğirdir şehir merkezinden 7 km uzaklıkta, Eğirdir gölünün kuşbakışı olarak seyredilebildiği şirin bir köydür. Eğirdir Kaymakamlığı’nın yaptığı çalışmalar ile yeşilin ve mavinin yedi tonunu, Yeşil ve Can adalarını, Barla Dağını, Anamas Dağları’nı, Boğaz Ova’yı, sıcak bir çay ve gözleme yiyerek görmek mümkündür.
12. Pınar Pazarı Mesireliği: Eğirdir ilçesi, Bağlar Mahallesi’nde yeşil bir alan içerisinde geleneksel olarak kurulan bir pazardır. 600 yıllık bir geçmişi vardır. Her yıl eylül ayından itibaren 8-12 hafta devam eder. Haftada bir gün (pazar günleri) panayır mahiyetinde kurulan pazarda; her çeşit ticari eşya, koyun, keçi, sığır ve süt ürünleri ile yörede yetiştirilen sebze ve meyveler satılır. Pazar yerinde kesilen koyun ve keçi etleri fırınlarda fırın kebabı şeklinde pişirilerek isteyenlere satılır.
Pınar Pazarı’nın kurulduğu son hafta kadınlar pazarı olarak tertip edilir. Bu günde kadınlar el emeği göz nuru olan el işlerini, oyalarını satışa sunarlar. Ayrıca âdetlere göre bu pazarda kız beğenilerek görücülük yapıldığına da rastlanılır.
13. Bayboğan Orman İçi Mesireliği: Eğirdir İlçesi, Bayboğan Köyü sınırları içerisinde, Konya Yolu istikametinde asfalta 2 km uzaklıkta, Eğirdir gölü kenarında, hakim bir tepede 18 yataklı geceleme ünitesi, restaurantı olan, plaj tesisleri bulunan, günübirlik kullanımlar için düzenleme çalışmaları devam eden, 26 dönüm büyüklüğünde orman içi mesireliğidir.
14. Çamyol Dinlenme Parkı: Eğirdir-Sütçüler karayolu üzerinde 15. km’de yer alan orman içi dinlenme tesisidir. İnsana rahatlık veren temiz orman havasının bulunduğu parkta doğal içme suyu ve piknik için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Çamyol dinlenme tesisleri Milli Parklar İdaresi’ne bağlı olarak çalışmaktadır.
15. Sorgun Yaylası: Aksu ilçesi sınırlarıiçerisinde bol su kaynaklarına sahipSorgunYaylası film çekimlerine de sahne olmuş iyi bir dinlenme yeridir.
16. Tarlapınarı: Gönen ilçesi sınırları içerisinde, yazın sıcaklarından bunalanların yorgunluklarını giderebilecekleri, soğuk suyu bulunan, yeşillikler içerisinde bir mesire yeridir.
17. Değirmenderesi ve Ayazmana: Senirkent ilçesi Yassıören Kasabası sınırları içerisinde yemyeşil doğası ile güzel bir piknik alanıdır.
18. Felepınarı: Şarkikaraağaç ilçesine 15 km uzaklıkta içimi güzel olan suyu ve yeşillikler içerisinde bir mesire yeridir. Etrafında yöresel yemek ve kebapların yapıldığı lokantalar bulunmaktadır

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 07 Kasım 2011, 10:21   #42
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Alternatif Turizm Faaliyetleri

a) Yayla Turizmi: Yükseklikleri yer yer 3.000 m’yi bulan dağlarla çevrili bölge adeta Akdeniz Bölgesi’nin damı niteliğindedir ve yayla turizmi için gerekli olan bir potansiyele sahiptir. Eğirdir ve yöresi Toroslar’ın kuzeye bakan yamaçlarında birçok özelliği olan dağ, yayla ve vadilerle çevrilidir. Bu yamaçlar yer yer sık ve çeşitli ağaçların donattığı ormanlarla kaplıdırlar. Yazın serin havaları ve soğuk pınarları ile kışın ise tatlı meyilleri ve yöreye göre uzun sayılabilecek karlı görünümleri ile doğayı sevenler için oldukça ilgi çekici yerlerdir.
Eğirdir sınırları dahilinde Kurucaoluk, Camili, Belova ve Belkuyu Yaylaları önemli yaylalardır. Ancak bölgenin önde gelen diğer başlıca yaylaları da şunlardır: Söğüt, Sorgun, Beşkuyular, Melikler, Zengi ve Tota yaylaları.
b) Safari: İlde jeep safarisi dönüşümlü olarak yapılmaktadır.
Jeep Safari Parkurları
* Eğirdir - Kovada Gölü Milli Parkı - Çandır Kanyonu (60 km)
* Eğirdir - Yılanlı Köyü - Aksu Sorgun Yaylası (40 km)
* Eğirdir - Yılanlı Köyü - Aksu - Yakaavşar - Pınargözü Mağarası (85 km)
* Eğirdir - Akpınar Köyü - Eğirdir Sivrisi Prostanna Antik Kenti (8 km)
* Eğirdir - Yukarıgökdere Köyü - Kasnak Meşesi Milli Parkı (28 km)
* Eğirdir - Bedre Koyu - Barla - Kaya Mezarları (Hoyran Gölü alanı) (95 km)
* Antalya - Beşkonak - Kesme - Kasımlar - Aksu - Eğirdir (180 km)
* Eğirdir - Kovada I Hidroelektrik santrali - Aşağı Gökdere Orman Yolu
- Su Çatı Altınbaş Su Fabrikası - Kovada Gölü üzerinden Eğirdir (80 km)
* Eğirdir - Isparta - Gelincik Köyü - Teke Sarayı - İnsuyu Mağarası
- Sagalassos Antik Kenti - Isparta Parkuru (200 km)
* Isparta – Çukurköy - Kapıkayası Antik Kenti (60 km)

c) Kamp-Karavan Turizmi: Bölgenin doğal değerleri, araba ve karavan ile seyahat eden turistler için önemli bir tercih sebebidir. Ancak, yörede çok basit şekilde düzenlenmiş kamping sahaları olmakla beraber bunların sayıları ve hizmet düzeyleri yeterli değildir. Az bir yatırımla geliştirilecek kampingler, yörenin tanınması ve turistlerin bölgeye daha sık gelmelerine yardımcı olacaktır. Özellikle Eğirdir ve Beyşehir Gölleri kıyılarında daha organize şekilde düzenleme çalışmaları sürdürülmektedir. Kamping sahaları ayrıca, civardaki yaylalarda, ormanlık sahalarda kamp ve karavan turizmine cevap verebilecek turistik mahalleler de vardır. Bu alanlarda nitelikli, standartlara uygun sağlam bir alt yapıya sahip kamp alanlarının kurulması ile kamp ve karavan turizmi hızla gelişecektir. Bu çalışmalarda öncelikle Orman Bölge Müdürlüğü tarafından kurulmuş olan orman içi dinlenme ve kamping sahaları ele alınmaktadır.
Eğirdir Bedre Koyu Özel İdare Tesisleri, Eğirdir Altınkum Plaj Kamping Tesisleri, Eğirdir Can Ada, Eğirdir Kovada Milli Parkı içerisinde kamp yapılabilir. Çandır Yazılı Kanyon girişinde ve Gölcük Gölü Turizm Merkezi ve Kızıldağ Milli Park alanları kamp ve karavan turizmine açıktır.
d) Av Turizmi: Bölgenin engebeli bir topoğrafya ve zengin bir bitki örtüsüne sahip olması yörede çeşitli yabani av hayvanlarının barınmasına imkân vermektedir. Fakat özellikle mahalli avcılarca usulsüz ve zamansız avlanmalar nedeniyle yörede doğal denge bozulmaktadır. Yöredeki av hayvanlarının sayısında azalma gözlenmektedir. Bu sebepten dolayı kara avcılığında, Eğirdir ve yakın çevresi bugün için geniş imkânlara sahip değildir. Ancak hâlâ civardaki orman, yayla ve ovalarda mevsimine göre tilki, keklik, tavşan, yaban domuzu, ördek, kaz, kurt, çakal gibi av hayvanları bulunmaktadır. Eğirdir Gölü’nün kuzeyinde kalan bölümü Hoyran Gölü adını taşır. Hoyran Gölü besin maddeleri bakımından daha zengin, sığ ve yer yer geniş sazlıklarla kaplıdır. Bu özellikler kuş varlığı açısından çok önemlidir. Kış aylarında ortalama otuz bin civarında su kuşunun bu bölümde barınıyor olması kara avcılığı açısından ayrı bir potansiyel oluşturmaktadır.
Bölgede av turizmi açısından her ne kadar kara avcılığı sınırlı imkânlara sahipse de Eğirdir, Kovada Gölleri’nde ve yaylalarda bulunan akarsu membalarında sportif olta balıkçılığının geliştirilmesi mümkün görülmektedir. Sportif olta balıkçılığı, pek çok ülkede aktif bir turizm türüdür. Kara avcılığının yörede daha organize şekilde yapılabilmesi için, civardaki ormanlık alanlarda yeni avlanma sahalarının tespit edilmesi, bu alanlarda av için hayvan türlerinin yetiştirilmesi, avlanma zamanlarının tespit edilerek, içte ve dışta av organizasyonları tanıtım faaliyetlerinin yapılması gerekmektedir.
e) Göl Turizmi: Göller Bölgesinin merkezi konumunda olan Eğirdir ilçesi için göl turizminden bahsetmek doğal olmalıdır. Çünkü dünyanın pek çok ülkesinde doğal göl ve yapay göller pek çok turistlik aktivitenin oluşturulduğu yerler olarak değerlendirilmektedir.
Eğirdir uzun süreden beri turistlerin rağbet ettiği bir beldedir. Bölgedeki sınırlı sayıdaki otel ve pansiyonlar turizm mevsiminde dolmaktadır. Yörede ulaşım imkânlarının devamlı gelişmesi ve 1997 yılında Isparta Havalimanı’nın devreye girmiş olması yöredeki turizmin canlanmasına imkân sağlamaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:43   #43
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Turizm Amaçlı Sportif Faaliyetler

a) Dağ Turizmi: Yörenin dağlık bir yapıya sahip olması diğer turizm çeşitleri kadar dağ turizminin de tercih edilmesine neden olmaktadır. Yörede dağcılık sporuna gönül verenlerin değişik rota ve parkurlar kullanarak zirve yapabilecekleri Davraz, Barla, Dedegöl, Akdağ, Sarpdağı, Bozburun ve Eğirdir Sivrisi dağları bulunmaktadır.
Isparta bölgesinde dağ ve doğa sporları konusunda faaliyet gösteren ETUDOSD Derneği bölge hakkında bilgi alınabilen bir sivil toplum örgütüdür.
-Davraz Dağı: Dağcılık sporu için mükemmel parkurlara sahip olan 2.635 m rakımlı Davraz Dağı hem yaz hem de kış tırmanışları için idealdir. İki rotadan tırmanılabilen zirvenin gerek amatör ve gerekse profesyonel dağcılara hitap edecek tırmanış parkurları vardır. Kamplı ve günübirlik tırmanışla zirve yapılabilen Davraz Dağı’nın zirvesinden, gerek Isparta gerekse Eğridir Gölü’nün doyumsuz manzarasını seyretmek mümkündür.
-Barla Dağı: Eğridir’in batısında 2.798 m rakıma sahip Barla Dağı, Eğridir Gölü’ne hakim görüntüsü ile zirve yapanlara harika manzaralar sunmaktadır. Ayrıca Barla Dağı, kış tırmanışlarında kuzey yamacından tırmanmak isteyen dağcılara zevkli tırmanma imkânları vermektedir.
-Dedegül Dağı: Isparta yöresinin en yüksek dağı olan Dedegöl Dağı 2.998 m rakımlı zirvesi ile dağcılık sporuna gönül verenlerin yoğun ilgisini çekmektedir. Genelde yaz tırmanışları için tercih edilen Dedegöl Dağı’nın zor olduğu kadar zevkli tırmanma parkurları, yerli ve yabancı dağcılar tarafından tercih edilmektedir. Kış aylarında dağın eteklerine kadar inen kar yağışı sebebiyle kış tırmanışlarını sevenler için oldukça güzel parkurlar bulmaktadır.
-Akdağ: Yaz ve kış tırmanışlarına elverişli parkurlara sahip olan Akdağ, Isparta il merkezinin güneyinde, 2.420 m yüksekliktedir.
-Sarp Dağ: Sütçüler bölgesinde 2.548 m yükseklikte olup, iki zirveye sahiptir. Çeşitli tırmanma rotalarının bulunduğu dağın, sarp kayalıkları ve özel yapısı dağcılık sporunu sevenlere değişik imkanlar sunmaktadır.
-Bozburun Dağı: Davraz Dağı’nın bir kolu olarak da bilinen dağ, Eğirdir ilçesinin güneyinde 2.109 m yüksekliktedir. Doğa yürüyüşlerine uygun parkurları ve manzarasıyla ilgi çekmektedir.
-Eğridir Sivrisi: Eğirdir ilçe merkezini ikiye bölen, 1.749 m rakımlı, yüksek tepelerinde çeşitli uygarlıklara yer vermiş, üzerinde Prostanna Antik Kenti’ni barındırmış ve panoramik görüntüsüyle tırmananları büyüleyen, sivri kayalıklardan oluşan bir tepedir.
b) Yamaç Paraşütçülüğü: Isparta’da Single ve Tandem uçuşları şeklinde yamaç paraşütçülüğünün yapıldığı elverişli alanlar bulunmaktadır. Bu maksatla çevre illerden Isparta’nın değişik yerlerine gelen hava sporcuları her geçen gün artmaktadır.
Yamaç paraşütçülüğü Eğirdir ilçesinde Karatepe Mevkii’nde 550-650 m kuzey ve 350 m güney, Akpınar köyü 250 m kuzeydoğu, Eğirdir Sivrisi 1.700 m kuzeydoğu ve Davraz Dağı Kış Sporları Turizm Merkezi 1.800 m doğu pistlerinden yapılmaktadır. Uçuş pist alanlarına araçla ulaşım imkânları mevcut olup, Single ve Tandem uçuşları yapılmaktadır. Kalkış ve iniş alanları şöyledir:
Tandem uçuşları;
Davraz Dağı Kayak Evi doğu yakası - Kul Ovası
Eğirdir Karatepe - Altınkum Plaj Alanı
Eğirdir Karatepe - Bedre Plaj Alanı
Eğirdir Sivrisi - Canada açıkları
Akpınar Köyü

alanlarına yapılmaktadır.
Isparta’da havacılık sporunun gelişmesi için Süleyman Demirel Üniversitesi bünyesinde bir Havacılık Kulübü kurulmuştur. Kulüp çalışmaları içerisinde eğitim amaçlı kurslar verilmektedir. SDÜ Havacılık Kulübünce uçuş yapılan bölgeler ve özellikleri şunlardır:
-Senirce: Isparta-Afyon karayolu üzerinde şehir merkezine 15 km uzaklıkta, Senirce Köyü sınırları içerisinde bulunan tepenin yüksekliği 120 m’dir. Kuzey, güney ve doğu yönlerine açık olan tepe başlangıç uçuşları için kullanılmaktadır.
-Bayat: Isparta-Atabey karayolu üzerinde şehir merkezine 18 km uzaklıkta, Bayat Köyü sınırları içerisinde bulunan tepenin yüksekliği 90 m’dir. Doğu, batı ve güney yönlerine açık olan tepe başlangıç ve soaring (yelken) uçuşları için kullanılmaktadır.
-Eğirdir:
- 250 m: Eğirdir sınırları içerisinde Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi arkasında, Akpınar Köyü sınırları içerisinde bulunan tepe kuzey rüzgârına açık bir tepedir. Tepenin asfalt yolu mevcuttur. Yelken ve termik uçuşları için ideal bir tepedir. İniş alanı dar olduğu için yalnızca tecrübeli pilotların uçabileceği bir tepedir.
- 350 m: Eğirdir-Isparta karayolu üzerinde Eğirdir merkezinden 10 km uzaklıkta bulunan tepeye oldukça bakımlı toprak yolla çıkılır. Tepe güney rüzgârına açıktır.
- 550 m: Aynı tepe üzerinde kuzey rüzgârına açık olan pist Eğirdir Kaymakamlığı tarafından tandem uçuşları için özel olarak açılmıştır. İnişler Altınkum Plajı’na yapılmaktadır.
- 650 m: Aynı tepe üzerinde kuzey rüzgârına açık bir pist mevcut olup, kalkış ve iniş pistleri oldukça geniştir. Öğrencilerin ilk yüksek uçuşları için oldukça ideal bir pisttir.
-Sakal Tepesi: Isparta sınırları içerisinde Kayı Köyü’nde bulunan tepenin irtifası 675 m’dir ve bir yolu mevcuttur. Tepe doğu, güney ve batı yönlerine açıktır.
-Kızıldağ: Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesi sınırları içerisinde bulunan tepenin irtifası 750 m’dir. Güney ve kuzey rüzgarlarına açık bir tepedir. Şehir merkezine 130 km’dir.
-Davraz: Isparta sınırları içerisinde bulunan dağın irtifası 1600 m’dir. 600 m’ye kadar yol vardır.
c) Kış Turizmi: Davraz Dağı-Karlıyayla Kış Sporları Turizm Merkezi, dağcılık sporuna gönül verenlerin yeni gözde mekânıdır. Doğal dokunun yumuşaklığı ve mükemmel kar kalitesi ile amatör kayakçılara tehlikesiz rotalar, profesyonel kayakçılara ise gönüllerince kayabilecekleri 6-8 km’ye ulaşan benzersiz parkurlar sunmaktadır. Kayak merkezinde bulunan saatte 1000 kişiyi taşıyabilen 1.200 m ve saatte 800 kişiyi taşıyabilen 936 m uzunluğunda 2 adet telesiyej, ayrıca saatte 800 kişiyi taşıyabilen 624 m uzunluğunda bir adet teleski (T-Bar) ile 300’er m uzunluğunda 2 adet babylift ile Eğirdir Gölü’nün doyumsuz manzarasını izlemek mümkündür. Kayak pistlerinin rakımı, mevcut mekanik tesislerle ulaşılabilen 1650 m ve 2150 m arasında değişir. 8 dakikada ulaşılan dağ evi kafeteryasında dinlendikten sonra, Kuzey Disiplini, Alp Diplisini, Tur Kayağı, Snowboard, Dağcılık, Botanik Gözlemciliği ya da Trekking aktivitelerini yapma imkânı bulunmaktadır. Kayak Merkezindeki Mavi renkli pistler yeni, başlayan kayakçılar için, Kırmızı renkli pistler orta düzeyli kayakçılar için, Siyah renkli pistler ise usta kayakçılar için uygun olan pistleri göstermektedir. Aralık ayında başlayıp nisan ayının sonuna kadar devam eden kayak sezonunda, kar kalınlığı ortalama 50 ila 250 cm arasında değişmektedir.
Davraz Dağı-Karlıyayla Kış Sporları Turizm Merkezi, Isparta il merkezine 26 km, Süleyman Demirel Havalimanı’na 50 km, Antalya il merkezine ise 154 km uzaklıkta olup, ulaşım problemi olmayan bir turizm yeridir. Gerek günübirlik turlar, gerekse uzun süreli tatilciler için konaklama tesisleri bulunmaktadır. Kayak Merkezinde 3 adet dağ kafeteryası; 4 yıldızlı ve 280 yatak kapasiteli ve 84 yatak kapasiteli, ayrıca 60 yatak kapasiteli oberj olmak üzere 3 adet otel tesisi vardır. Kayak Merkezine 8 km uzaklıkta ve Davraz’ın giriş kapısı olan Çobanisa Köyü’nde de, doğaya uygun 24 yatak kapasiteli 1 adet pansiyon yer almakta ayrıca Eğirdir ve Isparta’da bulunan otellerden de faydalanılmaktadır.
d) Mağara Turizmi: Orta Toroslar’ın batısında yer alan Isparta Bölgesi, mağara oluşumu bakımından ülkemizin en yoğun illeri arasında yer alır. Bu bölge jeolojik zamanlarda geçirmiş olduğu yer hareketleri sonucunda kıvrımlı ve kırıklı bir yapı kazanmıştır. Isparta yöresinde, geniş bir alanda yüzeyleyen mezozoik yaşlı kireç taşları mağara gelişimine en uygun birimleri oluşturmaktadır.
MTA Genel Müdürlüğü, Isparta il sınırları içinde 28 adet mağaranın etüdünü yapmıştır. Bunların içerisinde; Zindan Mağarası’nın mimari projesi çizilerek turizme açılmıştır. Ayrıca, 3 adet mağaranın da mimari projesi tamamlanmış olup, turizme açılması planlanmaktadır.


e) Su Sporları Turizmi: Eğirdir Gölü, günün değişik zamanlarında farklı renklerin güzelliğini yaşatan, gün batımında seyrine doyum olmayan, berrak suyu ve temiz plajları ile doğa harikası bir göldür. Yüzme, yelken, sörf ve kürek gibi spor branşlarının yanı sıra balık avcılığı da yapılabilmektedir.
Eğirdir Gölü’nde, paraşüt, jettaki, su bisikleti, su kayağı, banana v.s. faaliyetler Kaleönü Liman Mevkii, Yeşilada çevresi, Can Ada önü, kale arkası, Derya Restaurant önü, Dolmabahçe Park önü, Yazla Plaj Mevkii, Altınkum Plaj-Kamping Mevkii ve Bedre Özel İdare Turistik Tesisleri plaj-kamping mevkii alanlarında plaj emniyet dubaları dışında yapılabilir.
Eğridir ilçesinin 29 km güneyinde bulunan Kovada Gölü Milli Parkı’nda amatör balık avcılığı, su sporları, kuş gözlemciliği, dağcılık, trekking ve kamp yapma imkanları bulunmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:44   #44
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Mağaralar

Isparta ili hudutları içinde, her biri birer doğa harikası olan birçok mağara bulunmaktadır. Isparta ili hudutları içindeki mağaralar üzerinde, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etüdleri Dairesi Başkanlığınca "Isparta-Beyşehir Yöresinde Mağara Araştırmaları" adlı proje çalışması ile, 1987 ve 1988 yılları yaz aylarında oldukça kapsamlı etüd ve incelemeler yapılmıştır.
Arazi çalışmaları sonunda il sınırları içinde toplam 28 adet mağara incelenmiş, bu mağaraların ayrıntılı ölçümleri yapılmış, plan ve kesitleri çizilmiş, her birinin kullanım amaçları belirlenmeye çalışılmıştır. Bunlardan bazılarının hiç bir amaca hizmet etmeyeceği, diğerlerinin ise değişik amaçlarla işe yarayabilecekleri belirlenmiştir. Bu mağaraların Isparta merkez ve ilçeleri arasındaki dağılımları aşağıdaki gibidir.
Isparta Mekez : 4 mağara
Eğirdir : 7 mağara
Aksu : 4 mağara
Sütçüler : 4 mağara
Yalvaç : 3 mağara
Şarkikaraağaç : 3 mağara
Keçiborlu : 1 mağara
Uluborlu : 1 mağara
Senirkent : 1 mağara
Bu mağaraların adları ve bulundukları yerleşim birimleri; Delikönü Mağarası (Atabey), İntepe Mağarası (Isparta Merkez), Yayla Obruğu (Isparta Merkez), Kapıkaya Mağarası (Isparta Merkez), İnönü Mağarası (Eğirdir), Damlataş Mağarası (Eğirdir), Kocakır Mağarası (Eğirdir), Kapızini Mağarası (Eğirdir), Su İni Mağarası (Eğirdir), Culak İni (Eğirdir), Zindan Mağarası (Aksu), Sorgun Mağarası (Aksu), Gümüşini Mağarası (Aksu), Taşkapı Mağarası (Sütçüler), Kuz Mağarası (Sütçüler), Kadı Deliği Mağarası (Sütçüler), Şahne Mağarası (Sütçüler), Ayı İni Mağarası (Yalvaç), Akar-Donar Mağarası (Yalvaç), Değirmenönü Mağarası (Yalvaç), Öşekçi Mağarası (Şarkikaraağaç), Salur Mağarası (Şarkikaraağaç), Gollü Mağarası (Şarkikaraağaç), Güvercinlik Mağarası (Keçiborlu), Uluborlu Obruğu (Uluborlu), Peynir İni (Senirkent).
Bu mağaraların bazılarının, göçük olma ihtimali olduğundan açılmaya uygun olmadığı, bazılarının yöredeki hayvanlar için sığınak, bazılarının soğuk hava deposu, bazılarını yöre halkı için sığınak, bazılarının hiç bir amaçla kullanılmayacağı, bazılarının seyirlik mağara olarak kullanılabileceği, bazılarının ise içinde kültür mantarcığının yapılabileceği değerlendirilmesi yapılmıştır.
Bunların dışında özellikleri nedeniyle turizm amaçlı kullanımları öngörülen mağaralar; Zindan Mağarası, Sorgun Mağarası, İnönü Mağarası, Damlataş Mağarası, Kuz Mağarası, Ayı İni ve bunlardan başka yörede bulunan ve dünyaca ünlü Pınargözü Mağarasıdır.
Öte yandan; Dedegöl Dağı’nda 1996 yılında keşfedilen Kuyukuyu Mağarası 832 metrelik derinliği ve 1.231 m uzunluğu ile dünyada en derin mağaralar içinde 118., ülkemizde 2. sırada bulunmaktadır.
1. Ayı İni Mağarası: Yalvaç İlçesi Özgüney Köyü, Nazilli Dere mevkiindedir. Yaklaşık toplam uzunluğu 407 m’dir. Girişe göre en yüksek ve en derin noktaları +2 m ve -15 m arasında değişmektedir. Ayı İni Mağarası, Yalvaç’ın kuş uçuşu 10 km kuzeydoğusunda Sultan Dağları’nın güney eteklerinde Nazilli Dere’nin yukarı bölümünde yer alır. Mağara’ya hem Yalvaç ve Hisarönü Köyü üzerinden, hem de Özgüney Köyünden yayla yollarını izleyerek ulaşılabilmektedir. Ayı İni Mağarası, Romalılar veya Bizanslılar tarafından büyük olasılıkla sığınak olarak kullanılmıştır. İçinde 4-5 adet su depolamaya yarayan küçük bentler ve sarnıçlar vardır. Jeoloji ve jeomorfoloji bakımından Ayı İni Mağarası, karbonifer yaşlı, kristalize kireç taşları içinde gelişmiştir. Bu kireç
taşları fazla bir kalınlık göstermez, alttan ve üstten karstik olmayan şist formasyonları ile çevrilidir. Ayı İni Mağarası, tabandaki bu geçirimsiz tabakalar nedeniyle yatay bir biçimde gelişmiştir.
Ayı İni Mağarası’nın bulunduğu seviyeden, 15 m daha aşağıdan dere yatağından karstik kaynaklar çıkmaktadır. Bu kaynaklar büyük bir olasılıkla mağaranın gelişiminde de önemli rol oynamış olmalıdırlar. Mağara kırık sistemleri boyunca bir kaç kolda ve kısmen de üst kollar biçiminde gelişmiştir. Mağaranın sonuna doğru üst kolu oluşturan galeri damlataş oluşumları bakımından oldukça zengin, aktivitesi tamamen kaybolmuş, kuru bir mağaradır. Yağışlı mevsimlerde tavandan ve duvarlardan sızan sular Romalıların yapmış olduğu sarnıçlarda birikmektedir. Bu sular da güz aylarında yok olmaktadır. Mağarada yarasalar yaşamaktadır.
Ayı İni Mağarasının hem içinin doğal güzelliği hem de içindeki tarihi sarnıçlar ve su nedeni ile turistik yönden ilginç bir mağaradır.
2. Cıv Mağarası: Aksu ilçesinin doğusunda, Kızıldağın kuzeybatısında, Çayır Yaylası’nda bulunur. Düden konumunda gelişmiş dikey bir mağaradır. Basamaklar halinde -240 m’ye kadar derinliğe inilebilmekte olup, Isparta’nın en derin mağarasıdır. İçerisi her türden damlataşlar ile kaplı olan mağarada değişik büyüklükte gölcükler bulunmaktadır.
3. Damlataş Mağarası: Eğirdir İlçesi, Gökdere Köyü Yumru Tepe mevkiindedir. Yaklaşık toplam uzunluğu 18 m’dir. Girişe göre en derin noktası -5 m’dir. Dikey ve kuru bir mağara tipi özelliği göstermektedir. Mağaraya Gökdere köyünden her türlü araçla Eskiköy yolundan gidilebilmektedir. Damlataş mağarası Eskiköy yıkıntılarının hemen üst kısmında yer almaktadır.
Jeoloji ve jeomorfoloji bakımından, mağara, jura-kretase yaşlı (ayrılmamış) kireçtaşları içinde gelişmiştir. Burada kireç taşları çok kırıklıdır. Buna bağlı olarak şiddetli karstlaşmalar olmuştur. Çevrede zayıf bir toprak örtüsü ve orman örtüsü vardır. Damlataş Mağarası da kırıklı bir zonda gelişmiş, içi ve duvarları tamamıyla dikit, sarkıt ve sütunlarla örtülüdür. Bu özelliğinden dolayı henüz köylülerin isim vermedikleri bu mağaraya, ilk araştırmacı MTA ekibince Damlataş ismi verilmiştir.
Basit bir iniş merdiveni ve tüp gazla çalışan bir aydınlatma sistemi kullanılarak, Damlataş Mağarasının çevre halkına ve diğer ziyaretçilere açılması ön görülmektedir.
4. Erenler Mağarası: Aksu ilçesi Havutlu Köyü Erenler Tepe’dedir. Uzunluğu 57 m’dir. Kuru bir mağaradır. İçerisinde bol damlataş oluşumların bulunması nedeniyle gelecekte turizme açılabilecek özelliktedir.
5. Gümüş İni Mağarası: Aksu İlçesinin Yayla Deresi Mevkii’ndedir. Uzunluğu 201 m’dir. Mağaranın içi damlataş oluşumları, düdenler ve küçük havuzlarla süslüdür. Kuru bir mağaradır. Evcil hayvanlar için iyi bir barınak olarak kullanılabilir. Bunun dışında gerektiğinde sığınak olarak da kullanmaya elverişlidir.
6. Güvercinlik Mağarası: Keçiborlu ilçesi Aydoğmuş Köyü Akdağ civarındadır. Kireç taşları içinde gelişmiş bir fay üzerinde oluşmuştur. Sarkıt, dikit ve sütunlarla mağara bölümlere ayrılmıştır. Uzunluğu 65 m’dir. Mağara küçük olmasına karşın damla taş bakımından zengin ve güzeldir.
7. İnönü Mağarası: Eğirdir İlçesi Sarıidris Köyü İnönü Tepe Mevkii’ndedir. Yaklaşık toplam uzunluğu 227 m’dir. Yatay ve kuru mağara tipi özelliğine sahiptir. Mağara, Sarıidris Köyünün 1,5 km güneyinde yükselen İnönü Tepe’nin kuzey yamaçlarındadır. Köyden mağara’ya traktörlerle ulaşılabilmektedir. İnönü Mağarası, eskiden beri köylüler tarafından bilinmektedir. Mağaranın hemen hemen her tarafına ulaşılmaya çalışılmış ancak çok dar ve basık olan yan kollara girilememiştir.
Jeoloji ve jeomorfoloji bakımından İnönü Mağarası, İnönü Tepe’nin üzerinde takke gibi oturan jura-kretase yaşlı kireç taşları içinde değişik yönlü kırıklar boyunca gelişmiştir. Bu kireç taşlarının altında triyas yaşlı dolomit ve yer yer marn tabakaları yer alır. Mağara bu karstlaşmayan katmanlar nedeni ile derine doğru gelişememiştir.
İnönü Mağarası girişten itibaren dar galeriler halinde ve yatay bir şekilde gelişmiştir. Sadece giriş kısmında bir salon vardır. Burada kalın bir toprak tabakası ve içinde bol miktarda iskelet parçaları vardır. Bundan da anlaşılıyor ki, mağaranın giriş kısmı ya iskan edilmiş ya da mezar olarak kullanılmıştır. Mağara’nın bazı kollarında çok miktarda dikit, sarkıt, sütun ve duvar damlataş oluşumları vardır. Bu oluşumlar mağaraya doğal güzellik vermektedirler. Galerilerin büyük kısmı boş olmasına karşın, bazı kollarda bol miktarda damlataş oluşumları vardır. Yağışlı mevsimlerde mağaranın bazı kollarında küçük göletler oluşmaktadır. Mağara genelde kurudur, mağara içinde ısı 16 derecedir, hava nemi ise % 82’dir.
8. Kadı Deliği Mağarası: Çandır Köyü’ne 8 km uzaklıkta Kartalbaşı Tepesi’nin kuzeyindedir. Uzunluğu 81 m’dir. Dar bir ağızdan dik bir inişle girilebilir. Mağara içinde ısı 17 0C’dir ve nemi % 75’tir. Ulaşım imkânları sağlandığı zaman turizme açılabilir.
9. Kapıkaya Mağarası: Merkez ilçeye bağlı Güneyce Köyü’nün 3 km güneyinde Kapıkaya Tepesi’ndedir. Toplam uzunluğu 87 m’dir. Muhtemelen tarihi dönemlerde kullanılmıştır. Hacminin çok geniş olması nedeniyle sığınak olarak da kullanılmaya çok uygundur.
10. Karataş Mağarası: Yenişarbademli batısındaki Pınargözü Mağarası’nın yakınında Dedegöl Dağı’nda bulunan Karataş İn’i kireçtaşlarında, bir fay hattı üzerinde dikey olarak gelişmiştir. Düden konumunda olan ve bütünüyle fosilleşen mağaranın derinliği -112 m’dir. Daha aşağı seviyede ve doğrultuda bulunan Pınargözü Mağarası ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Oldukça fazla hava sirkülasyonu vardır.
11. Kuz Mağarası: Sütçüler ilçesi, Kesme Kasabası, Asar Tepe Mevkii’nde Köprüçay Kanyonu’nun aynasında bulunmaktadır. Kesme kasabasına 4 km uzaklıktadır. Kretesa yaşlı kireçtaşları içerisindeki kırık üzerinde gelişmiştir. Toplam uzunluğu 224 m’dir. Mağaranın girişi Köprüçayı Kanyonu’nun 90 derece dik yamacındadır. Dar girişten sonra mağara ana galeriden oluşmaktadır. Her iki bölüm de damlataş (sarkıt-dikit) oluşumları bakımından çok zengindir. Kuru bir mağaradır. Girişe göre derinliği -18 m olan ve bütünüyle fosilleşen mağara Köprüçay’ın derine gömülmesi sonucu ortaya çıkmıştır. İçerisinde uzunlukları 15-20 m’yi bulan dev sarkıt ve dikitlerle kaplı olan Kuz Mağarası, bölgenin en güzel mağarasıdır. MTA Genel Müdürlüğü tarafından 1996 yılında mimari projesi çizilmiştir. Turizme açılma çalışmaları sürdürülmektedir. Ayrıca Kesme kasabası çevresinde etüdü yapılmamış onbeşin üzerinde mağara mevcuttur.
12. Peynir İni: Senirkent ilçesine bağlı Garip Köyü’nün 4 km güneydoğusundaki Obruk Taşı yamacındadır. Uzunluğu 6 m olup, girişe göre en derin nokta -20 m’dir. Kuyu şeklinde bir girişten sonra mağara yatay olarak bir kırık boyunca devam etmektedir. Ulaşım yürüyerek sağlanır. Dışarıya göre mağara ısısı çok düşüktür. Yöre halkının peynir depolamasından dolayı bu ismi vermişlerdir.
13. Pınargözü Mağarası: Yenişarbademli ilçesine 8 km uzaklıkta, Çaydere ormanlarının içinde bulunan ve jura-kretase yaşlı kireç taşlarından oluşan bir fay üzerinde gelişmiş aktif bir mağaradır. İçerisinden debisi 7 lt/sn olan büyük bir kaynak çıkmaktadır. Ayrıca mağaranın içerisinde birçok sifon ve büyük çağlayan vardır. Bu mağaranın 1995 yılına kadar yapılan uzun süreli araştırmalarla 16 km’lik bölümü ölçülmüş ancak sonuna kadar henüz ulaşılamamıştır. Belirlenen son nokta girişten +660 m yukarıdadır. Bu yükseklik ülkemizde ölçülen en büyük yüksekliktir. Mağaranın içinde değişik büyüklükte gölcükler, şelaleler, damlataş havuzları ve her türden damlataş birikimleri geniş yer kaplamaktadırlar. Girişte ise saatte hızı 150-160 km olan şiddetli bir rüzgar vardır. Pınargözü Mağarası’nın uzunluğu, girişe göre yüksekliği, su sıcaklığı (3-4 0C) ve rüzgar hızı bakımından Türkiye’nin en büyük mağarasıdır. Turizm açısından Avrupa’nın en uzun mağarası olarak da kabul edilmektedir. Bu mağaranın etüdü yapıldığı takdirde ülke turizmine katkısı büyük olacaktır. Ayrıca Keldağ mevkiinde Güllü Mağarası da tespit edilmiştir.
14. Sorgun Mağarası: Aksu İlçesinin 10 km kuzeyinde, Sorgun yaylasının kuzey yamacındadır. Buraya kadar her türlü araçla ulaşma olanağı vardır. Mağaranın toplam uzunluğu 301.5 m kadardır. Mağara yatay ve sulu bir mağaradır. Sorgun mağarasının içinden kış ve bahar aylarında kuvvetli, yaz ve güz aylarında oldukça zayıf bir dere akmaktadır. Mağarada yarasa kolonilerine rastlanmaktadır. Burası da yer yer güzel damlataş oluşumları ile süslüdür. Mağaranın zaman zaman su ile dolduğu ve girilemez duruma geldiği olmaktadır. Gerekli önlemlerin alınması halinde bu mağaranın da turizm amaçlı kullanılabilecektir.
15. Uluborlu Obruğu: Kapı Dağı’nın doğusundaki yayladadır. Uzunluğu 42 m’dir. Beyaz renkli kireç taşları içerisindeki kırık boyunca gelişmiştir. Mağaranın girişi 5-6 m çapında, 18 m derinliğinde bir kuyudur. Bu kuyunun tabanı yaz aylarında dahi karlar ile kaplıdır. Mağara içindeki ısı 3 0C ve nem de % 78’dir. Soğuk hava deposu olarak kullanılmaya çok uygundur.
16. Zindan Mağarası: Aksu ilçenin 2 km kuzeydoğusunda Aksu Çayı vadisindedir. Çay kıyısını takip eden ve daha yukarıdaki yaylalara giden yol Zindan Mağarası’nın önünden geçer. Otobüs dahil her türlü araçla bu yoldan Zindan Mağarasına ulaşılabilir. Zindan Mağarası Romalılardan bu yana bilinen ve kullanılan bir mağaradır. Yerinin çok uygun olması nedeni ile belki Romalılardan önce de kullanılmış olması muhtemeldir. Mağaranın toplam uzunluğu 765 m kadardır. Zindan Mağarası, mağara tipleri arasında, yatay ve yan aktif bir mağara tipi özelliğine sahiptir. Zindan Mağarası’nın bulunduğu Göller Bölgesi yurdumuzun en yoğun karstikleşmiş alanlarından birisidir. Bu yörede kireç taşları diğer kaya birimleri ile karşılaştırıldığında yayılım alanı yönünden birinci sırada yer alır. Bu çevrede en yaygın ve kalın kireçtaşları kretase ve jura yaşlı olanlardır. Bunlar aynı zamanda çok saftır ve bundan dolayı da şiddetli karstlaşmıştır. Zindan Mağarası karstlaşmaya uygun bir formasyon içinde yer yer önemli kırıklar üzerinde gelişmiştir. Bu fomasyonun kalınlığı 100-300 m kadardır. Mağaranın kırıklarına isabet eden kısımlarında tavan yüksekliği 15-20 m’ye ulaşmaktadır. Zindan Mağarası genellikle kuzey-güney yönünde uzanan kırıklar üzerinde gelişmiştir. Bazen bu kırıkları dike yakın açılarla kesen kırık sistemleri takip eder. Buna bağlı olarak Zindan Mağarası bölüm bölüm dirsekler yapar. Zindan Mağarası’nın geniş ve düzgün ağzı Aksu Çayı’ndan 12 m daha yukarıdadır. Düzgün bir tünel profili gösteren ağız 8 m yüksekliğinde ve 12 m genişliğindedir. Hemen girişten sonra mağara iki dirsek yaparak kuzeye yönelir. Bu kısımda taban toprak ve küçük kaya blokları ile kaplıdır. Tavan 20 m ye kadar yüksektir ve burası yaz kış yarasa kolonilerinin barındığı bölümdür. 50 ila 105 m arasında kısa, dar ve basık tüneller vardır. Buralarda yürünemez. Taban sulu ve çamurdur. Zindan Mağarası içinden kış ve bahar aylarında kuvvetlenen, yaz aylarında zayıflayan bir yeraltı deresi akmaktadır. Mağaranın sonundan çıkan su, mağara içinde 300-400 m aktıktan sonra düdenlerde kaybolmaktadır.
Zindan Mağarası, düz ve uzun olması nedeni ile çok rahat sığınak ve depo olarak kullanılabildiği gibi turizm amacı ile de kullanımaya çok elverişlidir. Yatay olarak uzanması, birkaç dar yeri dışında insanların rahatça yürüyebilecekleri genişlik ve yüksekliğe sahip olması, içinde yer yer damlataş oluşumlarının bulunması ve mağarayı süslemesi, içinden küçük bir derenin akması, mağaraya çok ilginç doğa görünümü vermektedir.
Eurymedon Açık Hava Tapınağı ve Tarihi Roma Köprüsü de Zindan Mağarasının yakınlarında bulunmaktadır. Bu durum da mağaraya ayrı bir cazibe kazandırmaktadır. Mağara 765 metre uzunluğu olan, içindeki ilginç sarkıt ve dikitleriyle, cildi güzelleştirdiği söylenen tabii yeraltı deresinden akan suyu ile çok dikkat çekmektedir. Mağaraya içinde yer alan renkli ışıklı taşlar ve mikroklimatik ortamda ayrı bir nitelik kazandırmaktadır. Mağara, Kültür Bakanlığı, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 15.6.1988 ve 307 Nolu Kararı ile Doğal ve Arkeoloji Sit Alam olarak tescil edilmiştir. Mağarada ışıklandırma ve çevre tanzimi yapılmıştır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:45   #45
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Göller

Göller
Isparta il hudutları içinde bulunan en önemli göller, Eğirdir, Kovada ve Gölcük Gölleri’dir. Ayrıca Burdur ve Beyşehir Gölleri, bir kısımda Isparta il sınırları içine girmektedir. Isparta il alanı, genel olarak III. zamandaki kıvrımlarla yükselmiş, daha sonra volkanik ve tektonik hareketlerle yeni şekillenmeler kazanmıştır. Böylece il topraklarında sayısız tektonik çukurlar oluşmuştur. Bu çukurların zamanla su ile dolmasından göller ortaya çıkmıştır. Burdur il alanını da kapsamak üzere, Taşeli ve Tekeli platolarını sınırlayan dağların çizdiği üçgen içinde kalan bu yüksek bölgeye, çok sayıda tektonik göl oluşması nedeniyle, Göller Bölgesi adı verilmektedir.
1. Eğirdir Gölü:Isparta ili hudutları içinde olduğu kadar Göller Bölgesinin de en önemli göllerinden birisi Eğirdir Gölüdür. Eğirdir Gölü, Sultan ve Karakuş Dağları’nın arasında ve il alanının ortasında yer almaktadır. 517 km2 yüz ölçümü ile Türkiye’nin 4. büyük gölüdür. Kuzey-güney uzunluğu 50 km olan, doğu-batı genişliği ise 3 ila 15 km arasında değişen Eğirdir Gölü, takriben 3.309 km2 lik bir havzanın sularını toplamaktadır. Gölün oluşumunda karstik yapının payı büyüktür. Ana kalker temeli üzerinde yer alan çöküntü oluklarının birbirleriyle birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Göl, deniz yüzünden 916 m yükseklikte olup, ortalama derinliği 12 m kadardır. Maksimum derinliği ise Eğirdir yakınlarında 16.5 m’dir.
Göl suları bulanmaz. Gölün güneybatı sahillerinde derin ve kuytu koyları vardır. Sarp kayalar ve yarlar bu koylara çok güzel görünümler vermektedir. Göl kuzeyden güneye uzanmaktadır ve genelde yeraltı su kaynakları ile beslenmektedir. Suyu tatlıdır. Çevresi ormanlıktır. Bu kaynak suları gölün içinde muhtelif yerlerden çıkmaktadır. Göl kaynak sularından başka, civardaki pınarlarla da beslenmektedir. Bunların başlıcaları, Gençali’nin yanından çıkan ve hemen göle giren Kanlı Palamut Pınar, bunun hemen güneyindeki ve daha bol suyu olan Karaot Avlığı Pınarı, Tırtar altından çıkan Koca Pınar ve Havutlu Pınarı’dır.
Gölde poyraz rüzgarları tehlikeli dalgalar yaratır. Hoyran’ın güneyinde Eğirdir’e doğru hızlı sayılabilecek bir akıntı vardır. Eğirdir Gölü, iki kısma ayrılmaktadır. Kuzeyde kalan ve daha küçük göl kesimine Hoyran Gölü, güneyde kalan kesimine ise Eğirdir Gölü denir. Her iki göl Hoyran Boğazı ile birbirine bağlanır. Gölün kenarları genellikle diktir. Bu dikliğin kaybolduğu Gelendost ve Hoyran yörelerinde göl kıyısında bataklıklar bulunur. Gölde, Eğirdir ilçesinin üzerinde bulunduğu yarım adanın bir uzantısı gibi küçük iki ada vardır. Biri Can Ada, diğeri Yeşilada (Nis)’dır. Yeşil ada üzerinde 100 kadar ev bulunmaktadır. Son yıllarda göl sularının azalmasından yararlanılarak bu adalar birbirine ve Eğirdir’e bağlanmış bulunmaktadırlar. Gölde balık çoktur. En iyi cinsleri çapak, siraz, çiçek, levrek ve sudaktır. Gölde balıkçılığı daha ziyade Yeşilada sakinleri yapmaktadır.
Eğirdir Gölü’nden, Eğirdir regülatörü ile kontrol edilen 25 km uzunluğundaki ve 25 m3/sn kapasiteli bir drenaj kanalı ile Kovada I ve II Hidrolik Santralleri’nin su ihtiyacı karşılanmaktadır.
Haziran 1996’da, Çevre ve Orman Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün ortak kararı ile Eğirdir Gölü, doğal sit alanı ilan edilmiştir. Yörenin en önemli su havzalarından biri olan Eğirdir Gölü’nün 1’inci 300 m kıyı şeridinin de 3’üncü dereceden sit alanı olarak ilan edilmesi kararlaştırılmıştır. Belirtilen alan içinde bulunan kaçak yapılaşmaların yıkılacağı ve bundan böyle bu alanda Koruma Kurulu’nun kararı alınmadan hiç bir yapılaşmaya müsaade edilmeyeceği de belirtilmiştir.
2. Kovada Gölü: Eğirdir Gölü’nün regülatöründen çıkan su fazlası, bir kanal aracılığı ile Kovada Gölü’ne dökülmektedir. Kovada Gölü dekarstik çukurlarının su ile dolması sonucu oluşmuştur. Gölün kuzey-güney uzunluğu 15 km olup, genişliği ise 2-3 km arasındadır. Kovada Gölü eskiden, şimdiki durumundan on kat daha küçüktü. Sonraları Eğirdir Gölü’nün fazla suları göle akıtılmış ve bugünkü durumunu almıştır. Gölün genişliği 9 km’yi ve çevresi de 20.6 km’yi bulmuştur. Batı yöresinin dışında gölün çevresi genellikle sazlık ve kamışlıktır. Suyu tatlı olup, bulanmaz. Bu nedenle gölde bol balık yaşar. Yerli balık türleri içinde en önemlisi sazandır. Ayrıca tatlı su yengeci, su böceği ve midye de bulunmaktadır.
Kovada Gölü’ nün suları, Kırıntı Köyü yakınlarındaki sırttan, Kuru Dere Vadisi’ne akıtılmaktadır. Akıtma sonucu ortaya çıkan düşüşten, elektrik enerjisi üretilmektedir. Kovada Gölünün doğal görünümü çok güzeldir. Çevresinde çok zengin olan bitki örtüsü içinde, yabani ördekler ve diğer av hayvanları yaşamaktadır. Bu özellikleri nedeniyle, Kovada Gölü ve çevresi, Bakanlar Kurulu kararıyla milli park kapsamına alınmış bulunmaktadır.
3. Gölcük: Gölcük, Isparta’nın 5 km güneybatısında ve deniz yüzeyinden yüksekliği 1380 m olan, krater çukurunun su ile dolmasından oluşmuş bir krater gölüdür. Gölcük, 150-300 m kadar yükselen ve volkanik küllerle kaplı tepelerle çevrilidir. 1.5 km çapında bir daire biçiminde olup, gölün ortasına doğru derinliği 32 metreyi bulmaktadır. Gölcük ve yöresinde yapılan araştırmalarda, yüzeyleme veren formasyonlar, tortul, ultramatik ve volkanik kayaçlar olmak üzere başlıca üç gruba ayrılırlar. Bunlardan tortullara ait en yaşlı formasyonu Akdağ kireç taşları oluşturmaktadır. Diğerlerini konglomeralar ve flişler meydana getirmektedir. Gölcük ve çevresindeki volkanik kayaçlar, Traki-Andezitleri; sıkı tüfler ve sünger taşlarından oluşmaktadır.
Gölcük genelde yağmur suları ve dipten kaynayan kaynaklarla beslenmektedir. Son yıllarda gölün suyunda biraz azalma gözlenmektedir. Göl kapalı havza halinde olmasına rağmen suyu tatlıdır. Göl çukurluğunun çevresindeki tepeler, göle dik inerler. Yalnız gölün güney doğusundaki kumlu tepelerin altında kütle halinde dik bazalt kayaları vardır. Çukurluğun, batısında ise, kumlu tepelerin altında göller bölgesinin mezozik, kütlevi, yan mermer kalkerle meydana getirmektedir.
Gölde az da olsa balık vardır. Gölün kenarından en çok 3 veya 5 m açılınca, suyun birden derinleştiği görülür. Gölcük çevresi DSİ’nce tamamen ağaçlandırılmıştır. Gölcük ve civarı özellikle Isparta merkez ilçe halkı tarafından mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
4. Kara Göl: Isparta’nın en yüksek dağı olan 2.998 m yükseltili Dedegöl Dağları’nın 2335 m dorukları arasında 2.500 m2 büyüklüğünde bir buzul gölüdür.
5. Beyşehir Gölü: Batı Toroslar’ın doğu kesiminde kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu Anamas Dağları’nın doğusunda yine aynı şekilde uzanan Beyşehir Gölü tektonik kökenli bir çukurluğun sularla dolması sonucu oluşmuştur. 656 km2 alanı ile Türkiye’nin üçüncü büyük gölüdür. Uzunluğu 45 km, genişliği ise 13-25 km arasında değişmektedir. Gölün suları bir gidegen vasıtasıyla kısmen Suğla Gölü’ne geçer.
Diğer göllerde olduğu gibi, Beyşehir Gölü’nden de tarım alanlarının sulanması için faydalanılmaktadır. Eğirdir, Kovada, Beyşehir Gölleri aynı zamanda önemli balıkçılık alanlarıdır. Buralardan kontrollü bir şekilde avlanma yapılmaktadır.
Burdur Gölü de Isparta’ya komşu bir göldür. Sularının dışarıya akıntısı olmaması nedeniyle suyu tuzludur. Bu nedenle göl suları kullanılmamaktadır.
Baraj Gölleri ve Göletler
Isparta ve yöresinde çok sayıda baraj ve gölet bulunmaktadır. Bunlar ilin turizm ve rekreasyon potansiyelini arttırmaktadır. Mevcut baraj ve gölet çevresindeki alanlar yakın çevresindeki yerleşme nüfusu tarafından günübirlik alan olarak kullanılmaktadır. Isparta’da bulunan barajlar aşağıda sunulmuştur.
1. Uluborlu Barajı: Uluborlu ilçe merkezinin güneybatısında Pupa Çayı üzerinde kurulmuş kaya dolgu tipinde yapılmış bir barajdır. 110 ha alana sahip olan baraj, 1984 yılında hizmete açılmıştır. Şalgamlık, Karatavuk ve Kuruçay’ın sularının toplanmasıyla oluşmuştur. Toplam hacmi 21.400 hm3 olan baraj, sulama ve taşkın önleme amacıyla inşa edilmiştir. Direk olarak dip savakları sulama kanallarına bağlı olan baraj, Uluborlu ilçesinde oldukça önemli bir tarım alanını sulamaktadır (2.454 ha). Burada meyvecilik ön plana çıkmakta ve özellikle kiraz, elma ve vişne bahçeleri sulanmaktadır.
2. Yalvaç Barajı: Yalvaç ilçesi Sücüllü kasabasının kuzeyinde Sücüllü (Kuruçay) çayı üzerine 1973 yılında kurulan baraj, esas olarak sulama amacıyla inşa edilmiştir. 83 ha alana ve 8.00 hm3 hacme sahip olan baraj, daha önceleri tamamen kuru tarım yapılan sahada, yaklaşık 2.000 ha alanda sulu tarım yapılmasına imkân sağlamıştır.
3. Sorgun Barajı: Aksu-Yılanlı projesi kapsamında yapılmış olan Sorgun Barajı Aksu ilçe merkezinin kuzeyinde bulunmaktadır. 13,80 m3 hacim ve 91 ha alana sahip olan baraj, Sorgun Deresi üzerinde kurulmuştur. Taşkın önleme ve sulama amacıyla inşa edilmiştir. Bu proje ile Aksu-Yılanlı ovasında 3.207 ha alan sulanmaktadır.
4. Karacaören Barajı: Aksu ırmağı üzerinde 1989 yılında inşası tamamlanan baraj, sulama, taşkın önleme ve enerji üretimi amacıyla kurulmuştur. 1.234 hm3 hacmi ve 4.550 ha toplam alana sahiptir. Toplam alanın 2.383 ha’ı Isparta il sınırlarında yer alır. Sütçüler ilçesinin Çandır, Melikler, Şeyhler gibi köylerinin ve çevredeki tarım alanlarının su kaynağı Karacaören baraj gölüdür.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:45   #46
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Sit Alanları

ISPARTA

TESCİL EDİLMİŞ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI İLE SİT ALANLARI
Sit Alanları

Arkeolojik Sit Alanı : 114
Kentsel Sit Alanı : 7
Doğal Sit Alanı : 12
Tarihi Sit Alanı : 1

Toplam : 134

Kültür (Tekyapı Ölçeğinde) ve Tabiat Varlıkları : 406

GENEL TOPLAM : 540

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:46   #47
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Isparta Mutfağı

Isparta'nın yemek ve yiyecekleri üzerine bugüne kadar yapılan araştırma ve derlemelerin sayısı fazla değildir. Bu konudaki en geniş çalışmaları, 1990 ve 1996 yıllarında İl Kültür Müdürlüğü Folklor Araştırmacısı Abdullah Kılıç tarafından yapılmıştır. Yapılan derleme çalışmalarıyla Isparta'nın çok zengin yemek ve yiyecek kültürüne sahip olduğunu tespit edilmiştir. Isparta tarım ve meyvecilik yönünden zengin bir yöre olduğu için, bu yemeklere de yansımıştır. Yörede bilinen mahalli yemekler şu şekilde sıralanabilir.
1.ÇORBALAR: Isparta'da 16 tür çorba saptanmıştır. Çorbalar pişirildikten sonra kızartılmış tere yağı, nane, kırmızı biber konur. Çorbaların türüne göre içine sarımsak, soğan, salça ve limonda konulur. Çorbalar içine katılan nanelere göre değişik adlar alırlar. Bu adlar, bulgur, etli, tarhana, işkembe, keklik, mercimek, miyane, oğmaç, paça, patates, sakala sarkan, sebze çorbaları, (Ispanak çorbası) tavuk, top tarhana, topalak, tutmaş, yayla, (toyga) çorbalarıdır.
2.ET YEMEKLERİ:Et yemekleri sebze, yoğurt, pirinç ve bulgurla beraber yapılmakla birlikte ağırlığı et olan diğer türden yemeklerdir. Yöreye has olan yemekler şunlardır: Banak, Çömlek Kebabı, Kabine, Keşkek, Tandır Kebabı, Tirit, Yoğurtlu Et. Yörede patates, nohut ve fasulye ile etten yapılan yemeklere "Yahni" denilmektedir. Yemekler ete konan malzemenin türüne göre adlar alırlar. Ayrıca kıyma ile köfte yapımı da yöre de yaygın olan et yemeklerindendir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

3.SEBZE YEMEKLERİ:Yörede yetişen bütün sebzelerin yemekleri etli ve etsiz olmak üzere iki şekilde pişirilir. Ispanak, kabak ve bakla gibi sebzelerin yoğurtlu yapılan yemeklerine "boranı" denilir. Etli pişen yemeklerin eti daha önceden pişirilir. Patates, kabak, (uzun kabak), şalgam, patlıcan, fasulye, ıspanak, lahana, karnı bahar, (yörede çiçek denilir) gibi başlıca sebzelerin yemekleri yapılır. Patlıcandan "Oturtma" ve "Yatırtma" denilen yemekler yapılır. Ayrıca biber, patlıcan, patates gibi sebzeler yağda kızartılarak yoğurtlu ve yoğurtsuz yenilmektedir. Yazın kurutulup kışın yenen bakla, bamya, kabak, fasulye, patlıcan, biber önce sıcak sebzelerin kavanozlarda konserveleri de yapılmaktadır. Bütün sebze yemeklerinde soğan, domates veya salça kullanılmaktadır.
4.BALIK YEMEKLERİ: Yörede su kaynaklarının ve gölün olmasından dolayı balık yemekleri de yapılır. Eğirdir gölünden dişli, sıraz, sazan (çapak) gibi balıklar avlanmaktadır. Balıklar genellikle yağda kızartılarak yenilir.Başlıca balık yemekleri: Balık Dolması, Balık Yahnisi

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

5.TAHIL YEMEKLERİ:
5.1.Pilavlar: Pilav her yerde pirinç ve bulgurla yapılır. Yörede yapılan pirinç pilavları tavuk veya hindili, sade, salçalı, nohutlu, bezelyeli, patlıcanlı, kıymalı ve kuşbaşılı olarak yapılmaktadır. İçine rendelenmiş soğan, domates ve şehriye konulmaktadır. Bunlardan patlıcanlı pilav için patlıcanın kabukları soyulur ve tuzlu suda bekletilerek acısı alınır. Kuşbaşı eti fındık büyüklüğünde doğranır. Patlıcanlar ve et zeytinyağda kavrularak üzerine ıslatılmış pirinç ve su katılarak pişirilir. Üzerine nane, dereotu, maydanoz gibi baharatlar ekilerek tatlandırılır ve süslenir. Bulgur pilavları da sade, salçalı, domatesli, kıymalı, ciğerli, mercimekli, nohutlu olarak pişirilir.
5.2.Dolmalar-Sarmalar: Yörede her yerde olduğu gibi, patlıcan, biber, domates ve kabak dolmaları ile asma yaprağı, ebegümeci ve lahanadan sarma yapılır. Dolma ve sarmalar zeytinyağlı ve kıymalı olarak iki türde yapılmaktadır.
5.3.Tatar: Un, yumurta, süt, tuz ve yağ ilaveleriyle hamur yoğrulur ve yufka şeklinde açılır. Küçük kareler halinde kesilir ve kurutulur. Pişirileceği zaman suda haşlanır ve sarımsaklı yoğurdun içine konulur. Üzerine salçalı kızarmış tereyağı ve kıyma dökülür.
5.4.Dirgit: Daha çok diş hediği olarak çocukların ilk dişinin çıktığı zamanda yapılan bir yiyecek türüdür. Buğday, nohut ve fasulye haşlanır; üzerine tuz veya şeker katılarak yenilebildiği gibi kuru yemişle birlikte de yenilir.
6.YABANİ OTLARLA YAPILAN YEMEKLER: Yörede bici bici (madımak), semiz, ebegümeci, tavuk kursağı, ümmü, sirken, ısırgan, kuzu kulağı, toklu başı, pancarlık, labada gibi yöresel adlarla bilinen otlar kırlardan toplanır, temizlenerek ince ince kıyılır. Yağ, soğan ve kıyma ile kavrularak pişirilirler. Bazı tür otların, ıspanak, semiz otu gibi, yemeği salça, soğan ve pirinç ile pişirilerek yoğurtlu ve yoğurtsuz yenilmektedir.
7.KATKILI HAMURLU YİYECEKLER: Yurdun her yerinde tavada yapılan puf ve sigara böreği ile fırında pişirilen su böreği Isparta'da da yapılır. Bunların dışında kıymalı, peynirli, ıspanaklı, patatesli, kabaklı, böreklerin içine maydanoz konularak yapılmaktadır. Değişik katkılar konularak sacda pişirilen börekler değişik isimlerle anılırlar. Belli başlı yapılan böreklerin adları şöyledir: Dıran Ekmeği, Kuyruğu Sulu, Kulak Böreği, Çörek, Katmer (Goşma), Pişi, Nokul
8.TATLILAR:Yörede yapılan tatlılar: Hamurdan, sudan, sütten, pekmezden, irmikten haşhaştan ve kabaktan olmak üzere değişik türlerden yapıla gelmektedir. Saydığımız bu malzemelerle yapılan tatlıları kısaca şöyle açıklayabiliriz.
8.1.Hamur tatlıları: Yurdun her yerinde yapılan baklava, kadayıf, sarı burma, un helvası yörede de çok yaygın olarak yapılmaktadır. Baklavalar peynirli, cevizli, fıstıklı, fındıklı ve sade yapılmaktadır. Baklavanın arasına konan peynir tuzlanmış taze peynirdir. Diğer hamur tatlılar ise şunlardır: Samsa, Şekerleme, Tosmankara, Mafiş, Lokma.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

8.2.Su Ve Süt Tatlıları: Yörede sütlaç, güllaç ve muhallebinin yanı sıra şu tatlılar yapılır: Pelte, Su Peltesi, Zerde, Höşmerim.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

8.3.Diğer Tatlılar: Yurdun her yerinde olduğu gibi yörede de kabak tatlısı, aşure, tahin helvası yapılan tatlılardır. Bunlarla birlikte şu tatlılar da yapılır: İrmik Helvası, Haşhaş Helvası, Saksağan veya Karga Beyni, Derdimi Alan.
9.EKMEKLER: Yörede fırın ekmeği satın alınmakla birlikte Yufka, dıraz (dığan) ekmeği, tapalama ve bazlama ekmekleri evlerde yapılarak türetilmektedir. Ekmek yapımında hamur teknesi, senit (sofra, tahta tabla da denir), oklava (merdane), esiran (kesici alet), çevirgeç (pişirgeç, köseleç), sac ve sacayağı ile kuzine soba kullanılır. Yakacak olarak çalı, çırpı ve saman kullanılır.
10-SALATALAR, ÇAÇIKLAR, GARNİTÜRLER: Yörede yurdun her yerinde olduğu gibi salatalıktan ve dereotundan cacık; salatalık ve maruldan salata yaptıktan başka kimi bitki ve sebzelerden de bu konuda yararlanılmıştır. Domates, biber, soğan, marul, maydanoz, nane, limon, turp ve havuçtan birlikte salata yapıldığı gibi bunlardan birkaçı bir araya getirilerek de salata yapılmaktadır. Bol soğanlı ve haşlanmış kuru fasulyeden yapılan salataların üzerine limon sıkılıp sumak serpilir. Ayrıca kuzukulağı, afyon bitkisinin filizleri ve tere yıkanarak sade yenilir.
11.KIŞLIK HAZIRLANAN YİYECEKLER:Yörede kışlık olarak turşu, reçel, salça, kurutulmuş sebzeler ve meyveler, pekmez, bulama, pestil çorbalık tarhana, makarna, erişte, bulgur gibi yiyecekler hazırlanır. Turşu olarak lahana, patlıcan biber, domates, havuç, şalgam, muşmula, üzüm, karnı bahar, salatalık gibi sebzelerden yararlanılır. Patlıcan, dolmalık, biber ve domatesin içi doldurularak da turşusu yapılır. Armut, erik, kayısı vişne, çilek, şeftali, portakal, incir, ayva gibi meyvelerden ve gül çiçeğinden reçeller yapılabildiği gibi kurutulup saklanabilen türlerden hoşaf da yapılır. Domates ve kırmızıbiberden salça yapılır. Sütten peynir ve yoğurt yapılarak pazarlarda satıldığı da görülmektedir. Üzüm ve duttan pekmez, bulama ve pestil yapılır. Bu meyvelerin ocaklarda suya kaynatılırken içine erik, kayısı, ayva gibi diğer meyveler katılarak pestili yapılır. Bununla birlikte bazı bölgelerde üzüm suyundan şarap üretenler de bulunur.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:46   #48
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Geleneksel El Sanatları

Geleneksel Türk el sanatlarının tarihi çok eski devirlere, Ortaasya' ya kadar uzanır. Yapılan el sanatları ürünlerinde yaşam biçimi olan göçebe hayatin özellikleri, tarihî kalıntılardan da anlaşılmaktadır. İşlemeler ve motifler o dönemde çadır, hali, kilim, eyer takımları, elbiseler vb. uygulanmıştır. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya gelen Türkler bu zengin sanat ve uygarlık kültürlerini de beraberinde getirmişlerdir. Isparta bölgesine yerleşen Türk boyları burada karşılaştıkları örnekleri ve yöntemleri kendi anlayışlarıyla bağdaştırmışlardır. Ortaasya' nın göçebe kültür işlemeciliğini ve sanatlarını burada geliştirerek sürdürmüşlerdir.
Önceleri Isparta'da dikiciler, mesciler, pabuçcular, yemeniciler, çizmeciler, çarıkcılar, semerciler, mumcular, yağcılar, sabuncular, urgancılar, kendirciler, cezveciler, bakırcılar, kavafcılar, demirciler, çilingirciler, oymacılar, marangozlar, bıçakcılar, hasırcılar, nalbantlar, saraçlar, keçeciler vb. gibi sanat kollarının olduğu bilinmektedir. Ancak bu sanatların çoğu kaybolmuş, günümüzde azalarak devam eden dericilik, ayakkabıcılık, marangozluk, demircilik, bıçakçılık, bakırcılik, kalaycılık, sobacılık son temsilcilerinin elinde yürütülmektedir. Bu sanat kollarını devam ettirecek çırakların olmayışı da kaybolmayı hızlandıran ayrı bir faktördür. Bu sanatların her birinin önceleri arastaları, sokakları, pazarları varken günümüzde yalnızca ayakkabıcıların ve tuhafiyecilerin siteleri bulunmaktadır. Bugün devam etmekte olan marangozluğa rağmen eski ahşap süsleme sanatları, oyma ve nakışçılık da kaybolan diğer sanat kollarıdır. El sanatlarından yün ve kıldan imal edilen çuval, heybe, aba, çadır, kilim ve çulha gibi dokumalar zamanın gelişen ihtiyaçlarına ayak uyduramayarak ortadan çekilmeye başlamışlardır.
Günümüzde, azalarak devam eden geleneksel el sanatlarından halıcılık, kilimcilik, oya ve nakış işlemeleri yörede yaygındır. Kullanmak için yapılmasının yanı sıra çeyize koymak ve gelir elde etmek için yapılan bu el dokumaları daha çok tarla ve bahçe işlerinin azaldığı kış döneminde yapılırlar. Dericilik, keçecilik, saraçlık, semercilik ve nalbantlık gibi el sanatlarının günümüzde artık sadece Yalvaç ilçesinde, bıçakçılığın ise yalnızca İl merkezi ile Uluborlu ilçesinde yapıldığı görülmektedir.
HALICILIK:
Isparta halıcılığı eski bir tarihe sahiptir. 12. yüzyıldan itibaren çok önemli Türkmen nüfusunu barındıran Isparta ve çevresinde, meşhur Türkmen halılarını dokuyarak, komşu ülkelere ihraç edebilen eski bir ticari dokuma geleneği bulunmaktadır.

19. yüzyıl sonuna kadar Isparta ve çevresinde yaşayan Türkmenler ve Hamitoğulları, Melli, Sarıkaralı, Sarıkeçili, Karakoyunlu gibi aşiretlerle sürdürülen mahalli ve geleneksel Isparta halıcılığı yüzyılın sonundan itibaren, İzmir’den başlayarak Manisa, Kula, Uşak ve Isparta’da en ücra köylere kadar nüfus eden Şark Halı kumpanyası siparişleri ile Avrupa’dan gelen modeller ve bunlara uygun renklerle geleneksel dokuma tarzında büyük bir kültür değişimine uğramıştır.

Isparta halı dokumacılığı, ilk defa 1891 yılında Babanzade Mustafa Zihni Paşa zamanında teşkilatlanarak köylere kadar yayıldığı görülmektedir. Ancak bu çalışma uzun ömürlü olmamıştır. Daha sonra Etirelizade Mehmet Efendi, doktor Bodasaki ve tarihçi Böcüzade Süleyman Sami, Cumhuriyet öncesi Isparta halıcılığını geliştiren ve bölgeye yerleştiren kişilerdir. Bu kişiler, Isparta’da sürgün bulunan Hacik Usta ile İzmir’de bulunan Isparta’lı Agapoğlu ve mahdumlarıyla ilişki kurarak, Isparta’da Şark Halı kumpanyasını kurmuştur. 1890’lı yıllardan 1930’lara kadar bölgede Şark Halı Kumpanyasının organizasyonu ile üreticilere yün ipi, boya ve desen verilerek, en ücra köylere kadar halıcılık götürülmüştür. Bu dönemde üretilen halıların desenleri ticari albeniye göre Uşak, Hereke, İran halılarından uyarlanmıştır. Üretilen halı desenlerine dokuyan kimseler halının desen kompozisyonlarına göre bir takım isimler vermişlerdir. Bunlar: Kandahar, Üzümlü, Saatli, Hançerli, Bademli, Şimşekli, Ağaçlı, Beşir, Elvan, Goblen, Goncalı, Çelenkli gibi isimlerdir.

Halıcılığın yaygınlaşmasıyla köylerde, evlerde, ıstar denilen halı tezgahları yapılarak kurulmuştur. Istar iki yassı tahtanın bir üst, bir alt tarafına takılan "top" denilen yuvarlak ağaçlarla yapılır. Genel olarak halı tezgahları iki cinse ayrılır:

(1) Sarma Sabit Tezgahlar:
Leventlerin eksen uçları girecek şekilde iki uçları delik olan iki yan tahtası ve alt top, üst top tabir edilen iki adet leventin montaj edilmiş diğer cihazlarının takılmiş halıne "takım tezgahi" denir. Çözgü toplar üzerine sarıldığı için ve halı dokunacak yere payandalarla çakılıp tespit edildiğinden dolayı "Sarma Sabit Tezgah" adı verilir.
(2) Portatif Seyyar, Düz Tezgahlar :
Bir yere çakılmayıp üzerinde çözgü ile istenildiği yere gezdirilebildiğinden adına "seyyar tezgah" denilmiştir. Sanayide çeşitli tiplerde profil ve saç demirlerden de yapılmaktadır. Halı ipinin geleneksel metotlarla elde edildiği Şarkikaraağaç, Yenişarbademli, Aksu, Eğirdir ve Sütçüler'de yaşayan Yörük ve Türkmenler ilkbahar Mayıs ayında ve sonbahar Eylül ayında koyun yünlerini kırkıp yıkarlar. Yünler kurutulduktan sonra "yay" denilen aletle didiklenerek atılır. Ondan sonra kirmende eğrilir. Eğirme işini erkekler de yapar. Kirmende eğrilen ip "gelep" denilen yumak haline getirilir. Daha sonra suni ve kök boyalarla boyanır.
Başka bir ip elde etme şekli de Kırkılan yün ya da pamuk "çark" denilen alette önce eğrilir. Bunun için pamuk ince çöplerle tüp biçimine getirilir ya da yün ise kollara takılan burma biçimine getirilir. 15-20 cm. eninde yarim metre kadar genişlikte 6-7 tane ince tahtanın ortaları delinir. Sonra bir düzen içinde başka bir ağaca takılırlar. Ayrıştırılarak bir davul biçimine getirilip iplerle gerdirilir. Çevrilecek biçimde kolu da takıldıktan sonra iği de takılır, sonra ip eğirme işine geçilir. Buna "çark" denilir. Çarkta eğrilen ip iğ üzerinde yumak şeklinde olduğundan "ilgidir" denilen 50 cm. kadar iki ucu oyuk bir ağaç üzerine aktarılır. Açıldığında bir daire oluşturacak olan ipler artık çile olmuştur. Çileler haşıllanır. "Haşıl" undan karılan bir maddedir. Çileler haşıl içine yatırılır. Böylece ipler, özleşmiş olur, sağlamlaşır, sonra kurumaya bırakılır. Ardından da "keceve" denilen basit aygıt ile "kargı"lardan hazırlanan toplulara takılır. Kirmende dokuma ipinin yanı sıra çuvalların, heybelerin, çadırların, çorapların, eşek ve develerin yularları ile kolonları bu aletle eğrilir. Eskiden dokuma ve diğer iplerin boyaması kök boyaları ile yapılırken, günümüzde suni boyamacılık yaygınlaşmıştır. Bunların hiçbirisini yapmayanlar iplik satış mağazalarından istedikleri hali ipini alırlar.
Çözgü dokunacak halının boyuna göre tespit edilir. Halı tezgahının alt ve üst tahtaları arasında hali boyunca birbirine paralel olarak çaprazlama gerilmiş ipliklere "çözgü" denilir. Çözgü hali boyundan 120 cm. uzun tutulur. Yerdeki kalas ya da beton zemindeki deliklere dikine doksan derece boru demirleri geçirilir. Çözgü ipinin bir ucu demirin alt ucuna bağlanır. Yeterli mesafedeki diğer boru demire doğru iplik götürülür. Dönüşte çapraz olacak şekilde geri getirilir. İlk demire dolanıp tekrar geri götürülür. Böylece yeterli tel sağlanınca çözgü bitmiştir. Her iki ucuna çiti zincir örgüsü yapılır. Çaprazın bozulmaması için iplik geçirilerek bağlanır ve boru demirlerinden çıkarılıp bükülür, çözgü tamamlanmıştır. Tellerin aynı gerginlikte olmasına dikkat edilir.
Hali dokunurken çözgü ipliklerinin her çift teline belirli biçimde bağlanan ve yan yana gelerek sıralar oluşturan yün ipliğe "ilme" denilir. İki tip düğüm tarzı vardır. Tek bağlama; İran veya Sine düğümü, Çift bağlama; Türk veya Gördes düğümü. İlme sıraları arasına ve halının enine paralel olarak geçirilen çözgü ile beraber halının zemin dokumasını oluşturan yün veya pamuk ipliğe "atkı" denilir. Düğüm uçlarının belli uzunluklarda kesilmesi "hav" olarak adlandırılırken halının iki veya dört kenarını çevreleyen desenli veya düz kısıma "bordür" denilmektedir. Bordürle çevrelenen orta kısma ise "orta" veya "zemin" denilir. Halının eni yönünde başlangıç ve bitim uçlarında ve saçakların dibinde çözgü ve atkı ipliklerinden oluşan zincir şeklinde olan dokuya "çiti" denir. Başlangıç ve bitim kısımlarında yapılan düz dokumaya "hali kilimi" denir. Hali bittikten sonra ilmeli kısmı korumak üzere halının iki başında 5-8 cm. genişliğinde desenli veya düz olarak dokunan kilim örgüsüne "toprakçalık" adı verilir.
İmalâttan dokunup gelen halıya "ham hali" denir. Ham halılar yıkanmak üzere yıkamahaneye getirilir. Uygun bir beton zemine sırtı yukarı gelecek şekilde serilir. Alevli pürüz lambası ve alev ütüsü yardımı ile pürüzler yakılır. Bir "gelberi" ile yanıklar kazınır. Hortumlar ile üzerine su tutulur. Alt ve üstüne uygun temizlik maddesi deterjan verilir. Gelberi ile geri götürülür, sonra kazınır ve yeniden bol su verilir. Üzerindeki temizlik maddesi arındırılıncaya kadar su tutulur. Bundan sonra kuruması için dışarı serilir. İlmeği yün olan halılar kırpımhaneye sevk edilir. Heleronik bıçaklı büyük kirpim makinelerinden geçer. Hav tepesi kadife intizamında kesilir ve mamül hali olmuştur. Yıkanan hali şayet ipek hali ise sırt yani pürüz lambası ile hafif ütülenir. İlaç yıkama işi bittikten sonra hali önden ve arkadan buharlı ütülerle ütülenir. Hav bir tarafa yattığından ön taraftan bakılınca renkler koyu geri taraftan bakılınca renkler açık görülür. Halk dilinde bu halıya "yanardöner" denilir.
Isparta halılarına boyutlarına göre geleneksel adlar verilir. (40x130) Paspas, (75x130) Seccade, (100x200) Divan, (120x210) Seccade, (80x300) Yolluk, (150x260) Kelle, (200x300) Taban, (250x350) Büyük Taban olarak adlandırılır. Parantez içindeki boyutların birimi cm. olup, birinci rakam eni, ikinci rakam boyu vermektedir.
Isparta halılarında Gülistan, Serpme, Kompozisyon, Osmanlı, Goblen, Çin, Üzümlü, Dönümlü, Köşe göbek gibi desenler kullanılmaktadır.
Isparta’da el halılarını dokuyan üretici kişiler, özellikle il merkezinde bulunan Halı Sarayına Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri gelerek, ürettikleri halıları pazarlama imkanı bulabilmektedirler.

Yörede, küçük tezgahlarda dokunan minyatür el halıları da bulunmaktadır. Yarısı bitirilmiş şekilde dokunan bu halılar, halı tezgahı olan küçük ıstarlara yerleştirilerek, hediye mahiyetinde bazı halı satış mağazalarında satılmaktadır.

KİLİM (DÜZ) DOKUMACILIK:
Kilimciliğin Isparta'da en yaygın olduğu yerler yörük köyleridir. Bununla birlikte Türkmen köylerinde de kilim dokumalarına rastlanır. Kilim dokunan bu yörelerde heybe, çanta ve çuvallar da dokunduğu görülür. Ancak modern kullanım örtülerin yaygınlaşması ve kilim dokuyacak gençlerin bu işe rağbet ve emek çekmemesi gibi sebeplerden kilim dokuması giderek azalmaktadır. Kilim dokunan yörelerde, dokumayı daha çok otuz yaşın üzerindeki kadınlar yapmaktadır.
Dokunacak kilimin ipi yün ise aynı yukarıda hali ipinin elde edilmesindeki işlemler yapılır. Kıldan dokunan kilimlerin ipi ilkbaharda Kırkılan keçilerin kilinin "tarak" denilen 25x60 cm. civarında bir tahtanın ucuna geçirilen, ucu sivri ince saç demirlerinde taraklanır, ayrışması yapılır. Yıkandıktan sonra yapılan bu işlemin arkasından keçi kili kirmende eğrilip bükülmesi için kolda "burma" haline getirilir. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak ya da çeyiz olarak değişik boyutta ve değişik kullanım amaçlı düz dokumalar üretilir.
Dokumalar dik, duvara dayalı şekilde kurulmuş, ıstar denilen tezgahlarda dokunur. Çözgünün hazırlanmasından sonra dardağan veya gürgen ağacından yapılan ahşap Kirkitlerin yanı sıra sapı ahşap dişleri metal olan Isparta tipi Kirkitler ile dokuma yapılır. Uygulanmak istenen motiflerin kaç çözgü teline yerleştirileceği yılların tecrübesi ile bilinmektedir. Dört çözgü teline "bir el", on tanesine "bir çile" denmektedir. Namazlık boyutundaki bir dokuma için 4-5 çile yün ip harcanmaktadır. Çözgü dokumaların boyutuna göre toprağa karşılıklı olarak çakılan kamalar arasında düz olarak hazırlanır. Bir kişi çözgü ipini kamalara teker teker yerleştirirken diğer iki kişi de çözgü iplerinin dağılmaması için ayrı bir iplik yumağı ile zincir şeklinde çözgüleri birbirine birleştirerek örgü oluşturmaktadır. Hazırlanan çözgü ince çubuklar yardımı ile tezgaha takılır ve dokumaya geçiş hazırlıklarına başlanır. Dokumaların başlangıcında çiti yapılmamakta, kilim örgüsü 4-5 cm. boyutunda ve "çubuklu" olarak adlandırılan 0,5 cm.' lik renkli şeritlerden oluşur. Dokumanın bitiminde uzun kesilen çözgüler önce ikişer ikişer düğümlenerek çiti oluşturulur, sonra "top örüm" diye adlandırılan örgü şekliyle saçaklar örülür. Kilim örgüsü kısmında ipliklerden 6-7 çözgü teline düğüm atılır ve bu "toka" diye adlandırılır. Tokalara dokumaların kenar örgülerinde uzun bırakılmış düğümler olarak da rastlanır.
Yörede dokunan kilimler ilikli kilim, iliksiz çapraz kilim, eğri atkılı kilim ve sarma kontur teknikli kilimlerdir. Kilim dokumalarının enleri 100 cm., boyları 180 cm. civarında değişir. Atkı yüzlü zemin üzerine sık motifli, bez ayağı zemin üzerine seyrek motifli cicim uygulamalarına da rastlanır. "Soyfana" olarak adlandırılan bu dokumalar eni 90 cm. boyu 250 cm. tek kanat olarak üretilen, sonradan ortadan çadır dikişiyle dikilip çift kanat haline getirilen yer yaygılarıdır. Yastık (50x70 cm.), heybe (40x40 cm.), torba (35x35 cm.) gibi uygulamalarda cicim tekniğinin tercih edildiği tespit edilmiştir. "Farda" ismini verdikleri yine çift kanat olarak üretilmiş konturlu zili tekniği ile dokunmuş yer yaygılarına az da olsa rastlanır.
Yörede önceden kök boya ile boyama yapılırken günümüzde suni boyama tercih edilmektedir. Geçmişte karamık çalısından sarı, sarı ipin çivit ile boyanmasından yeşil; çivitten mavi; soğan kabuğu ile kök bitkisinden kırmızı ve ikinci sularından açık renk tonları; ceviz kabuğundan kahverengi, elde edilirmiş. Ancak günümüzde pazardan alınan iplerle dokuma yaygınlaşmaktadır.
Yörük köylerinde dokumalar cenazelerde tabutların üzerine de sarılır ve bu dokuma daha sonra köyün camisine bırakılır. Düğünlerde, kız evinden gelin alınması sırasında atin üzerine, arabaların ön taraflarına torba, heybe, yastık boyutunda dokumalar asılmakta ve bunlar gelin alan kişiye; at ya da araba sahibine, hediye edilir.
Yörede kilim motiflerine "yanış" denilmektedir. Kirtmeli Kilim, Toplu Namazlık, Kırmızı Namazlık, Taraklı, Kırmızı Taraklı, Koç Boynuzu, Alaylı dokumaların desenlerine göre aldıkları isimlerdir. Ayak (Çarpan Ayak), Keklik Ayağı, Sevdim Dolaştım, Çatak, Armut(Mihrap), Karga Burun, Kara Boğaz, Aklısu, Çolaksu, Ayna, Kuş(Oğlancık), Kurbağa, Top, Koç Boynuzu, Taraklı, Tavşan Topuğu, Eli Belinde, Balıklı Bıtırak, Karnı Yarık, Patlıcanlı, Çingilli, Cıynak, Halı Kapağı gibi yanışlar yöresel isimlendirme ile dokunan motiflerdir.
Köylerde dokuması yapılan diğer bir örgü de "çarpana"dır. Kare biçiminde bir kaç tahtacıktan ya da kalın meşinden yapılan çarpananın köşelerine birer delik delinir. Çözgü ipleri bu deliklerden geçilir. Dokunacak yassı ipin enine göre kare parça çoğaltılır. Bu karelerden biri aşağı, biri yukarı çekilerek ağacın geçeceği durum ortaya çıkarılır. "Kılıç" denilen tarakla argaç sıkıştırılarak istenilen yassı ip dokunmuş olur. Kare parçalar birbirine çarpıla çarpıla çalıştığı için buna "çarpana" adı verilmiştir. Çarpana da dokunan ipler öncelikle devenin havudunu, eşeğin palandını, atin eğerini hayvana bağlama da kullanılır. Bundan başka kadınların bellerine kuşandıkları, kemerler, kolonlar da çarpana da dokunur. Buna "olukma" denilir. Yassı, oluk gibi olduğu için bu adı almıştır.
EL İŞLEMELERİ (OYA VE NAKIŞ):
Yörede, kadınların geleneksel olarak yaptıkları el işlemeleri arasında oya işlemeleri yaygın bir durumdadır. Yöreye has olarak en çok çiçek motifleri işlenmektedir. Oyalar yapıldığı araçların isimlerine göre "iğne oyası", "tığ oyası", "firkete oyası", "mekik oyası" olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca kullanılan malzemeye göre de "boncuk oyası", "mum oyası", "iplik oyası" gibi adlar verilir.
Isparta'da en yaygın olarak yapılan oya çeşidi tığ oyasıdır. Uluborlu İlçesi bu oyaların yapıldığı sanki bir merkez bölgedir. Tığ ve merserize iplikle yapılan oyaların her rengine rastlamak mümkündür. Özellikle kenarına dikilecek yazmalarla renk uyumu içerisinde olması düşünülerek yapılan oyaların motifleri erik, gül, gelinlik, patates çiçeği, karanfil, iğde çiçeği, çilek, yasemin, hercai menekşe, papatya, nar çiçeği, fındık çiçeği, maydanoz yaprağı, leylak, dut yaprağı, kardelen, kir menekşe, çarkı feleği, dalgan çiçeği, biberli, çoğunluğu oluşturmaktadır. Bununla birlikte serçe gözü, kaz ayağı, tavşan dudağı, kelebek, paket taşı, gökkuşağı, inci demeti, berber aynası, tintin ve kaşgöz motifleri de işlenir.
Görüldüğü gibi motiflerin çoğunluğunu çiçek, meyve, ağaç gibi bitkisel motifler oluşturmakla beraber hayvanların çeşitli özelliklerini belirten motiflere de rastlanır.
Genç kızların oyalı yazma hazırlamasının yanı sıra gelenek olarak oğlan evi tarafından da hazırlanmakta ve düğüne davet edilenlere hediye olarak verildiği de görülmektedir. Çeyiz için hazırlanan oyların satışa yönelik yapıldığı da olur.
Tığ oyalarının yanı sıra mekik oyaları, mekik ve naylon ip kullanılarak yapılır. Yörede mekik oyalarına yelpaze, top mekik, elti eltiye küstü, kuzulu koyun, mezar taşı gibi yöresel isimler verilir. Yörede az oranda iğne oyası da yapılmaktadır. Boncuk oyaları diğer oyalar gibi yazma kenarları için değil tülbent kenarı için hazırlanmaktadır. Subay sırması, karnıkara, kaz ayağı, domates, kiraz, buzlu cam, kara dut gibi isimlendirilen çeşitleri vardır.
Yörede; özellikle Şarkikaraağaç ve Yalvaç İlçeleri'nde, geleneksel Türk işlemeleri yapıldığı görülmektedir. Ancak bunu yapanların hemen hemen çok azaldığı da tespit edilmiştir. Genç kızların bu işlemeleri bilmediği elde olanların da anadan kıza sandık eşyası aktarımı ile yaşatıldığı görülür. Eskiden çeyiz geleneğinin bu işlemelere önemli ölçüde katkısı olduğu bilinmektedir. Düğünlerde işlemeli ev eşyalarının sergilenmesi ve sergilenen eşyalardaki işlemelerin gelin kız tarafından yapılmış olması büyük önem taşımıştır. Genç kızların bu geleneğe kendi el emeği, göz nuru ile katılması, boş zamanlarını değerlendirmesi ve gelecekteki yuvasına hazırlanması geleneksel davranış görünümündeydi.
Özellikle Şarkikaraağaç yöresinde geleneksel işleme iğnelerinden "pesent" yöresel adıyla "dilim iğne", balık sırtı, sim bastı, civan kaşı, muşabak, düz, verev, yöresel adıyla "eğri" ve "doğru hesap iğneleri", "kesme ajur", "susma", "tel kırma" uygulanmıştır. Bu iğneler; giyimlere ve çeşitli örtülere özellikle, peşkir, çevre ve kuşaklara uygulanmıştır. Motifler kenarlara "baş" adı verilen şekilde tek tek yerleştirilmiş ya da güvey çevresi olarak dörtkenar tamamen işlenmiştir.
İşlemelerde geleneksel Türk nakışlarının tipik özellikleri görülmektedir. Desenlerde stilize, yani sadeleştirme uygulanmış, renklerde gölgeye yer verilmemiştir. Tek motif uygulamasında, her motif ayrı bir renkle işlenmiştir. "Sim bastı" adı ile yer yer verevine sarılmış sim kareler uygulanmıştır. Şekiller, leblebi, pelit yaprağı, cennet süpürgesi, sümbül, kazan kulpu, kahve şakı, fıstıklı yarim ay, takke, çölmekli, arpa, ağ(tirtil), sarhoş yolu şaşırdı şeklinde adlandırılmıştır. Ayrıca İslâmiyette kutsal sayılan örümceğe de motifler arasında yer verildiği görülmektedir.
Keçecilik:
Isparta ilinde keçeciliğin yapıldığı tek yer Yalvaç ilçesidir. Yalvaç’ta sayıları giderek azalan 8 tane keçe imalatçısı bulunmaktadır. Keçeden kepenek, yolluk, duvara asmak için minyatür keçeler, yelek gibi eşyalar yapılarak kullanılır. Hasırdan oluşan kalıbın (1.8x10 m) üzerine boyanmış şerit keçe şeklindeki parçalar ile “naaş/nakış” denilen motifler döşenir. Bu motiflerin üzerine şifon makinesinde atılmış kuzu yünleri “çırpı” denilen aletle serilir. Hasır kalıba döşenen yünlerin üzerine tas ve süpürge yardımıyla su serpildikten sonra hasır kalıp rulo şeklinde toplanır, iple sıkı sıkıya bağlanır ve tepme makinesine konulur. Tepme makinesi bunu 1 saat teper. Ham keçe haline gelen yünün kenarları pürçüklü olur. Bu pürçüklü kenarları düzeltmek için “Kapaklama” denilen bir işlem yapılır. Bunun için hasır kalıp açılır. Pürçüklü kenarlar tersine kıvrılarak, hasır kalıp tekrar rulo şeklinde toplanır ve iple bağlanır. Bu vaziyette hasır kalıp tekrar tepme makinasına konularak, 2 saat tepilir. Tepme makinasından çıkarılan hasır kalıp bu sefer pişirme makinasına konularak, en az 2-4 saat kaynamış su ile pişirilir. Pişirme işlemi bittikten sonra keçe kalıptan çıkarılarak kuruması için asılır.

Keçelerde kullanılan motifler koyungözü, kıvırma, tavan arası, üçleme, dörtleme, sığır sidiği, ayı kulağı gibi motiflerdir. Keçelerde kullanılan renkler genellikle siyah, mavi ve kırmızı renkleridir.

SEMERCİLİK-SARAÇLIK VE NALBANTLIK:
Günümüzde, kitle ulaşım araç-gereçlerinin yaygınlaşması, tarım araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşması gibi nedenler ile semer, saraç ve nal yapımı yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Yörede, özellikle Yalvaç ilçesinde sayıları giderek azalan 5 tane semer, 4 tane saraç ve 2 adet nal imalatçısı bulunmaktadır.
MİNYATÜR AT ARABACILIĞI:
Yalvaç ilçesinde minyatür at arabası yapan bir imalatçı bulunmaktadır. Modern hayat içinde kullanımı giderek kalkan at arabalarının minyatür hale getirilerek otel, lokanta, bahçe vb. gibi sivil mimari yapılarda dekoratif bir araç haline geldiği görülmektedir.
Yörede, geleneksel metotlarla halen yapılmaya devam eden yorgancılık, ayakkabı imalatçılığı, dericilik, bıçakçılık, kalaycılık, bakırcılık, çömlekçilik, sobacılık, demircilik gibi el sanatları-zanaatları da bulunmaktadır. Özellikle il merkezi ile Yalvaç ilçesinde deri işlemeciliği sanayileşmeye doğru giden zanaatlar arasındadır. Deriden çanta, kemer, anahtarlık, cüzdan, toka, sigaralık gibi malzemeler işlenerek yapılmaktadır. Bunun yanı sıra il merkezinde bulunan Ayakkabıcılar Sitesinde halen el ile ayakkabı imalatı yapılmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:46   #49
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Adet, Gelenek ve Görenekler

1. DOĞUMLA İLGİLİ GELENEKLER
Yörede, kadının ilk doğumuna önem verildiğinden daha çok ilk bebek için hazırlıklar yapılmakta, diğer doğumlarda özel bir hazırlığı ihtiyaç duyulmamaktadır. Çocuk doğunca hısım akraba o eve çocuk görmeye giderler. Çocuk görmeye gitmeye "Doğuya Gitme" denilir. Hazırladıkları hediyeleri, öğle yemeğinden sonra alıp çocuk evine gidilir. Hediyeler uygun şekilde verilir.
Çocuk bir - birbuçuk yaşına geldiği ve diş çıkarmaya başladığı zaman "Diş Dirgiti" denilen bir adet yapılır.
2 . SÜNNET TÖRENİ
Hali vakti yerinde olanlar, erkek çocukları için sünnet düğünü yaparlar. Sünnet genellikle iki ile oniki yaş arasında yapılır. Düğün öncesinde köylerde oku dağıtılırken, ilçe merkezlerinde düğün kartları hazırlanarak davet yapılır. Sünnet hazırlıkları bittikten sonra düğün hazırlıklarına başlanılır. Düğün genellikle iki gün olarak yapılır. İlk gün sünnet olacak çocuk ya da çocuklar çalgı ile gezdirildikten sonra dini bir törenle sünnet ettirilir. Akşam sünnet olan çocuğun acısını unutturacak çeşitli eğlenceler düzenlenir. İkinci gün genellikle 8.30 - 13.00 arası gelen misafirlere yemek verilir. Daha sonra yemeğin verildiği gün yemeğin bitiminden sonra çocuklar gezdirilerek sünnet edilir.
3. ASKERE UĞURLAMA VE ASKER KARŞILAMA
Askere gitmeden iki hafta kadar önce gidecek olanların ve arkadaşlarının düzenlediği eğlenceler başlar. Akrabalar ve komşular tarafından askere gidecek kişi eve davet edilerek ağırlanır. Askere gidileceği akşam namazından öncesi askerler önde, imam ve hak arkasında olmak üzere imam tarafından dua edilir. Dua ettikten sonra askerler herkesle vedalaşırlar, helalleşirler. Askerlerin gidecekleri günün sabahı askerler ve yakınları köylerde köy meydanında, ilçe ve şehirde otobüs terminallerinde toplanırlar. Askere giden kişilere akrabalar ve komşular tarafından genellikle para hediyesi verilmektedir. Toplu olarak uğurlama yapılırken davul, klarnet, saz ve darbuka gibi çalgılar çalınarak askerlere moral verilmeye çalışılır. Uğurlamalar yapıldıktan sonra asker ailelerine "Allah kavuştursun" denilir.
4. EVLİLİKLE İLGİLİ GELENEKLER
Yörede evlenmelerde özellikle yaş, sosyal ve ekonomik denklikler gözetilir. Kız ve erkeğin seçiminde soy ve sülalenin araştırılmasına özen gösterilir. "Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al" , "Kız anadan öğrenir bohça düzmeyi, oğul babadan öğrenir sohbet gezmeyi" sözleri bumun belirtisidir.
4.1. Görücülüğü Gitme, Kız seçimi: Tespit edilen kızların evine görücüler, kendi aralarında kararlaştırdıkları bir günde haber vererek gidereler. Gelen misafirlerin ziyaret sebeplerini anlayan ev sahibi misafirlerine gereken saygıyı gösterirse de, kızlarını birden bire verecek izlenimini yaratacak davranışlardan kaçarlar.
Eve dönen görücüler görebildiklerini konuşurlar ve kız ile ailesi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karara varırlar. Kız oğlana gösterildikten sonra kesin bir sonuca varılır.
4.2. Kız İsteme: Kız isteme işi, hem kadınlar hem erkekler tarafından yapılır. Eskiden oğlan tarafının yakın akrabalarından bir grup, istemek için kız evine giderlerdi. Kısa bir sohbetten sonra "sizin tutmaç keseni, bizim kalem tutana uygun ve münasip gördük" denirken, günümüzde "Allah'ın emri, peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza münasip bulduk, siz ne dersiniz?" denilerek kız istenir ve oğlanın hüner ve meziyetleri anlatılır. Kız evi ise "iyi geldiniz, hoş geldiniz ama kızımız küçük, borçluyuz, evimiz pek yalnız, çocuk da giderse elimiz ayağımız kuruyup kalacak" cevabını verirler. Kızı isteyen taraf da "biz sizi sıkmayız, hepsinin kolayı bulunur, kızın yeri iyidir, kaçırmayınız" gibi gönül alıcı sözler saf ederler. Eğer kız tarafı olumlu düşünüyor ise "Allah nasip etmiş ise ne diyelim" ya da "birkaç gün sonra cevap verelim" derler.
Oğlan evinin ikinci ve üçüncü gidişinden sonra söz kesilir ve kız evi oğlan evine "mendil alma" adı altında bir bohça verir. Bundan sonra kız ile oğlan bağlanmış sayılırlar.
4.3. Nişan: Oğlan evinin uygun bulduğu bir günde nişan töreni yapılacağı önceden kız evine bildirilir. Nişan, kız ailesinin evi yeterli ise kız evinde, değilse sinema, düğün salonu vb. gibi geniş bir yerde yapılır. Kız ve oğlan evinin akraba, eş, dost ve arkadaşları nişan yerinde toplanırlar. Oğlan evinin sosyal ve ekonomik durumuna göre takılması gereken takılar takılır.
Oğlan tarafının büyüklerinden biri kızın ve oğlanın adlarını söyleyerek nişan yüzüklerini takar ve mutluluk diler. Nişanlı geçler daha sonra misafirlerin ellerini öperler.
4.4. Düğün: Düğün genellikle üç gün sürer. Düğünden bir hafta on gün önce hazırlıklara başlanır. Düğün yemekli ve çalgılı olacaksa aşçı ve çalgıcılar tutulur. Kız tarafı, kız için elbiseler ve kumaşlar beğenir, oğlan tarafı, bunların masraflarını karşılar. Köylerde yapılan düğünlerde oğlan tarafı okucu (okuyucu) çıkararak düğün gününü duyurur.
Eskiden düğünler şu şekilde yapılırmış:
Yük Yığma: Oğlan evinin aldığı sandık, yaygı, giysi, takı gibi hediyeler Pazar günü davetlilere sergilenirmiş. Bunlardan geline ilişkin olanlar akşam gelin sandığına, öbürleri de başka sandıklara konarak kız evine gönderilirmiş. "Yük Yığma" denilen bu sandıkları getirenlere kız evinin büyükleri çeşitli hediyeler verirmiş.
Tel Hamamı: Oğlan evi Pazartesi sabahı yakındaki hamamlardan birini kiralarmış. Misafirler kapıda karşılanır, gelenlere uygun yerler gösterilir, sabun ve kına verilirmiş. Gelin gelince def ve dümbeleklerle yıkanma yerine geçilirmiş. Gelin yıkandıktan sonra saçı örtülür, zülüf kesilirmiş. Pide, meyve, çerez sunulur ve misafirlere akşam kınaya beklendikleri bildirilirmiş. Kına yakılmasından sonra "çekici" denen kadın gelinin yakınlarından birini kaldırarak oyunu açarmış.
Gelin Hamamı: Çarşamba günü öğleden akşama kadar sürermiş. İki tarafın misafirleri katılırmış. Gelinin kınası misafirler dağıldıktan sonra yakılırmış. Bu sırada yalnız çok yakın akrabalar gelinin yanında bulunur, el ve ayaklarına kına yakarlarmış. Kimi yerlerde de evlendiğinin anlaşılması için güveyin avuç içine de kına yakılırmış. Oğlan evinde düzenlenen kına gecesi yörede "semah gecesi" diye adlandırılırmış.
Gelin Çıkarma: Oğlan evinin büyükleri önde, öbür davetliler arkada olmak üzere (kimi yerlerde güveyi de yanlarına alarak) Perşembe sabahı kız evine gidilirmiş. Arkadaşlara düğün alayı gelinceye kadar gelini hazırlar çeşitli eğlencelerle (Gelin okşama) üzüntüsünü gidermeye çalışır, kimi yerlerde de güveyin arkadaşlara Perşembe sabahı "Güvey Hamamı" düzenler, ondan sonra gelin çıkarmaya gidilirmiş.
Gelin ata bindirilip oğlan evine gelindiğinde de karşılama töreni ve eğlenceleri yapılırmış. Gelinin duvağı gerdeğe kadar açılmazmış.
Gelin Ertesi: Gerdekten sonraki üç gün yörede "gelin ertesi" diye adlandırılırmış. Dost ve akrabalar gelini ziyaret eder, kutlarlarmış.
Köylerde ve kasabalarda bazı değişikliklerle varlığını sürdüren bu gelenekler, merkez şehirlerde büyük ölçüde bırakılmıştır. Çağrılar "Okucu" yerine davetiyelerle yapılmakta, nişan ve düğün törenleri salonlarda ve açık alanlarda düzenlenmektedir. Hamam törenleri ise tamamen canlılığını kaybetmiş durumdadır.
Günümüzde ise yapılan düğünler üç gün sürmektedir. Cuma günü düğün evine Türk Bayrağı çekilerek düğün evi belirlenir. Çalgıcılar buraya gelerek, orada bulunanlara çalgı çalarlar. Düğün yemeği için tutulan aşçı da, yemeği pişirme hazırlıklarına başlar. Gece yarılarına kadar çalgılar eşliğinde eğlenirken düğün yemekleri de pişirilmiş olur. Düğünün ikinci günü olan Cumartesi günü, yemekler yedirilir. Saat 8:00’den 13:00'e kadar gelen misafirler yemeklerini yerler. Yemeğe gelen misafirler düğün hediyelerini de bu sırada getirebilirler. Cumartesi akşamı ise kız evinde kına gecesi yapılır. Kına gecesinin Cuma akşamları da yapıldığı görülür. Kına gecesinde geline ve gelen misafirlere kınalar yakılır. Kuruyemişler ikram edilir. Ayrıca def ile birtakım eğlenceler düzenlenmesiyle birlikte gelini ağlatmak ve hüzünlendirmek için birtakım türküler söylenir. Buna "gelin okşaması" denilir. Bu akşam güvey evinde de "semah geçesi" denilen birtakım eğlenceler tertip edilir.
Düğünün son günü dolan Pazar gününe "gelin çıkarma" denir. Öğle namazını müteakiben gelin oğlan tarafının misafirleriyle birlikte kız evine gelinerek alınır. Gelin bir hoca nezaretinde dua edilerek kız evinden alınır ve arabaya bindirilir. Gelin küçük yerlerde bir caminin etrafında dolaştırılarak oğlan evine getirilir. Şehir merkezlerinde ise arabalarla bir şehir turu atıldıktan sonra oğlan evine gelinir. Gelin arabadan inerken ve oğlan evine girerken güvey cebinden para ve şeker çıkararak havaya saçar ve etrafta bulunan herkes bundan almaya çalışır.
Gelin eve geldikten sonra kadın misafirler gelinin evine çıkarak evi gezmeye başlarlar. Gelinin eşyalarını ve çeyizlerine bakarlar. Daha sonra misafirler dağılır. Yatsı namazından sonra güvey, arkadaşları tarafından gelin evine getirilerek gerdeğe sokulur.
Pazartesi günü gelinin evinde "Erte" denilen bir eğlence tertip edilir.
Düğünden bir veya birkaç gün sonra yeni evliler kız evine el öpmeye giderler. Bir hafta sonra da kız ve oğlan evi birbirlerine yemekli davet verirler.
5. HAC GELENEKLERİ
Günümüzde hacca uğurlama şekilleri ve karşılama adetleri eskiye göre değişikliklere uğramıştır. Hacca gitmeden bir hafta - 15 gün önce hacı adaylarına herkes, dilediği şekilde hediyeler verir. Ayrıca hacı adaylarının akrabaları, gidişten bir ay öncesinden itibaren onları yemeğe çağırmaya başlarlar ve Hacı Yemeği verirler. Hacılar Isparta'da Ulu Camii'nin önünde toplanarak otobüslere bindirilir. Hacılar ihramlarını giymiş bir vaziyette giderler. Otobüs ve arabaların üzerine Türk Bayrakları asılır.
Hacılar hacdan döndüklerinde havaalanında karşılayanlar olduğu gibi, şehirde, Ulu Camii önünde de karşılamaya gelenler olur. Hacı evine geldiğinde hacı ziyaretlerine gidilir. Gelenlere zemzem takımı içinde zemzem suyu ile hacı yağı ve hurma ikram edilir. Genellikle akşam yapılan bu hacı ziyaretlerinde gelenlere gümüş yüzük, tespih ve takke gibi hediyeler verilir.
Hacılar yaklaşık 10 veya 20 gün sonra varlıklarının durumuna göre "Hacı yemeği” verirler.
6. ÖLÜMLE İLGİLİ GELENEKLER
Bir kişi ölünce dini vecibelere göre defnetme işlemleri başlar. Şayet ölünün yakınları, şayet ölenin yakınları uzakta iseler ölü gömülmez, bekletilir. Bütün aile yakınları ve akrabaları tarafından "katmer" edilir. Baş sağlığına gelenlere ikram edilir.
Cenaze tabuta konulduktan sonra genellikle tabutun üstüne halı konulur, daha sonra bu halı bir camiye gönderilir. Cenaze defnedip gelenlere pide ayran veya mahalli yemeklerden pişirilerek yedirilir. Ölüm gününü takip eden bir hafta veya on gün çeşitli yemeklerle birlikte akşam yemeğini yemeğe gelirler. Ölenin yedinci günü pişi yapılır, komşulara dağıtılır. 52. günü de mevlidi şerif okutularak yemek verilir.
7. BAYRAM GELENEKLERİ
Yöre halkı dini örf ve adetlerine çok bağlıdır. Bilhassa üç ayların girişiyle oruç ve namaz ibadetlerinde, hayır, hasenat işlerinde artmalar olur.
Mübarek günlerde topluca mahalle camilerine gidilir. Evlerde ise "geçe bekleme” adı verilen ibadetler yapılır. Yine mübarek günlerde şehir merkezlerinde kandil simitleri satılır. "Arasta" denilen yerlerdeki esnaflar, bir araya gelerek ortaklaşa irmik helvası yaptırıp sokak başlarında hayır için dağıtırlar. Arife günü veya bayram namazından çıktıktan sonra mezarlıklara gidilir, geçmişlerin ruhuna fatihalar okunur. Ramazan boyunca herkes oruç ve namaz ibadetlerini yapmaya çalışır. Kurban bayramlarında yine mezarlıklara gidilir ve yakın akrabalardan başlamak üzere bayram ziyaretleri yapılır.
8. MEVSİMLİK BAYRAMLAR
Yörede mevsimlik bayram olarak Nevruz ve Hıdrellez bayramları kutlanır. Nevruz kutlamaları daha çok Alevi-Bektaşi inancına bağlı topluluklarda cem yapılarak kutlanmaktadır. Hıdrellez gecesi (5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece)nde ise birtakım niyetler tutulur. Bolluk, bereket, kısmet, şans, sağlık ve sıkıntılardan kurtulmak şeklinde birtakım dilekler tutularak, Hızır tarafından bunların gerçekleşmesi dilenir.
Isparta'da hıdrellezin kutlandığı hemen her yerde kır ve yeşillik alanlara gidilerek piknikler yapılır. Yemekler yenilerek eğlenilir ve sohbetler yapılır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 07 Kasım 2011, 10:47   #50
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Isparta il arşivi




Isparta Mahalli Ağzı

1. Isparta mahallî ağzında Akdeniz ve Orta Anadolu ağızlarının etkisi görülmektedir.
"A" Sesi: Kelime içerisindeki "-a"lar değişerek "-e,-i,-o ve -u" olmuştur.
biraz > birez
entari > enteri
portakal > portukal

Orta hecedeki "-a" sesinin vurgusuz olduğu zaman, çoğunlukla düştüğü görülmektedir.
burada> burda
orada > orda
-acak gelecek zaman kipindeki fiil, şahıs eki aldığında kipin başındaki
"-a" seslisi ile, kipin sonundaki "-k" sessizi düşmekte ve şahıs eki değişmektedir.
boz-acak-sın > boz-ce-n
var-acak-ım > va-ca-n
"B" Sesi: Bazı kelimelerin başındaki "b-"ler "p-,m-,h-" olmuştur.
Bazı kelimelerde ise "-b"lerin düştüğü görülmektedir.
balta > palta
baston>paston
muşamba muşamma
bu > hu
"C" Sesi: Bazı kelimeler içindeki "c" sesi "ç" ve "d" olarak değişmektedir.
Ayrıca katlanması da olmaktadır.
dilenci > dilençi
kurcalamak> kurdalamak
"Ç" Sesi: Bazen "ç" sesi gerek kelime içinde, gerekse kelimenin başında
veya sonunda yumuşayıp "c" ve "ş"sesiyle ifade edilmektedir.
çizmek > cizmek
çingene > cingene
gençlik > genşlik
kılıç > gılış
"D" Sesi: Bazı kelimelerin başındaki "d-" sesi yumuşayarak "t-"ye dönüşmüştür.
defter > tefter
"E" Sesi: Kelimelerde ses uyumu gerektiğinde "-e-" sesi "-a-"ya dönüşmektedir.
elma > alma
bahçe > bahça
ateş > ataş
kıymetli > gıymatlı
Bazen "e"ler kelime içinde "-i-" ve "-ü-"ye dönüşmektedir.
yer > yir
dede > dide
gece > gice
böcek > böcü
"F" Sesi: Bazı kelimelerdeki "f" sesinin düştüğü olduğu gibi, "h" ve "p"
seslerine de dönüşmektedir.
yufka yuka
fol > hol
"G" Sesi: Bazen hece içindeki "g" sesi "h"ye dönüşmektedir.
gırtlak > hırtlak
"Ğ" Sesi: Bazen hece içindeki "ğ" sesi düşmektedir.
öğlen > ölen
oğlan > olan
mağara > mara
sağlam > salam
"H" Sesi: Kelime içindeki "h" sesi kendinden önceki seslinin uzun
söylenmesinden dolayı düşmektedir.
ahbap > apap
kabahat > gabat
kahve > gave
Abdullah > Abdilla
"I" Sesi: Bazı kelimelerdeki "-i-" sesi "-a-"ya dönüşmekte ve düşmektedir.
kıkırdak > kakırdak
satılık > satlık
"İ" Sesi: Kelimelerde hece içerisinde yer alan "i" sesi "-e, -i, -ü"ye dönüşmektedir.
Ayrıca orta hecede vurgusuz olarak söylendiğinde düşmektedir.
ikiz > ekiz
zincir> zencir
hangi > hangi
hizmet > hızmat
"J" Sesi: Bazen "j" sesi "c"ye dönüşmektedir.
jandarma>candarma
şarjör carcur

"K" Sesi: Kelimenin başındaki "k" sesi kalın sesli bir harfle beraberse yumuşayıp
"g"ye dönüşmektedir.
kaba> gaba
kalın > galın
kan > gan
koyu > goyu
Kelimenin son hecesindeki "k" sesi sert sessizden sonra geldiğinde "g" sesiyle ifade edilmektedir.
baskı > basgı
çalışkan çalışgan

Bazen kelimenin içinde düştüğü görülmektedir. Böylece kendisinden önce gelen sesli sesini uzatmış olmaktadır.
eksik > ēsik
akşam > āşam
yüksek> yüsek
Dilek-şart kiplerinde, birinci çoğul şahısların sonlarındaki "k"lar "z" olmuştur.
gelsek > gelsez
okusak > okusaz
Gitsek > getsez
yazsak > yazsaz
"L" Sesi: İlk sesi "l-" olan kelimelerde "l-"den evvel bazen "i" sesi ilave olunmaktadır.
leğen > ileğen
limon > ilemon
lâzım > ilâzım
lâhana > ilâhana
"l" sesi kimi hallerde düşüp, kendinden önceki seslinin uzun söylenmesine neden olmaktadır.
gelsin > gēsin
gel > gē
salıncak > sāncak
Bazen "l" sesi "n"ye dönüşmektedir. Ayrıca çokluk eklerindeki "l" sesi sonraki "r" sesiyle birlikte düşerek "-na, -ne" şeklinde çokluk ifade edilmektedir.
izinli > izinni
karanlık > garannık
bunlar > bunna
koyunlar > goyunna
"M" Sesi: Bazı kelimelerdeki "m" sesi "n" ve "k" seslerine dönüşmektedir.
Gelecek ve şimdiki zaman kipinin şahıs ekleri değişime uğramaktadır.
domuz > donuz
şimdi > şindi
pembe > penbe
tulum > tuluk
"N" Sesi: Eski Anadolu Türkçe’sinde XIII. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar kullanılan
nazal "ñ"(ng) yörede halen korunmaktadır. Fiillerin ikinci tekil ve çoğul şahıslarındaki
"n"ler ve ikinci şahıs zamirlerinin sonlarında bulunan "n"ler nazal "ñ"(ng)
olarak söylenmektedir.
beniz bengiz
deniz dengiz
ona > onga
geldim > gelding
Bazen hece başındaki ve sonundaki "n"ler "k" ve "l" sesine dönüşmektedir.
görünmek> görükmek
dönüm > dölüm
fincan > filcan
nöbet > löbet
"O" Sesi: "O" sesi kelime içinde bazen "-a-" ve "-u-"ya dönüşmektedir.
horoz > horaz
doktor > doktur
koy > guy
sofra > sufra
"Ö" Sesi: Bazı kelimelerdeki "ö" sesi "ü" şeklinde değişmektedir.
öğütmek > üğütmek
"P" Sesi: Kelime başındaki "p"ler bazen yumuşayıp "b" ve "m" olarak söylenmektedir.
parmak > barmak
pazar > bazar
pekmez > bekmez
pişmek > bişmek
"R" Sesi: Başta olan "r"lerden evvel bazen bir sesli harf gelmektedir.
rehin > irehin
ramazan ıramazan
rende > irende
raf > iraf
Bazen birinci hecenin son sesi olan "r", ikinci hecenin ilk sesiyle yer değiştirmektedir.
kirpik > kiprik
perhiz > perhiz
kibrit > kirpit
derviş > devriş
Tezlik fiillerinde ve emir kiplerinin sonlarındaki "r"ler genellikle okunmamaktadır.
geliver > gelive
okuyuver > okuyuve
gidiver > gidive
aliver > alive
Ayrıca çokluk eklerinin ve bazı kelimelerin sonundaki "r"ler de çoğunlukla düşmektedir.
kapılar > gapıla
kitaplar > kitapla
bir milyon > bi milyon
sonra > sona
Hece içindeki "-r-" sesi "-l-"ye dönüştüğü zamanlar da olmaktadır.
güreş > güleş
merhem > melhem
birader > bilader
rençber > leşber
"S" Sesi: Bazı kelimelerin başında ve sonunda yer alan "s" sesi "z"ye dönüşmektedir.
soba > zoba
herkes > herkez
sümbül> zümbül
nergis > nergiz
"S" ile başlayan bazı kelimelerin başına sesli bir ses gelebilmektedir.
sıcak > ısıcak
"Ş" Sesi: Bazı kelimelerdeki "ş" sesi katlanarak söylenmektedir. Bazen "h"ye dönüşmektedir.
aşağı > aşşa
şu > hu
koşa koşa>goşşa goşşa
şimdi > hindi
"T" Sesi: Kelimelerin başındaki "t" sesi yumuşayıp "d"ye dönüşmüştür. Kelime
ortasındaki "t"lerde bazen "d" olmaktadır.
taş > daş
tatlı > datlı
tilki > dilki
tuz > duz
"U" Sesi: Kelimelerde küçük ses uyumu gerektiği zaman "u" sesi "i"ye dönüşmektedir.
karpuz> garpız
çabuk > çıbık
armut> armıt
kavun> gavın
Bazen hecelerdeki "u"lar "o"ya dönüşmüştür.
yukarı > yokarı
usanmak> osanmak
"Ü" Sesi: Bazı kelime ortasındaki dar sesli olan "ü" sesi, genişleyerek "ö"ye dönüşmüştür.
güzel > gözel
büyük > böyük
üvey > övey
yürümek > yörümek
"V" Sesi: Bazı hece içerisindeki "v" sesi "b" ve "ğ" sesine dönüşmektedir.
esvap > esbap
oklava> oklağı >oklağa
"Y" Sesi: Kelime içinde bazen düştüğü olmakla birlikte "z" sesine de dönüşmektedir.
"Y" sesi düştüğünde kendinden evvel gelen sesli sesini uzatmıştır.
yılan > ilân
teyze > deze
söylemek > sölemek
koyuvermek>govermek
"Z" Sesi: Kelime içindeki "z" sesi bazen "r" ve "y" seslerine dönüşmektedir.
gözükmek > görükmek
uzlaşmak > uylaşmak
2. Bir kurala bağlanmayan kelimeler de Isparta mahallî ağzında çokça kullanılmaktadır.
amca > emmi
haşhaş > haşgeş
patates > patike
domates>domatiz > domat
evlendirmek > evermek
Hüseyin > Üsen
kız > gı
patlıcan > badılcan
3. Çoğunlukla iki heceli kelimelerde, ilk hece sessizle biter, ikinci hece de
"r, l" sessizle başlarsa, araya öbür seslilere uygun bir ses eklendiği görülmektedir.
abla > abıla
katran > gatıran
inle > inile
müjde > mücüde
4. Isparta mahallî ağzında sessizlerin yer değiştirmeleri çokça rastlanmaktadır.
tenha > tehna
kibrit > kirpit
derviş > devriş
karyola > gayrola
80-100 sene önceki Isparta mahalli ağzının özelliklerini ortaya koyabilmek için Av. Güngör Çakmakçı tarafından 1951 yılında kaleme alınan bir mektup örneği şöyledir. Mektup iki gencin karşılıklı sevgilerini anlatmaktadır:
Tāşircilerin Tāfik’ten Ag Gız Aba’nın Zıddığa

Gızım Zıddık;

Öteygün abamın çelibasıyla bi çit bostan yollevediydim eletivemedi mi?

Gireği gün enüzün önünden hem de gırevetli, yeni urbalı gontıralı geçeken sen ebdaslıktan bakıyodun. Ben yeni sakoma bakıyo deye hıyalladım. Yanına it tünmüş de emedaniye bengildemiş gibi neye fıyıvedin? Yarını yemezdik en gücü de mi? Sinnenip de nōlcek? Saklambeş mi oyneyoz? Musandırada gavun saklanır gigi saklanıp durcek değilsin ya. Engücü bi gısmetin çıkcek. Amma yat, amma biliş. Bigalgı iki galgı necibosa seni bırıne vercekler.
Aras gün gâvede bi tevatür duydum. Seni gôya emekli başçavuş Gavuz Āmada vēceklerimiş. Dinine imanına bana vēdiğin sözlē noluyo gı! Gocaya mı vācen bubaya mı? Bullirıprık gibi ben genci gözeli duruyokana elin ehdiyar, bol donlu, tabbak mesli herifini netcēn? Mayışı varımış, vāriyetliymiş, yevmiye gün nevaleyi düzdümüydü iki hammal ense kökünden ter akalaktan bi halla daşırmış... ole ofarttıklarına bakma sen. Mayışı vā deye obban gaşlı, şalvar ağızlı cavır halan gandırıyo seni.. Mayış olup nolcek gı? Mayış seni ısıtcek mi? Pangınotları torbaya gat, goynuna al, zabaha gadā yat, ne gıymatı vā?
Bunnarın hepsi de gavuz gapcık evünsüz mesmursuz laf.. Hem sen gızım gocaya mı vācen bubaya mı? Ben gencim, gözelim o dibek garınlı, aydeş bacaklı ehdiyara varıp da netcen de.. Üskesallah vāman de.. Elin galbır gulaklı hırsız kedi enseli herifi kimi isdettirise isdettirsin. Daha garısı öleli gırkı bile çıkmadı. Utanmeyo mu bu herif.. Gar mı yok buz mu yok? Garı mı yok gız mı yok? Bırak başka gapının şaggarağını çalsın. Hem vārıyet olup nōlcek gı? Göğnüme sam esekene keseme lodos esmiş nēneyen de.
Merkebin gocamışı ne işe yarā? Haddini bilmez bi de teze yonca arā.. Bu yaşdaki goca neyime de.. Ver eline bastonu oturup beklesin bostanı.. Başga ne işe yarēcek?
Habarı duydum tōbōsun anıt benit oldum. Cenevim ambaklanmış cövüz gibi şagga şagga oldu. Tōbōsun bu dertleri senin yüzünden edindim. Yağırnımdam ārı bi yel dikiliyo üskesallah çıkmēyo. Eğerne bi de o aydeş bacaklı, davul garınlı herife seni vēsinle tōbōsun dirlik vēmen, yeri göğü yırtarın. Hem bana vēdiğin sözlē nōluyo gı? Ben eğlencelik leplep miyim ki çiğneyip geşcen?.. Hem zaten sen o buban yaşındaki ehtiyarla üskesallah ōnmazsın. Hani gönül dēyo bi naşırfa suya bi dutam gırcı şeker at, yuduvē gurtul bu dertten. Tōbōsun şığşırım rahmetde yalınayak, göğneksiz tingildesem cenevimin alavı üskesallah söyünmēcek. Doydum, osandım gāri bu habarlardan.. Bi bana bak fişne fidanı gibi bi de o dibek garınlı ehdiyara.. Gözün de mi görmeyo gı. Gara perde mi endi yoğusam? Hem ben ona goca mı dēcen buba mı de? Sav get başından dilini eşşek arıları mı soktu? Aşır gapından getsin.
Bak gine paşa göynün bilir amma bin yattan bi biliş eyidir. Bilmediğin yola girme daklaşır düşēsin gızım. Bilmediğin aşı yeme davul olur şişêsin. Helamma gine paşa gönün bilir. Dediklerimi gulağına eyi gat. Gorkak davşan gibi düşünme gönül senin gönlün.. Kestir at İki satır bana yazmaya da mı elin ermēyo.. Beni maraktan gurtar. Gireği gün bi kayide ona varmēceni, beni sevdiğini yaz, bizim öte ganbır gapının mıhına eyyatlı dakleşdiri, usullam fıya gidêsin âşam âşam, şavk vurmaddan gari heş kimse hıyallamaz. Hepesker seni dikizleyo değil ya.. Şaşkın şaşkın suratını asma düz yol varıkana çamıra basma deye nefes tüketiyoz burda. Şunu eyıce gafāna gat, parayla dirlik alamazsın, benden gözelini de bulamazsın. Paraya gandım sonunda yandım deme sakın. Bi bana bak ince baston gibi, bi ona bak geşmiş bostan gibi.. Tōbōsun seni düşünüyom. Yedi mehelle ol. Çeyizin yaylı arabalā doldursun. Hammalla bi halla galdırsın. Eyi düşün gararı vercek sensin, rabbıye emanet ol. Kestâne kebap acele cuvap...
Tāşircilerin Tāfik
Zıddıgdan Tāfiğe
Tāfik; metdubunu Ginner bazarı günü aldım. Bi daha abāת çelibāsıyla bostan felen yollama. Anam, halam hele akanam yüzüme bi hoş bakdılā.. Accık bi şeylē hıyallā gibi oldulā.

Dertlerim vā dağlā gibi, velâkin söyleyemen ellē gibi. Sen bi tek Gavuz Āmat isdediyo bellemişsin, onu diline doleyon. Ermiş ekin, bişmesi yakın. Ben mayışı vā deye ehdiyar herife filen eh demen. Bi o yok ku... Akanam “Gızım gızım gız gişi, gızıma geliyo yüz gişi” deyo. Beni Topak Hâfız da isdediyō. HA’sı getmiş VIZ’ı gāmış. Ne eden ben onları felen? Davulcunun Kel Üsēne de istemeye geldilē. Anam gapıdan çevirdi. Goca bulamadık ıra gırnav gırnav edenlēden mi sandın beni sen len? Yüsek bacalā, zengin gocalā felen isdemeyon ben. Yüz olcēne elli ōsun, ağzı yüzü belli ōsun.
Sarı samanın altından suyu salıyon, sōna heş o değillikten duruyon. Altı ogga bekmez, yerinden gakmaz gibi lafları sıralamasını biliyon da sen gendini gantarda dartmeyon mu? Dilin bideci küreği gibi... Gıynaşık helāvetsiz gonuşma. Gidişikli gibi laf etmeyi sevmen ben.
Yok fişne fidanı gibiymişsin, incecik baston gibiymişsin de, senden iyisini bulamazmışın da.. Zort zort atıyon. Öyüne öyüne ötürme, gendin baş tahtaya oturma.. Gubarlana gubarlana gabından daşcen.. Sen öylesin böylesin de, biz çift garınlı gabak mıyız, köken buruşuğu muyuz, yonusam kenef ıprığı mıyız len? Ak anam beni “Şefdeli çiçeği gibi ak pembe gızım. Gızımı beyle paşalā istesin, her gün pirzolayıla beslesin. Gızım ak bullir gibidir, gara üzüm yedi mi ümüğünden geçekene görünür” deye sevēdi. Sen ne zannediyon? Hurda daha ilk meddabı bitireli haç sene oldu? Başım bacadan çıkmadı. Etin gantar dutākana, ellē yüzüne bakakana eh de demişle. Helamma benim daha yaşım kaç? Saçımın teline müşderi gırk dene. Zengin değiliz amma gendimize göre tenceresinde bişirip gapağında yēyoz. Beni bişirdiği yenmez, yüdüğü geyilmez, yedi dağın otunu yemiş, yediği tepit, geydiği gaput gızlâdan mı sandın? Yaladım doyamadım, yamadım geyemedim dēcek hālim yok hamdōsun. Elindeki yarım hamırsız, netdiğin bellem belirsiz senin. O gadā da gubarlanma. Ağzına bakan, zabahına bayram olcek zannetcek. Elibağlı duvara çıkılmaz. Kesersiz çivi çakılmaz. Nefesin varsa zurna çalāsın. Sen heç gendini düşünmēyon. Zoy zoy geziyon. Gazanır köşeye gorsun, on olur, heç olmazsa yarın sırtına don olur. Saçına ilimon sıkıp daramayı biliyon da gendine iş aramayı niden bilmēyoň? Gız istemeye geldiğinizde “Oğlun ne iş ediyo?” deye bizimkilē sorāsa anan: “Arık başında iki dene guzu güdüyō” mu dēcek? Yağını bulgurunu hazırlamadan aş bişirmeye durulur mu? Yüz direm zērē ile baş değmene çıkılmaz. Gapıma çift atlı payton isterin demeyom amma “gır eşşekde paldım, ben seni aldım“ demeyle guru lafıla bitiyō mu? Varlık olmadan dirlik nasıl olcek? Yarın çalı çırpı bulup ocağı yakdık deyelim. Tencereye barmağımızı mı goyup yēcez? Kebapcı kedisi gibi elden günden mi geçincēz? Öyle gazandığını bezendiğine yetiremeyenlerden değilindir, eteğimin altında etem yok hamdôsun. Amma geçincemeni bulmadan, bi kesere sap olmadan, denizdeki balığa duz sürtmenin âlemi yok. Parayla dirlik alamazsın, benden gözelini bulamazsın dêyon boyuna.. Sen de benden gözelini bulamazsın, helamma ne fayda iki çılbak ancak hamamda yakışır. Göğnün gırılmasın, benim gusuruma bakma. Doğrusunu söyleyon ben. Yoktan yonga gopmēyō. Sen yoluna ben yoluma... Hazırlā hızırlā yoldeşin ōsun. Daha nelē çıkā garşına. Bekleyen beklemesine amma nereye gadā... Doğruyu söleyen hora geçmez imiş. Ōle ilimon yalamış gibi yüzünü buruşturma.. Beni sōna annāsın... Gusura bakma. Dēcēğim bu gadā.. Allah seni de beni de eyilere düşürsün. Rabbime amanet ol.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
arşivi, il, isparta


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Isparta Sır İl ve İlçelerimizin Tarihçesi 0 29 Ocak 2011 18:29
Isparta Yöresi Sır Yöresel Yemekler 0 19 Ekim 2010 18:32
Isparta Akarsular Juventus Akdeniz Bölgesi 0 02 Temmuz 2009 14:49
Isparta'da Askerler Zehirlendi BeyazBuLuT Haber Arşivi 1 14 Ocak 2008 11:34