IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 26 Nisan 2012, 02:42   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Dünya Hammedde Piyasası




Sermayenin yeniden üretim süreci sadece satış aşamasıyla sınırlı değildir. M-C... P...C-M' şeklinde gösterilen yeniden üretim formülünde, sadece son kısım ürünün fiyatının gerçekleştiğini ifade eder (C'-M'). Bir kural olarak, (C-M') sürecindeki, yani satış sürecindeki zorluklar belirtilir. Satış piyasasındaki yarış ve özellikle sanayi krizleri, iktisatçıları sermayenin C'-M' aşamasından geçerken karşılaştığı zorluklan analiz etmeye itmiştir. Bununla beraber, paranın üretim araçlarıyla mübadele edildiği ilk aşamada da (M-C) zorluklar çıkabilir. Kapitalist ilişkilerdeki son gelişmelerin sadece sermayenin yeniden üretim aşamasında da giderek artan zorlukları yarattığı bir gerçektir.

Bilindiği gibi M-C aşaması iki kısımdan oluşur: M-L ve M-MP, L emek gücünü ve MP ise üretim araçlarını ifade eder. Dolayısıyla, geliştirilmiş haliyle formül M-C(L-MP) olarak gösterilir. Bu formülün her iki kısmını ayrı ayrı inceleyeceğiz.

Üretici güçlerin gelişmesi toplumun yapısında ve sınıf güçlerinin karşılıklı ilişkilerinde bir değişmeyi ortaya çıkarır. Bu ise sınıf karşıtlarının örgütlü bir şekilde karşı karşıya gelmesi şeklinde ortaya çıkan keskin sosyal antagonizmalarda kendisini gösterir. Nispi denge durumu sosyal güçlerin birbiri üzerindeki olağan üstü baskılarını ifade eder. Kâr oranlarının düşme eğilimi, bir yandan emeği yoğunlaştırma eğilimini, diğer yandan ucuz emek ve daha uzun bir işgününü gerekli kılar. Ucuz emek ve uzun işgününe sahip olmak koloni politikasıyla sağlanır.

Bununla beraber, bu meselenin hâlâ büyük bir öneme sahip olan bir yanı vardır.

İmalat sanayiinin hammadde kaynağı olan sanayi ve tarım arasındaki orantısızlığı biliyoruz. İmalat sanayinin, odun (kağıt sanayii, inşaat şirketleri, tahta işleri, demiryolu yapımı vs.), hayvansal ürünler (hayvan derisi, yün, damızlık, at kılı, kürk, kemik, bağırsak, her türlü hayvani yağ, yemeklik et vs.) tekstil sanayii için hammadde (pamuk, keten, kenevir vs.) ve son olarak da endüstriyel yaşamın her safhasında büyük bir öneme sahip olan kauçuk gibi metaya ihtiyaç vardır. Bununla beraber, tarımın gelişmesi sanayideki gelişmeye ayak uyduramasa bile, bunun sonucu özellikle günümüzdeki kapitalist gelişmede büyük bir öneme sahip uluslararası bir olgu haline gelen fiyat artışları ortaya çıkar. Bu durumda sanayileşme süreci öylesine hızlanır ki, denizaşırı ülkelerdeki tarımsal üretim, ileri kapitalist ülkelerin tarımsal ürün talebini karşılayamaz ve dünya fiyatları düşme yerine hızla artar. Aşağıdaki tablo, farklı metanın fiyatlarındaki artış hakkında bir fikir vermektedir.

"' Burada, bu politikayı utanç verici hale sokan sömürü metodları üzerinde durmayacağız. Ancak bu politikanın büyük ölçüde sadece "geçmişte" değil bugün de geçerli olduğuna dikkat çekmek istiyoruz.

On yıl içinde (1903-1913) jüt fiyatı %128, pamuk fiyatı %13, inek derisinin fiyatı %55, dana derisinin fiyatı %25 ve domuz pastırmasının fiyatı %31 artmıştır.

Tüm koşullarda, hatta sosyalist bir toplumda, üretken güçlerin gelişimi, üretim araçlarının üretilmesi yönünde gerçekleşir. (Kapitalist toplumda bu sürecin sermayenin organik bileşiminin büyümesi şeklinde göründüğünü biliyoruz). Ancak normal koşullarda bunun anlamı, toplumun üretken güçlerinin dağılımında eşitsizlik olduğu anlamına gelmez. Aksine, kalkınma süreci engelsiz ve ahenkli olacak ve hammadde "talebi", "arzındaki" artış kadar artacaktır. Burada sorun genelde sanayinin nispî olarak büyümesi değil ama büyümesindeki orantısızlıktır. Diğer taraftan bu kalkınma sürecine Malthus ve onu izleyenlerce belirtildiği gibi, tarım ürünlerinin gelişimine engel olan "mutlak" ve "doğal" bir yasanın ifadesi olarak bakılmamalıdır. Buradaki en önemli engel özel sosyal bir kategoride yatmaktadır-topraktaki tekelci mülkiyet.

(Mutlak toprak rantı ile ilgili bölümlerde Marx şöyle demektedir). Yasal toprak mülkiyeti toprak sahibi için.rant yaratmaz. Ancak yasal toprak mülkiyeti, toprak ister tarımsal amaçlı isterse üretim amaçlı, binalar vs. gibi, olarak kullanılsın, toprak sahibine artı değer yaratacak şekilde yararlanabileceği ekonomik koşullar oluşuncaya kadar toprağını kullanımdan çekme gücünü verir. Böylece toprak sahibi işlenecek toprağın mutlak miktarını ne artırabilir ne de azaltabilir. Etkileyebileceği tek şey pazarlanabilecek miktarıdır. Bu nedenle, Fourier'in de belirttiği gibi, tüm uygar ülkelerdeki karakteristik gerçek, toprağın büyük bir kısmının işletilmediğidir.

Toprakta özel mülkiyet, vergi konulmaksızın ya da eşdeyişle rant talep edilmeksizin, işlenmemiş veya kiralanmamış topraklara yeni yatırımlar yapılmasını engeller. Bununla beraber, ilk kez işlenecek toprak diferansiyel rant (yani, topraklar arasındaki kalite farkından doğan rant) yaratmayacak sınıfa ait olabilir ve bu topraklar piyasa fiyatında meydana gelen çok az bir artış sonucunda işlenmeye başlanmalıdır. Böylece düzenleyici piyasa fiyatı, en kötü toprağı işleyenin üretim fiyatlarını (yani üretim maliyeti+ortalama kâr) karşılayacaktır.

Tarım ve sanayi arasındaki fark şudur: İmalat sanayinin ürünlerinin fiyatlarındaki artış talepte bir azalma meydana getirir, böylece talep eğrisi fiyatlardaki değişiklikle beraber hızla değişir. Ancak tarımsal ürünlerin dağılımındaki talep daha istikrarlıdır. (İmalat sanayii için üretilen hammaddelerin çoğunun yiyecek üretiminin yan ürünü olduğu unutulmamalıdır. Örneğin; deri, bağırsak, kısmen yün üretimi vs. et sanayine bağlıdır). Bu nedenle, tekellerin daha az gelişmesine karşın, rekabet tarımda daha az rol oynar. Kütlesel üretim yasası, hızlandırılmış sermaye birikimi vs. tarımdan çok sanayiye has bir şeydir.

Böylece kapitalizmin anarşik ekonomik yapısından kaynaklanan ve kartelleşme, tröstleşme vs. süreçlerine rağmen varlığını sürdürmeye devam eden ve genelde kapitalist ekonominin üretim dalları arasındaki orantısızlığa ek olarak, sanayi ve tarım arasında spesifik ve giderek büyüyen bir orantısızlık da eklenir. Tarım ve sanayi arasındaki orantısızlık günümüzde iyice belirgin hale gelmiştir. Daha önce son 10 yılda üretken güçlerin yoğun bir biçimde büyümesinden bahsetmiştik. Başta Birleşik Devletler olmak üzere denizaşırı ülkeler kendi sanayilerini geliştirmişlerdir ve sonuçta tarımsal ürünlere olan talepleri giderek artmıştır. Aynı şey diğer tarım ülkelerinde de gerçekleşti. Örneğin Avusturya-Macaristan'da, ekmeklik tahıl ithalatı vs., kısa sürede, ihracatı aştı. Son 10 yılda dünya kapitalizminin üretken güçlerindeki genel bir artış tarım ve sanayi üretimi arasındaki karşılıklı ilişkiyi öylesine kaydırmış ve değiştirmiştir ki ortaya nicelik değişmesinden çok nitelik değişmesi çıkmıştır. Kıtlık çağı, her yerde tarımsal ürünlerde görülen genel fiyat artışları, kapitalizmin günümüzde içine girdiği yeni safhaya ait bir olgudur. Hammadde fiyatlarındaki artış kendini dolaysız olarak kâr oranlarında gösterir! Ve kâr oranları, hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalarla ters yönde hareket ederek artar ve azalır.

Tekil "ulusal ekonomilerin" kapitalistlerinin hammadde piyasalarını genişletme yönünde gösterdikleri eğilim ortaya çıkar. Bununla beraber, satış piyasalarının önemli bir şekilde daralmasına neden olan aynı süreç, hammadde piyasalarını da benzer şekilde etkiler. Çünkü hammadde piyasalarını oluşturan ülkeler imalat sanayii mallarının satışı için koloniler de dahil olmak üzere dış pazarları oluşturan azgelişmiş ülkelerdir. Çeşitli büyük güçlerin kapitalistlerinin menfaati satış için yapılan rekabette olduğu gibi bu pazarda da çatışır. Sosyal sermayenin yeniden üretim süreci sadece çevrimin, yani M-C...P...C'-M' çevriminin son safhasında yer alan değişikliği değil fakat aynı zamanda M-L safhasında yani üretim araçlarını satın alma safhasında ortaya çıkan değişiklikleri de öngörmesi şaşırtıcı değildir. Kapitalist bir "üretici" sadece satıcı değil aynı zamanda da bir alıcıdır. Ancak basitçe ve pür olarak alıcı ve satıcıda değildir. Fakat o, kapitalist bir satıcı ve kapitalist bir alıcıdır. Alım ve satım faaliyeti kapitalist üretim çevrimine (M-C...P...C-M') dahildir. Franz Oppenheimer'in alıcıların rekabetinin "barışçıl karakteri" ve satıcılar arasındaki düşmanca ilişkiler şeklinde ortaya koyduğu teorisi tümüyle sunidir.46 Oppenheimer tartışmasına temel olarak satıcının pazara genellikle tek meta getirdiği ve kaderinin bu metaya, yani fiyatına, bağlı olduğu ve buna karşılık "alıcının" çok çeşitli meta ve bunların fiyatlarıyla ilgilendiği ve bir metanın fiyatı artarken diğerininki düşeceğinden, alıcının meta ile ilgili çıkarlarının çok zayıf olacağı tezini savunur. Oppenheimer en önemli noktayı, yani günümüzdeki bir alıcının genellikle kapitalist bir alıcı olduğu hususunu gözden kaçırmaktadır. Kişisel tüketim, genişletilmiş yeniden üretim temeline dayanan üretken tüketimle karşılaştırılınca ikinci planda kalmaktadır. Bununla beraber, üretim için geniş çaplı bir meta alımına gereksinim vardır. Kural olarak, kütlesel biçimde piyasada tutulan mallar satın alınmaktadır. Ve tek bir meta çoğu zaman çok önemli bir rol oynamaktadır. (Pamuğun tekstil sanayiindeki önemini karşılaştırınız). Bu nedenle, Oppenheimer'in izlediği yol gibi, hammadde için yapılan mücadelenin şiddetini kaybettiğini düşünmemiz için bir neden yoktur. Bu alandaki rekabetin yoğun bir şekilde artması maden kömürü, demir cevheri, petrol rezervleri vs.'e sahip olanları ilhak eğilimi nedeniyle daha da önemli hale gelmiştir. Büyük bir rol oynayan ve doğal koşullara bağlı olan sanayi dallan kolayca tekel-leştirilebilir ve bunlar bir kez belli "ulusal" grupların eline düşerse, başkaları için tüm bu dallar yok demektir. "İşgal" araçlarına sahip "ulusal" gruplar söz konusu olduğunda, tarımsal üretim için de aynı şeylerin geçerli olması doğaldır. Tüm Mısır'ı İngiliz tekstil sanayi için hammadde üreten büyük bir pamuk plantasyonu haline dönüştüren İngilizlerin Mısır politikası çarpıcı bir örnektir.

Böylece bu alanda da, kapitalizmin bugünkü safhası, çelişkileri keskinleştirmektedir. Kapitalist gelişme temposu ne kadar hızlı, ülkenin sanayileşme ve şehirleşme süreci ne kadar güçlü olursa, tarım ve sanayi arasındaki denge ve geri kalmış ülkeleri ele geçirmek için sanayileşmiş ülkeler arasındaki rekabet o kadar güçlenecek ve birbirleri arasındaki çelişki o kadar açık ve kaçınılmaz bir hale gelecektir.

Kapitalist yayılma burada da emperyalist politikanın kesin safhası olan çelişkilerin "çıkış" noktasına ulaşır: savaş.

Buraya kadar, dünyadaki meta dolaşım koşullarında meydana gelen ve saldırgan politikaları keskinleştiren değişiklikleri analiz ettik. Bununla beraber çağımızı karakterize eden değişiklikler sadece bu alanlarla sınırlı değildir. Dünya kapitalizminin üretken güçlerinin gelişimi başka uluslararası ekonomik ilişkilerin öne çıkmasına neden olmuştur.

alıntı



 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
dünya, hammedde, piyasası


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Dünya yıldızı Yalan Dünya'da oynayacak PassioN Haber Arşivi 1 01 Mart 2012 21:24
Dünya Ülkeleri'nin Nüfuslarına Göre Sıralaması + Dünya Nüfus Yoğunluğu Haritası. Sevda Dünya üzerindeki yerler ve tarihi mekanlar 1 09 Ağustos 2011 20:58
Sermaye Piyasası ve Finansal Kurumlar Tüm Üniteler Kısa Ders Notları yoSun AÖF ders notlari 0 29 Nisan 2011 16:13