Çevrimdışı

Yeşim Salkım Hanımefendi, yüksek tecrübelerine binaen Yok Daha Neler isimli programda “Aşk acısı en çok 40 gün sürer” demiş...

Dün baktım çevrede bir sürü güzel kadın parmak hesabı saptama yapmaktalar:

“30 gün oldu... Daha 10 günüm var... 10 gün sonra bitecek inşallah acısı aşkın...”

Doğrusu Yeşim Hanım “aşk acısı konusunda” anladığım kadarıyla diyalektik bir süreç geçirmekte...

Marksistler’in sosyalist devrim süreçlerinde kullandıkları diyalektik süreçte tıpkı Yeşim Hanım’ın yaptığı gibi “Önce pratik eyleme girerler...”

Pratik eylemdeki tecrübe, bilgi ve kazanımlardan teori üretirler...

Sonra o teoriyi yeni pratiklere sokarlar, yeniden sınarlar...

Her yeni pratikten, daha gelişmiş ve mükemmeleştirilmiş bir teori ortaya çıkar...

Yeşim Hanım da anladığım kadarıyla her evliliğinden ve aşk ilişkisinden yani pratikten çıkardığı sonuçları önce pratik sonra teori, sonra yeniden pratik ve teori biçiminde geliştirerek sonuca ulaşmış:

“Aşk acısı en çok 40 gün sürer” demiş...

***


Kendisine hatırlatmalıyım ki, Fransız sinemasının gelmiş geçmiş en ünlü kadın yıldızlarından Catherine Deneuve bu konuda hiç de Yeşim Hanım gibi düşünmüyor...

“Konu aşk olunca geçmiş tecrübelerin hiçbir önemi kalmıyor” demişti Fransız kadının simgesi Catherine Deneuve son röportajlarından birinde...

Her yeni aşkın acısının da, doğasının da farklı olduğunu anlatıyordu Roman Polanski filmlerinin sarışın soğuk kadın sembolü Catherine...

Belli ki hayatında aşk acısı çekerken filmlerdeki gibi “soğuk kadın”ı oynayamamıştı...

Catherine Deneuve’e göre daha Marksist ve diyalektik bir bakış açısıyla soruna yaklaşan Yeşim Hanım’ın “Aşk acısı en çok 40 gün sürer” yollu teorisini yine de biraz didiklemekte yarar var:

1) Tam teşekküllü ve oturaklı bir aşkın acısının süresi olmaz...

2) Erkek veya kadın bir süre sonra “yaşamında daha fazla idealize ettiği bir kişiyle karşılaşırsa” eski aşkın acısı kendiliğinden sona erer...

3) Aşk acısının uzun süreli olmasının altında yatan en önemli neden, “O aşkın başka bir şeyle ikame edilememesidir...”

Kadın veya erkek “Acısını çektiği aşkı ikame edecek yeni bir duygunun (bu duygu mutlaka aşk olmayabilir) içine girmedikçe” acı sızı biçiminde az veya çok mutlaka devam edecektir...

4) Kadın veya erkek hayatlarına yeni giren ilişkilerde, eskisinden daha “kötü” süyle karşılaşırlarsa aşk acısı yine durup durup nüksedecektir...

Daha “iyi”siyle karşılaşırlarsa, aşk acısından eser kalmayacak, arkalarına dönüp de bakmayacaklardır...

***


5) Bütün bunların süresi 40 gün de olabilir... 4 ay da... 4 yıl da...

Ama tabii bu söylediklerimiz “gerçek aşk acısı” için geçerlidir...

Gelir geçer, ya da aşk adını alsa da fazla yüklenilmeyen ilişkilerin bitiş acısını çekmek için 40 gün bile fazla bir süredir...

İkame edilecek duygu fazla olmazsa, yerine yeni bir aday çabuk gelecektir...

Ama bunun anladığımız aşkla pek ilgisi yoktur...

6) Catherine Deneuve konu aşksa hiçbir yasanın geçerli olamayacağını söylüyor...

Yasa ve kuraldışılıklarıyla ünlü Fransız’lara özgü bir tavır içinde Catherine Deneuve...

Yeşim Salkım ise aşkı kategorize ederek, acısına bile süre vermiş...

Herkesin aşkı da acısı da kendisine özgüdür ve süresiyle şiddeti bireyseldir...

7) Sadece şu söylenebilir...

Bu işlerde takdir-i ilahi ya da etme-bulma süreci fazlaca işler...

Kimsenin yaptıkları yanına kar kalmaz...

Önceki ilişkilerde karşınızdakine yaptığınız gerçek kötülükler, sonraki ilişkilerinizde size kötülük olarak, yaptığınız ve anlaşılmamış iyilikler de çokça iyilik olarak karşınıza çıkarlar...

Onun için aşk ilişkilerinde, bilerek kötülük yapmayın...

Takdir-i ilahi yaptıklarınızı yüzünüze çarpacaktır...

8) Süreye gelince...

Ruhunuza daha fazla hitap eden ideali bulursanız sorun yoktur...

Bulamazsanız 40 gün yetmeyecektir...

Aşk acısını unutmaya uzun yıllar bile gerekebilir...
Reha Muhtar