IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27 Temmuz 2008, 03:10   #11
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




SOKAK ÇOCUĞU


SOKAK ÇOCUĞU

Atatürk'e, düşmanlarından bir bayan, bir yabancı gazetede (sokak çocuğu ve zalim) diye yazılar yazmak küçüklüğünü göstermişti.
Bir gün Yat Kulüp'te Atatürk, arkadaşlarına bu yazıdan söz ederek demiştir ki:

- Bana sokak çocuğu diye yazmış... Ben pek küçük yaşta yatılı bir öğrenci olarak okullara girmedim. İdadi'den Harp Okulu'na, oradan da orduya hizmete gittim. Sorarım sizlere, benim sokakta oynamaya vaktim mi vardı? Bana (zalim) diyormuş... Ben eğer bu vatana ihanet eden birkaç adamı mahkemeye vererek, kanun çerçevesinde bu adamlar cezalarını buldularsa, benim onlara karşı sevgimden ziyade, Türk milletine sevgim daha büyüktür... Bu nedenle Türk milletine onların zararlı vücutlarını feda ettim..." demişlerdir.

Enver Behnan ŞAPOLYO


Kaynak: Enver Behnan Şapolyo - Milli Mücadele Tarihi, 1944

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 27 Temmuz 2008, 03:11   #12
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




MUTSUZ LİDER


MUTSUZ LİDER
Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, kişisel özgürlüğünün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması acısını hüzün dolu sözlerle şöyle anlattı:

- "Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız. Benim gözümde bunun ne büyük mutluluk olduğunu bilemezsiniz. Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama köşeye atılmış ve özgürlüğü sınırlı bir insanım. Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır. Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin. Ben de bunun hayaliyle avunurum." dedi.

O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık.

Damar ARIKOĞLU



Kaynak: Damar Arıkoğlu - Hatıralar, 1961

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:11   #13
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




ABDÜLHAMİD


ABDÜLHAMİD
1937 yılında idi. Yaz aylarından biri. Doğrudan doğruya kendi kontrolündeki bir gazetede "Makedonya" adlı bir eserim tefrika ediliyordu. Bir akşam üstü Başyaver Celâl (Üner) Bey beni telefonla aradı. Dolmabahçe Sarayı'na davet edildim. Ve Saraya gidince de, hemen hiç bekletilmeden, üst kata çıkarıldım. Bir kapı açıldı, kendimi Büyük Adamın karşısında buldum. Saygılarımı bildirince, belli bir iki nezaket cümlesi ile beni okşadı. Sonra:
- Yazını okuyorum, dedi. Hürriyetin ilân edildiği zaman küçük bir çocuk olman lâzım. Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun. Yalnız Abdülhamid'i hiç sevmediğin belli.

Biraz durdu. Elindeki bir renkli kalemi, önünde açık duran kalın ciltli bir Fransızca kitaba dikine vurarak düşünür gibi oldu. Ben susuyordum. Bu hal bir iki dakika devam etti. Sonra birdenbire şu sözler çıktı ağzından:
- Sevme Abdülhamid'i! Yine de sevme! Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme. Senin

kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı. Bak çocuk! Kişisel kanımı kısaca söyleyeyim: Tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid'in yönetimi büyük hoşgörüdür. Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa...

Bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı. Saygılarımı tekrarlayarak huzurundan uzaklaştım.

Nizamettin Nazif TEPEDELENLİOĞLU

Kaynak: Hürriyet Gazetesi, 31.07.1958

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:12   #14
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




YANINA ALDIĞI İLK ER


YANINA ALDIĞI İLK ER


O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O'na sordu:
- Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı.
- Söyle niçin ağlıyorsun?
İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
- Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu:
- Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.

Burhan Cahit MORKAYA

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:12   #15
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




KAHRAMAN TÜRK KADINI


KAHRAMAN TÜRK KADINI

17 Mart 1923 Tarsus:

Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.

Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.

Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:

- "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."

Taha TOROS

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:14   #16
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM


TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..

General SHERRIL


Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:15   #17
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




SURİYE HEMŞİRENİZİ DE KURTARINIZ


SURİYE HEMŞİRENİZİ DE KURTARINIZ

1923 Mart'ının 17. Cumartesi günü Mersin'e giriyoruz. İstasyonda yaya olarak topluluk halinde ilerlerken, yolun ortasında, aynen Adana'ya girerken olduğu gibi, büyük bir levha taşıyan birkaç kız, Şef in karşısına çıktı.

Levhada şu cümle yazılı idi:

"Suriye hemşirenizi de kurtarınız."

İki gün evvel Adana'da Antakya ve İskenderun için yapılan o levhalı gösteri, Antakyalı kızın o herkesi ağlatıp sızlatan hıçkırıklı söylevi ve Şef'in ona verdiği tarihi cevapla, yüce bir nitelik almıştı. şef şimdi bu Suriye levhasına ne diyecekti?
- "Her millet layık olduğu mutluluğa erişir!" dedi ve yürüdü.

İsmail Habip SEVÜK

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:16   #18
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ


GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ

1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
- Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
- Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
- Valle Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi. Yumuşak bir sesle:
- Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
- Padişah bilir!...

Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam'a döndü:
- Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:

- Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
- Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!..."

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:17   #19
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




PopSy Nickli Üyeden Alıntı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
BENİM ADIM ATA DEĞİL


BENİM ADIM ATA DEĞİL
Atatürk'ün sinirlendiği önemli bir nokta vardı. Gazetelerde, kendisine "Ata" denildiğini okudukça şöyle dedi:
— Benim adım Ata değil, Atatürk'tür! Bazı gazeteler neden böyle yazarlar?

Şükrü KAYA

Kaynak: Dünya Gazetesi, 10.11.1953

O bir Türktü ve hep Öyle anılmak istendi ve nitekim "Atatürk" olarakda kaldı. Onun en çok sevdiğim sözü ise Çanakkale muharebesindeki şu sözü

Alıntı:
“Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum”


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Temmuz 2008, 03:17   #20
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Atatürk Anıları.




BEN CEPHEYE GİDİYORUM


BEN CEPHEYE GİDİYORUM

Bir akşam Recep Bey (Peker) beni ve İhsan Bey'i evine akşam yemeğine çağırdı. Ayağım burkulmuş, alçıda idi. Koltuk değnekleriyle gittim. Gazi Paşa da Refet (Bele) Paşa'nın evinde imiş. Bizim Recep (Peker) Bey'in evinde bulunduğumuzu haber almışlar. Yaver Muzaffer (Kılıç) telefonla beni çağırdı. Kendilerini beklememizi söyledi.

Gazi, gece yarısından sonra geldi. Fazlaca alkollü idi.
- "Vakit geç oldu. Oturamayacağım gideceğim."
Dedi ve giderken beni, İhsan ve Recep (Peker) Bey'i baş başa getirdi. Ellerini omuzlarıma atarak:
- "Ben doğruca cepheye gidiyorum, düşmana taarruz edeceğim," dedi.

Hepimiz şaşırdık ve telaşlandık. İhsan Bey:
- "Paşam, ya muvaffak olamazsan?" deyince:
- "Ne?... Bir haftalık süre içinde onları yok edip denize dökeceğim." karşılığını verdi.

Ali KILIÇ



Kaynak: Ali Kılıç - Hatıralar, 1955

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
anıları, atatürk


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Makbule Atadan'ın Atatürk'e İlişkin Anıları 1-2-3-4-5-6 Liaaa Tarih 5 03 Mayıs 2012 00:21
İlk kez yayınlanan Atatürk ve İnönü anıları PassioN Atatürk Köşesi 0 31 Ocak 2012 20:02
Atatürk'ün savaş anıları PopSy Atatürk Köşesi 0 23 Temmuz 2008 04:24
Atatürk'ün Anıları Burak Atatürk Köşesi 7 08 Ekim 2006 02:14