IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Ekim 2006, 13:21   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
İstiklal Marşı






TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI SAYIN BÜLET ARINÇ'IN TBMM ESKİ SENATO SALONUNDA "MİLLİ EGEMENLİK, İSTİKLAL MARŞI VE M.AKİF ERSOY" PALENİ'NDE YAPTIKLARI KONUŞMA
(12 Mart 2003)

Çok değerli konuklar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İstiklal Marşımız bundan tam 82 yıl evvel yüce Meclis tarafından kabul edilmiştir. Bu marşın mimarı İstanbul'da doğan Mehmet Akif, Fatih Rüştiyesi'nden sonra, Halkalı Baytar Mektebini bitirir. 1908'e kadar memurluk yapar. Görevli olarak dört yıl kadar Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan'da bulunur. Meşrutiyetin İlanı sonrasında Sırat-ı Müstakim ve Sebil-ür-reşat Dergilerini çıkarır; buralarda baş makaleler yazar ve şiirlerini yayınlar. İstanbul Üniversitesindeki derslerinin yanı sıra; Fatih, Beyazıt, Şehzadebaşı, Süleymaniye Camilerinde etkin vaazlar verir.

İzmir'in işgalinden (1919) sonra Batı Anadolu'da başlayan Milli Mücadeleyi desteklemek için Balıkesir'e giderek verdiği vaazlarla halkın direniş azmini arttırmaya çalıştı. Ankara'ya gelişinden kısa bir süre sonra (Mayıs 1920) seçildiği Burdur Milletvekilliğini 1923'e kadar sürdürdü. Konya isyanını önlemek, halka öğüt vermek üzere Konya'ya gönderildi. Oradan geçtiği Kastamonu Nasrullah Camii'nde coşkulu bir vaaz vererek Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele hakkında halka bilgi verdi.(Bu vaaz 1921'de basılarak bütün vilayetlere ve cephelere dağıtılmıştır).

Fransızca, Arapça ve Farsça bilirdi. Türkçe'ye en iyi kullanan şairlerden biri olarak, şiire yepyeni bir ruh getirdi. Söylemek istediği her şeyi manzum olarak ifade edebilen ender bir şairdir. Mahalle konuşmalarından, bilim, sanat, eğitim, medeniyet, çalışma, kalkınma, ahlak ve din konularına kadar her konuyu şiirleştirebilmiştir. Şiirde zor bir metot olan aruz veznini tercih etmiş; aruz ölçüsüne hakimiyetin unutulmaz örneklerini vermiştir. Ankara'da Taceddin Dergahı'nda yazdığı ve İstiklal Marşı olarak kabul edilen şiiri yanında, Çanakkale Şehitlerine şiiriyle edebiyat tarihimize erişilmez bir anıt dikmiştir.

Tarih boyunca önemli ve değerli insanlar gelmiştir. Önemli insanlar mevki, makam veya rütbeleri, servet ve güçleri sayesinde insanlar üzerinde etkinlik kurmuş ancak bunları kaybedince tarihin mezarlığına gömülmüşlerdir. Değerli insanlar ise, ölseler bile, gömülen bir hazine gibi her zaman beşerin teveccühüne mazhar olmuşlar, saltanatların en büyüğü olan gönül tahtında yerlerini almışlardır.

Sokrat'ı, Galile'yi ölüme mahkum edenler, şüphesiz zamanlarının önemli insanları idiler. Ama ölen Sokrat veya Galile olmadı. Onlar değerli oldukları için hala bütün görkemi ile yaşıyorlar.

İşte Mehmet Akif, sözünü ettiğimiz bu "Değerli İnsanlar" sınıfındandır. Onun ölümü de hayatı kadar hazin olmuştur. Cenaze merasiminde devlet erkanı yoktu. Şatafat ve devlet töreni de yoktu. O, üniversite gençliğinin elleri üzerinde taşınarak ebedi istirahatgahına götürüldü. Mezarı bile onlar tarafından yapıldı. Ama Akif, bugün Türk gençliğinin önünde bir karakter timsali olarak ışık saçmağa devam ediyor.

İstibdat Döneminde bir hürriyet aşığı, Meşrutiyet Döneminde heyecan ve galeyanları frenlemeğe çalışan, his ve hevesle değil akıl ve muhakeme ile yürünmesi gerektiğini haykıran bir mürşit, Mütareke ve İstiklal Mücadelesi Döneminde esarete isyan eden, milletin uyanmaya ve davranmaya çağıran bir aksiyon adamı olan Akif'in en büyük meziyeti, söylemi ile eyleminin örtüşmesi; sözleri ile gözlerinin aynı şeyi ifade etmesidir.

Mehmet Akif, şair, edebiyatçı, fen adamı, gazetece, eğitimci, mütercim, mütefekkir, en derin dini meselelere din adamlarından daha derinlemesine vakıf, vaiz ve nihayet milletin gerçek manada temsil eden bir milletvekili idi. Araplara Arapça öğretecek kadar Arapça, bütün bir Fars edebiyatına aşina olacak kadar Farsça ve Fransız edebiyatını asli kaynaklarından okuyup anlayacak kadar Fransızca bilirdi. O, zaten Türkçe'nin üstadı idi.

Sanat anlayışı tıpkı Yunus Emre gibi hak yolunda halk ile beraber olmaktır. Türk edebiyatında toplum için sanat akımının başlıca temsilcilerinden sayılan Mehmet Akif için şiir, inanç ve düşüncelerini açıklayıp yaymak, mücadelesini sürdürmek için bir vasıtadan ibarettir.

"Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim
İnan ki, her ne demişsem görüp de söylemişim
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek"


Diyerek şiirde gerçekçilik akımının dönemindeki önde gelen temsilcisi olmuştur. Yayınladığı 7 kitap "Safahat" adı altında toplanmıştır.
Hayatı boyunca inanç ve idealleri için çalışıp mücadele eden Mehmet Akif, Milli Mücadeleden sonra bu inanç ve ideallerine aykırı gördüğü bazı uygulamalar nedeniyle yurtdışına çıktı. Mısır'a gitti. Hilvan'a yerleşti. Kahire'deki Cami'ül Mısriye adlı Mısır Üniversite'nde Türk Dili ve Edebiyatı Profesörlüğü yaptı (1925-1935). Hastalanınca yurdunda ölmek arzusu içinde İstanbul'a geldi. 27 Aralık 1936'da ebedi aleme göç etti. Kabri Edirnekapı Şehitliğindedir.

Akif, Osmanlı coğrafyasıyla bugünkü Türkiye, Türk Dünyası ile İslam Dünyası, İslam düşünce hayatı ile aramızdaki büyük tarihi bağdır. O, yeni nesillerce en çok tanınması gereken yakın tarih şahsiyetlerinin başında yer almaktadır. Şiirleri ile verdiği mesajlar her devirde dikkate alınması, rehber kabul edilmesi gereken çaptadır:

"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez"

"Sahipsiz olan bir memleketin batması haktır. Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır"

İstiklal Marşı'nın Kabulünün Safahatı:

Milli mücadelenin başlarında Mehmet Akif'in, "Ordunun Duası" adlı manzumesi, Ali Rıfat Çağatay tarafından bestelenerek, Erkan-ı Harbiyye-i Umumiye Reisliği'nce bütün askeri birliklere okunması için tamim edilmişti. Büyük Millet Meclisi'nin ilk günlerinde kurulan Heyet-i İrşadiyelerin yurt çapında edindikleri intibalar doğrultusunda, Erkan-ı Harbiye Reis Vekili Miralay İsmet Bey'e bir İstiklal Marşına olan ihtiyacı belirtmeleri, İstiklal Marşı konusunu ilk defa resmi olarak gündeme getirmiştir. Maarif Vekili Dr.Rıza Nur imzasını taşıyan bir genelgeyle, Milli Marşın şartları valiliklere duyurulmuştur.
Maarif Vekili Hamdullah Suphi, 724 şiir arasından, Milli Marşın güftesi olmaya layık bir şiir bulunamadığı için Karesi (Balıkesir) Mebusu Hasan Basri'ye bu vasıftaki bir şiir Mehmet Akif'ten beklediğini söyleyerek, onun yazması için aracı olmasını ister. Fakat Mehmet Akif, hükümetçe konan 500 TL. para ödülünü kabul etmeyerek, yarışmaya katılmayı reddeder. Bunun üzerine Hamdullah Suphi'nin bu şartın kaldırılabileceği mesajını iletmesiyle Mehmet Akif kabul eder ve Taceddin Dergahında uzun süreden beri üzerinde çalıştığı eserini 17 Şubat 1921'de tamamlayarak, Maarif Vekaletine gönderir.



Konu Mlock tarafından (04 Ekim 2006 Saat 14:44 ) değiştirilmiştir.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 04 Ekim 2006, 13:30   #2
Hasan
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İstiklal Marşı




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Arama butonunu Kullanalım.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 14:44   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İstiklal Marşı




Devamı...

İstiklal Marşı, Maarif Vekaletinden gönderilen bir Tezkereyle, TBMM'nin 26 Şubat 1921 tarihinde gündeme alınır. Meclis'in Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında yapılan 1 Mart 1921 tarihli oturumunda söz alan Hamdullah Suphi, yarışmaya katılan şiirlerden yedisinin vekaletçe istenen şartlara uygun görüldüğünü, ancak kendisinin Mehmet Akif'in şiirini beğendiğini söyleyerek tamamını okumuş ve her kıtanın arkasından alkışlanmıştır.

Mehmet Akif'in şiiiriiinin Milli Marş güftesi olması, Meclis'in 12 Mart 1921 tarihli oturumunda kanunlaşmıştır. Bu tarihte Abdulhak Adnan (Adıvar) başkanlığında yapılan oturumda Meclis'e sunulan altı takrir arasından "Hasan Basri'nin Mehmet Akif'in şiirinin tercihan oylanarak kabulü" teklifi oylanarak, büyük çoğunlukla kabul edilmiştir. Resmi Marş güftesi olarak kabul edilen şiir, Hamdullah Suphi tarafından tekrar okunmuş ve bütün mebuslarca ayakta alkışlanmıştır. Milli Mücadele yıllarında Türk Milleti'nin haklarını savunan en hür ve sürekli yazıların yayınlandığı Ses Gazetesini çıkaran edebiyatçı Hasan Basri (Çantay), Mustafa Kemal Paşa'nın Marş okunurken sıraların önünde ayakta dinlendiğini ve alkışlandığını ifade eder.

İstiklal Marşı, gerek nazım tekniği, gerekse içerik bakımından herhangi bir Milli Marş güftesinin çok ötesinde, Türk Edebiyatının seçkin lirik-hamasi şiirlerindendir. Son kıtası beş mısra olmak üzere, dörder mısralık 10 kıtadan oluşur ve aruz vezniyle yazılmıştır. Her kıtasının bütün mısraları tam kafiyelidir.

İstiklal Marşı ile ilgili olarak bakın neler söylüyordu, İstiklam Marşı Şairimiz:

"O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Binbir fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o Marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır...

O şiir bir daha yazılamaz, o'nu ben de yazamam. O'nu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değil, milletin malıdır. Benim, millete en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın."

Değerli yazar ve fikir adamlarımızdan Peyami Safa ise İstiklal Marşı hakkında şöyle der: "İstiklal Marşının her mısrası, milletin hafızasına atalar sözü haysiyetiyle mal olmuştur. Sözleri, milletin büyük günlerinde bir ağızdan haykırılan, perakende ve şaşkın ruhları bile tek bir müdafaa aşkı ve iradesi içinde bir araya devşirerek ayağa kaldıran Mehmet Akif ölçüsünde milli vasfa tam layık bir şairimiz çıkmadı. Sadece eseriyle değil, hayatı ile de bir fazilet abidesi halinde yükselen, büyük feragatiyle bütün ömrünü Türk Bayrağındaki hilalin şerefini müdafaaya tahsis eden arkasından kendi mısraı tekrar edilebilir: Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor."

Şiirinde milli ve ulvi değerler vatının bütünlüğü, Türk'ün vatanperverliği ahenkli bir şekilde vücut bulmuştur. Bunun içindir ki, Anayasanın 3. Maddesinde "Türkiye Devletinin Milli Marşı İstiklal Marşıdır" bendi eklenmiştir.

İstiklal Marşının kabulünün 82. yıldönümü TBMM tarafından ilk defa bu kadar geniş bir etkinlikle anılmaktadır. Geçmiş yıllarda yapmış olduğumuz konuşmalarda İstiklal Marşı'na ve Akif'e Meclis'in ilgisizliğinden yakınır, bu kayıtsızlıktan vazgeçilmesini isterdik. Hamd olsun bizim yönetimimiz ilk defa bu konuda ciddi bir çalışma ortaya koymuştur. Çünkü bu hafta boyunca değişik platformlarda konuyu enine boyuna irdeleme, değerlendirme fırsatı oluşturuyoruz. Bu konudaki çalışmalara verdiği katkılardan dolayı başta Meclis Başkanvekilimiz Sayın Nevzat Pakdil olmak üzere ilgili tüm arkadaşlara teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunuyorum.

Değerli dostlar, Böyle zenginlik katmanın önünde TBMM'de merhum Akif'i anmanın ne büyük bahtiyarlık olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yüksek mahkemelerimizin başkanları, rektörlerimiz, çok değerli bilim adamları, parlamentomuzda çok büyük hizmetlerde bulunmuş milletvekili arkadaşlarımız -geçmişiyle bugünüyle- ve Akif'e olan sevgilerini böyle bir panele koşarak gidermeye çalışan sevgili dostlar, TBMM bu ve her konuda elbette güzel çalışmalar yapacaktır. Şimdiden müjdeliyorum ki, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramımızı da kutlarken bir önemli gelişme ve yenilik yaşayacağız. İki gün sürecek uluslar arası bir sempozyumla 'egemenlik' kavramını Meclisimiz'de, hem Avrupa'dan gelecek parlamenterlerle hem Türkiye'den katılacak parlamenter ve bilim adamlarıyla değerlendireceğiz.

Yine Meclisimizde her ulusal konuda en büyük katkıyı sizlerle birlikte yapmaya çalışacağız. Şüphesiz biraz sonra kendilerini zevkle dinleyeceğimiz değerli siyasetçi, bilim adamı ve sanatçı arkadaşlarımız hem milli marşımızın değişik yönlerini hem de Akif'in değişik yönlerini sizlere takdim edecek. Yazıya bağlı olduğum için hitabet noktasında kısır olduğumu düşünüyorum. Akif, gönülden konuşulacak bir insandır ve sadece Milli Mücadelenin etkin bir hatibi ve şiir yazarı olarak değil bu sosyal adaleti de içinde yaşayan çok değerli bir insandı. Hep fakirlerin ve yoksulların yanında idi. Onların ızdıraplarını terennüm etmişti. Hatırlarsınız, şimdi var mı bilmiyorum, lise ketiplarında bize onun 'Seyfi Baba' şiiri okutulurdu.

"Geçen akşam eve geldim, dediler ki, Seyfi Baba hastanmış yatıyormuş, Nesi varmış acaba..." diye başlar. Uzun mısralardan sonra hepimizin gözleri yaşarırdı. Evinde kandili yanan fakir bir adamı ziyarete gitmişti.
Yüreği parçalanmıştı. "Şuna birkaç kuruş bıraksam da, ihtiyaçları giderse" diye düşünmüştü. Cebinden kesesini çıkartıp baktığında, bir akçe bile bulamamıştı. Ondan sonra Akif, şu güzel şeyi söyler:


"Ya hamiyetsiz olsaydım, ya param olsaydı."

Rahmetli Mahir İz'i ben tanıdım. 1970'de İstanbul'da yedek subaylığımızı yaparken bazen O'nun Erenköy'deki evine bazen de Arnavutköy'deki sohbetlerine katılırdık. O, rahmetli Akif ile arkadaş olan bir insandı. Hem Meclis'te hem de Meclis dışında.. Bize Safahat'dan okumasını isterdik. Bizim okumamız ile o eski eski dostların okuması arasında çok farklıydı. "Biliyormusunuz" dedi, "Belki sizin hiç dikkat etmediğiniz bir şiir okuyacağım. Çanakkale Şehitlerini, İstiklal şiirini çok iyi bilirsiniz. Safahat'da çok okunan şiirler vardır. Ama ben size Sait Paşa şiirini okuyacağım"dedi. İlk defa orda duydum. Orda dikkatimi çekti. Sonra da Safahat'ı karıştırınca yine bir sosyal faciayı ne güzel ortaya koyduğunu hep beraber dinlemiştik. Safahat her zaman karıştırılacak, okunacak, ibret alınacak bir büyük eserdir. Akif'in ırkçılığa ne kadar düşman olduğunu, bizi parçalayan, un ufak eden, yok eden bu sinsi hastalığın düşmanlığını şiirleriyle de aktarmıştı.

Milli marşımızın şairi merhum Akif'i ve onunla birlikte ilk Milli Mücadele günlerinde, en azından o kısmıyla söyleyeyim, Büyük Millet Meclisimizin kurulduğu, mücadelenin yürütüldüğü, başarının kazanıldığı, Cumhuriyet'in ilan edildiği, ve bugün bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmanın sevincini yaşadığımız bugünlere kadar gelirken hem O'nu rahmet ve minnetle anıyoruz, hem de TBMM'ye ilk harcı koyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun sevgili silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
istiklal, marsi, marşı, İstiklal


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
BDP'den İstiklal Marşı'na protesto PassioN Haber Arşivi 1 01 Mayıs 2012 22:14
'İstiklal marşı' kamulaştırıldı!. Sametold Haber Arşivi 0 09 Aralık 2010 16:29
İstiklal Marşı'nın Anlamı RebeLLious Serbest Kürsü 1 01 Ekim 2009 22:31
İstiklal Marşı'nın Açıklaması. Lee Kültür ve Sanat 1 12 Ocak 2008 12:07
7 kurşunla İstiklal Marşı. Lee Haber Arşivi 5 11 Ocak 2008 17:39