![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | firavun beldesi KARNAK TAPINAĞI Dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en büyük ve en dikkate değer dini kompleks olan Amon Tapınağı,modern Luksor kenti yakınlarında ki Karnak mevkiindedir.Tapınak.Amon rahiplerinin "Cennetin en büyüğü,Dünyanın en eskisi"diyerek her gün ilahiler okudukları,Tanrı Amon inancının merkezi (Nesut-Towi,anlamı 2 kentin Tahtı)olan Teb Kentinde tarihi bilinmeyen çok eski bir yapı ile başlamış,orta ve yeni krallık dönemlerinde yapılan eklemelerle eski mısır’ın büyük kompleksine dönüşmüştür 300 dönüm alana yayılmış olan kompleksin,güney yönündeki 8 hektarlık alanda,yüzey araştırmaları ve kazı çalışmaları sürdürülmektedir.XI.Hanedan döneminde başlatılan,XVIII. ve XX. hanedanlar döneminde tamamlanan büyük boyutlu yapıların çekirdeği AMon Tapınağına iki yanından koç başlı Sfenkslerin bulunduğu caddeden girilir.Üzerinde yazıt ve desen bulunmayan 113m genişliğinde ve 15m kalınlığındaki büyük 1.pilondan sonra yüksek duvar ve sütunlarla çevrilmiş sağlı sollu koç başlıklı Sfenkslerin sıralandığı büyük salona gelinir.Sol yanda II.Seti tapınağı,Amon,MutKhons Tanrıları için üç küçük sapel ve sağda üç yani Osiris sütunları ile çevrili avlusu bulunan III.Ramses Tapınağı yer alır.Ortada 25.Hanedanın Habes kökenli Firavunlarından Tharka'ya ait köşkün 21.m yüksekliğindeki papirüs başlıklı 10 sütundan birisi ile Amon bas rahiplerinden XXI.hanedan Firavunu Smendes’e dair büyük heykel bulunur.Avluya bitişik olan ve XVIII. hanedan firavunlarından Horemhab'in inşa ettirdiği 2.pilon duvarından geçilerek büyük Hipostil hole girilir.Buranın yapımını III.Amenhotep başlanmış,I.Seti devam ettirmiş ve II.Ramses tamamlatılmıştır.6 dönümlük alana yayılmış 15 ve 23m yükseklikte 134 sütunun oluşturduğu büyük Hipostil holden yukarı baktığımızda,sütunları birbirleri üzerine eğilip sallanarak,gökyüzüne ulaşmaya çalışan ağaçlara benzetirsiniz. 3.pilon III.Amenhotep,4.pilon I.Tutmosis tarafından yaptırılmıştır.4.pilon önünde I ve III.Tutmosis'e ait dikili taslardan 1.ayakta(yükseklik 28m. ağırlık 143 ton)diğerinin parçalarıysa avluda yatmaktadır.Buradan itibaren Tanrı Amon'a ait kutsal dar ve küçük mekanlar,girişteki ana aks’ın devamında ardı ardına dizilirken,sağ tarafta güney yönündeki aksta III.Tutmosis ve Hatcepsut'un yaptırdığı pilonlar ve anıtsal heykeller ile kutsal gol ve nilometre yer alır.4.pilonun arkasından III.Tutmosis in yaptırdığı 14 sütunlu küçük hipostil hol ve Kraliçe Hatcepsut'a 2 dikili tastan birisi durmaktadır.(29.56m 200 ton ağırlığında).5. pilon I.Tutmosis,6.pilon ise II.Tutmosis tarafından yaptırılmış.Tapınağın sonunda bulunan en ilginç bolum,III.Tutmosis in yaptırdığı büyük festival tapınağıdır.Botanik ve hayvanat bahçesi olarak bilinen bu bölümde,firavunun Suriye seferinden dönerken getirdiği hayvan bitkilere ait çok güzel kabartmalar islenmiştir.Tamamı kesme tastan inşa edilen Amon kompleksinde,2000 yıl boyunca çeşitli firavunlar tarafından eklemeler yapılmıştır.Beraberinde pek çok yazıt ve tasvirlerin islenmesi bu kompleksi ayni zamanda dünyanın en büyük ve en eski arşivlerinden biri haline getirmiştir. LUKSOR TAPINAĞI Karnak Amon Tapınağı yakınında bulunan ve görkemli eski Mısır Mimarlığının Nil kıyısındaki en zarif örneklerinden biri olan tapınak ,Yeni Krallık döneminin 9.firavunu III.Amenhotep tarafından,Eski Mısır Tanrılarının en büyüğü Amon-Ra adına M:Ö XIVçyy da inşa ettirilmiştir.Daha sonraları Tutankamon, II.Ramses,B.Iskender,Roma ve Müslüman Araplar tarafından çeşitli ekleme ve yapılarla günümüze kadar gelmiştir.1885'de başlatılan araştırma,kazı ve restorasyon tapınağa 24m yükseklikteki pilondan girilir.Pilon cephesinde 4 tane oturan,2si ayakta duran büyük boy6 adet Ramses heykeli bulunmaktaydı.Günümüzde tahtta oturur şeklindeki iki heykel,girişin sağında ve solunda yer alır.Pilon cephesi boydan boya II.Ramses'in zaferlerine ait tasvir ve yazılarla süslenmiştir.Pilon'dan sonra II.Ramses olarak bilinen büyük avluya girilir.Burası Kapalı Lotus başlıklı sütunlar ve aralarında yer alan Osiris heykelleri ile çevrilidir.Avlu girişinin sağında,orta krallıkdan kalma orijinal ve küçük Teb üçlüsü tapınağı ile sol yanda ve yukarıda yerel bir şeyh tarafından XIII.yy'da inşa ettirilen Abu al-Haggag Camii yer alır.Avludan sonra güney yönünde sapma yaparak koridor şeklinde uzanan açılmış papirüs başlıklı52m yüksekliğinde 14 devasa sütün çift sıra halinde 2.büyük avluya ulaşır.III.Amenhotep'e ait olan bu sütunların üzerine.Tel Amarna'daki Aten inancını terk ederek Teb' e gelen ve Amon inancını kabul eden Tutankamon tarafından,bu dönüşümü kutlamak için süslemeler yaptırılmıştır.Buradan Hıpostil hole girilir.32 sütunlu olan bu ilginç bölümden sonra Khonos,Mut ve Adak şapeli,yuvarlak kemerli,freskli,nişli,iki yanında kalsik roma sütün başlıklı girişi olan Roma kutsal mekanı,doğum odası,III.Amenhotep ve Büyük İskender’e ait dar ve karanlık kutsal mekanlar bulunur.Her yıl Ağustos ayı sonlarında 15 gün süreyle kutlanan Opet Festivali nedeniyle Karnak Tapınağından törenlerle getirilen bir örneğini görebileceğimiz Amon Ra Teknesi bu mekanda bir süre bekletilirdi.Karnak ve Luksor Tapınaklarını birbirine bağlayan yolun sfenksli olan önemli bir bölümü pilon duvarı karşısında bulunmaktadır. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. KARNAK Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. LUKSOR Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. mısır medeniyeti resimleri 2 Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ölüler Kitabi" ve ötesi... Eski Misir'da ölüm ve ötesiyle ilgili kaynaklar Piramit ve Tabut yazitlaridir, bütün bunlar "Ölüler Kitabi" denen ölüm, ölüme geçis ve ölümden sonra yasamla ilgili kurallari ve düzeni anlatan bütün bir bilgi veya inanç sisteminin parçalaridirlar. Misirlilar ölümden sonra yeniden dirileceklerine inanirlardi, Osiris'in yeniden dogmasi ve onun kisiliginde simgelenen KIS ve BAHAR örneklerindeki gibi. ?nsan beden ve ruhtan olusuyordu, her ikisi de ölümden sonra ebedi olarak kalabilirdi, yeter ki ölümden sonra insan Osiris'in önünde günahlarini bagislatsin ve saf olarak cennette kalabilsin. Osiris, insanin kalbini bir tüy ile tartarak samimiyetini ölçerdi, eger ölü insan bu ölçümde basarisiz olursa aç, susuz ve günessiz olarak ebediyen mezarinda kalirdi. Osiris'in sinavlarindan basariyla geçebilmek için bazi yöntemler uygulanirdi, örnegin mezarlara yiyecek ve tanrilari sevindirecek tilsimlar konurdu. Ayrica, balik, yilan, hamamböcegi gibi böcekler rahipler tarafindan kutsanarak ölüye yardimci olurlardi. Ama en önemlisi, "Ölüler Kitabi" nin satin alinip mezara konmasiydi. "Ölüler Kitabi" ölüm rahiplerinin yazdiklari dua ve yöntemlerle, Osiris'i sakinlestirecek ve hatta aldatacak önerilerle doluydu. "Ölüler Kitabi" örneklerinden yüzlercesi papirüs rulolar halinde mezarlardan çikarilmistir ve en eskileri Piramitler Dönemi'ne aittir, yani M.Ö. 2500'lere. Misir inançlarina göre tüm bilgiler veya bilim bilge tanri ve yazman Toth tarafindan yazilmistir. Bugün dahi bazi mistikpagan çevreler Tarot Kartlari'nin kökeninin Toth kültünden kaynaklandigina inanirlar. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ARKADAŞLAR ADINIZIN MISIR HİYEROGLİFLERİ ŞEKLİNDE NASIL YAZILDIĞIN MERAK EDİYORSANIZ VERDİĞİM ADRESTE BOŞLUĞA İSMİNİZİ YAZIN VE İNSCRİBE BUTONUNU TIKLAYIN .UMARIM BEĞENİRSİNİZ. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kleopatra Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Sesi, istediği her titreşimi çıkarıp, istediği her dili kullanabildiği çok telli bir müzik aleti gibiydi"... Romalı ünlü tarihçi Plutarkhos, Kleopatra'yı böyle tanımlıyordu. Roma halkının bir numaralı düşmanı ilan edilen bu kadınla ilgili sıfatlar, İlkçağ'ın en büyük imparatorluğunu kuran devletin resmi sanatçılarının ağzında günümüze kadar çarpıtılarak geldi. Kimine göre, o erkek delisi bir kadındı. Kimine göre ise, beyninde her türlü entrikanın dolaştığı kötü ruhlu bir kadın. Romalı şair Horacius, Kleopatra'nın öldüğü gün "zafer flamalarının çıkartılıp, evlere asılmasını" önermişti. Aradan bin yıl geçmesine karşın, egemen kültür o denli etkin olmuştu ki, Dante bile onu "lüks ve şehvet düşkünü" olarak tanımlamıştı. Kuşkusuz, "Kleopatra miti"nde Hollywood'un payını da inkâr etmemek gerekir. Gerek Cecil B. De Mille'in 1934 yapımı "Kleopatra", gerekse de Joseph Mankiewicz'in dev prodüksiyonu, 4 Oscar ödüllü , 1963 yapımı "Kleopatra" filmi (Liz Taylor, Richard Burton ve Rex Harrison) bu miti daha da güçlendirdi. Her iki ünlü filmde de Mısır kraliçesi, erkekleri tuzağına düşüren, entrikalar çeviren ve rakiplerini zehirle ortadan kaldırmayı hedefleyen, tutkulu ve hırslı bir kadın olarak seyirciye sunulmuştu. Oysa gerçekte, VII. Kleopatra, yani son Mısır kraliçesi ve son firavun, gerek karakter bakımından gerekse fiziksel açıdan, hiç de anlatıldığı gibi bir insan değildi. Ancak ne yazık ki, tarihi her zaman kazananlar yazmıştı. Sezar'dan olan çocuğu Sezarion'un bile kafasını uçurtacak kadar Kleopatra'dan nefret eden Octavius, bu mağrur kraliçeyi bir kez dize getirdikten sonra ailesinin kökünü kazımakla yetinmemiş, tüm sanatçılarını ve filozoflarını onu karalama kampanyası için harekete geçirmişti. Son yıllarda, ardı ardına Kleopatra üzerine yayımlanan araştırma, anı ve roman türü kitaplarda biraz daha objektiflik egemense de, "Kleopatra miti" ile ilgili yanlışların bazıları, bu eserlerde de varlığını sürdürüyor. Son 10 yıldır arkeolog Franck Goddio ve İtalyan sanat tarihi profesörü Paolo Moreno, Mısır'ın son firavununu yakın takibe aldılar ve onun hayatı, alışkanlıkları, giyim tarzı ve eğitimi konusunda çok önemli, ama resmi tarihe ters düşen bilgilere ulaştılar. Gerçek Kleopatra nasıl bir insandı? Her şeyden önce kısa boyluydu. Vücudunun çok güzel olduğu söylenemezdi, ancak hatları düzgündü. Gözleri ve teni açık renkteydi. Bütün bu özellikler aslında çok doğaldı. Çünkü Kleopatra, bir Mısır kraliçesi olmasına karşın Yunan soyundan geliyordu. Kleopatra'nın fiziksel özelliklerinin en somut kanıtı ise, Sezar'ı daha 23 yaşındayken Roma'da ziyaret ettiği dönemde heykeltıraş Stefanos'a verdiği çalışma... "Eskilino'lu Venüs" olarak bilinen bu heykelin, Kleopatra'nın aslına en sadık heykeli olduğu, yaklaşık tüm bilim adamları tarafından kabul görüyor. Kleopatra'nın yüz yapısına ilişkin en iyi belge ise, Berlin Müzesi'nde korunan ve üstünde Kleopatra'nın resmi bulunan madeni para... Üçgen bir yüz hattına, iri ve uzun bir burna, dar bir alna sahip... En tipik özelliği ise alt dudağı... Kalın ve etli alt dudağı, Ptolemaios Hanedanı'ndan geldiğinin en somut kanıtı... Karakterine gelince... Kraliçenin saray entrikaları konusunda uzman olduğunu herkes kabul ediyor. Ancak unutmayalım ki, 18 yaşındayken kokuşmuş bir krallığın iplerini elinde tutuyordu. Üstelik, bütün bölgenin tek hakimi olan Romalılar'ı da göz ardı etmemek gerekiyor. Bu bağlamda, kendisini her zaman ünlü Mısır firavunlarının varisi olarak görmesine rağmen, Kleopatra böylesine karmaşık dengelere sahip bir ortamda, Yunan geleneğinden gelen, gerçekçi ve ayakları yere basan bir politika izlemek zorunda kalmıştı. Entrikalar çevirmek, siyasal rakiplerini zehirlemek, komplolar kurmak ve ihanet, aslında Mısır kraliçesinin politik öncelikleri değildi. Bunların hepsi, İlkçağ'ın ve özellikle, Roma sarayının vazgeçilmez siyasal numaralarıydı. Ancak, Kleopatra'nın bunları yapmasının yanı sıra, çok büyük sulama kanalları inşa ettirdiğini, özellikle köylülerin yaşam düzeyini yükseltmek için önemli iyileştirmeler yaptığını, ne yazık ki çok az tarihçi yazıyor. Kleopatra, Petra kralı Abdül ve Romalı bir ressamla yaşadığı küçük birkaç kaçamak dışında, sevdiği insanlara (Sezar ve Antonius) hep sadık kaldı. O, zayıflamış Mısır Krallığı'nın, özellikle doğudan gelen Pers tehlikesi karşısında, Roma ittifakı olmadan, kendi başına varlığını koruyamayacağını görmüştü. Roma ile her zaman bir ittifak aradı. Ama bunun, asla tam boyun eğme anlamına gelmemesi için çabaladı. Amacı, Roma ile birlikte eski Mısır'ın, Firavunlar Mısırı'nın gücünü yeniden yaratmaktı. Büyük İskender'in hayali olan bu büyük imparatorluğun başına da, Sezar'dan olma oğlu Sezarion'u uygun görüyordu. Kleopatra gerçeği tablosunu, eğitimiyle tamamlayalım. Mısır kraliçesi, tarihçi Plutarkhos'un belirttiği gibi "güzel olmaktan çok, zeki ve kültürlüydü"... 54 yaşının tüm olgunluğu ve şöhretinin zirvesini yaşayan Sezar'ı sadece güzelliğiyle baştan çıkardığını ileri sürmek, tarihi biraz zorlamak olur. Kleopatra, tam 12 dili mükemmel derecede konuşuyordu. Mısır'a 300 yıl boyunca hükmeden Ptolemaios Hanedanı'nın hükümdarları arasında Mısır diliyle konuşan tek kişi Kleopatra'ydı. Ötekiler, sarayda Yunanca konuşmayı tercih ederlerdi. Kleopatra efsanesine ilişkin mutlaka düzeltilmesi gereken son bir nokta da, engerek yılanıyla intihar etmesi... Rakotisli eski köle Eudomon'un ona gönderdiği incir sepetinin içinde bir yılan vardı, ama ölüm engerek yılanından değil, gerçek bir kral kobradan geldi. Arsinoe Kızkardeş Arsione: Gölgede kalan kadın... Roma sokakları tıklım tıklım doluydu. Sezar'ın zafer arabası çiçek yağmuru altında ağır ağır ilerledi. Arkasından, Galya ormanlarından, Afrika çöllerinden ve Pontos dağlarından koparılıp alınmış yüzlerce çıplak kadın köle geliyordu. Bir centurio'nun taşıdığı pankartta şu on iki altın harf vardı: "Veni, vidi, vici" (Geldim, gördüm, yendim)... Ünlü tutuklular görüldüğünde, halk, Afrikalı kabile reislerini, Ortadoğu krallarını, İspanya soylularını, doğu rahiplerini görmek için birbirini ezmeye başladı. Tutuklular arasında bir kız çocuğu vücudunun inceliğine sahip, omuzlarından aşağı yele gibi sallanan sarı saçlarıyla, Romalı askerlere bile kendini kabul ettiren bir kadın vardı. Zincirlere bağlı bir şekilde, yarı çıplak dolaştırılırken, bakışlarına müthiş bir meydan okuma ve tavırlarına da kırılmaz bir gurur egemendi. Bu insan, Kleopatra'nın kızkardeşi Arsinoe'ydi. Erkek kardeşi Ptolemaios ile birlikte Kleopatra'nın kraliçeliğine karşı çıkmış ve Mısır'ın Sezar'a teslim edilmesini onaylamamıştı. Topladığı Mısırlı askerlerden ve çöl bedevilerinden oluşan bir orduyla Sezar'a saldırmış, ama yenilmişti. Tarihi gerçekten de kazananlar yazıyordu. Mısır tahtı için mücadeleyi de, Sezar'ın gücüyle Kleopatra kazandığı için, tarih, onun bu akıllı ve gizemli kardeşinden ne yazık ki fazla söz etmiyor. Babaları Ptolemaios'un cenaze töreninde bir lahdin başında toplanan 4 kardeş arasında iktidar savaşı daha o anda başlamıştı. Geleneklere göre, erkek kardeşi Ptolemaios ile evlenmek zorundaki Kleopatra, en büyük kardeş olarak Mısır tahtına geçecekti. Babasının sürekli "asla Roma'ya karşı gelme" biçimindeki uyarılarını hiç unutmayan Kleopatra, iktidarın Roma olmadan koparılamayacağını da kavramıştı. Ancak, Roma'ya kimin hakim olduğu kesin değildi. Senato'nun güvendiği isim Pompeius ile Sezar ciddi bir iç savaşta karşı karşıya gelmişlerdi ve ilk günlerde ibre Pompeius'tan yana dönmüştü. Ancak Pharsalos Savaşı'yla birlikte, Roma'nın geleceğine damgasını vuracak isim belli olmuştu: Sezar. Şimdi Mısır sarayındaki iktidar kavgasında iki isim, Ptolemaios ve Kleopatra, Sezar'ı kazanmak zorundaydılar. Küçük kız kardeş Arsinoe ise farklı düşünüyordu. Tarihçiler tarafından engin bir coğrafya ve tarih bilgisine sahip olduğu belirtilen Arsinoe, hem bir kadının dişiliğine hem de bir erkeğin cesaretine ve coşkusuna sahipti. Onun hedefi, Eski Mısır uygarlığını yeniden yaratmak, Ortadoğu'yu kapsayan büyük bir imparatorluk kurmaktı. Bunun için de, kendi halkına, yani Mısırlılar'a ve Ortadoğu'daki sayısız krallığa bölünmüş halklara güveniyordu. Arsinoe'ye bu fikirleri aşılayan, lalası Ganimede'ydi. Eski bir Yukarı Mısırlı köle olan Ganimede, doğup büyüdüğü topraklar üzerinde Roma askerlerinin çizmesini görmeye katlanamıyordu. Arsinoe, Kleopatra'ya karşı, açıkça ağabeyi Ptolemaios'u desteklemekle birlikte, aslında kendi iktidarını planlıyordu. Kleopatra'ya karşı hiçbir zaman gerçek bir sevgi beslemeyen Arsinoe, zeki ve hassas bir kadındı. Tarihçiler onun vahşi bir kişiliği olduğunu söylüyorlar. Gerçekten de, ablasına karşı giriştiği iç savaşta, silah kuşanıp askerlerinin önünde çatışmalara katılmaktan çekinmemişti. Arsinoe, Kleopatra ile giriştiği iktidar savaşını, Sezar'ın ablasına verdiği destek nedeniyle yitirdi. Roma'da bir esir gibi teşhir edildi. Daha sonra Kleopatra'nın araya girmesiyle, Efes'teki Artemis Tapınağı'na sürgüne yollandı. Ancak Arsinoe, burada da rahat durmadı. Sezar'ın katilleri Cassius ve Brutus ile bağlantıya geçti. Kıbrıs kralı Serapion'un da katıldığı geniş bir muhalefet cephesi oluşturmaya çalıştı. Öte yandan, Arsinoe'nin Mısır'da hâlâ önemli sayıda taraftarı vardı. Bu durum, hem Kleopatra'yı hem de artık kaderini onun ellerine bırakan Antonius'u kaygılandırıyordu. İşte o nedenle Arsinoe, Antonius'un emriyle Artemis Tapınağı'nın basamaklarında, müttefiki Kıbrıs ve Girit kralı Serapion ise Knidos'ta, Romalı lejyonerler tarafından öldürüldü. Antonius'un adamları Kleopatra'nın erkek kardeşi olduğunu ilan eden bir başka isyancının izini de Finike'de bulmuş ve kurdukları pusuda öldürmüşlerdi. Kleopatra artık rahat bir nefes alabilirdi. Edebiyat ve sinemada Kleopatra İhanet, Roma lejyonları, tutkulu aşklar, cinayet, meydan savaşları, intiharlar... Böylesine bir konunun ve kahramanların, sanatın dikkatini çekmemesi mümkün mü? Tarihçilerden tiyatro yazarlarına, şairlerden romancılara, Kleopatra çok geniş bir edebi etkinliğin ana temalarından biri... Octavius'un emriyle onu karalamak için kaleme sarılan Cassius, Plutarkhos, Horacius, Flavius, Lucanus gibi Romalı tarihçileri bir yana koyarsak, Kleopatra üzerine yazanlar en genel hatlarıyla ikiye ayrılıyor: Mısır kraliçesinin kadın yönünü ön plana çıkaranlar ve onun siyasi kimliğiyle ilgilenenler. Çelişkiler öylesine açık ki... Örneğin, bir numaralı Sezar düşmanı olan Lucanus, Sezar-Kleopatra aşkını bir entrika birliği olarak tanımlarken, Ortaçağ'ın ünlü şairi Boccaccio, bu ilişkiyi eşitler arasında bir birlik ve aşkın yeni yüzü olarak sundu. Bernard Shaw ise, "Sezar ve Kleopatra" (1901) oyununda, Kleopatra'yı Sezar'ın en tehlikeli fethi olarak görüyordu. Epik tiyatronun büyük ustası Bertold Brecht de onun isminden etkilenmiş ve Üç Kuruşluk Opera (1928) oyununun sonunda, org çalan kahramanının ağzından "Kleopatra, büyük güzelliğin hiçbir şeye yaramadı. Kölen yaptığın iki imparatorluktan geriye sadece küller kaldı..." demişti. Kısacası, Brecht bile onun hakkında yanıltıcı bir portre çizmişti. Oysa, gerçek bir Kleopatra kimliği için, 1607 yılında William Shakespeare'in yazdığı "Antonius ve Kleopatra" oyununa bir göz atabilirdi. Shakespeare, bu oyunda Kleopatra'nın güzelliğini değil, zekâsını ve insancıl büyüklüklerini ön plana çıkarmıştı. Ancak, Kleopatra hakkındaki tarihsel yanılgılarda kuşkusuz en büyük rolü yedinci sanat oynuyor. Sinema, bu tarihi isimle daha 19. yüzyılın sonlarında ilgilenmişti. Sessiz sinemanın büyük ustası Melies'in en önemli filmlerinden biri Kleopatra'ydı. Sessiz sinemanın 1907-1917 yılları arasında, çok sayıda Kleopatra filmi çekildi. Ancak bunların içinde en önemlisi J.G. Edwards'ın imzasını taşıyan, Amerikan yapımı "Kleopatra" filmiydi. Mısır kraliçesini, sinemanın o tarihteki en büyük vamp oyuncusu olan Theda Bara canlandırmıştı. Far çekilmiş gözleriyle süzgün süzgün bakan, göğüsleri açık Kleopatra imajı bu filmle doğmuştu. Tabii, bu imajı güçlendiren yılanları da unutmayalım. 1934 yılında Cecil B. De Mille'in yönettiği "Kleopatra" filmi, o tarihe kadar gerçekleştirilmiş en pahalı yapımdı. Ama o da, Kleopatra portresine, vamplık dışında yeni bir renk getirmiyordu. 1945 yılında, İngiliz yönetmen Gabriel Pascal'in "Sezar ve Kleopatra" filminde, ilk kez Bernard Shaw'un müdahalesiyle, vamplıktan farklı bir Kleopatra izliyoruz. Ancak bu uzun sürmüyor. Bir yıl sonra, Meksikalı yönetmen Roberto Garvadon, "Antonius ve Kleopatra'nın Son Saatleri" filminde vamplık mitine erotizmi de karıştırıyordu. 1953 yılında, Joseph L. Mankiewicz, Kleopatra filminin oyuncularını saptarken Antonius rolü için önce Marlon Brando'yu düşünmüştü. Senaryoyu beğenmeyen Brando "hayır" yanıtı verince ibre Richard Burton'a döndü. Kleopatra için ise, zaten başından beri aklında bir tek isim vardı: sayısız kez evlenip boşanan, yani tam bir erkek öğüten değirmen olan Elizabeth Taylor. Öyle ya, tarihteki yanlış imajıyla kim Kleopatra'ya daha uygun olabilirdi ki... | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
beldesi, firavun |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Bursa ili Gölyazı Beldesi Tarihi Ve Değerleri | Victoria | İl ve İlçelerimizin Tarihçesi | 0 | 02 Mayıs 2018 13:21 |
Firavun | Lcia | Tarih | 1 | 17 Mart 2015 03:46 |
Firavun ve ibret | Amelia | Dini Resimler | 0 | 17 Mart 2014 11:01 |