IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10 Aralık 2010, 02:01   #1
Çevrimdışı
Ruj
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Toprak-Su-Gübre - Gübreleme ve Gübre Çeşitleri -Sulama Yöntemleri




Besin Maddelerinin Eksiliği ve Fazlalığı Durumlarında Görülenler



Besin Maddesi Fazlası



Fazla miktarda bitki besin maddesi kullanımı genelde ilk başta çok etkili olmamaktadır. Daha sonra ilerleyen dönemlerde

yaprak kenarlarında bozulmalar meydana gelir. Kökte başlayan yanma ve bozulma gövdeye doğru devam eder ve bitki

ölür.Bazı besin maddelerinin fazlalıkları diğer bir kısım besin maddelerinin alımını engeller ve böylece o besin maddesinin

eksikliğinde ortaya çıkan zararlar gibi kendini gösterir.



Ne zaman gübrelemeli?

Gübre konusu iki aşamalı olarak düşünülebilir. Birincisi bitkinin toprağının değiştirildiği aşamada toprağa karıştırılacak

olan bir baz gübredir İkincisi aşama ise sulama suyuna karıştırılacak olan gübredir.Bu mevsimsel ve periyodik olarak

devam edilmelidir.Bitkilerin beslenmeleri için gerekli olan bitki besin maddelerinin başında AZOT, FOSFOR ve

POTASYUM gelir. Bunlar bitkilerin ençok ihtiyaç duydukları besin maddeleri olup, tarım topraklarında da genellikle

yeteri kadar bulunmamaktadır.Gerek ürünler beslenmek için gerekse toprak içinde sızan sular önemli miktarda besin

maddelerini topraktan uzaklaştırır. Bunun sonucu topraklar fakir düşer, bitkiler yeterince besleyemez hale gelir. Bu

nedenlerle aynı topraktan sürekli bir şekilde iyi ürün almak için o toprağa eksik olan bitki besin maddelerinin verilmesi

gerekir. Buda gübreleme ile olur.Gübrelerden en iyi şekilde yararlanabilmek için gübrenin toprağa verilme zaman ve

şekline dikkat etmek gerekir. Sadece kullanılacak gübrenin çeşidi ve miktarını bilmekle sorun çözülmez. Gübreden

beklenen yararın sağlanabilmesi için gübrenin EN UYGUN ZAMAN ve EN DOĞRU bir şekilde toprağa verilmesi gerekir.



Gübreleme şekilleri ve Faydaları

Gübre toprağa, banda verme, serpme, üstten veya yandan gübreleme, püskürtme, damla sulama şekillerinden hangisi

uygunsa o şekilde verilir. Gübreyi yukarda belirtilen şekillerden biri ile uyguluyorsak uygulamaya geçmeden önce, ne

miktarda verileceğinin belirlenmesi önemli bir konudur.Gübrenin az veya fazla verilmesinin pek yararı olmayacağının da

bilinmesi gerekir. En uygun gübre türüne ve miktarına karar verebilmek için, mutlaka bitkilerinize ve toprak ihtiyaçlarına

göre karar verilmeli ve hareket edilmelidir,



Kimyasal Gübre Yapısı

Azot

Bitkilerde yaprak ve gövde oluşumunu teşvik eder. Bitki bünyesindeki önemli fizyolojik fonksiyonları, ürün miktarını ve

ürün kalitesini etkiler. Bitkilerde proteinin ana maddesi olup güneş enerjisini bitki için yarayışlı enerji haline dönüştüren

klorofil maddesinin temel yapı taşıdır. Bitki yeşil aksamının gelişme döneminde fazla miktarda azot kullanır.

Fosfor

Bitkilerde özellikle çiçeklenme, kök gelişimi, tohum ve meyve oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Bitki

metabolizmasında enerji transferinde büyük rol almakta, şeker ve nişasta gibi maddelerin oluşumunda etkili olmaktadır.

Bitkilerde yeni hücrelerin oluşması, dokuların büyümesi ve bitki bünyesindeki bazı organik bileşiklerin oluşumunda rol

oynamaktadır.

Potasyum

Ürünün kalitesini arttırır, meyvenin tat, aroma ve renk yönünden gelişmesine katkıda bulunur. Potasyumun en önemli

fonksiyonlarından biriside bitkinin su dengesini düzenlemesidir. Bu nedenle potasyum eksikliği bitkilerin susuzluğa karşı

dirençlerinin azalmasına neden olmaktadır. Kök gelişimini teşvik eder, hastalık ve susuzluğa dayanıklılığı arttırır. Bitkide

protein, şeker ve yağ oluşumuna katkıda bulunur.



Kalsiyum, Magnezyum Nitrat Gübreleri

Kalsiyum

Bitkide hücre duvarlarını güçlendirir potasyum hücre duvarında tuğla ise kalsiyum da çimentodur ve dolayısıyla çevresel

strese karşı bitkinin direncini artırır. Kök gelişimi için de önemlidir, hücre bölünmesi ve hücrelerin büyümesine yardımcı

olur. Eksikliği durumunda kök sistemi çok zayıflar, gelişme çok zayıflar veya tamamen durur, meyveler yumuşar,

dayanıklılıkları azalır.

Magnezyum

Klorofilin yapısında yer alır ve bu nedenle bitkide fotosentez için çok önemlidir. Bu nedenle, eksikliği sonucunda bitkilerde

gelişme zayıflar, tohum ve meyve oluşumu zayıflar, meyve dökülmesi fazlalaşır. Ayrıca, bitkide şeker, yağ ve nişasta

oluşumuna katkıda bulunur.



Mikro Besin Elementleri

Kükürt

Bitki bünyesindeki çeşitli fonksiyonlarından dolayı ürün miktarını ve ürünün kalitesini etkiler. Bitkilerde protein, enzimler

ve vitaminlerin işlevlerine yardımcı olur. PH’sı yüksek topraklarda pH’yı düşürmede etkili olur.Toprakta kök çürüğü ve

mantara neden olan virüsleri yok eder.

Demir

Bitkilerde klorofil oluşumu için mutlak gereklidir. Fotosenteze, protein ve karbonhidrat oluşumuna, solunuma ve çoğu

enzimin faaliyetine yardımcı olur. Kireç oranı yüksek topraklarda bitki tarafından alımı zorlaşır. Eksikliğinde gelişme

geriler, kalite ve verim azalır.

Çinko

Bitkilerde klorofil oluşumu ve gelişmeyi teşvik eden hormonların faaliyetleri için gereklidir. Suyun bitkiye alınımı ve

kullanımında görev alır. Fazla miktarlarda yapılan fosforlu gübreleme, potasyumu yüksek topraklar ve kireçli topraklar

çinko noksanlığına neden olmaktadır. Noksanlığı durumunda bitki gelişiminde gerileme, yaprak boyunda azalma ve

şeklinde bozulma, meyve boyu ve gelişiminde azalmalar görülür.

Bakır

Bitkilerde klorofil üretimi için gereklidir ve fotosenteze yardımcı olur. Bitkide su hareketinin dengelenmesine yardımcı

olmaktadır ve tohum üretimi için gereklidir. Eksikliği durumunda gelişme ve verim azalmaktadır.

Mangan

Demir ile birlikte klorofil oluşumuna yardım eder. Bu nedenle fotosentez için gereklidir. Bitkilerde çeşitli enzimlerin

işleyişinde etkilidir ve aynı zamanda protein ve karbonhidrat oluşumunda rol oynar. Bitki gelişmesine yardımcı olmak

için bakır, demir ve çinko ile kombinasyonlar oluşturur.

Bor

Çiçek ve meyve tutumu ile oluşumuna katkıda bulunur, polenlerin varlığını sürdürmelerini sağlar. Hücre zarlarının

dayanıklılığını artırarak bitkilere direnç kazandırır. Noksanlığı durumunda çiçeklenme, tohum ve meyve tutumu azalırken

büyüme noktalarında ölümler görülmektedir.

Molibden

Azotun bitkiler tarafından alımı ve kullanımında etkilidir. Demir ve fosforun kullanılmasında rol oynamaktadır.Noksanlığında

toprak kaynaklı hastalıklar bitkide daha kolay ilerler, çiçekler solar, bitki boysuzlaşır. Bitkide C vitamini oluşumu

engellenir, klorofil miktarında azalma ve dolayısıyla gelişme çok zayıflar. Gübreleme ve Gübre Çeşitleri



1- Bitkinin Beslenmesi ve Eksikliği

2- Gübre Çeşitleri

3 -Gübreleme

Gübre, bitkinin beslenmesinde gerekli olan kimyasal elementleri sağlamak için toprağa ilave edilen doğal veya kimyasal olarak elde edilen malzeme.Koyun,at,inek gibi hayvan atıkları, saman ve diğer bitki artıkları binlerce yıldan beri doğal gübre olarak kullanılmaktadır. Eskiden toprağın asitliğini azaltmak ve kalsiyum temin etmek için kireçli maddeler kullanılmıştır. Kullanılan ilk kimyevi gübreler, sodyum nitrat ve kemikler olmuştur.Bugün doğal ve yapay gübrelerin her ikisi de değişik şekillerde elde edilmektedir. Bitkinin beslenmesi öncelikle yapay (mineral ya da ticari) gübre dediğimiz azot, fosfor ve potasyum tarafından sağlanır. Genellikle yapay gübrelerin ihtiva ettiği besin, azot (N), fosfor pentoksit (P2O5) ve potas (K2O) olarak ifade edilir. Yapay gübrelerin ticari ambalajlarında bir veya daha fazla madde bulunur. Karışık gübrelerin bileşimi ekseriya gübre ambalajlarının ambalajlarının üzerindeki bir seri numara ile belirtilir. İlk sayı azotun yüzdesini, ikinci fosfor pentaoksidin yüzdesini ve üçüncü de potasyumun yüzdesini belirtir.Böylece 5-10- 10 şeklinde işaretlenmiş bir karışık gübre % 5 azot,% 10 fosfor pentaoksit ve % 10 potasyum içerir.Bu tip gübreler NPK olarakda bilinen kompoze gübrelerdir. Kompoze gübreler birden daha fazla bitki besin maddesini birarada bulunduran gübrelerdir.Kompoze gübredeki sayılar kullanım amacına görefarklı olabilirler.Bu tip gübrelerin yapraklara püskürtülerek uygulanan çeşitleride vardır.Kompoze gübrenin içerisindeki bitki besin maddeleri sırası ile azot, fosfor ve potasyumdur. Bu besin maddeleri % olarak ifade edilmektedir. Örneğin 20-20-0 oluşumundan meydana gelen bir kompoze gübrenin 100 kilosunda 20 kilo saf azot, 20 kilo saf fosfor var. Potasyum yok demektir.

Bitkinin Beslenmesi Bitkiler karbon, hidrojen ve oksijeni, hava ve sudan; diğer bütün besinleri ise topraktan temin ederler.Bitkinin en çok ihtiyaç duyduğu besinler, kalsiyum, azot, fosfor,magnezyum, potasyum ve kükürttür. Toprakdaki besleyici minerallerbir noktaya kadar bitkilerin ihtiyacını karşılıyabilir.Bir süre sonra ihtiyaca uygun olarak takviye yapmak gereklidir.Gübre katı,sıvı ve eriyik olarak uygulanabilir.



Beslenme Eksikliğinin Belirtileri



Azot :Büyüme engellenir, bitkinin rengi sararır. Yaprak uçları bitkinin altındaki yapraklarından başlayarak kızılkahve olur.

Fosfor: Kök gelişmesi engellenir, saplar uzar, bitkinin olgunlaşması gecikir. Bitkinin rengi morarır.

Potasyum: Yaprak uçları kavrulur, sararır, saplar zayıflar. Meyve çekirdekleri kuruyup büzülür.

Kalsiyum: Yaprak uçları tarak dişi gibi parçalanır. Uç tomurcuklar ölür, çiçekler olgunlaşmadan taç yaprakları ölür.

Magnezyum: Yapraklar ince ve gevrek olurlar; uçlarında ve damar aralarındaki renkler, soluk sarı yeşile döner.

Kükürt: Bitkinin alt kısımlarındaki yaprakları sararır, kökler ve sapların çapları küçülür.

Bor: Uç tomurcuklar açık yeşildir. Köklerde koyu lekeler görülür. Saplar çatlar.

Bakır: Bitkilerin renkleri ağarır. Turunçgiller kırmızımsı kahve renkte, anormal büyüme gösterir.

Demir: Yapraklar sararır. Fakat damarlar yeşil kalır. Yapraklar yukarı doğru kıvrılır.

Mangan: Bozulmalar demirdekine benzer. Yapraklarda ölü dokular görülerek, yaprağa pürüzlü birgörünüş verir.

Molibden: Azot eksikliği gibidir.

Çinko: Uç yaprakları çok küçülür. Yapraklar ölü bölgelerde benekli hale gelir. Tomurcuk oluşumu azalır






Gübre Çeşitleri:

Genel olarak iki sınıfta incelenir: Doğal ve yapay gübreler.


Doğal gübreler (organik)

Doğal gübrelerden en önemlileri; ahır
gübresi, kompostlar ve yeşil gübredir.Doğal gübreler bitki ve
hayvanlardan sağlanır. Bunların en önemlisi guano denilen kurutulmuş
kuş gübresidir. Bu gübrede % 12 azot ve % 12 fosfor pentaoksit vardır.
Bütün doğal gübreler azot ve fosfor temin ederler. Fakat sentetik
gübrelerden daha pahalı oldukları için, modern ziraatte çok az
kullanılırlar. Bununla beraber doğal gübreler daha yavaş tesirli
oldukları, suda daha az çözündükleri için, çim tohumlarına, yeni
filizlerin köklerine zarar vermezler. Bu özellikleri dolayısıyle sebze
ve çiçek yetiştiriciliğinde tercih edilirler. Doğal gübrelerin bir
diğer katkısıda toprak yapısını düzeltmesidir.Bunların içinde bulunan
mikroskobik canlılar toprağın işlenmesine yardımcı olurlar ancak bu tip
gübrelerin yanma olarak adlandırılan bekletilme işlemi yapılmadan
kullanılması zararlı ve tehlikelidir.Ahır gübresi, terkibinde bulunan
azot, fosfor ve potasyum gibi bitki besin elementleri dolayısıyle,
toprağı besin maddelerince zenginleştirir.Toprağa humus vererek de
toprağı ıslah eder. Ahır gübresi, toprağın işlenmesini kolaylaştırır.
Toprağın su tutma kabiliyetini ve havalanmasını arttırır.Genel olarak
mahsul artışında gübre faktörü, % 40 gibi bir artış sağlar. Toprağa
verilen gübrenin ilk üç sene verim üzerine tesir ettiği, üç seneden
sonra da bu tesirin giderek azaldığı müşahade edilmiştir. içinde
bulunan besin maddelerinin büyük bir kısmı ziyan olmaktadır. Onun için
ahır gübresinin saklanması çök önemlidir. Ahır gübresini gayet sıkı bir
yığın halinde biriktirip, içine hava girmesine mani olacak şekilde
sıkıştırmak,üstünü toprak ile kaplamak masrafsız ve en pratik bir
muhafaza yoludur.


Kompostlar


Çiftlikte meydana gelen bitki ve hayvani menşeli artıkların bir
araya toplanıp, gübre yapmak üzere çürümeye terk edilmesiyle elde
edilir.Çiftlikteki bitki ve hayvan artıkları takriben 30 cm
yüksekliğinde yayılır. Üzerine su serpilerek iyice ıslatılır ve
sıkıştırılır. Bunun üzerine 5-15 cm yüksekliğinde, varsa ahır gübresi,
yoksa toprak veya odun külü yayılır. Bunu takiben yine 30 cm’lik bitki
artığı konur. Sulandıktan sonra, tekrar 5-15 cm toprak veya odun külü
ilave edilerek istenilen yükseklikte bir kompost yığını yapılır. Yığına
yukarı doğru daralan bir şekil verilir. Rutubet kaybını önlemek için en
üste toprak serilir. Hazırlanan kompost yığını 3-4 hafta kendi haline
bırakılır. Bundan sonra birer ay ara ile bir veya iki defa alt üst
edilerek yığının her tarafının çürümesi sağlanır. 3-4 ay sonra kompost
gübre kullanılmaya hazır bir hale gelir.Sanayii şeklinde kompostlama da
mümkündür ve farklı çeşitleri vardır. Kompostlama aslen bir
fermentasyon biçimidir. Aerobik ve anaerobik olarak ikiye ayrılmaktadır.


Yeşil gübreler


Ekilmiş bir mahsulün hasat edilmeden, toprağı ıslah etmek
maksadıyla, toprağa gömülmesine yeşil gübreleme ve bu maksat için
kullanılan bitkilere ise yeşil gübre adı verilir.Yeşil gübre bitkileri,
toprakta çürüyerek, toprağı organik maddece zenginleştirir.
Bünyelerinde bulunan besin maddeleri de toprağa geçer. Toprağın yapısı
düzelir.Yeşil gübrelemede, daha ziyade fiğ, bakla, soya fasulyesi, taş
yoncası gibi havanın azotundan istifade ederek, köklerinde azot
biriktiren ve bu sebeple toprağı azotça zenginleştiren bitkinin
seçilmesi en uygundur. Yapılan birçok denemeler neticesinde, bunların
kendilerinden sonra gelen mahsulün verimini % 20-100 arasında
arttırdığı görülmüştür.Doğal malzemelerden yapılan gübrelerden biride
deniz yosunundan elde edilenidir.Bu özellikleri ile kaktüslerin
büyümesi ve gelişmesine çok uygundur.

Yapay gübreler (Kimyasal)


Yapay gübreler, sıvı ve katı halde bulunur. Genellikle taşınması ve
depolanması kolay olduğundan, katı ve granül haldekiler tercih edilir.
Eskiden kimyevi gübreler toz halinde yapılmaktaydı. Toz halindeki
gübreler çok nem çekici ve taşınması zor olduğundan terk edilmiştir.
Sıvı gübreler ise gün geçtikçe önem kazanmaktadır.Gübreleme, genellikle
ilkbaharda yapılır. Fakat kışın hafif ve yağışlı geçtiği bölgelerde
sonbaharda yapılmaktadır. İstenirse ekstra olarak bitkinin büyüme
mevsiminde katı gübre, mevsim ortasında ise sıvı gübre kullanılır.
Uçucu özellikte olan gübreler, toprak altına konur. Bitki köklerinin,
toprağın derinliklerine gitmesi sağlanır.Toprağın yapısına ve
yetiştirilen bitkinin çeşidine göre azot, fosfor ve potas ihtiva eden
yapay gübrelerin dekara verilecek miktarları hesap edilir ve buna göre
verilir.


Yapay gübre (Kimyasal) çeşitleri:


a)Azotlu gübreler


Azotlu gübrelerin çeşitli tipleri vardır. Bunlardan amonyak sıvı,
diğerleri ise katı olup, amonyaktan elde edilirler. Kalsiyumnitrat ve
potasyum nitratın dışındaki bütün azotlu gübreler toprağı asidik
yaparlar. Fakat bu asitlik uygun kireçleme ile kolaylıkla
düzeltilebilir.


Amonyak


İçinde % 82 azot ihtiva eden amonyak, normal sıcaklıkta bir gazdır
ve basınç altında taşınmalıdır. Amonyak gazı direkt gübre olarak
kullanılacağı zaman, toprağın 15-20 cm kadar altına gönderilir. Böylece
buharlaşıp gitmesine mani olunur. Sıvı amonyak, amonyak gazının suda
çözünmesi ile elde edilir. Bu durumda % 20-28 azot ihtiva eder. Sıvı
amonyağın buhar basıncı az ve taşınması kolaydır. Ayrıca toprağın
derinliğine gönderilmesine gerek yoktur.


Amonyum nitrat


Amonyağın oksitlenmesiyle elde edilen nitrik asit, amonyakla
birleştirilerek amonyum nitrat elde edilir. Amonyum nitrat % 32-33,5
azot ihtiva eder. Çok geniş bir kullanma sahası ve pekçok ürüne faydası
vardır. Yalnız pirinç yetiştirilmesinde kullanılmaz. Çünkü su baskını
olan sahalarda mikrobik denitrifikasyon işlemi ile nitrat, azot gazına
dönüşür ve kaybolur. Amonyum nitrat, granül halinde ve kireç ile
karıştırılarak satılır.


Üre


İçinde 45-46 azot ihtiva eden konsantre edilmiş azotlu bir gübredir.
Amonyak ile karbondioksidin basınç altında birleştirilmesiyle elde
edilir. Toprakta hızla amonyum karbonata hidroliz olur. Bu sebepten
kararsız olup, amonyak gazı salıverir. Amonyak kılcal kökleri tahrip
ettiği için üre, tohumun veya genç bitkinin yakınına konulmaz.


b)Fosfatlı gübreler


Fosfatlı gübrelerin imalinde çeşitli kaynaklar vardır. Bunlar doğal
trikalsiyum fosfatlar, hayvan kemiklerinden elde edilen fosfatlar ve
tomas çelik üretim konverterlerinden çıkan curuflardır. doğal fosfat
yataklarının en önemlileri Amerika’da ve Fas’ta bulunmaktadır. Bu
fosfatlar ince bir şekilde öğütülerek başka işlem yapılmadan asidik
topraklara kullanılabilir.


Süperfosfatlar


Süferfosfatlar, doğal fosfatlar üzerine sülfat asidi etkisiyle
meydana getirilir.Trikalsiyum fosfat Ca3(PO4)2 suda çözünmez,
dolayısıyla bitkiler tarafından emilmesi mümkün değildir.. Trikalsiyum
fosfatın sülfat asidi ile muamelesinden suda çözünebilen monokalsiyum
fosfat elde edilir, buna süperfosfat denir.En çok kullanılan fosfatlı
gübre % 18-20 fosforpentaoksit (P2O5) ihtiva eden normal
süperfosfattır. % 45-50 fosforpentaoksit ihtiva eden zenginleştirilmiş
süperfosfat gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Fosfor yüzdesi
zengin olan fosfat gübreleri yalnız başına kullanıldığı gibi diğer
gübrelerle karıştırılarak da kullanılır.


Amonyum fosfat


Azot ve fosfor gibi iki faydalı elementi ihtiva etmesi bakımından
çok önemlidir. Monoamonyum fosfat vediamonyumfosfat olmak üzere iki
çeşittir. Amonyum fosfat üretmek için önce trikalsiyum fosfattan,
elektrik fırınında fosfor elde edilir.Fosfor su buharı ile muamele
edilerek fosfat asidi haline çevrilir. Fosfat asidi (H3PO4)nin uygun
miktardaki amonyak ile muamelesi neticesinde amonyum fosfat elde
edilir. Bu işlemler fazla miktarda elektrik enerjisine ihtiyaç
gösterir. Amonyum fosfat gübreleri % 11-14 azot, % 48 civarında
fosfatpentaoksit ihtiva ederler.


c)Potasyumlu gübreler


Bütün potasyum gübreleri suda çözünürler. Potasyum tuzlarının çoğu,
esas itibariyle (% 91-93 nisbetinde) gübre olarak kullanılırlar.
Potasyum ihtiva eden yatak ve kayalardan üretilerek zenginleştirilir ve
gübre şekline getirilirler.Potasyum tuzlarının üretimi: Denizlerdeki
oranı düşük olan potasyum tuzları, tuzla ana sularında biriktirilerek
çıkarılır. Böyle bir biriktirme bazı kapalı deniz veya göllerde de
doğal olarak kaya tuzu gibi yataklar meydana gelir.


d) Kompoze Gübreler

Kompoze gübreler birden daha fazla bitki besin maddesini birarada
bulunduran gübrelerdir.Kompoze gübrenin içerisindeki bitki besin
maddeleri sırası ile azot, fosfor ve potasyumdur. Bu besin maddeleri %
olarak ifade edilmektedir. Örneğin 20-20-0 oluşumundan meydana gelen
bir kompoze gübrenin 100 kilosunda 20 kilo saf azot, 20 kilo saf fosfor
var.Potasyum ise yok demektir.Kompoze gübreler birkaç çeşit bitki besin
maddesini birlikte bulundurdukları için çiftçileri çeşitli gübreleri
ayrı ayrı alma taşıma, depolama ve tarlaya verme sıkıntısından
kurtarmış olur. Bu gübrenin kullanımı daha az emek ve zaman harcandığı
için ekonomi ve kolaylık sağlar.

Mikrobiyolojik Gübreleme

Bitkisel ve hayvansal besinlerin kaynağı topraktır. Toprağın verim gücü ise içindeki besin maddelerinin yeteri miktarda bulunmasına bağlıdır. Eğer verimli bir toprak istiyorsak topraktaki eksik besin maddelerini gübrelemek suretiyle tamamlamamız gerekir.

Bu besin maddelerinin başında azot gelir. Azot ürün verimine etki eden en önemli besin maddesidir. bu nedenle dünyada azotlu gübrelerin üretimi ve tüketimi diğer besin maddelerini taşıyan gübrelerden daha çoktur. Azotlu gübreler en çok üretilip ençok tüketilmesine rağmen bitkilerin topraktan aldıkları azot besin maddelerini karşılamaktan uzaktır. İşte toprakta eksik kalan azot besin maddesini havada bulunan serbest azotun toprağa kazandırılması ile karşılayabiliriz. Biz bu havadaki serbest azotun toprağa kazandırılmasına biyolojik azot tesbiti diyoruz.

Bu yolla; yani havadaki azotun tespit edilmesiyle dünyadaki azot kazancının 90 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir.

BİYOLOJİK AZOT TESBİTİ NEDİR?

Kısaca; Biyolojik azot tesbiti:Havadaki serbest azotun toprağa kazandırılmasıdır. Havadaki serbest azotun toprağa kazandırılması mikroorganizma dediğimiz canlılar aracılığı ile gerçekleşmektedir.

NASIL TESBİT EDİLİR

Toprakta biyolojik azot tesbitini gerekleştiren mikroorganizma dediğimiz canlılar ya toprakta serbest yani bağımsız yaşayarak yada herhangi bir baklagil ile ortak yani birlikte yaşarak havadaki azotu tespit ederler ve bitkiye verirler.

Baklagil bitkileri havadaki azotu kendi başlarına kullanamazlar. Havadaki azotun toprağa kazandırılması baklagillerin köklerinde oluşan, nodozite adı verilen yumrucukların içinde yaşayan mikroorganizma dediğimiz canlılar sayesinde gerçekleşmektedir. Bu yüzden bitkinin havadaki serbest azottan yararlanması için; Baklagil bitkileri ekilirken bu canlıların toprakta bulunması gerekir. Eğer yoksa ekeceğimiz baklagil tohumlarının içinde bu canlılar bulunan mikrobiyal gübre veya nodozite bakteri kültürü dediğimiz bu maddelerle kaplanması gerekir. Yaptığımız bu kaplama işlemine AŞILAMA denmektedir.

Baklagillerin aşılanarak ekilmesi ile önemli miktarda azot kazacı sağlanabilir. Yapılan çalışmalara göre bu kazanç; ortalama olarak, yılda dekara;

Yonca ile 24 kg

Mercimek ile 13 kg

Fiğ ile 10 kg

Bezelye ile 9 kg

Soya fasulyesi ile 7 kg olabilmektedir.


Elde edilen bu azot kazancının gübre olarak değeri ise, ekilen baklagilin cinsine bağlı olarak 33-114 kg arasında Amonyum sülfata 27- 92 kg arasında Amonyum nitrat gübresinden sağlanan azot miktarına eşittir.

MİKROBİYOLOJİK GÜBRELERİN (NODOZİTE BAKTERİ KÜLTÜRLERİNİN) HAZIRLANMASI

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de mikrobiyolojik gübreler (nodozite bakteri kültürleri) hazırlanmakta çiftçilerimizin talep etmeleri halinde kendilerine verilmektedir.

Bu bakteri kültürlerinin hazırlanması için ilk önce baklagil ekimi yapılan değişik yerlerdeki tarlalardan baklagil bitkileri toplanır. Bunların köklerindeki nodazit denilen yumrucukların içinde yaşayan mikroorganizma dediğimiz canlılar nodozitlerden yumrulardan ayrıştırılarak saflaştırılır. saflaştırılmış bu rnikroorganizmalar sera ve çeşitli tarla koşullarında denenir. İçinden azot tespit etme gücü yüksek olanlar alınır ve saklanır. Bu işlemler her baklagil bitkisi için ayrı ayrı yapılır.

Sonra elimizdeki bu mikroorganizmalar ekilecek baklagilin cinsine göre yeteri kadar çoğaltılır. Ve daha sonra da bunlar organik bir toprağa emdirilerek gübre haline getirilir.

AŞILAMA NEDİR?

Baklagil tohumlarının havadaki azottan yararlanmayı sağlayan mikrobiyal gübre veya nodozite bakteri kültürü dediğimiz maddelerle kaplanması işlemidir.

AŞILAMANIN FAYDALARI

Baklagil tohumları aşılanarak ekilirse bitki köklerinde, bitkinin gelişmesinin erken dönemlerinde nodozite dediğimiz yumrucuklar oluşur ve içindeki canlılar havanın serbest azotunu toprağa tespit ederler. Böylece topraktaki azot besin maddesi miktarı arttığından bitki gelişmesini gayet iyi tamamlar.


Aşılama ile daha fazla ve daha kaliteli ürün alınması mümkündür. Eğer topraklarda diğer besin maddeleri yeteri kadar varda azot eksikliği görülüyorsa aşılamanın etkisi belirli bir şekilde görülür.

Aşılama sonucu tespit edilen azotun önemli bir kısmı, tarladaki bitkinin hasad edilmesiyle topraktan kaldırılmış olur. Ancak tespit edilen azotun % 20 si kökler ve alt yapraklar vasıtası ile toprakta kalabilir.

Bazı baklagil bitkilerinin örneğin yoncanın yeşil gübre olarak toprağa gömülmesi halinde tespit edilen azotun tümü toprağa ilave edilmiş olur. Böylece toprak hem azot hemde organik madde miktarı bakımından zenginleşmiş olur. Aynı zamanda toprağın fiziksel özellikleri de düzelir. İşte bu nedenlerle baklagil bitkileri, uygulanan ekim sistemi içerisinde münavebeye girmesi gereken bitkilerin başında gelir.


AŞILAMANIN GEREKLİ OLDUĞU DURUMLAR

Genellikle yeni bulunmuş çeşitler ekilirken veya tarlamıza her zaman ektiğimizin dışında yeni bir baklagil çeşidi ekiyorsak bu topraklarda o bitki ile ilgili bakteriler bulunmaz. Bu durumlarda baklagil tohumlarının aşılanarak ekilmesi, bitki köklerinde nodozite dediğimiz yumrucukların oluşması için çok yararlı olur.

Bazı durumlarda da toprakta doğal olarak bulunan nodozite bakterileri kalitesiz olabilir. Tarlamızda bulunan bu bakterilerin iyi veya kötü kaliteli olduğunu kabaca şu şekilde anlamamız mümkündür.

KALİTELİ NODOZİT BAKTERİSİ NASIL ANLAŞILIR

Bitki çiçeklenme devresinde kökü ile birlikte topraktan çıkarılır. Topraktan kökü ile birlikte çıkardığımız bitkinin ana kök civarında BÜYÜK ve içi PEMBE RENKLİ nodozitler yani yumrucuklar varsa bunların kalitesi iyidir.


Eğer, bütün kök üzerine dağılmış UFAKve BEYAZ RENKLİ nodozitler yani yumrucuklar görülürse tarlamızdaki bakterilerin kalitesi iyi değildir. Böyle durumlarda tohumların aşılanması azot tespitinin garanti altına alınması için gereklidir.

Ancak aynı baklagil bitkisi bölgede uzun süreden beri yetiştiriliyorsa ve köklerinde yaptığımız kontrolde kaliteli nodozitler yani yumrucuklar görülüyorsa aşılama yapılmasına gerek yoktur.

Aşılama işlemi fazla masraflı olmayan ve fazladan yapılırsa da zararlı olmayan bir işlemdir. Bu nedenle kesin karar veremediğimiz durumlarda aşılama yapılması faydalı olur.


TOHUMLARIN AŞILANMASI VE EKİLMESİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Aşılamanın dolayısı ile azot tespitinin başarılı olmasını etkileyen pek çok faktör vardır. Bu nedenle aşılama yapmak için aldığımız gübreyle birlikte verilen tavsiyelere iyi bir şekilde uymamız ve uygulamayı buna göre yapmamız gerekir.

BUNLAR NELERDİR ?

Gölgede sakla

Bakteri kültürü dediğimiz gübre serinlikte ve gölgede taşınmalı ve yine serin bir yerde saklanmalıdır. Çünkü yüksek ısı ve kuruma, gübrenin içinde yaşayan bakteri dediğimiz canlıların ölümüne neden olur.

Yetecek kadar gübre kullan

Aşılama için alınan gübre belirlenen miktardan daha az kullanılmamalıdır. Normal şartlarda 1 kg bakteri kültürü 50 kg. yonca tohumu için yine 1 kg bakteri kültürü 100 kg nohut tohumluğunun aşılanması için yeterlidir.

İyi karıştır

Aşılama yapılacak gübrenin tohuma iyice karışması sağlanmalı, tohumlar gerektiğinden fazla nemlendirilmemelidir. Fazla nemlilik tohumların birbirine yapışarak topakçıklar meydana getirmesine neden olur. 100 kg tohum için 1 It su yeterlidir.

Aşılanmış tohumu hemen ek

Aşılama işlemi serin ve gölge bir yerde yapılmalı, aşılanmış tohumlar güneş altına bırakılmamalıdır. Eğer aşılama yaptığımız tohumları 24 saat içinde ekmediysek aşılama işlemini yeniden yapmalıyız.

Tohum yatağı nemli olsun

Aşılanmış tohumlar, nemli tohum yatağına ekilmelidir. zirai ilaçlardan uzak tut.

Aşılama yapılan tohumlar, azotlu ticari gübrelerle, ot öldürücü, mantar öldürücü ve böcek öldürücü ilaçlara bulaştırılmamalıdır.

Ekeceğin toprağı iyi seç

Aşılanmış tohumları asitli veya çok tuzlu topraklara ekme.

Toprağını havalandır

Aşılama yaptığın gübrenin içindeki canlıların yaşayabilmesi için havaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle toprağın havalanması iyi olmalıdır.

Toprağın tahlil ettirmeden aşılanmış tohumu kullanma.

BAKTERİ KÜLTÜRÜNÜ "GÜBREYİ" NEREDEN TEMİN EDECEĞİZ

Bu bakteri kültürleri diğer ticari gübreler gibi piyasada satılmamaktadır. Eğer bir üretici bu bakteri kültürünü almak istiyorsa;

- Ekimden 1-2 ay önce

- Hangi baklagil bitkisini ekeceğini

- Ekeceği tohum miktarını

- Ekim zamanını

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı Ankara'daki Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsüne bildirdikleri takdirde ihtiyaç duyulan aşılama gübreleri bu enstitü tarafından hazırlanarak kendilerine verilmekte yada ödemeli olarak adreslerine gönderilmektedir. Çiftçiler bu konuda daha geniş bilgi ve yardımı bölgelerindeki Köy Hizmetleri Araştırma Enstitülerinden sağlayabilirler.
GÜBRELEME VE GÜBRE TÜRLERİ

Tarımsal üretimin artırılması için, toprak işlenmeli, ekilmeli, sulanmalı, hastalık ve zararlılarla mücadele edilmelidir. Bütün bu işlemlerin yanısıra bitkiyi besleyici, üretimi artırıcı çarelere de başvurmak gerekir.

Bitkiler de insanlar ve hayvanlar gibi gelişmeleri için beslenmek zorundadırlar. Bitkiler besinlerinin büyük bir kısmını topraktan kökleri vasıtasıyla alırlar. Toprakta, yetiştirilen bitkilerin ihtiyacını karşılayacak miktarda besin maddesi yoksa, gübreleme vasıtasıyla toprağa bitki besin maddesi verilmesi gerekir. Toprak eğer beslenmezse, bir süre sonra besin maddelerinin eksilmesi nedeniyle üretim azalır. Yeterli ve kaliteli ürün alabilmek için toprağın beslenmesi gerekir.

Bu dersimizde gübre nedir, gübreleme nedir, gübre çeşitleri ve gübrelerin yapısında neler bulunduğunu ve gübrenin bitkiye ve toprağa sağladığı faydaları göreceğiz.

unutma!....

UYGUN GÜBRELEME BOL MAHSUL BOL PARA DEMEKTİR.

Bitkisel üretimde, amaçlanan verimin ve kalitenin sağlanabilmesi için organik ve inorganik kaynaklardan yararlanılır.



GÜBRE NEDİR?

İçerisinde bir veya birkaç bitki besin maddesini birada bulunduran bileşiklere gübre denir.

GÜBRELEME NEDİR?

Gübrelerin toprağa veya doğrudan doğruya bitkiye verilmesi işlemine de gübreleme denir.

Gübreler yapılarına göre işletme ve ticari gübre olmak üzere iki gruba ayrılır.

İŞLETME GÜBRELERİ

İşletme gübrelerinin hayvan gübresi, yeşil gübre, kemik unu, kan tozu, boynuz ve tırnak tozu gibi çeşitleri vardır. Ancak işletme gübreleri içerisinde en çok, hayvan gübresi kullanılır.

AHIR GÜBRESİ NEDİR?

Ahır hayvanlarının ve katı dışkıları ile yataklıklarının artıklarından oluşan karışıma ahır gübresi denir.

FAYDALARI NELERDİR


Ahır gübreleri bitkilerin gelişimi için gerekli besin maddelerini sağlar. Aynı zamanda toprağın yapısını tarıma uygun hale getirir. Toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini düzenler.

Ahır gübresinin toprağa verilmesi sonucu toprağın su tutma kapasitesi artar, geçirgenliği olumlu yönde etkilenir. Böylece ahır gübresi, suyun toprak yüzeyinden bağımsızca akmasına buharlaşmasına ve tarıma elverişli toprakları taşıyıp götürmesine engel olur . Gübreleme ile toprağın tarlada tutulması erozyon tehlikesine karşı tedbir olarak düşünülmelidir.

Ahır gübrelerinin uygulandığı topraklar daha kolay tava gelir ve işlenmesi kolaylaşır. İnce yapılı kumlu toprakların parça bağlılığını gevşetir, hava boşluklarını artırır ve toprağa bitki gelişimi için uygun bir yapı kazandırır.

Ahır gübrelerinin nemli özelliklerinden biri de zengin mikro-organizma kaynağı olmasıdır. Toprakla karıştırılan ahır gübresi, topraktaki mikro-organizma sayısını ve etkinliğini artırır, biyolojik değişimlerin hızlandırılmasını sağlar.

Hayvanlar yedikleri yemlerdeki besin maddelerinin ancak 45'inden yararlanabilirler. Yemde bulunan bitki besin maddelerinin yarısından fazlası dışkı ile ahır gübresine geçer. Bu nedenle ahır gübreleri içerdikleri besin maddelerinden dolayı, bitki için de zengin bir besin kaynağıdır.

BESİN MADDELERİ NEYE GÖRE DEĞİŞİR

Ahır gübrelerinin içerdiği bitki besin maddeleri, elde edildikleri hayvanın türüne göre farklılıklar gösterir. Koyun ve tavuktan elde edilen ahır gübrelerinin besin maddesi kapsamı, sığır ve beygirden elde edilen gübrelere oranla daha yüksektir. Genç hayvanların gübreleri azot, fosfor, potasyum ve kalsiyum gibi bitki maddeleri açısından, yaşlı hayvanlardan elde edilen gübrelere göre daha düşüktür. Çünkü genç hayvanlar, kemik ve kas yapılarını geliştirmek için besin maddeleri ile proteinlere daha fazla gerek duyarlar ve kullanırlar.

AHIR GÜBRELERİNİN BİTKİLERE YARARLI OLMASI NELERE BAĞLIDIR

Ahır gübresinin bitkilere yararlı olabilmesi için, içerdiği karbon/azot oranı büyük önem taşır. Bu oran yataklıkla birlikte taze sığır dışkısında 60/1 beygirde ise 40/1 dir. İyi bir ihtimar ve yanma ile gübredeki karbon/azot oranının 15/1 veya 20/1'e düşürülmesi gerekir. Ahır gübresi taze halde toprağa verilirse yüksek olan karbon/azot oranından dolayı, bitki bundan yararlanamaz, toprakta kurur. Bu nedenle ahır gübresinin ihtimarı ve fermantasyonu gerekir.

Ahır gübresindeki organik madde ve besin maddeleri kaybını önlemek için, gübre tarlaya verilir verilmez pullukla toprak altına gömülmelidir. Aksi halde, gübre tarlada bekletilme süresine bağlı olarak değerinden çok şey kaybeder.

YEŞİL GÜBRE

İşletme gübrelerinden biri de yeşil gübredir. Yeşil gübre baklagil cinsi bitkilerinden seçilir. Baklagiller havanın azotundan yararlanarak, köklerinde azot depolayan ve toprağın azotça zenginleşmesini sağlayan bitkilerdir.

TİCARET GÜBRELERİ

Gübreler içerisinde en sıklıkla kullanılan tür, ticaret gübreleridir. Gübre bayilerinde satılan ticaret gübreleri, bileşimlerinde bir veya birden fazla bitki besin maddesini birarada bulundurur. İşletme gübrelerinden farklı olarak yüksek miktarda bitki besin maddesi içerir ve suda kolayca çözünürler.

ÇEŞİTLERİ

Ticaret gübreleri içerdikleri besin maddelerine göre;

Azotlu

Fosforlu

Potasyumlu

Kompoze gübreler olarak 4 ana gruba ayrılırlar.

AZOTLU GÜBRELER

Amonyum sülfat

Amonyum nitrat ve

Üredir.

Şimdi bu gübreleri kısaca tanıyalım.

Amonyum Sülfat:

Amonyum sülfat, beyaz renklidir. Ve toz şekere benzediği için halk arasında şeker gübre olarakta bilinir. Kimi zaman açık yeşil, açık mavi veya grimsi yeşil renkli de olabilir. Terkibinde % 21 azot bulunan amonyum sülfat, asit reaksiyonlu topraklarda uzun süre kullanılırsa asitlenme yapabilir. Bu nedenle amonyum sülfat yerine amonyum nitrat kullanılmalıdır.

Amonyum Nitrat:

Amonyum nitrat, kireç ihtiva eder ve 100 kilosunda 20 ile 26 kg arasında saf azot vardır.

Üre:

Azotlu gübrelerden üre, içerisinde en fazla azot bulunduran gübredir. 100 kilogramında 45-46 kilo saf azot bulunur. Suda tamamen erir, beyaz renkli ve yuvarlak tanelidir. Üre bütün bitkilere rahatlıkla uygulanır. Sonbahar ve İlkbahar gübrelemelerinde, bitkinin gelişme dönemlerinde de kullanılabilir. Ürenin fazlaca verilmesi gerektiği durumlarda, verilecek miktar birkaç kısma bölünerek uygulanmalıdır.

FOSFORLU GÜBRELER

Süperfosfat

Triple süperfosfat olmak üzere iki çeşittir.

Süperfosfat:

Süperfosfat danecikler halinde yani granül görünümdedir. Açık gri veya boz renkli olan süperfosfat içerisinde % 16-18 oranında suda eriyebilen fosfor asidi vardır.

Triple süperfosfat:

Fosforlu gübrenin diğer bir çeşidi de triple süperfosfattır. 100 kilogramında 43-46 kilo arasında fosfor asidi vardır. Kirli beyaz veya gri danecikler halindedir. Uzun süre rutubetli yerlerde saklandığında su çekerek topaklaşır. Eğer topaklaşmış ise bu kesekler kırılarak kullanılabilir.

POTASYUMLU GÜBRELER

Ticaret gübrelerinin potasyum içerenleride iki tanedir. Bunlar;

Potasyum sülfat

Potasyum nitrattır.

Yurdumuz toprakları genelde potasyum bakımından yeterli durumda olduğundan, potaslı gübre tüketimi de sınırlıdır. Potasyum sülfat % 48-52 oranında potasyum bitki besin maddesi içerir. Potasyum nitrat ise % 46 oranında potasyum bitki besin maddesi içermektedir.

Potasyumlu gübreler ancak, toprak analizi yaptırıldıktan sonra verilen tahlil sonuçlarına göre ihtiyacı olan yerlerde, uygun miktarda kullanılmalıdır.


KOMPOZE GÜBRELER

Kompoze gübreler birden fazla bitki besin maddesini birarada bulundururlar. Kompoze gübrenin içerisindeki bitki besin maddeleri azot, fosfor, potasyumdur. Bunlar sırasına göre % olarak ifade edilir.

Örneğin 15-15-15 terkibindeki bir kompoze gübrenin 100 kilogramında 15 kilo saf azot, 15 kilo fosfor, 15 kilo da potasyum oksit var demektir.

Diamonyum fosfat:

Diamonyum fosfat 20-20-0, 26-13-0 ve 15-15-15 terkibindedir. Diamonyum fosfat fosfor ve azot gibi iki önemli bitki besin maddesini içerir. Koyu gri veya kirli beyaz renkli danecikler halindedir. içerisinde her bir kilo azota karşılık, yaklaşık 3 kg fosfor bulunur. Bütün bitkilerde kullanılabilir. Diamonyum fosfatın 100 kilosunda yaklaşık olarak 65-70 kg. saf bitki besin maddesi vardır.

20-20-0 terkibindeki kompoze gübrenin 100 kilosunda, 20 kilo saf azot, 20 kilo saf fosfor var; potasyum ise yok demektir. Gri-kahverengi granüller halindedir. Uygun şartlarda uzun süre saklanabilir ve her türlü toprakta kullanılabilir.

15-15-15 şeklindeki kompoze gübrede azot, fosfor ve potas gibi temel bitki besin maddeleri vardır. Bu gübrenin 100 kilogramında 15 kilo saf azot, 15 kilo fosfor, 15 kilo potas vardır.


AŞILAMA

[/b]Gübreleri incelerken bitkilerde ürün veriminin ve kalitesinin artırılmasında özellikle baklagiller için uygulanan aşılama yönteminden de söz etmek gerekir.

Baklagil bitkileri havadaki serbest azotu kendi başlarına kullanamazlar, bunun için gerekli bakterilerin toprakta bulunmaları şarttır. Eğer toprakta bakteri yoksa, baklagil tohumları ekilirken bu tohumların hazırlanan mikrobiyal gübre veya nodozite bakteri kültürü ile kaplanması gerekir. İşte bu işleme de AŞILAMA denir.

Baklagil tohumları aşılanarak ekilirse bitki köklerinden gelişmenin erken dönemlerinde nodozitler oluşur. Özellikle azot eksikliği görülen topraklarda, bitkiyi aşılamanın yararları belirli şekilde görülür.

Ayrıca toprağa uygulanacak azotlu gübreden de kazanç sağlanmış olur. Baklagil bitkileri için kullanılacak bakteri kültürleri, ekimden 1-2 ay önce Toprak Gübre Araştırma Enstitülerinden veya Köy Hizmetleri Araştırma Enstitülerinden sağlanabilir.

Gübreleme şekilleri:

Gübre toprağa, banda verme, serpme, üstten veya yandan gübreleme, püskürtme, damla sulama şekillerinden hangisi uygunsa o şekilde verilir. Gübreyi yukarda belirtilen şekillerden biri ile uyguluyorsak uygulamaya geçmeden önce, ne miktarda verileceğinin belirlenmesi önemli bir konudur.

Gübrenin az veya fazla verilmesinin pek yararı olmayacağının da bilinmesi gerekir. En uygun gübre türüne ve miktarına karar verebilmek için, mutlaka ekilecek tarladan toprak örneği alınmalı ve tahlil yaptırılmalıdır.

Toprağa uygun gübrenin cins ve miktarını tespit eden laboratuvarlar, toprak analizi yolu ile raporlar hazırlayarak çiftçiye yardımcı olurlar.

Laboratuvarlarda toprak örnekleri, kimyasal yollarla analiz edilir.

TOPRAK ANALİZİ NEDİR?

Toprak analizi ile toprak içerisindeki bitkiye yarayışlı bitki besin maddeleri, Potasyum, fosfor ve kireç miktarları belirlenir. Toprağın ihtiyacı olan gübreler, bir rapor halinde düzenlenerek çiftçiye ulaştırılır. Böylece bitkide toksik etki yapacak kadar, aşırı gübre kullanımında önüne geçilir.

Gübre kullanımında en ekonomik yol toprak analizidir. Bunun için yapılması gereken tek şey kurallara uygun olarak alınan toprak örneğinin laboratuvarlara ulaştırılmasıdır.

TOPRAK ÖRNEĞİ ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ

Toprak örneği alınırken tek yıllık veya çok yıllık bitkilerden hangisi ekilecekse ona uygun olan yöntem seçilmelidir. Tek yıllık bitkilerde toprağın 20 cm derininden örnek alınır.

Çok yıllık bitkilerde ise toprağın derinlemesine örneklenmesi gerekir. Toprak örneği 20-40-60 cm derinliklerden alınabileceği gibi, gerekli görülürse 90 ve 120 cm derinden de alınabilir.

Toprak örneği alınırken, toprak yüzeyi temizlenir ve kürek istenilen derinliğe kadar batırılır. İlk alınan toprak bir kenara konur. İkinci alınan toprak ise temiz bir leğene boşaltılır. Tarlada zik-zaklar çizerek topraklar biriktirilir. En son topraklar paçal yapılır ve torbalanır. Alınan toprak örneğinin 1 kg'dan az olmamasına dikkat edilmelidir.

Bir kağıda, ad, soyad, toprak örneğinin nereden alındığı gibi bilgiler yazılar örnek torbasının içine konulur. Etiketler mutlak kurşun kalemle yazılmalıdır. Torba muayyen bir yerinden delinerek, nemin kağıdı parçalamasına engel olunulmalıdır. Alınan bu örnekler, laboratuvara gönderilir.

Laboratuvar sonuçlarına göre, uygulanacak gübre cins ve miktarı tespit edilmiş olur.
TOPRAK İŞLEME

Unutmayalım ki toprak da canlıdır. Her canlı gibi toprağın HAVAYA, NEME ve ISIYA ihtiyacı vardır.

Tekniğine uygun olarak işlenmemiş tarladan; istediğimiz verimi değil, sadece toprağın VERDİĞİ KADARINI alabiliriz.

Toprağımızı tekniğine uygun olarak işlemek suretiyle ISI, NEM ve HAVALANMAYI sağlamanın yanı sıra, toprağın yapısının da düzeltilerek, bitki kök sisteminin gelişmesine ve yayılmasına uygun bir ORTAM hazırlanması da gerekmektedir.

Kültür bitkilerinin büyümesi, olgunlaşması ve meyve verebilmesi için toprağın elverişli olması gerekir. Toprağı elverişli bir hale getirebilmek ise uygun bir TOPRAK İŞLEME ile mümkündür.
Toprak işlemenin amaçlarını özetleyecek olursak;

a) Tohum yatağını hazırlamak,

b- Yabancı ot kontrolünü yapmak

c) Toprak yüzeyindeki bitki artıkları, anız ve ahır gübresinin gömülmesini sağlamak,

d) Tarlayı sulamaya hazırlamak ve erozyonu kontrol etmektir.

Bu amaçları gerçekleştirebilmek için değişik yapıda birçok TOPRAK İŞLEME ALETİ geliştirilmiştir.



. BİRİNCİ SINIF TOPRAK İŞLEME ALETLERİ

1. PULLUKLAR

Toprak işlemede en yaygın kullanılan alet pulluklardır. Pulluklar toprağı parçalar çevirerek devirir, gevşetir anız ve yabancı otları toprağa gömer.

Ülkemizde en çok kullanılanlar askılı pulluklardır. Bunları sıra ile inceleyelim.


ASKILI PULLUKLAR

Traktör hidrolik kollarına bağlanıp, askıda tutularak çekilen pulluklara askılı pulluklar denir.




ASKILI PULLUKLARIN FAYDALARI

Pulluk traktörün arkasına bağlandığı için patinaj önlenir, çeki gücü artar.

Taşınmaları kolaydır, havada taşındıkları için az aşınırlar.

Traktöre kısa bağlandığından sürümde dönüş kolaylaşır, yastık başları kısa olur.

Traktör iş verimini arttırır, zamandan kazandırır

Çekili pulluklardaki bir çok parça bunlarda yoktur.



ASKILI PULLUKLARIN ÇEŞİTLERİ

A-Kulaklı pulluklar

B-Döner kulaklı pulluklar

C-Diskli pulluklar

A-KULAKLI PULLUKLAR

Askılı pulluklar içerisinde en çok kullanılan kulaklı pulluklardır. Gövde ve sokların sayısı bir ile yirmi arasında değişir.


Esas parçaları:

Bağlama kafası, çatı, çapraz mil, muylular, gövde ve uç demiri.

Yardımcı Parçaları:
Ön gövdecik, köşe kesen, gübre gömücü, taş sigortası, kulak uzantısı


PULLUKTAKİ ÖLÇÜLERİ

Pulluk parçalarından uç demirinin bağlanması çok önemlidir.

Bu bağlantıda iki pay vardır.

1. Alt kavrama payı

2. Yan kavrama payı

Düz bir yerde uç demirinin ucu ile taban demirinin arasındaki boşluğa alt kavrama payı denir. Alt kavrama payı az olursa pulluk toprağa batmaz, çok olursa pulluk toprağa dalmaya çalışır, derinlik ayarı güçleşir ve traktör zorlanır.

Pulluk gövdesi yan olarak düz bir yere konduğunda uç demiri ucunun taban demirinden işlenmemiş tarafa doğru biraz çıkıntılı bağlandığı görülür. Bu boşluğa yan kavrama payı denir.

Pulluğa yön verir ve dengeli çalışmasını sağlar.

Yan kavrama az olursa pulluk sürülmüş tarafa kaçar. Çok olursa, işlenmemiş tarafa kaçar.

Kulaklı Pulluklarda Aranılacak Özellikler

-Bağlantı yerlerinde boşluk olmamalıdır.

-Pulluğun boyu kısa olmalıdır.

-Çapraz mil ve muylular ayarlanabilir olmalıdır.

-Bağlama kafası yüksek ve üzerinde 3-5 bağlama deliği bulunmalıdır.

-Büyük ve çekilir pulluklarda son gövdede destek tekeri bulunmalıdır.

-Pulluktaki tüm ölçüler standartlara uygun olmalıdır.

Pulluğun Traktöre Bağlanması ve Sökülmesi

Pulluk traktöre bağlanırken önce ayarsız alt kol, sonra ayarlı kol, daha sonra üst bağlantı kolu bağlanır. Sökülürken ise bu işlemin tersi yapılır.



PULLUK AYARLARI

Atölye Ayarı:

Tarlaya gitmeden önce yapılması gereken ayardır.

Traktör çalıştırılır, pulluk kaldırılıp düz bir yere çekilir ve yere bırakılır bu durumda çok az ileri çekilir. Yan bağlantı kolları tekerleklerden eşit uzaklıkta ve tekerleğe değmeyecek şekilde ayarlanır.

-Birinci gövdenin taban demiri ile ikinci gövdenin uç demiri arası ölçülür.

-Traktör sağ arka tekerinin iç kenarından arkaya düz bir çizgi çizilir veya bu düzgün bir çıta da olabilir.

-Birinci gövdenin uç demiri ucu ile traktör sağ arka tekeri arası mesafenin; Birinci gövdenin taban demiri ile ikinci gövdenin uç demiri ucu arasında kalan mesafeden beş parmak kadar fazla olması sağlanır. Bu iş daha önce cıvataları gevşetilen aks mili bu ölçüye göre, sağa, sola kaydırılarak yapılır ve cıvatalar tekrar sıkıştırılır. Bu şekilde yapılan ayardan sonra traktör tekerleği tarlada çizi duvarını tırmalamaz ve dolayısıyla lastik daha az aşınır.

-Tarlaya giderken traktörün her iki yan tespit zincirleri gerdirilir. Daha sonra pulluk kaldırılarak, hidrolik düzen yolda taşıma durumuna getirilir. Tarlaya fazla sarsmadan ve çok hızlı olmamak üzere gidilir.

Tarla Ayarı:

-Tarlada, traktörün üzerindeki yol kilidi açılır.

-Pulluk yere indirilir.

-Traktörün hidrolik sistemi çeki durumuna alınır.

-Yan gerdirme zincirleri gevşetilir. Gevşetme alt bağlantı kolları tekerleklere 4-5 parmak kalıncaya kadar devam etmeli ve tekerlekler bağlantı kollarına değmemelidir.

-Pullukla ilk çizgi açılıp arka sağ tekerlek pulluk çizgisine girince pulluğun sağ-sol paralellik ayarı, ayarlı askı kollarından yapılır.

-Ön arka paralellik ayarı; pulluğun çatısı tarla düzeyinde ön ve arkada paralel olmalıdır. yani pulluk yere tam oturmalıdır. Bu ayar üst bağlantı kolundan yapılır.

-Derinlik ayarı; derinlik ayarı ikinci çizgiden sonra belirli bir gazda ve hızda yapılmalıdır. Derinlik ayarı hidrolik indirme kolu ile yapılır. İstenilen derinlik bulununca, hidrolik kolu tespit kelebeği ile belirlenir ve sabitleştirilir. Derinlik ayarı üst bağlantı kolu ile yapılmalıdır. Üst bağlantı kolu, pulluk çizide iken yere paralel veya traktöre doğru biraz eğik olmalıdır.



B-DÖNER KULAKLI PULLUKLAR

Aynı çiziden gidip gelerek düz sürüm yapan pulluklara döner kulaklı pulluklar denir.


Özellikleri;

1. Düz sürüm yaptıklarından tarla yüzeyi düzgün bir şekilde sürülür.

2. Erozyon engellenir.

3. Dönüşlerde kısalıktan dolayı yakıt ve zaman tasarrufu sağlanır.

Döner Kulaklı Pullukların Ayarı: Normal kulaklı pulluklarda olduğu gibidir.

C-DİSKLİ PULLUKLAR

İyi Yönleri:

Toprakta dönerek çalıştıkları için engellere takılmazlar.

Kesme işlemini diskin çevresi yapar, disk dönerken kendi kendine bilenir.

Diskler bombeli olduğu için darbelere karşı daha çok dayanırlar.

Diğer pulluklarda uç demiri kör ise taban sertliği yapar. Diskli pulluklarda bu söz konusu değildir.

Sakıncalı Yönleri:

Kulaklı pullukta olduğu gibi iyi bir devirme ve kapama yapamaz.

Toprağı şerit halinde bıraktığı için ağır ve yaş toprakları iyi parçalayamaz.

Kendi kendine toprağa batar. Derinlik arttırmak için üzerine ağırlık bağlanmalıdır.

Çizi tabanı dalgalı olur.


Ayarları

Derinlik ayarı, hidrolik kumanda kolundan yapılabildiği gibi üst bağlantı kolu uzatıp kısaltılarak da yapılabilir.

İş genişliği ayarı, arka çizi tekerinin sağa-sola alınması ile gerçekleştirilir. Sağa alınırsa geniş, sola alınırsa dar sürüm yapılır.

Ayrıca, diskin durumundan dolayı sahip olduğu açı ile gidiş yönüne göre sahip olduğu açı alet üzerinde değiştirilerek toprağın parçalanması artırılıp azaltılabilir.



Pullukların Bakımı

Diğer ekipmanlar gibi pulluklarda, kapalı bir yerde korunmalıdır. Açıkta güneş altında veya kapalı nemli yerlere konulmamalıdır. Bir tahta veya takoz üzerine alınmalıdır.

İş mevsimi dışında uç demiri, kulak, taban demiri ve aks başları paslanmaya karşı muhakkak greslenmelidir.

Uç demiri ile ökçe demiri aşınmışsa yenileriyle değiştirilmelidir.

Gevşemiş cıvatalar, yaylı rondela konarak sıkılmalı ve eğilmiş çatı araları doğrultulmalıdır.



Pulluklarla İlgili Önemli Tavsiyeler

Alınacak pulluk traktörünüze uygun olmalıdır. Bunu biraz daha açıklarsak;

Traktörünüzün beygir gücüne göre pulluk 2-3 veya 4 soklu olmalıdır. Pulluğu traktör rahatlıkla zorlanmadan istenilen hızda çekebilmelidir.

Pulluk ölçüleri traktör iz genişliğine ve hidrolik düzenine uygun olmalı, hidrolik kolayca kaldırılıp, indirilmelidir.

Pulluk yapı itibariyle sağlam, bilhassa ön aks mili ve işleyici parçalardan uç demiri ve kulak, sertleştirilmiş çelikten olmalıdır.

Pulluğun üst bağlantısında 2-5 delik olmalıdır. Tek delik pullukları traktörün hidroliği iyi kumanda edemez. Bu sebeple düzgün ve eşit derinlikte sürüm yapılmaz. Hatta sürümde güç ve yakıt sarfiyatı da artar.

Pullukta işleyici gövde yani kulak şekli çalışacağı toprağın yapısına, cinsine, yapılan ziraat çeşidine uygun olmalıdır. Hiç olmazsa çevrede imal edilen ve çevre şartlarına göre uygun olanı tecrübe ile tespit edilmiş olmalıdır. Bunun içinde özel durumlar dışında yarı bükük veya orta dik kulak tipinde pulluk satın alınmalıdır.

Pulluğun bir gövdedeki iş genişliği, traktörün arka tekerlek taban genişliğine uygun olmalıdır.



Sürüm Şekilleri ve Sürüm Tekniği

Kulaklı pulluklarla yapılan sürümlere tahtavari sürüm denilmektedir. Bu sürüm şeklinde iki değişik yöntem uygulanır.

- Birincisi balık sırtı sürüm şeklidir. İkincisi ise açık çizi sürüm şeklidir.

Balık sırtı sürüm şeklinde ilk çizgi tarlanın ortasından açılır ve parsel başlarında hep sağa dönülerek sürüme devam edilir. Sürüm bitişinde parselin ortasındaki ilk iki toprak şeridinin üst üste binmesinden dolayı balık sırtı biçiminde boydan boya bir tümsek meydana gelir.

- Açık çizi yönteminde ise ilk çizi parselin kenarından açılarak parsel başlarında daima sola dönülürse sonunda parselin ortasında kanal biçiminde açık bir çizi kalır.

- Kulaklı pulluklarda sürüm yapıldığında balık sırtı yönteminde tarlanın ortasında bir tümsek, açık çizi yönteminde ise tarlanın ortasında bir kanal meydana gelmektedir. Bu iki yöntemin sakıncalı yönlerini bir tarafa bırakıp iyi olan yönlerini birleştirmek suretiyle şu şekilde bir sürüm şekli uygulanabilir.

- Bu tekniğe göre orta boy tarlalar için en uygun parsel genişliği 60-70 adım (40 metre), büyük tarlalar için 110-120 adım (80 metre) kadar alınmalıdır.

- Sürüme başlamadan önce tarlada traktörün döneceği kadar yastık başı bırakılmalıdır.



Başlangıç çizgisinin açılması:

Traktör gergi zincirleri gergin olarak parsele girilir. Birinci gidişte pulluk yaklaşık beş parmak derinlikte sürüm yapabilecek şekilde üst bağlantı kolu uzatılır ve pulluk sola yatırılır. (Arka gövde ile sürüm yapılır). Birinci gidişten sonra sola dönülerek traktörün sol arka tekeri daha önce açılan çizide olmak üzere aynı ayarla geri dönülür. Meydana gelen kanal her yerde eşit derinlikte ve yaklaşık bir adım genişlikte olacaktır. Daha sonra bu başlangıç çizisi ikinci turda kapatılacaktır. Bunun için üst bağlantı kolu kısaltılır. Pulluk gövdesi tam yere paralel olmayacak şekilde biraz düzeltilir. Arka gövdenin sürüm derinliği yaklaşık on parmak kadar olmalıdır. Dönüşte ilk açılan kanal tamamen kapatılacaktır. Derinlik aynıdır. Bundan sonra istenilen derinliğe göre bu ayarla üçüncü kez gidilip dönülebilir. İstediğimiz toprak işleme derinliği elde edildiğinde pulluğun tüm ayarları yapılmalıdır.



Son çizinin bitirilmesi:

Tarlanın ya da parselin bitimine iki veya üç tur kaldığı zaman, sürüm derinliği bitişe doğru giderek azaltılır. Bu sırada başlangıç çizisinin açılmasının tersi olarak pulluk sağa yatırılarak sürüme devam edilir. Bitişten önceki gidişte derinlik sürüm derinliğinin yarısına kadar azaltılmalıdır.



Toprağın pullukla işlenmesinde dikkat edilmesi gereken önemli hususlar;

Son yıllarda tarımda yapılan araştırmalar göstermiştir ki; toprağı çok miktarda işlemek hem toprak açısından iyi neticeler vermemekte hem de ürün maliyetini artırmaktadır. O halde toprağın gereğinden fazla işlenmesi yanlıştır.

Ülkemiz çiftçilerinde eskiden beri süregelen yanlış bir intiba vardır. Toprağı ne kadar çok sürersen o kadar verim artar diye. Hatta çiftçilerimiz aralarında toprak işleme ile ilgili sohbetlerinde; tarlayı ikiledim, üçledim gibi ifadelerle yaptıkları sürüm sayılarını birbirlerine övünerek anlatırlardı.

Oysa artık yapılan bilimsel çalışmalar göstermektedir ki toprağı çok miktarda işlemek, çok fazla sürmek, hem toprağın verimliliği bakımından hem de ürün maliyeti bakımından zararlıdır.

Ülkemiz çiftçilerinin dünya piyasalarında rekabet edebilmeleri için ürün maliyetini düşürmeleri gerekmektedir. Bunun yolu da geleneksel tarımdan teknik tarıma geçmekle mümkündür. Toprak gereği kadar işlenmeli, fazla işlemeden kaçınmalıdır.

Sonuç olarak pulluğumuzu yerinde, zamanında ve yeteri kadar kullanmalıyız.



2. ÇİZELLER

Son yıllarda ülkemizde çok kullanılmaya başlanmışlardır. Toprağı devirmeden işlerler. Toprağı derin olarak çizdikleri için aynı zamanda dipkazanın görevini de yapmış olurlar. Bunun yanısıra pulluk kullanımını iyice azaltmışlardır. Çiftçilerimiz tarafından üç bacak, yedi bacak gibi ayak sayıları ile adlandırılırlar.


Özellikle pamuk yerlerinin hazırlanmasında çok kullanılmaktadırlar. Pulluğun kullanılmasını büyük ölçüde azaltmışlardır. Yapıları basittir. Bir çatı üzerine monte edilmiş çizici ayaklardan ibarettir.

Değişik ayak sayısına sahip çizeller vardır. İş verimleri pulluğa nazaran çok yüksektir. Bu bakımdan toprak işlemede maliyeti düşürürler ve zamandan tasarruf sağlarlar.



3. DİPKAZANLAR

Bazı toprak ve iklim şartlarında her yıl aynı derinlikte işlenen toprak katının hemen altında kalınlığı 8-10 cm. ye varan su geçirmez sert bir tabaka oluşur. Taban taşı denilen bu tabakanın oluşmasıyla toprakta suyun, alt katmanlarına sızması zorlaşır ve bitkinin kök gelişimini engeller. Dolayısıyla toprağa düşen yağmur ve kar sularının toprağın alt katlarında süzülmesini zorlaştırarak suyun toprak yüzeyinden akıp gitmesine ve erozyona sebep olur. Bu nedenle taban taşının belirli aralıklarla kırılması gerekir. Bu iş dipkazan denilen özel gövdeli pulluklarla yapılır.

Bu aletin işleyici gövdesi dik ve sağlam bir payandaya bağlı kama biçiminde bir uç demirinden oluşur. Aletin iş genişliği sert tabakayı (taban taşını) kıracak şekilde olmalıdır. Bunu sağlamak için önceden sert tabakanın derinliği tespit edilmelidir. Dipkazan; belirli aralıklarla çekilmesi gerekiyorsa bir yönde çekildikten sonra, ikinci olarak önce çekilen doğrultunun dikine ve belirli aralıklarla çekilmelidir. Killi ağır topraklarda dipkazanın uç demirinin arkasına; gülle şeklinde yada silindir biçiminde bir parça bağlanarak toprak içerisinde hem sert tabakanın daha iyi patlatılması hem de belli bir derinlikte bu parçanın geçtiği yerde boşluklar oluşturularak toprağın havalandırılması ve suyun toprakta hareketi kolaylaştırılmış olur.

Dipkazanın gövdesi değişik tiplerde olabilir. Bunların sabit ya da titreşimli olarak çalışan tipleri mevcuttur. Titreşimli olarak çalışanlar traktörün kuyruk milinden hareketle çalıştırılırlar. Sabit olanlar ise traktör arkasında belli bir derinlikte Toprağa batacak şekilde çekilerek çalıştırılmalıdır. Traktörün hidrolik sistemi, dipkazanla çalışırken, mutlaka çeki kontrol konumunda olmalı, dipkazanla çalışırken ön ağırlıklar takılmalıdır.


II. İKİNCİ SINIF TOPRAK İŞLEME ALETLERİ

1. KÜLTÜVATÖRLER

Kültüvatörler; toprağı yırtarak kabartmak, parçalamak, havalandırmak, yabancı otları kesip köklerini yüze çıkarmak, mineral gübreleri karıştırmak ve anız bozmak gibi amaçlarla kullanılırlar.



2. TIRMIKLAR

Tarla yüzeyini işlerler. En çok hafif ve orta ağırlıktaki topraklarda kullanılırlar. Tarla yüzeyini kabartır, kaymak tabakasını kırar, yabani otları söker ve tohum yatağının hazırlanmasını sağlarlar.


Çeşitleri;

a) Dişli tırmıklar,

b- Yaylı tırmıklar,

c) Döner tırmıklar,

d) Diskli tırmıklar olmak üzere dört grupta toplanır. Her grubun değişik şekilleri vardır.

Diskli Tırmıklar (Diskarolar)

Diskleri ile toprağı keser, ufalar, aktarır ve karıştırırlar. Pullukla sürümden sonra, bilhassa ağır ve otlu tarlada kesekleri en iyi ufalayan alettir. Ayrıca çok otlu tarlada ve yeşil ot ekim nöbetinde otları ve yeşilliği parçalayıp toprağa karıştırırlar. Yalnız, toprak ve iklim şartlarına bağlı olarak erozyona yol açacak hallerde kullanılmamalıdır.


Diskli tırmıkların bakım ve ayarı

Diskarolarda açı ayarı en uygun şekilde yapılmalıdır. Açıyı artırmak, traktörün çeki gücünü ve yakıt sarfiyatını artırır. Yapılan iş miktarı azalır. Rahat bir çalışma için normal bir ayar yapılmalıdır. Tarla koşulları, iş genişliği, iş derinliğine bağlı olarak saatte 6-10 km. hızla çekilmelidir.

Diskaroların bakımı kolaydır. Çalışan disk yüzeyleri paslanmaya karşı greslenmeli, yatakları gresörlüklerine zaman zaman gres basılmalıdır. Kapalı yerlerde muhafaza edilmelidir.



3. TOPRAK FREZESİ

Bu aletin kullanma amaçlarını şöyle sıralayabiliriz;

- Toprağı yüzeysel olarak kabartır, ufalar ve karıştırır.

- Tarla yüzeyindeki otları ve sapları keser, toprağı homojen bir şekilde karıştırır.

- Pullukla işlenmiş toprağı da işler ve ekime hazır hale getirir. Özellikle bağ ve bahçe işlerinde çok kullanışlıdır.

- İkinci üründe toprağın hazırlanmasını, sapların toprağa karıştırılmasını sağlar.

Mibzerle ekim işlerinde ve özellikle kombinasyon olarak kullanılmakta, ayrıca şerit vari toprak işleme yapmaktadır.


Aletin Kullanılması

Toprak frezeleri, traktörün kuyruk milinden hareket alır. Traktörlerle çekilme hızları, saatte 4-8 km arasında değişir.

Toprak frezelerinde genel olarak düşük ilerleme hızında ufalama daha küçük parçalı, yüksek ilerleme hızında ufalanan toprak daha iri parçalıdır. Aynı zamanda bu ufalama bıçak milinin devri ile de ilgilidir. Bıçak milinin devri azaldıkça ufalama büyür, devir arttıkça ufalanan toprak daha küçük olarak parçalanır. Çekilme hızı ile bıçak milinin devri uygun bir şekilde ayarlanırsa, toprak yapısına göre istenilen ufalama sağlanabilir.

Toprak frezelerinin iş genişlikleri sabittir. Yalnız bazı frezelerde, bıçak grupları sağa veya sola kaydırılabilir. Bahçelerde ağaç altları, freze sağa kaydırılmış olarak işlenir.

Bazı toprak frezelerinde ufalama ayarı muhafaza saçının bıçaklara yaklaştırılıp, uzaklaştırılmasıyla yapılır. Saç bıçaklara yaklaştırıldıkça ufalama daha çok yapılır. Bakımları kolaydır. Hangar veya kapalı bir yerde takoz üzerinde muhafaza edilmeli, aşınan bıçaklar yenileri ile değiştirilmeli, eğilen bıçaklar doğrultulmalıdır. Dişli kutusuna uygun ve yeteri kadar dişli yağı konulmalıdır. Hareket kayışı olanlarda ise kayışlar sökülüp ve duvara asılarak muhafaza edilmelidir. Kuyruk milinden hareket veren şaft mafsalının gresörlüklerine de gres basılmalıdır.

Rototiller

Günümüzde, tek veya kombinasyon aleti şeklinde, teknik özellikleri ve kullanılışları diğer frezelerden daha üstün olan rototiller kullanılmaktadır. Her türlü toprakta rahatlıkla çalışmakta ve tohum yatağını en iyi şekilde hazırlamaktadırlar.

Kuyruk milinden gelen hareket, dişli kutusuna ve oradan da istenilen devirde,bıçak miline verilmekte ve iyi bir şekilde toprağı işlemektedir.



4. MERDANELER


Toprak keseklerini parçalayıp ufalttıkdan sonra gevşek olan toprağı bastırarak toprakla tohumun temasını artırır ve dolayısıyla çimlenmeye yardım eder. Traktöre çekili ya da askılı olarak bağlanarak yüzücü pozisyonda çalışırlar.


Merdaneler;

· Düz merdaneler,

· Dalgalı merdaneler,

· Dip bastıran merdaneler,

olmak üzere üç grupta toplanırlar.

Düz merdaneler; toprak yüzeyinin bastırılmasında ve düzeltilmesinde kullanılırlar. Bu tip merdaneler düz silindir biçimindedirler.

Dalgalı (halkalı) merdaneler; tarla işlerinde en çok kullanılan merdanelerdir. Toprağı bastırır, keseklerini ufalar ve yüzeyde 2-5 cm’lik ufalanmış toprak örtüsü oluşturur. Halkalı merdaneler halka şekillerine göre konik, yıldız, cambridge ve croskil şeklinde adlandırılırlar.

Dip bastıran merdaneler; tarla yüzeyindeki derin pulluk çizgilerini yok eder, kesekleri ufalayıp, tarla yüzeyini düzgün bir hale getirirler.

Sürgüler

Sulu tarım arazilerinde toprağı fazla bastırmadan düzeltme işleminde kullanılırlar. Toprağın üst tarafındaki boşluklar ve kanalcıklar kırılır ve alttaki nemin buharlaşarak kaybolması önlenir. Sürgüler genellikle tahta ve demirden yapılırlar. Traktöre askılı ya da çekili bağlanıp, serbest yüzücü pozisyonda çekilerek çalışırlar.



III. ALET KOMBİNASYONLARI

Tohum yatağının hazırlanmasında, o andaki hava şartları ile tarlanın durumu etkili olmaktadır. Uygun bir tohum yatağı hazırlanırken, pullukla iyi işlenmiş bir tarlada, bir tırmık veya bir kültüvatör geçirmek yeterli olabilir. Hububat tarımında genel olarak, kültüvatör veya diskli tırmıkla tarla hazırlanır ve ekim yapılır. Değişik ve ağır toprak şartlarında bu aletlerin tek tek kullanılması yeterli olmaz. Zaman ve iş kaybı olduğu gibi masraf da artmış olur. Birde işletmede işler yoğunlaşmış ve traktöre diğer işlerde ihtiyaç varsa, toprak hazırlamaya fazla zaman ayrılmaz. Bu sebepler dolayısıyla bir defada ve mümkün olan en kısa sürede işi bitirmek için alet kombinasyonları geliştirilmiştir.Bunlar 2'li, 3'lü ve 4'lü şekilde olabilmektedir.


Tırmık-kültüvatör, sivri uçlu tırmık-dönerli tırmık, kültüvatör-dişli tırmık, yaylı tırmık-dönerli tırmık gibi.



Bunlardan başka;

Pullukla sürümün arkasından freze ve döner tırmık beraberce çekilebildiği gibi sürüm yapılmadan direkt ekimde freze ve merdane ikilisi ekim makinesiyle beraber üçlü bir alet makine kombinasyonu oluşturulabilirler.

Kombinasyon aletlerinin bakımı diğer aletler gibidir. Kapalı bir yerde korunmalı, nemli yerlere konulmamalıdır. Paslanmaya karşı greslenmeli, aşınmış ve kırılmış uçlar değiştirilmelidir. Tarlaya taşınmalarında daha dikkatli olmalı, taşıma kilidi kullanılmalı, yan zincirler gerdirilmelidir. Hızla gidilmeyip virajlarda dikkat edilmelidir.

Kaynak:


Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel MüdürlüğüSULAMA YÖNETİMİ ve SORUNLARI
Doç. Dr. Hasan DEĞİRMENCİ


Giriş

Dünya nüfusuna bağlı olarak artan gıda gereksinimi ancak sürdürülebilir tarım üretiminin artırılması ile karşılanabilir. Günümüzde sınırlı toprak ve su kaynaklarından verimli bir biçimde yararlanma, bu kaynakların geliştirilmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde teknik ve ekonomik koşullar dikkate alındığında, sulanabilir nitelikte alanın 8.5 milyon hektar olduğu tahmin edilmektedir. Bugün için gerek devlet yatırımı, gerekse halkın kendi olanakları ile sulanabilen toplam arazi ise yaklaşık 4.5 milyon hektar dolayındadır. Yapılan bu yatırımlara karşılık sulama projelerinden beklenen yarar, sistemlerin inşasından günümüze uzun zaman geçmesine karşın sağlanamamıştır. Bu durum ayrıca sulama proje alanlarında sağlık, sosyal ve çevresel sorunlara da neden olmaktadır.
Sulama projelerinden beklenen yararın sağlanamaması, planlama, projeleme ve inşaat aşamasındaki olumsuzluklardan çok, etkin bir sulama yönetiminin olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bir çok ülkede uzmanlar, proje yöneticileri, ulusal planlamacılar ve karar vericiler yeni sulama projeleri geliştirmek ile daha önce işletmeye açılmış sulama projelerinin etkin bir sulama yönetimi yardımıyla iyileştirilmesi ikilemini tartışmaktadırlar.
Dünya'da sulamanın toplam su kullanımı içerisindeki payı 2/3 olup, bu rakam bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde % 90'a kadar çıkmaktadır. Ancak, 2025-2050 yılı dünya ve ülkemiz nüfusunun olası su gereksinimine bakıldığında, ciddi sıkıntılar olacağı görülmektedir. Bu koşullar altında kent nüfusu daha fazla su ve ürün talep edecektir. Bu talebe cevap verebilmek için daha az su ile daha fazla alanın sulanması ve daha fazla ürünün elde edilmesi gerekecektir.

Sulama Yönetimi

Geleceğe yönelik sulama etkinliğinin artırılmasında en önemli araç; verimli bir tarımsal üretim, uygun araştırma tekniklerini içinde barındıran, gelişmiş sulama teknolojisini kullanan ve etkin bir bilgi sistemine sahip sulama yönetimidir. Son yıllarda yönetim ve organizasyon alanlarındaki yetersizliklerin giderilmesi, karşılaşılan sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görülmektedir. Bu nedenle, sulama projelerine ilişkin sorunların tartışılmasında sık sık sulama yönetimi terimi kullanılmaktadır. Sulama yönetimi, doğru zamanda bitki kök bölgesine gereken miktarda suyun verilmesi için gerekli tüm faaliyetler, işlemler ve fonksiyonlar biçimde tanımlanabilir. Bos ve ark.(1993) yönetimin görevlerini dört grup altında toplamıştır. Bunlar;
  • Tüm faaliyetlerin planlanması,
  • Hazırlanan planının yürütülmesi,
  • Yürütmenin izlenmesi ve
  • Hedeflenen amaçlara ulaşıp ulaşılmadığının değerlendirilmesidir.
Sulama yönetiminin amacı, randımanlı su ve arazi kullanımı yönünde gerekli koşulları sağlamaktır. Sürdürülebilir sulu tarım üretiminin ilk koşulu çevreye zarar vermeden etkili ve verimli bir sulamanın gerçekleştirilmesidir. Türkiye'de 40 yıldan bu yana gelişimini tamamlayamamış sulama sistemleri bulunmaktadır. Bu projelerin başlıca sorunları ise şunlardır;.
  • Tarla parsellerinin çok parçalı ve küçük olması,
  • Uygun sulama yöntemlerinin uygulanamaması,
  • Projelerin yüksek bakım ve onarıma gereksinim duyması,
  • Çiftçi eğitim ve yayım çalışmalarının yetersizliğidir.
Bu sorunlar, düşük sulama oranını ve aşırı su kullanımını beraberinde getirmektedir. Sulama projelerinden beklenen yararın temin edilmesi yönünde 1993 yılından itibaren DSİ tarafından işletilen sulama projelerinin kullanıcı örgütlerine devir programı uygulanmış ve bu projelerin % 95'i devredilmiştir.

Ülkemizde Katılımcı Sulama Yönetimi ve Sorunları

DSİ inşasını gerçekleştirdiği sulama projelerinin mülkiyetini değil, işletme bakım ve yönetim sorumluluğunu kullanıcılara devir etmektedir. Devir çalışmalarının ana amacı, çiftçilerin yönetime katılımı, işletme ve bakım masraflarının azaltılması, kullanıcıların tesisleri kendilerinin denetlemesi, yönetmesi ve sulama etkinliğinin artırılmasıdır. Sulama tesisleri Kamu Hukuku Tüzel Kişilikleri (Köy Tüzel Kişiliği, Belediye, Birlik) ve Özel Hukuk Tüzel Kişiliğine (Kooperatif) sahip örgütlere ve kuruluşlara devredilmektedir. Bu çerçevede DSİ tarafından inşa edilen ve işletilen sulama projelerinin büyük bir kısmı 1580 sayılı yasaya göre kurularak tüzel kişilik kazanan örgütlere (sulama birliklerine) devredilmiştir. Devlet ve devredilen sulama projeleri üzerinde yapılan çalışmalar incelendiğinde, proje yönetimi açısından belirli yapısal sorunların mevcut olduğu görülmektedir.
Beyribey (1997) devir öncesi 21 bölgede 120 sulama şebekesinde 1984-1993 yıllarına ilişkin yapmış olduğu araştırmada, 54 sulama şebekesinde su ihtiyacının yaklaşık 2 katından daha fazla (net su temin oranı 1.05-4.25) şebekeye su alındığını belirlemiştir. Bu durum sulama şebekelerinde planlı su dağıtımının yapılmadığını ve toplam sulama randımanın düşük olduğunu göstermektedir. Araştırmada, 199 sulama şebekesinde 1984-1993 yılları arasında en düşük sulama oranı dikkate alındığında, toplam sulama alanının % 18'ine karşılık gelen 74 şebekede sulama oranının %30'dan küçük, % 31.8' ine karşılık gelen 72 şebekede % 30-60 arasında ve % 50.2' sine karşılık gelen 53 şebekede ise % 60'dan büyük olduğu görülmüştür. Değirmenci (2001) ise devredilen 158 sulama şebekesinde 1998 yılı sulama sonuçlarına göre, şebeke ihtiyacının 2-7 kat arasında (su temin oranı 0.91-7.15) daha fazla şebekeye su alındığını belirlemiştir. Büyüklük gruplarına bakıldığında; su temin oranı 1-2 arasında 58 şebeke, 2-3 arasında 67 şebeke, 3-4 arasında 20 ve 4'den büyük ise 11 şebeke bulunmaktadır. Sulama oranı yönünden bir değerlendirme yapıldığında, büyüklük gruplarına göre sulama oranı % 20'den az 6, % 20-40 arasında 27, % 40-%60 arasında 40, % 60-80 arasında 41 ve % 80'den büyük 44 sulama şebekesi bulunmaktadır. Gündoğmuş ve ark.(2001) yapmış oldukları bir çalışmada ise, 1999 yılında DSİ'ce işletilen sulamalarda sulama oranı % 41'iken, bu oran devredilen sulamalarda % 70'dir. Sulama randımanı ise DSİ'ce işletilen sulamalarda % 31 ve devredilen sulamalarda ise % 41 olmuştur. DSİ sulamalarında % 36-41 arasında değişen tahsilat oranı, devredilen sulamalarda % 90'ın üzerine çıkmıştır(Anonim, 2001).
Tekinel ve ark.(2001) Şanlıurfa-Harran sulamasında yapmış oldukları bir çalışmada gereksinim duyulan suyun yaklaşık 5-7 katı sulama suyu verildiği ve taban suyu düzeylerinin, tehlikeli sınır olarak kabul edilen 150 cm'den daha yüksek olduğunu belirlemişlerdir.
Koç (2001) sulama birliklerinin hizmet performansını belirlemek için yapmış olduğu çalışmada dağıtılan suyun zamanlılığı ve yeterliliğine ilişkin soruda hizmet alan tüm kullanıcıların % 71'i evet,'% 15 'i hayır ve % 14'üde bazen yanıtını vermiştir. Sulama ücretinin pahalı olduğunu belirten su kullanıcılarının oranı yaklaşık % 70'dir. Toplanan ücretlerin harcama akışını kullanıcıların tam bilmediği görülmektedir.
Sulama birliklerinin performansı üzerinde yapılan çalışmalarda, sulama şebekelerinin devri genel olarak sulamanın finansmanı, işletme-bakım, tarımsal ve ekonomik verimlilik üzerine olumlu etkide bulunmuştur. Dünya'da sulama yönetim devirlerinin etkileri üzerinde yapılan çalışmalarda yer alan devirlerin etkileri çoğunlukla olumludur. Devirlerin olumlu etkileri; sulamanın çiftçilere ve devlete olan maliyetindeki azalmalar, sulama projelerinin mali yönden kendine yeterliliğinin artması ve hizmet alanlarının genişlemesi olarak sayılabilir(Korukçu ve Demir, 2001). Ancak işletme, bakım-onarım, personel durumu, su ücreti ile ilgili bazı sorunların bulunduğu görülmektedir. Yukarıda belirtilen çalışmalarda da görüldüğü gibi, devir programı randımanlı su ve arazi kullanımını sağlayamamıştır. Tarım alanına gereksinimden fazla suyun alınması sürdürülebilir sulu tarımı tehdit etmektedir. Bu nedenle, öngörülen ekim desenlerine uyulmalı, sulama suyu mutlaka hacim esasına dayalı ölçülerek verilmelidir. Etkin bir sulama yönetimi için tüm faaliyetlerin izlenmesi, denetlenmesi, teknik ve eğitim gereksinimlerinin karşılanması, günlük ve sezonluk değerlendirmelerin yapılması ve sonuçların ilgili kişi ve kurumlara etkin bir izleme ve değerlendirme sistemi aktarılması gerekmektedir. Ayrıca sulama yönetimini gerçekleştiren sulama birliklerinin, sulama kooperatiflerinin ve mahalli idarelerin bu konudaki yasal altyapılarının oluşturulması gerekmektedir. Etkili bir sulama yönetimi için öncelikle izleme ve değerlendirme bilgi sisteminin önemi çiftçilerden yöneticilere kadar her düzeydeki ilgililere iyi anlatılmadır. Bu başarıldığında, proje yönetiminde var olan sorunların ve çözümlerin belirlenmesi daha hızlı ve kolay gerçekleşecektir.

Sonuç ve Öneriler

Bir sulama projesi içerisinde farklı amaç grupları ve kuruluşlar (çiftçiler, yatırımcı kuruluşlar, yerel yöneticiler, tarımsal kuruluşlar, politikacılar vb. etkin rol oynamaktadır. Bu amaç grupları ve kuruluşlar arasında belirli bir eşgüdümü sağlayacak yapı ülkemizde oluşturulamamıştır. Sulama yatırımlarından randımanlı yararlanma, çiftçilerin yeterli ve uygun bilgi birikimine, etkin bir kurumsal yapıya ve deneyime sahip olmaları ile sağlanabilir. Bu nedenle hiç zaman kaybedilmeden tarla içi düzeyinde, sulu tarıma ilişkin araştırma, planlama, projeleme, inşaat, işletme, eğitim ve yayım çalışmalarını kapsayan yeni bir kuruluşun yapılandırılması gerekmektedir. Eski TOPRAKSU kuruluşuna benzer kurulacak yeni kuruluş, sulu tarım ile ilgili tüm konuları bünyesinde toplayacak biçimde yapılandırılmalıdır. Bu kuruluş, çiftçi eğitimi, tarımsal yayım, toprak reformu, arazi toplulaştırma, arazi tesviyesi, sulama, drenaj, tuzlu ve sodyumlu toprakların ıslahı ve tarım ekonomisi konularında çalışmalar yapabilecek biçimde oluşturulmalıdır.
Günümüzde geliştirilen projelerde amaç suyun insan ve çevre yararına kullanılması olmalıdır. Bu amaca ulaşmak için mevcut doğal kaynakları daha akıllıca kullanabilecek yollar aranmalı ve çevreye zarar vermeyen projeler geliştirilmelidir. Sulu tarım projelerinin planlama, uygulama, kontrol ve düzeltme aşamasında;
  • İnsana saygı esas olmalı,
  • Katılımcı yönetim uygulanmalı,
  • Proje ilgi grupları arasında tam ve sürekli tatmin sağlanmalı,
  • Çevre bilinci artırılmaya çalışılmalı,
  • Proje zamanında ve doğru uygulanmalı ve
  • Sürekli bir eğitim programı uygulanmalıdır.
Sulu tarım projelerinin geliştirme aşamasında sorunları çözebilmenin iki temel koşulu; sorunun bilincinde olabilecek ve sorunu doğru tanımlayacak yöneticilerin sulama yönetimi içerisinde aktif görev almaları temin edilmelidir.
Bitki Besin Elementleri (Fazlalık ve Noksanlık Belirtileri

Bitki Besin Elementleri


1. Azot

Tabiatta azotun kaynağı organik maddeler ve havanın serbest azotudur. Havanın serbest azotu ve organik maddelerin bünyesindeki azot bazı kimyasal olaylar (amonifikasyon, nitrifikasyon vs.) sonucunda bitkilerin faydalanabileceği amonyum ve nitrat formuna dönüşür. Azot bitkilerin temel yapı taşlarındandır. Amino asitler, proteinler, nükleik asitler gibi organik bileşiklerin vazgeçilmez bileşenlerinden biridir. Azot bitkilerde vegetatif aksamın gelişmesini sağlar.

Azot Eksikliği: Azot yetersizliğinde bitkiler genellikle koyu yeşil görünümlerinin aksine soluk açık yeşil bir görünüm kazanırlar. Ciddi noksanlık durumlarına yapraklarda kloroz görülür. Bu durum yaşlı yapraklardan başlar.

Azot eksikliği özellikle bitkinin vegetatif gelişimini olumsuz etkiler. Yaprak ve gövde sistemi zayıf olur. Vegetatif gelişme periyodu kısalır. Bitkiler erken olgunlaşır, erken çiçek açar ve erken yaşlanır.

Elmalarda yapraklar küçük dar ve açık yeşil renkli olur. Yapraklar sarımsı portakal renkli veya kırmızımsı mor renkli olabilir ve erken dökülürler. Yaprak sapları dar açı oluşturacak şekilde, ince ve kısadır. Şiddetli noksanlıkta yaprak sapları ölür. Meyveler olgunlaşmadan renklenirler.

Armut, kiraz ve erikte noksanlık belirtileri elmaya benzer. Kirazda meyveler koyu renkli olurlar.

Kayısıda yapraklar kısa ve sarımsı yeşil renkli olur. Dallar ince gelişirler. Genellikle çiçek bol olmakla beraber, meyve sayısı az ve meyveler küçük olur.

Şeftalide dal ve sürgünler kısa, zayıf, kabukları kahvemsi mor renkli olur. Yapraklar sarımsı yeşil renkli, yaşlı yapraklar kırmızımsı sarı, bazen de nekrozludur. Erken yaprak dökümü olur. Meyveler küçük ve ekseriyetle bozuk şekilli olurlar.



Asma yaprakları açık yeşil ve sarıya döner. Yaprak kenarları nekrozlu ve aşağıya kıvrık olur. Yaprak sapları pembemsi bir renktedir. Sürgünler zayıf ve uçları ölüdür.

Azot fazlalığı: Bitkilerde fazla azot vegetatif gelişme periyodunu uzatır. Çiçeklenmeyi geciktirir. Vegetatif aksam yani dal sürgün ve yaprak miktarı fazla, iri, geniş ve uzun olur. Buna karşılık generatif gelişme zayıf kalır. Meyvelerde geç olgunlaşma meydana gelir. Depolanma kabiliyetleri düşer ve bazı depo hastalıklarına daha hassas olurlar.

Gübreleme : Azotlu gübrelerin etkinliği yönünden aralarında önemli bir fark yoktur. Uygulanacak gübrenin belirlenmesinde en önemli faktör toprak faktörüdür. Asit karakterli topraklara üre, kireçli topraklara ise gaz halinde kayıplar fazla olacağından amonyum içerikli gübrelerin verilmesi tavsiye edilmez. Yıkanmanın fazla olduğu yağışlı bölgelerde geleneksel azotlu gübreler yerine yavaş serbestlenen azotlu gübreler verilebilir.


2. Fosfor

Bitki ve topraktaki fosforun tamamına yakını beş değerlikli oksidasyon derecesinde bulunur (P2O5). Toprakların fosfor düzeyi % 0,02 ile %0,15 arasında değişir. Ancak bunun çok az bir kısmı bitkiler tarafından alınabilir formdadır. Özellikle topraktaki kil tipi ve miktarına bağlı olarak fosforun önemli bir kısmı toprak tarafından tutulur. Fosfor bitkide son derece hareketli bir besin elementidir. Aşağı ve yukarı doğru taşınabilir.

Fosfor bitkide; enerji depolanması ve taşınması, genlerin ve kromozomların yapı taşı olması ve besinlerin taşınması gibi fizyolojik işlevlere sahiptir. Fosfor ayrıca çiçeklenmeyi ve meyve tutumunu artırır, saçak kök oluşumunu sağlar, tohumların çimlenmesinde etkilidir, olgunlaşmayı hızlandırır.

Fosfor Eksikliği : Bitkilerin normal P içeriği %0,15 ile %0,5 arasındadır. Eksiklik durumunda bu oran % 0,1’in altına düşmektedir. P eksikliğinde bitki türüne ve eksiklik oranına bağlı olarak farklı belirtiler görülse de genel olarak; özellikle yaşlı yapraklarda sararma, kalın ve dik yaprak görünümü, bodur büyüme, mavimsi yeşil veya mor renk oluşumu tipiktir.

Fosfor eksikliği elma armut gibi ağaçlarda hububat ve otsu bitkilerde olduğu gibi çok yaygın değildir. Belirtiler daha çok genç ağaçlarda meydana gelir. Sürgünler ve çiçeklenme azalır, tomurcuk patlaması gecikir. Meyve tutumu zayıftır ve olgunlaşma erkendir. Öte yandan çoğu kez meyvelerde şekil bozukluğu, koyu kırmızı renk ve çatlaklık görülür. Daha çok yaprakların ortasında veya ana damarlar arasında olmak üzere koyu yeşilden mora kadar değişen renklenme görülür. Yapraklar normalden daha küçüktür ve yaprak sapı ile dal arasında dar açı vardır. Sonunda yapraklar açık yeşile veya sarıya dönerler ve erken koparlar.




Fosfor fazlalığı; Fe, Zn ve Cu’ın alımını engellediğinden dolaylı olarak bitkiye zarar verir.

Fosfor Gübrelemesi : Fosfor gübrelemesinde dikkat edilmesi gereken hususların başında toprak çözeltisindeki elverişli fosfor konsantrasyonunun artırılmasıdır. Bunun için kullanılacak gübre çeşit ve miktarı kadar uygulama yöntem ve zamanı da önem taşımaktadır. Gübrenin toprakla temas yüzeyinin artması ve temas süresinin uzaması toprakta fosfor fiksasyonunun artmasına yol açacağından fosforlu gübrelerin mümkün olduğunca bitkinin alacağı dönemde verilmesi gerekir. Öte yandan fosfor toprakta hareketsiz olduğundan gübrenin bitki kök bölgesine yakın verilmesi gübrelemenin etkinliğini artırmaktadır. Ayrıca gübre verilirken kesinlikle serpilerek dağıtılmamalı taç izdüşümüne veya banda açılan çukurlara toplu olarak verilmelidir.

Uygulanacak gübre miktarına gelince; fosforlu gübreler uygulanmadan önce toprağın elverişli fosfor seviyesinin toprak analizleri ile belirlenmesi gerekir. Yöremiz toprakları genel olarak fosfor açısından oldukça zengindir. Yapılan tarla denemeleri sonucunda Isparta – Eğirdir yöresi toprakları için dekara 2-3 kg P2O5 verilmesi tavsiye edilmektedir. Buda eğer triplesüperfosfat kullanılacaksa (%44) toplam dekara 5-7 kg gübre verilmesi demektir.

Fosfor gübrelemesinde uygulama zamanı olarak erken ilkbahar hatta kış sonu yani şubat-mart ayları tavsiye edilmektedir.


3. Potasyum

Toprakta potasyum N ve P’a göre daha fazla bulunur. Toprağın potasyum kapsamı % 2,4 dolayımdadır. Potasyum bitkiler tarafından son derece hızlı ve etkin alınırlar ve çift yönlü taşınabilir. Ancak temel taşınma genç dokulara doğrudur. Potasyum alımının hızlı ve etken olması diğer katyonların alımını sınırlandırabilir. Bitki floem özsuyunun % 80’i potasyumdan oluşur.

Potasyum bitkilerde su dengesini sağlar, fotosentez ürünlerinin üretimini ve taşınmasını sağlar, ve bazı enzim sistemlerini etkinleştirir yada aktive eder. Özellikle meyveler açısından potasyum çok önemlidir. Şeker oranı yüksek, tam renklenmiş albenisi fazla, kaliteli meyveler elde edilmesi yeterli potasyum verilmesine bağlıdır.

Potasyum Noksanlığı : Potasyum noksanlığı kumlu hafif tekstürlü topraklarda yetiştirilen bitkilerde daha çok görülür. Potasyum noksanlığı belirtileri hemen görülmez. Önce önemli oranda gerileme görülür. Daha sonra kloroz ve nekrozlara rastlanır.

Belirtiler önce yaşlı yapraklarda görülür. Zira eksiklik halinde yaşlı yapraklardaki potasyum genç yapraklara taşınır. Belirtiler yaprak kenarlarında ve uçlarında başlar. Yaprak kenarları önce sararır, daha sonra koyu kahverengine döner. Şiddetli noksanlık halinde siyahlaşabilir. Yaprağın kenar ve uçları belirtilen şekilde ölmesine karşılık diğer kısımları uzun süre yeşil kalabilir.

Elmada yaprak kenarlarında esmer-kahverengi kloroz oluşur. Bu bölgeler kurur. Yapraklar bu haliyle ağaç üzerinde uzun süre kalabilirler. Meyveler küçük ve soluk renkli, kalın kabuklu, şeker miktarları az ve ekşi olurlar.


Armut yaprakları sarımsı yeşil olur ve tipik bir şekilde kıvrılma gösterir. Yaprak kenarlarında yukarıda bahsedilen tipik belirtiler oluşur.

Kiraz, şeftali, kayısı gibi taşçekirdekli meyve ağaçlarında potasyum noksanlığı yapraklarda kıvrılma ve kırmızımsı kahverengi lekelerden oluşan belirtilere neden olur. Sürgün uçlarında ölme, zayıf çiçek oluşumu ve normalden küçük meyveler oluşur.

Asma yapraklarında da yaprak kenarlarında sararma kahverengileşme görülür. Çiçeklenme zayıf, meyve tutumu az ve meyveler ekşi olur.



Potasyum fazlalığı : Potasyum fazlalığı Mg ve Ca noksanlığına sebep olabilir.

Potasyum Gübrelemesi : Potasyum gübrelemesi yapılmadan önce toprakların potasyum içeriklerinin toprak tahlilleri ile belirlenmesi gerekir. Potasyumda fosforda olduğu gibi ağaç kök bölgesine yakın ve dağıtılmadan verilmelidir. Uygulama zamanı da fosforda olduğu gibi kış sonu veya erken ilkbahardır.

Uygulama dozu topraktaki potasyum seviyesine, ağacın yaşı ve verimine bağlı olarak değişmekle beraber pratik bir öneri olarak yumuşak çekirdekliler için 10-15 kg/da K2O, sert çekirdekliler için ise 7,5-15 kg/da K2O verilmesi önerilebilir.


4. Kalsiyum

Topraklarda genellikle ihtiyacı karşılayacak düzeyde kalsiyum bulunur. Özellikle kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde yıkanma olmadığından Ca oranı oldukça fazladır. Hatta bazı yerlerde diğer bazı mikro elementlerin alımını engelleyecek kadar fazla olabilmektedir. Bu sebeple ülkemizde topraktan Ca ilavesine pek ihtiyaç duyulmaz. Ancak yağışlı bölgelerde yıkanmanın çok fazla olduğu yerlerde topraktan Ca gübrelemesi gerekebilir.

Kalsiyumun bitkilerce alım hızı çok düşüktür ve topraktan Ca++ iyonu şeklinde alınırlar. Taşınması ise büyük ölçüde transprasyona bağlıdır. Yani xylem dokusunda Ca taşınması kitlesel akış ile olmaz. Bu kalsiyumun bitkide son derece hareketsiz olduğu sonucunu ortaya koyar. Floem dokularında Ca içeriği çok düşüktür. Bu durum besinlerinin önemli bir kısmını floem dokuları aracılığı ile sağlayan meyvelerde sık sık Ca eksikliği görülmesine neden olur.

Kalsiyum eksikliği : Kalsiyum noksanlığı meyvelerde, özellikle elmalarda çok önemlidir. Elmalarda görülen acı benek Ca noksanlığının bir sonucudur. Acı benek elmalarda derime yakın veya derimden sonra depolama sırasında meydana gelen ve karşıdan bakıldığında kabuğun üzerinde şekil bozukluğu oluşturan kahverengi-siyah beneklerle kendini belli eden bir fizyolojik bozukluktur.




Kalsiyum gübrelemesi : Yukarıda da söylendiği gibi kalsiyumun floem dokusunda hareketsiz oluşu nedeniyle bitkilerde ancak xylem dokularında ve transprasyon sonucunda taşınabilir. Ca noksanlığının belirlenmesinde yaprak analizleri de faydalı olmamaktadır. Çünkü yapraklardaki Ca meyvelere taşınamamaktadır. Ca noksanlığını gidermenin en etkili yolu doğrudan meyveye Ca içeren çözeltiler püskürtmektir. Bu amaçla yaz döneminde belli aralıklarla (15-20 gün) meyve üzerine kalsiyum sülfat veya bir başka Ca içeren çözelti püskürtülmelidir.


5. Magnezyum

Toprakların Mg içerikleri kumlu topraklarda %0,05 civarındayken killi topraklarda bu oran %0,5 ‘e kadar çıkabilmektedir. Magnezyum kalsiyum gibi kolay yıkanabilen bir elementtir.

Magnezyumun topraktan alımında rekabet koşulları etkilidir. Azot ve potasyum arasında besin alımı arasında rekabet vardır. Mg transprasyon akımı ile yukarı taşınır ve floem de hareketli bir besin elementidir.

Bitkilerde Magnezyum, klorofil sentezinde yapı elementidir, fosforilasyon sürecinde görevlidir, çeşitli enzim sistemlerinde aktivatör görevi görür ve karbon ve protein metabolizmasında görevlidir.

Magnezyum eksikliği : Bitkilerde Mg seviyesi % 0,2’ nin altına düşerse eksiklik durumu oluşur. Magnezyum noksanlığı protein sentezini engellemektedir. Eksiklik daha çok yıkanma tehlikesinin olduğu topraklarda görülür. Ayrıca fazla miktarda potasyumlu gübre verilmesi de Mg noksanlığına yol açabilir.

Elma ağaçlarının özellikle uzun sürgünlerin yaşlı yapraklarında, damarlar arasında gayrı muntazam şekilli açık yeşil, sarımsı, bazen grimsi yeşil renkli lekeler oluşur. Damar arası lekeler bazı durumlarda yaprak kenarlarına kadar genişler. Lekeler hızla kırmızımsı kahverengi nekrozlara dönüşürler. Yapraklar daha sonra solar, kıvrılır, kurur ve erken dökülür. Meyveler tatsız ve kokusuz olurlar.




Armut yapraklarında ana damar çevresi ve kenarlara yakın bölgelerde nekrozlar oluşurken, yaprak kenarları yeşil rengini korurlar. Bu belirtilerin ortaya çıkışı mevsim sonlarına doğru olur ve yapraklarda erken dökülme görülür.

Sert çekirdekli meyvelerden en fazla şeftali etkilenir. Yaprakların damar aralarında kloroz görülür. Renk açılmaları yaşlı yapraklarda, yaprak kenarlarından başlayarak yayılır. Beyaz etli meyve veren ağaçların yapraklarında kırmızı renkli, sarı etli meyve veren çeşitlerin yapraklarında ise sarı renkli lekeler oluşur. Yapraklarda erken dökülme görülür.



Asma yapraklarında damar aralarında lekeler şeklinde başlayan kloroz, lekelerin hızla genişlemesiyle sapa doğru yayılır ve yapraklarda ördek ayağı şeklinde tipik görüntü oluşur. Kloroz görülen bölgelerde kahverengi nekrozlar oluşur.

Magnezyum fazlalığı : Mg fazlalığı nadiren görülür ve potasyum alımını engeller. Ayrıca ağaçların kök gelişmesini olumsuz etkiler.

Magnezyum gübrelemesi : Bitkiler normal şartlarda nadiren Mg gübrelemesine ihtiyaç duyarlar. Ancak günümüzde azotlu ve potasyumlu gübrelerin fazla kullanılması sebebiyle magnezyum gübrelemesi bir ihtiyaç halini almıştır. Özellikle yıkanmanın fazla olduğu topraklarda Mg gübrelemesi önem taşır.


6. Kükürt

Kükürt organik maddelerin yapısında bulunan bir elementtir. Bu yüzden toprakta organik ve inorganik formda bulunabilir. Ancak topraklardaki kükürt miktarının önemli bir kısmını organik kükürt oluşturmaktadır.

Bitkiler kükürdü kökleri vasıtasıyla sülfat iyonu (SO4-2) şeklinde alırlar. Öte yandan stomaları aracılığı ile de kükürt dioksit olarak alabilirler. Kükürt bitkilerde daha çok yukarı doğru taşınır. Aşağı taşınma çok sınırlıdır. Yaşlı dokulardaki kükürt genç dokulara taşınmaz.

Bitkide proteinlerin bileşiminde bulunur. Klorofil oluşumu için gereklidir. Bazı vitaminlerin bünyesinde bulunur. Bitkilerde soğuğa dayanımı artırır.

Kükürt eksikliği : Bitkilerde kükürt eksikliğinde azot eksikliğine çok benzeyen belirtiler görülür. Yani homojen bir sararma vardır. Ancak aradaki fark, sararmanın önce genç yapraklarda olmasıdır. Azotta ise sararma yaşlı yapraklarda olur. Bunun sebebi kükürdün yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınamamasıdır.

Kükürt gübrelemesi : Kükürt gübrelemesi daha çok yağışlı bölgelerde önem taşır. Gübre olarak piyasada bulunan kükürt içerikli gübreler kullanılabilir (jips, amonyum sülfat, potasyum sülfat vs.).


7. Demir

Yer kabuğunun % 5’ ini demir oluşturur. Topraklar genellikle demir açısından zengin olmasına karşılık ortamda Ca’un fazla olması ve havalanması uygun olmayan toprak şartlarında bitkiler demirden faydalanamazlar.

Bitkiler demiri daha ziyade Fe2+ formunda alırlar. Bazen de Fe3+ formunda alabilirler. Ayrıca demir kleytleri olarak ta alınabilmektedir. Demir hangi formda alınırsa alınsın bitki bünyesinde Fe2+ formuna dönüşmeden kullanılamaz. Yüksek kalsiyum olduğunda yani toprak pH’sı yüksek iken demir bileşikleri Fe2+ ve Fe3+ formlarına indirgenemez. Öte yandan bikarbonat iyonları da demirin hareketliliğini azaltarak, alımını azaltabilirler. Topraktaki kirecin çözünmesinde CO2’in önemli etkisi vardır. Havasız koşullar da CO2 oluşumuna sebep olmakta ve bu durum dolaylı olarak demir eksikliğiyle sonuçlanmaktadır. Sıkışık topraklar, uzun süreli sulama, aşırı yağışlar, yüksek taban suyu da demir alımını engelleyen unsurlardır. Toprakta fazla miktarda ağır metal olması da (örneğin mangan) demir eksikliğine neden olmaktadır.

Demirin bitkilerdeki fizyolojik işlevi; bir çok enzim sisteminde prostetik gurup olarak görev yapan hem hemin maddelerinde yapı elementi olmasıyla ilgilidir.

Demir eksikliği : Demir eksikliği belirtileri öncelikle genç yapraklarda başlar ve yaprak damarları arsında sararma dikkat çeker. Görünümleri oldukça tipiktir. Kolayca tanınırlar. En ince damarlar dahi yeşil kalarak bu damarlar arasındaki renk tamamıyla sarıya döner. Şiddetli noksanlıkta damarlarda sararabilir. Bazen magnezyum noksanlığı ile karışır. Aradaki fark Mg noksanlığında sararma yaşlı yapraklarda görülür. Demirde ise genç ve tepe noktalardaki yapraklarda belirtilere rastlanır.

Meyve ağaçlarında Fe noksanlığının bazı dallarda görülüp, bazılarında görülmemesi sık görülür. Yaprak analizleri demir noksanlığının tanınmasında yeterli değildir. Çünkü bazen klorozlu yaprağın demir içeriği sağlam olandan daha yüksek bile çıkabilmektedir. Bunun nedeni demirin bütün formlarının bitkiye yarayışlı olmamasından ileri gelir.

Tanının en kolay yolu uygun demir çözeltisini yapraklara püskürtmektir. Kloroz kaybolur veya hafiflerse Fe noksanlığı olduğu anlaşılır.





Demir gübrelemesi : Demir noksanlığının giderilmesinde yaprak gübrelemeleri etkili olmaktadır. İnorganik demir tuzları (örneğin demir sülfat) % 0,05 ve % 1 arasındaki konsantrasyonlarda püskürtülmesi faydalı olabilir. Dikkat edilecek husus tuz içerikli gübrelerin yapraklarda yanmalara neden olabileceğidir. Yani uygulama zamanı ve konsantrasyon iyi ayarlanmalıdır.

Piyasada EDDHA ve EDTA ile şelatlanmış demir şelatları bulunmaktadır. Bunlar yapraktan ve topraktan başarı ile uygulanabilir. Toprağa uygulandıklarında pH’ sı yüksek bir topraksa Fe-EDDHA daha iyi sonuç vermektedir. Bazen her iki şelatla da şelatlanmış demirli gübreler olabilir. Bunlar hem düşük, hem de yüksek pH’ da etkili olabilirler. Toprağa uygulandıklarında meyve bahçelerinde ağaç büyüklüğüne göre ağaç başına 70-150 gr yetebilmektedir. Bununla beraber şiddetli noksanlık durumunda bu oran 500 gr’ a kadar çıkarılabilir. Bağlarda ise asma başına 10-50 gr yeterlidir.

Demir şelatlarının toprağa verilmesi yaprağa verilmelerinden daha kesin sonuç verir. Ancak bu durumda kullanılacak miktar çok fazla olmaktadır ve maliyeti artmaktadır. Bu yüzden yaprak uygulamaları ekonomik açıdan daha uygundur. Ancak şiddetli noksanlık hallerinde toprak uygulamaları şarttır.


8. Çinko

Yerkabuğunun ortalama çinko oranı 80 ppm civarında iken, toprakların çinko içeriği 10-300 ppm arasında değişmektedir. Toprakta çinko çözünürlüğü toprak pH’sı ile ters orantılıdır. Bitkiler çinkoyu suda çözünebilir formda ve aktif olarak alırlar. Çinko alımı ile bakır, demir, mangan ve kalsiyum alımı arasında rekabet mevcuttur. Bitki bünyesinde çinko Zn 2+ iyonları şeklinde veya organik asitlere bağlı olarak xylem dokularınca taşınır. Sınırlı da olsa yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınma olmaktadır. Bitkilerde fosfor ile çinko arasında antagonistik bir etki vardır. Çinko bitki fizyolojisi açısından son derece önemli bir elementtir. Bitkilerde, enzimleri yapı elementi olarak ve aktive edilmesinde, protein sentezinde, karbonhidrat metabolizmasında ve IAA sentezinde görevlidir. Çinko eksikliği : Meyve ağaçlarının Zn içeriği 15-200 ppm arasında değişmektedir. Çinko eksikliği çoğunlukla fosfor yönünden zengin, karbonhidrat içerikli nötr veya alkali topraklarda meydana gelir. Zn eksikliği kültür bitkilerinde daha ziyade kökleri etkiler ve yaşlı kök dokularının ölümüne sebep olur. Öte yandan çinko noksanlığında yaprak damarları arasında kloroz meydana gelir. Yaprak damarları yeşil kalırken, damarlar arası renk açık yeşil,sarı hatta beyaza döner.

Meyve ağaçlarının hepsinde çinko noksanlığının tipik belirtisi, daralmış, küçülmüş yaprak ve rozet oluşumudur. Bu oluşumun nedeni ise boğum araları uzunluklarının oldukça kısalmış olmasıdır. Yaprak kenarları bazen dalgalı bir hal alır. Yaprak yüzeyinde damar kenarları yeşil kalmak üzere damarlar arasında sarı mozaik şeklinde lekeler oluşur. Noksanlık şiddetli değilse sadece yaprakları etkiler. Şiddetli noksanlı olursa sürgün gelişimi de tamamen durur. Sürgünlerde meyve tomurcuğu sayısı azalır, hatta tamamen yok olur. Sert çekirdekli meyvelerin meyve etlerinde kararmalar görülür.



Bağlarda çinko noksanlığı yaygın olarak ortaya çıkmaktadır. Erken ilkbaharda oluşan yapraklar küçük, dar ve dişli olurlar. Damarlar arasında çok sayıda klorotik lekeler oluşurken damarların etrafında 1-2 mm genişliğinde bir bölge yeşil rengini korur. Alt yapraklar yeşil kalır ve hafif klorozlu olurlar. Belirtiler sürgün uçlarına doğru daha şiddetli bir hal alır. Büyüme geriler, ana sürgünler çalımsı bir hal alır. Salkımlar seyrek ve üzüm taneleri küçük olur.

Çinko Gübrelemesi : Bitkilerin topraktan kaldırdıkları çinko miktarı genellikle 0,5 kg/ha/yıl’ dan daha azdır. En çok kullanılan çinko gübresi çinko sülfattır. Topraktan ve uygun konsantrasyonlarda yapraktan uygulanabilir. Yaprak analizleri sonucunda Zn eksikliği bulunmuşsa 100 litre suya 0,5 kg çinko sülfat, 250 gr sönmüş kireç ve 200 gr üre ve yapıştırıcı karıştırılarak hazırlanan çözelti, meyve tutumundan itibaren eksikliğin şiddeti de göz önüne alınarak 20’şer gün aralıklarda yapraklara püskürtülerek verilebilir.


9. Mangan

Toprakların mangan içeriği 200-3000 ppm arasında değişmektedir. Toprak pH’sı ile mangan elverişliliği arasında sıkı bir ilişki vardır. Yüksek pH’ lı topraklarda manganın alınabilirliği düşüktür. Bu sebeple kireçli topraklarda Mn eksikliği sık görülür. Mangan eksikliği : Mangan noksanlığı belirtileri Mg noksanlığı belirtilerine benzer. Yapraklardaki damarlar arasında sarama görülür. Ancak Mg noksanlığı önce yaşlı yapraklarda olmasına karşılık Mn noksanlığı genç yapraklarda görülür. Mangan noksanlığında yapraklar arası kloroza ilave olarak yapraklarda sarı noktalar halinde lekeler oluşur. Meyve ağaçlarında Mn eksikliği belirtileri rahatlıkla demir noksanlığı ile karışabilir. Yaprak analizleri doğru teşhis için önemli bir araçtır. 25-30 ppm’ den az Mn bulunursa mangan eksikliği muhtemeldir. 20 ppm’ den az olursa mangan noksanlığı vardır. Şeftali, kayısı ve erik diğer sert çekirdeklilere göre daha fazla mangana ihtiyaç gösterirler.



Asmada yaprak yüzeyinde üniform bir sararma olur. Yapraklar normalden küçük ve açık yeşil renklidirler. Zamanla çok sayıda küçük nekrotik lekeler ortaya çıkar. Sonunda sarı bölgeler kahverengine döner ve yaprak ölür.

Mangan gübrelemesi : Mangan noksanlığı daha çok kireçli yüksek pH’ ya sahip topraklarda yetiştirilen bitkilerde görülür. Böyle topraklara mangan sülfat gibi tuzlar vermek genellikle faydasızdır. Çünkü verilen mangan kısa sürede yükseltgenerek alınamaz hale gelir. Böyle topraklara mangan verilecekse serpme yerine banda toplu olarak verilmelidir Manganlı gübrelerin yaprağa uygulanmaları da mümkündür. Bu amaçla kullanılmak üzere çeşitli Mn-şelatlar üretilmektedir. % 1’ lik MnSO4 çözeltisi veya dekara 10-50 gr Mn hesabıyla şelatlı gübreler yapraklardan uygulanabilir. Manganın bitkilerde hareket kabiliyeti iyi olmadığından uygulama 2-3 kez tekrarlanmalıdır. Toprağa verilecekse dekara 3 kg Mn hesabıyla mangan sülfat verilebilir. Yerkabuğunun Cu kapsamı 55 ppm dolayındadır. Bakır toprakta genellikle iki değerlikli bakır iyonu şeklinde bulunur ve elverişliliği organik maddelerle kompleks oluşturmasına bağlıdır. Bakır bitkilerce çok küçük miktarlarda alınır. Bitkiler bakırı Cu 2+ iyonu veya bakır kleyti şeklinde alırlar. Öte yandan bakır ile demir, mangan, çinko ve nikel gibi ağır metaller arasında rekabet söz konusudur. Bitkilerde taşınması % 99 oranında xylem özsuyunda olmakta ve floemde taşınma gerçekleşmemektedir. Bu taşınma transprasyon akımına bağlıdır. Bakır az da olsa yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınabilir. Bakır bitki fizyolojisi açısından çok önemli bir elementtir.. Vitamin, karbonhidrat ve protein sentezi ile fotosentez ve solunum gibi çok sayıda komplike olayda görev alır.

Bakır eksikliği : Bitkilerin bakır kapasitesi vegetatif organlarda 4-20 ppm civarındadır. Eksiklik sınırı 4 ppm olarak kabul edilmektedir. Bakırın yaşlı yapraklardan genç yapraklara taşınma kabiliyeti iyi olmadığından eksiklik belirtileri öncelikle genç yapraklarda görülmektedir. Grimsi yeşil renk, hatta beyazlaşma gibi renk değişimleri ve solma görülür. Gelişme zayıflar. Meyve ağaçlarında dalların uç kısımlarında kurumalar olur. Bazı hallerde uç kurumalarının görülmesinden önce normalden büyük yapraklar oluşur.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]]


Bakır fazlalığı : Bakır içerikli fungusitlerin meyve bahçelerinde ve bağlarda çokça uygulanması bakır toksitesi meydana getirebilmektedir. Bakır tositesinde de noksanlıkta olduğu gibi bitki gelişmesi geriler ve yapraklarda yanmalar görülür.

Bakır gübrelemesi : Pratikte meyve ağaçlarında bakır gübrelemesi yapılmaz. Çünkü fungusit olarak bakır sülfat çokça kullanıldığından meyve bahçelerinde genellikle yeterli miktarda bakır bulunur. Bor toprakta borik asit ya da borat anyonu şeklinde bulunur. Bitkilerce bor iyonize olmamış borik asit formunda alınmaktadır. Bitkide hareketi oldukça sınırlıdır ve bitkilerde xylem dokusunda transprasyon etkisi ile taşınır. Bor eksikliği : Normal olarak bitkiler 25-100 ppm arasında bor içerirler. 20 ppm bitkilerde borun eksiklik sınırı olarak kabul edilmektedir. Bitkilerde bir çok hastalığın bor noksanlığından meydana geldiği bilinmektedir. Örneğin elmalarda mantarlaşmış çekirdek evi hastalığı bunlardan biridir. Armut ve elmalarda bor noksanlığında çiçekler soğuktan zarar görmüş gibi aniden solar ve siyah bir renk alır. Bu halleri ile dökülmeyip bir süre dalda kalırlar. Don zararı aynı görüntüyü oluşturmakla beraber dondan etkilenmiş çiçekler hemen dökülürler. Şiddetli noksanlıkta yaprak çıkışı gecikir, vegetatif büyüme noktaları ölür. Sürgünler kısa, yapraklar küçük ve bozuk şekilli olurlar. Ancak yapraklarda kloroz görülmez. Elma ve armut meyvelerinde büyük şekil bozuklukları ve içte ve dışta mantarlaşmalar görülür. Meyveler normalden küçüktür ve bazen çatlamalar olur. Bor noksanlığından ileri gelen dış mantarlaşmalar Ca eksikliğinden meydana gelen acı benek ile karıştırılmamalıdır. Acı benek ya dalda meyvenin olgunlaşmasına yakın, ya da daha çok hasat sonrasında depolama sırasında görülür.




Şeftali ve kayısı meyvelerinde kahverengi lekeler ve veya mantarımsı doku oluşur. Bazı durumlarda meyvelerde çatlama ve büzülme görülür. Olgunlaşma gayrı muntazam olur.

Asmalarda genç yapraklarda damarlar arasında sarı lekeler şeklinde kloroz oluşur. Kloroz yaprak kenarlarından başlayıp, ortaya doğru yayılır. Kloroz çoğu kez şekil bozukluğu ile birliktedir. Sonraları yaprak kenarları kahverengiye döner ve kurur. Yaprak sapları kısa ve kalın olur. Vegetatif gelişme noktaları kalınlaşır ve ölür. Buna bağlı olarak yan sürgün sayısı artar. Ancak bu sürgünler de arızalı olur. Meyve az olur. Salkımlarda üzüm tanelerinin çoğunluğu buruşuk ve çekirdeksizdir. Sadece aralarında birkaç tane normal üzüm bulunur.

Bor fazlalığı : Borun eksikliği gibi fazlalığı da sakıncalıdır. Toprakta 5 ppm’ den fazla bor olması bor fazlalığına işaret eder. Bu sebeple bor gübrelemesi yapılırken dikkat edilmelidir. Bor toksitesinde yaprak uçları sararır ve nekrozlar oluşur. Belirtiler daha sonra yaprak kenarlarına ve orta damara yayılır. Yapraklar yanık bir görüntü alırlar ve erken dökülürler. Belirtiler yaşlı yapraklarda görülür.
YÜZEY SULAMA YÖNTEMLERİ

Suyun toprağa veriliş şekline "sulama yöntemi" denir.


Sulama yöntemleri iki büyük guruba ayrılır. Bunlar, Yüzey Sulama Yöntemleri ve Basınçlı Sulama yöntemleridir. Yüzey sulama yöntemlerinde su kendi enerjisiyle doğal akışıyla gelir ve tarlalara verilir. Bu metotta insanlar tarafından suyun gelişi için herhangi bir enerji kullanılmaz. Yüzey sulama yöntemlerini uygulamadan önce toprak hazırlığına gerek duyulur ki bu da yöntemlerin bir özelliğidir.



Sulamadan beklenen faydanın sağlanması doğru sulama yönteminin seçilmesine ve toprak-bitki-su ilişkisinin iyi bilinmesine bağlıdır.



Bunun içinde bu dersimizde önce toprak-bitki-su ilişkisine kısaca değinip, daha sonrada Yüzey Sulama Yöntemlerini anlatacağız.



TOPRAK-BİTKİ-SU İLİŞKİLERİ NELERDİR



Sulamanın amacı kuru tarıma göre, daha iyi ürün almaktır. Bu da üreticilerin toprak-bitki-su ilişkilerini iyi bilip, bundan yararlanmalarıyla mümkün olur.



Başarılı bir sulama yapabilmek için şunlar bilinmelidir.



1 . Bitkinin su ihtiyacı



2. Suyu depolayan ve bitkiye sunan toprağın özellikleri



3. Bitkinin ihtiyaç duyduğu zaman kullanabileceği şekilde toprakta depo edilecek miktarda suyun verilmesi



Toprağa ancak depolayacağı kadar su verilmelidir. Bundan fazla su verilirse bitki köklerinin ulaşamayacağı derinliğe sızar ve bitki bu sudan yararlanamaz. Bu nedenle de her sulamada ancak etkili kök derinliğindeki toprağın taşıyacağı kadar su verilmelidir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 1. Toprağa ancak depolayacağı kadar su verilmelidir.



Etkili kök derinliğine tarla kapasitesinden daha az su verilirse yetersiz sulama söz konusu olur. Bu durum da kökler zayıf düşer bitki bol ve kaliteli ürün verebilmek için gerekli nemi bulamaz.



Bitki kök bölgesindeki toprağın tutabileceğinden daha fazla su verilirse aşırı sulama yapılmış olur. aşırı sulamanın ise bir çok zararı vardır. bunlar şöyle sıralanabilir.



1 . Sulama için harcanan su ve enerji boşa gitmiş olur.



2. Topraktaki bitki besin maddeleri yıkanarak kaybolur.



3. Taban suyu yükselir. Buda



a) Çoraklaşmaya



b-Bitkilerin boğulmasına



c) Topraktaki yararlı organizmaların yok olmasına neden olur.



4. Boşa harcanan su başka alanlarda da kullanılamayacağı için, toplam ürün miktarı azalır



5. Toprağın yapısı bozulur. Geç tava gelir. Sonuçta da bütün tarımsal işlemler gecikir.



6. Fungul hastalıklar çoğalır.



Aşırı sulamadan kaçınmak için alınacak önlemleri ise aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.



1 . Bitkinin su isteği dikkate alınarak sulamaya karar verilmelidir.



2. Toprağın nem durumu, infiltrasyon (sızma) hızı, akış uzunluğu ve sulama suyu debisi (akışı) dikkate alınarak sulama süresi aşılmamalıdır.



Bu konuda geniş bilgiler sulama rehberlerinde bulunabilir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 2. Aşırı su kullanımı toprakta tuzluluk ve çoraklık yapmaktadır.



3. Yüzey ve yüzey altı drenajın çalışır durumda tutulması gerekir.



4. Uygun sulama yöntemi seçilmelidir.



5. Suyun ulaştığı derinlik sık sık (T) çubuğuyla kontrol edilmelidir.



YÜZEY SULAMA YÖNTEMLERİ KAÇA AYRILIR ÖZELLİKLERİ NELERDİR



Yüzey sulama yöntemleri başlıca dörde ayrılır. Bunlar;



1. Salma Sulama



2. Uzun Tava



3. Adi Tava



4. Karık



1. SALMA SULAMA YÖNTEMİ



Suyun tarla başı kanallarından tarla üzerinde rasgele yayılmaya bırakılmasıdır. Randımanı en düşük yöntemdir. Bu yöntemle tarlanın her tarafını eşit olarak sulamak mümkün değildir. Arazinin düz fakat karık açma veya sedde yapma gibi herhangi bir sulama hazırlığına imkan olmayan yaşlı arazilerde uygulanmaktadır. Ülkemizde kullanım alanının çok sınırlı olması gerekirken, sulama kültürünün düşük olduğu yörelerde işçilikten kaçınmak için istenmeyen oranlarda kullanılmaktadır.



2. UZUN TAVA YÖNTEMİ



Genellikle sık ekilen hububat, yonca, ot ve benzeri bitkiler için kullanılır. Tesviye edilmiş araziler, birbirine paralel seddelerle ayrılırlar. Tarla başından saptırılan sulama suyu, iki sedde arasına yayılarak suyun arazi sonuna kadar akışı sağlanır. Salma sulamaya göre daha kontrollü bir yöntemdir.



Sulanan arazi şeritlerini birbirinden ayıran seddelerin yüksekliği ve şekli çiftlik makinalarının çalışmasını ve su dağılımını etkilediği için önemlidir. Seddeler uygun yükseklikte yapılmalı ve çiftlik makinalarının geçişini engellememelidir. Uygun yapılmış seddeler üzerinde bitki yetiştirilebileceği için ekilemeyen arazi kaybı nispeten azaltılmış olur.



Seddeler "border disk" denilen çift diskli pulluklarla yapılır. bu işlem sırasında seddelerin iki yanında yüzlek karıklar oluşur. sulama sırasında bu karıklara su akışı alacağından, yeknesak bir su dağılımına engel oluştururlar. Bunun için de bunların uygun tesviye aletleriyle kapatılması gereklidir.



Uzun tavalar yetiştirilecek bitki çeşidine göre "geçici" veya "daimi" olarak yapılırlar. Çoğunlukla yıllık bitkilerin sulanmasında "geçici" tavalar, çok yıllık bitkilerle meyve ağaçlarının sulanmasında ise "daimi" tavalar tercih edilir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 3. Uzun tavaların geçici veya daimi oluşunu bitki çeşidi belirler.



Uzun tava sisteminin uygulanacağı arazi daha önceden yeknesak bir eğimle tesviye edilmelidir. Buna olanak vermeyen arazilerde ise parça parça, kendi aralarında değişik eğimlerde kendi aralarında tesviye edilmeleri uygun olur.Sık aralıklarla yetiştirilen yonca, hububat, ot gibi bitkiler de tava eğimleri en çok % 3, sulu meralarda ise ancak % 6 olmalıdır. Ekonomik bir sulama için arazinin tesviye edilmesi şarttır. En uygun sulama eğimi diğer şartlarda elveriyorsa % 0.1 ile % 1 arasındaki eğimlerdir.



Tavaların uzunluk ve genişliklerini ise; arazinin eğimi, toprak bünyesi, bir defada uygulanacak su derinliği ve her tavaya verilecek su akışı etkilemektedir. Bütün bunların çeşitli şekillerde etkileri nedeniyle tava boyutları da farklı olmaktadır. Örneğin tava uzunlukları 90 ile 400 metre, genişlikleri ise 9 ile 15 metre arasında değişebilir. Genişliklerin tesbitinde çiftlik ve iş makinalarının genişlikleri de dikkate alınmaktadır.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 4. Tava Sulama Yöntemi.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 5. Tava uzunlukları ve genişlikleri arazinin eğimi toprak bünyesi, uygulanacak su miktarı gibi etkenlere göre belirlenmektedir.



Tavalara suyun alınışı; tarlabaşı kanalından sifon, tüp, boru, kapaklı boru veya kapaklı ve kapaksız ağızlıklar vasıtasıyla yapılmaktadır. Tavaya verilen su tava sonuna ortalama 20-30 metre kala tümden kesilerek su akışı % 50 azaltılmış olur. Böylece tava sonundaki yüzey drenaj kanalına su akışı ve tava sonunda göllenme önlenmiş olur.



İmkanlar ölçüsünde sulama eğimi yüksek tutularak, daha yüksek bir sulama debisi (su akışı) kullanarak ve sulama uzunluğunu kısaltarak sulamanın hızlandırılması aynı zamanda suyun yeknesak ve randımanlı kullanımı sağlanabilir.



3. ADİ TAVA (GÖLLENDİRME) SULAMA METODU



Arazi eğiminin düz ve düze yakın olduğu ince bünyeli toprakların sulanmasında uygulanan bir sistemdir. Sık aralıkla yetiştirilen bitkilerin özellikle çeltik ve meyve bahçelerinin sulanmasına çok elverişlidir. Bu yöntemle tuzlu toprakların yıkanması da sağlanabilir.



Bu sistemde dört tarafı seddelerle çevrilmiş tavalara sulama suyu verilerek suyun tavada göllenmesi sağlanır. Seddeler arasında yükseklik farkı 4-6 cm. olmalıdır. Bu fark 15 cm. yi geçmemelidir. Aksi durumda tavada suyun göllendirilebilmesi için seddelerin çok yüksek yapılması gerekebilir.



Tavalar kare, dikdörtgen veya şekilsiz olabilir.



Bu yöntemde seddeler arazinin % 12-15 ini kaplamaktadır. Bu arazi kaybına neden olduğu gibi işçiliğinde artmasına neden olmaktadır. Ayrıca her yıl seddelerin yapımı, bozulması, tekrar yapılması hem işgücü kaybına neden olmakta hemde tesviye ihtiyacı doğurmaktadır. Bunlar sistemin sakıncalı yanlarıdır.



4. KARIK SULAMA METODU



Sulama suyunun, bitki sıraları arasında eğim doğrultusunda açılan karıklara verilerek bitkilerin sulanmasına Karık Sulama metodu denmektedir.



Uygulama şartları



Genellikle bütün sera bitkileri, sebzeler, meyve bahçeleri, bağlar, çilek ve benzeri bitkiler karık metoduyla sulanır. Çok hafif bünyeli topraklar dışında bütün sulanabilir topraklarda bu sistem uygulanabilir. Bu yöntemde de arazinin tesviye edilmesi gereklidir. Diğer yüzey sulama yöntemlerine göre daha kontrollü bir sistemdir.



Karık Sulama Eğimi



Bir karığın tarla başı kanalından itibaren başlangıç noktası ile son noktası arasında yükseklik farkının yüzde ile ifadesine karık sulama eğimi denir. Karık sistemi için en uygun sulama eğimi, toprak bünyesine ve karığa verilecek su akışına göre seçilir. En elverişli sulama eğimi % 0.2 ile % 2 arasındadır. % 2 den fazla eğimler erozyona neden olur. % 3 e kadar eğimli arazilerde karık sistemi uygulamak zorunluluğu var ise karık boyları kısa tutulmalıdır.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 6. Karık metodunda da arazi tesviyesi gereklidir.



Bütün sulama yöntemlerinde eğim arttıkça sulama randımanı düşer.



Karık tipleri



Karık tipleri, sulanacak bitki çeşidine ve toprak bünyesine göre;



a) Yüzlek karık



b-Normal Karık



c) Geniş karık olmak üzere üçe ayrılır.



a) Yüzlek Karık: Sıraya ekilen, fakat diğer sıraya ekilen bitkilere göre daha sık ekilen şekerpancarı gibi yüzlek köklü bitkilerin sulanmasında kullanılır.



b-Normal Karık: Orta ve derin köklü bütün bitkilerde kullanılır. Ayçiçeği, mısır, çilek ve tüm sebzeler bu gruba girer.



c) Geniş Karık: Geniş sıra aralıklarıyla ekilen derin köklü bitkilerin sulanmasında kullanılır. Kabakgiller ve bostan bu grup bitkilerdendir.



Karık aralıkları, sulanan bitkilerin sıra aralıklarına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Her bitki için tespit edilen sıralar arası uzaklık aynı zamanda karıklar arası uzaklıktır. Meyve bahçeleri için durum biraz farklıdır. burada ağaç sıra aralıkları geniş olduğundan, bu aralığın genişliğine, meyve ağacının çeşidine ve yaşına göre 2-8 metre arasında karık açılması gerekebilir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 7. Yüzey sulama metotlarında su doğal akışıyla, herhangi bir enerji uygulanmadan tarlalara verilir.



Karık Uzunluklarının belirlenmesinde; toprak bünyesi, sulama eğimi, uygulanacak su derinliği ve sulanacak parselin uzunluğu etkili olur. Bunlar değerlendirilerek karık uzunluğunun en fazla ne kadar olması gerektiği belirlenir. Hafif bünyeli kumsal topraklarda genellikle daha kısa, ağır bünyeli killi topraklarda ise karıklar daha uzun yapılır. Karık yöntemi ile sulamada kontrollü bir sulama yapılabilmesi için karık uzunluğunun iyi belirlenmesi gerekir. Bunun için sulamadan hemen sonra karığın başında, ortalarında ve son kısımlarında nem çubuğu ile suyun hangi derinliğe kadar süzüldüğü kontrol edilir.



Karığın başına daha çok son kısımlarına daha az su ulaşıyorsa, sulama normal olmamaktadır ve karık boyları kısaltılmalıdır. Bunun tersi olur, karığın baş tarafına az son taraflarına daha çok su süzülmüş ise karığın boyu kısa demektir. Uzatılması gerekir. Karık boyunu uzatmaya imkan bulunmadığı durumlarda daha çok, kısaltmaya imkan bulunmadığı durumlarda daha az su vererek durum dengelenmelidir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 8. Yapılan çalışmalar sonucu etkin olarak kullanılan su kaynağı.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 9. Drenaj bitkinin kök bölgesinde bulunan ve bitki gelişmesini durduran fazla suyun atılması işlemidir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Resim 10. Fazla su toprağın derinliklerindeki tuzun eriyerek tarla yüzeyine çıkmasına ve çoraklaşmaya neden olacağından DRENAJLA mutlaka atılmalıdır.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Resim11. Suyu en iyi değerlendirebilmek için sürekli araştırmalar yapılmaktadır.



Sulama suyunun uygulanmasına gelince, sulama suyu tarla başı kanalından karıklara sifon tüpler, borular veya kapaklı borularla verilir. Karıklara verilen su karık sonuna 20-30 metre kalınca tümden kesilir veya % 50 azaltılır. Böylece karık sonunda yüzey drenaj kanalına gereksiz su akışı önlenmiş olur.


Önceden arazi tesviyesi yapılmamışsa karıklarda yer yer göllenmeler görülür ve su karık sonuna güçlükle akar. bu da sulama randımanının düşmesine neden olur.

Kaynak:Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü

DAMLA SULAMA

Bilindiği gibi tarımsal üretimi artırıcı en önemli girdi sulamadır. Ancak çeşitli sulama yöntemlerinin uygulanması belli şartlara bağlıdır. Geleneksel yüzey sulama yöntemleri ancak tesviye edilmiş arazilerde uygulanabilir. Ayrıca suyun bol ve kalite olarak, sulamaya elverişli olması gerekmektedir.

Suyu kıt ve tuzlu olan bölgeler sulama yapmayacak mı? Bu bölgelerin iklimi ve arazisi ekonomik değeri yüksek bitkilerin yetiştirilmesine elverişli ise suyun sorunlu olması elbetteki engel değildir. Ekonomik değeri yüksek bitki, yüksek gelir sağlayacaktır. Bunu elde edebilmek için suyun sorunlarını ortadan kaldıran yeni bir sulama yöntemi geliştirilmiştir. Dünyada ve ülkemizde giderek yaygınlaşan bu yeni yöntemin adı damla sulamadır. Damla Sulama pahalı bir yöntemdir. Ancak az iş gücü gerektirdiği ve otomatik sulama yapmaya imkan verdiği için özellikle ilk yatırım masraflarının fazla olduğu seralarda ve ekonomik değeri yüksek olan bitkilerin yetiştirilmesinde uygulanmaktadır.

Dersimizde damla sulamayı öğreneceğiz.

DAMLA SULAMA NEDİR

Sulama suyunun, filtre edilerek süzüldükten sonra, eriyebilir gübre ile veya gübresiz olarak toprak yüzeyine veya içine damlalar halinde verilmesine damla sulama denir. Suyun damlalar halinde verilebilmesi için şüphesiz ki basıncının düşük olması gerekir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 1. Yeniden sulamaya açılacak alanların suya kavuşması sulama suyu tasarrufu sağlayan teknolojiler kullanılarak gerçekleşir.

DAMLA SULAMA SİSTEMİ KISIMLARI NELERDİR

Damla sulama sisteminin kalbi Damlatıcılardır. Damlatıcılar plastikten yapılırlar ve Lateral adı verilen 12 ile 32 santimetre çapındaki boruların üzerine monte edilirler. Damlatıcılar suyu saatte birkaç litrelik bir Debi (miktar) ile toprağa damlatırlar.

Bir damla sulama sistemi, damlatıcıların dışında 4 kısımdan meydana gelir. Bunlar;

a) Kontrol Ünitesi

b-Ana Boru Hattı

c) Yan Ana Boru Hattı

d) Lateraller dir.

a) Kontrol Ünitesi: Suyun ve gübrenin süzüldüğü süzgeçler, basıncın kontrol edildiği basınç ölçerler (manometre), vanalar ve gübreleme tankından meydana gelir. Kontrol ünitesinde üç adet süzgeç vardır. Bunlardan birincisi kaba parçaların kendi ağırlıklarıyla çöktüğü Kaba Süzgeç (hidro-siklon), ikincisi ince parçaların süzüldüğü Kum- Çakıl Filtre ve üçüncüsü ise kum-çakıl filtreden geçen çok ince parçaların ve gübrenin erimeyen kısımlarının süzüldüğü Elek Süzgeçtir.

b-Ana Boru Hattı: Kontrol ünitesinden geçen su ana boru hattı ile yan ana borulara iletilir. Ana boru hattı P.V.C., polietilen, galvanizli çelik veya asbestli borulardan döşenebilir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 2. Damla sulama sistemi kontrol ünitesi.

c) Yan Boru Hattı: Ana borudan suyu alıp, laterallere ileten boru hattıdır. Yan ana boru hattı bazı sistemlerde toprak yüzeyi üzerinden gider. Bu durumda yumuşak (polietilen) boru kullanılır. Bazı sistemlerde ise yan boru hattı toprak altından gider. Bu durumda da sert boru (P.V.C. veya galvaniz) kullanılır.

d) Lateral: Üzerinde damlatıcıların belli aralıklarla bağlandığı yumuşak (polietilen veya yumuşak P.V.C.) boru hattına lateral denir. Laterallerin toprak yüzeyinden gidenleri toprak altından gidenlerine göre daha çok kullanılmaktadır.

DAMLA SULAMA YÖNTEMİNİN YARARLARI NELERDİR

- Damla sulama yönteminde su çok randımanlı bir şekilde kullanılabilir. Çünkü bu yöntemde su damlaları yağmurlamada olduğu gibi havada hareket etmez ve bitkinin toprak üstü kısmı ıslatılmaz. Dolayısıyla ıslatılan alan dışındaki yaprak yüzeyinden buharlaşma ile su kaybı da olmayacağı için sistemde su kaybı en aza inmiş olur.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 3. Damla sulama sisteminin kalbi lateraller üzerine yerleştirilen damlatıcılardır.

- Damla sulama yöntemi ile sulanan bitkilerden daha yüksek ve kaliteli ürün elde edilir. Ayrıca bitkinin ıslanması ve toprak yüzeyi ıslanması en az olması nedeniyle damla sulamasıyla bitki hastalık ve zararlılarının gelişmesi önlenmektedir.

- Bu yöntemde tuzlu sular sık aralıklarla toprağa verilmezse, toprak suyundaki tuz miktarı aşırı düzeye ulaşmaz ve bitkilerin tuzdan zarar görmesi önlenir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 4. Damla sulama yöntemi suyu kıt ve tuzlu olan bölgelerin bu sorununu ortadan kaldırmaktadır.

- Damla sulama yöntemi ile yabancı ot mücadelesi de daha başarılı olmaktadır. Çünkü bu yöntemle sulanan arazilerde, sıralar arasındaki toprak sulanmayarak kuru kalacaktır. Dolayısıyla da bu kuru toprakta yabancı otlar iyi bir gelişme gösteremeyecektir. Bunun yanısıra toprağın yüzeyinin kuru kalması sayesinde toprak işleme, ilaçlama, toplama ve taşıma işleri sulama anında bile yapılabilmektedir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 5. Damla sulama ile yabancı ot sorunu azalır.

- Damla sulaması, plastik örtüler altında yetiştirilen bitkiler için çok uygundur. Çünkü lateral borular plastik örtüler altına yerleştirilebilir. Aynı zamanda sistemin çalışması rüzgardan etkilenmez ve bu sistemle gübre sulama suyu ile beraber verilebilir.

- Bu yöntem eğimli arazilerde diğer sulama yöntemlerine göre su ve toprak kaybına yol açmaksızın daha başarılı ve kolay bir şekilde uygulanabilir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 6. Damla sulama sudan tasarruf sağlamakta ve su kaybını azaltmaktadır.

DAMLA SULAMA YÖNTEMİNDE NE GİBİ SORUNLARLA KARŞILAŞILIR

- Bu sistem tıkanmaya karşı çok hassastır. Çünkü su damlatıcıların küçük deliklerinden geçerken temiz olmaz ise içindeki kuru parçacıkları ve yosunlar vasıtasıyla damlatıcıları tıkayabilir. Tıkanan bir damlatıcının bulunması çok zor ve pahalı olduğu için bu yöntemde su süzgeçlerden geçirilip süzülmeden kullanılmamalıdır.

- Sulamada kullanılan bütün sular, bir miktar erimiş durumda tuz içerirler. Bitkiler topraktan suyu aldıkça tuzun çoğu geride kalır. Sulama mevsiminde bu tuzların çoğu toprakta ıslak alanlar ile kuru alanlar arasında toplanır. Bu noktalarda biriken tuz hafif bir yağmur ile aşağıda köklerin sık bulunduğu yere doğru yıkanır ve bitkiler bu tuzdan zarar görür. Bu zararı en az düzeye indirmek için damla sulama sistemi yağışlı dönemlerde çalıştırılarak tuzların yıkanması sağlanabilir.

- Damla sulama yönteminde tüm toprak hacmi ıslatılmaz. Islatılacak toprak hacmi bitki köklerinin en iyi yararlanabileceği hacim olmalıdır. Aksi durumda bitkiler olumsuz yönde etkilenirler.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 7. Damla sulama ile ürün erken olgunlaşır ve kalite yükselir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 8. Damla sulamada su süzgeçlerden geçirilmeden kullanılmamalıdır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 9. Damla sulama özellikle seralarda ekonomik değeri yüksek bitkilerin yetiştirilmesinde yararlıdır.

SONUÇ

Damla sulama; suyunun kıt (sınırlı), sorunlu (tuzlu) olduğu bölgelerimizde özellikle hafif bünyeli topraklarda ekonomik yönden değerli (sebze, meyve gibi) bitkilerin sulanmasında kullanılabilir.

Örneğin, ülkemizde seracılıkta, batı ve güney bölgelerimizde ekonomik yönden değerli bazı bitkilerin sulanmasında kullanılmakta ve uygulama alanı günden güne artmaktadır.



Kaynak:Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMLERİ

Yüzeyi düzgün olmayan, eğimi fazla, infiltrasyon (su alma) hızı yüksek arazilerde yüzey sulama yöntemlerinin uygulanması randımanlı olmamaktadır.

Yine su alma hızı yüksek olan topraklarda, akış uzunluğunu azalması nedeniyle yüzey sulama ekonomik olmamaktadır. Bu gibi topraklarda ideal sulama yağmurlama sulamadır.

Bunun gibi bazı durumlarda göz önünde bulundurularak ve sağladığı bir çok avantajlardan dolayı yağmurlama sulama yöntemi özellikle gelişmiş ülkelerde geniş uygulama alanı bulmuştur.

Bu dersimizde "Yağmurlama sulama yöntemi"nin özelliklerini, uygulama şekillerini ve önemini sizlere anlatmaya çalışacağız.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ NEDİR

Suyu toprak yüzeyine belirli bir basınç altında ince damlacıklar biçiminde, yağmur şeklinde püskürten meme veya başlıkların yer aldığı borulardan oluşan sisteme "Yağmurlama Sulama Yöntemi" adı verilir.

Yağmurlama sulamada su, basınç altında yağmurlama başlıklarına iletilerek yapay bir yağmur halinde arazi yüzeyine uygulanır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 1. Suyu toprağa yağmur şeklinde püskürten meme ve başlıklardan oluşan sisteme yağmurlama denir.

Yöntemin uygulanabilmesi için ana boru ve lateral hatlardan oluşan bir su iletim sistemine ve basıncı sağlayan bir sisteme gerek vardır. Basınç genellikle pompaj birimi ile sağlanmaktadır. Sistemi yağmurlama başlıkları tamamlar. Sulanacak bitkiye, toprağa ve ekonomik koşullara bağlı olarak değişik tiplerde yağmurlama başlığı kullanılır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 2. Değişik tip yağmurlama başlıkları.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİNİN UYGULAMA KOŞULLARI NELERDİR

Yağmurlama sulama sistemleri uygun biçimde işletilirse sulama suyu ihtiyaçları yüzey sulamalara göre önemli ölçüde az olmaktadır. Özellikle yüzeyi düzgün olmayan, eğimli, sızdırma hızı yüksek olanlarda, sığ köklü bitkilerin sulanmasında başarılı sonuçlar vermektedir.

Yağmurlama sulama yönteminde, belirli bir ilk yatırım ve enerji giderleri gereklidir. Bu giderler yöntem uygulanarak, tarımsal ürün artışıyla karşılanabilirse yağmurlama sulama sistemleri gelişebilir. Yağmurlama sulama yöntemleri daha az işçilik gerektirdikleri için, işçiliğin pahalı olduğu yerlerde geniş uygulama alanı bulmuşlardır.

Enerji maliyetlerinin yüksekliği ve bakım-onarım yönünden bazı sorunlar bulunması sistemin en önemli dezavantajlarıdır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 3. Yağmurlama sistemlerinin enerji yönünden bazı dezavantajları vardır.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMLERİNİN İŞLETME SİSTEMLERİ NELERDİR

1. Taşınabilir Sistemler

Bu sistemde motopomp ünitesi ana boru ve lateraller taşınabilmektedir. Yurdumuzda en yaygın uygulanan bu sistemdir

2. Yarı Taşınabilir Sistemler

Motopomp ünitesi ve anaboru hattı sabit, lateraller hareketlidir. Genelde anaboru hattı toprak altına gömülüdür. Bu sistem meyve ve sebzeliklerin sulanmasında geniş ölçüde kullanılmaktadır.

3. Taşınmayan (Sabit) Sistemler

Bu sistemde motopomp, anaboru ve lateraller sabittir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 4. Yağmurlama sistemleri az işçilik gerektirdiği için işçiliğin pahalı olduğu yerlerde geniş olarak kullanılır.

Son yıllarda yağmurlama sulama unsurlarından boru hatları ve yağmurlama başlıklarında önemli değişiklikler olmuştur. Kullanılan sistem daha ucuza mal edilmeğe başlanmış, kullanım kolaylığı sağlanmış böylece de daha yaygın uygulamaya başlanmıştır.

Yağmurlama sulama yönteminin uygulanmasında yağmurlama başlıkları da çok önemlidir. Geniş ıslatma çaplarına sahip olan büyük (gün) yağmurlama başlıkları uygulamada tercih edilirler. Ancak bunlar yüksek işletme basınçlarında iyi sonuç vermektedirler. İşletme basıncı yüksek olmayan olanlarda uygulanırsa toprak ve bitkide zararlı etkenler ortaya çıkabilmektedir.

Enerji maliyetlerinin çok yükselmesi sonucu, düşük basınçla çalışabilecek biçimde Sprink denilen küçük yağmurlama başlıkları geliştirilerek kullanılmağa başlanmıştır. Meyve bahçeleri, bağ, sera bitkilerinin sulanmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Suyun yalnız küçük başlıklar çevresine uygulanması ile su tasarrufu sağlarlar.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ UYGULAMASINDA NELER BİLİNMELİDİR

Yağmurlama sulama yöntemlerinin özellikle projelendirilmesiyle gerekli olan bilgiler şunlardır:

1. Toprakların kullanılabilir su tutma kapasitesi.

Bitkiler, toprakta tarla kapasitesi ile devamlı solma noktası arasında bulunan sudan yararlanabilirler. Bu nem miktarına, toprakların "kullanılabilir su tutma kapasitesi" veya "elverişli kapasite"denir. Buda toprağın bünyesine göre değişmektedir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


2. Bitkilerin Etkili Kök Derinlikleri:

Bitkilerin normal gelişmeleri için ihtiyaç duydukları suyun % 80 inin alındığı kök derinliğine "Etkili Kök Derinliği" denir. Bu değer sulamada ıslatılacak toprak derinliğini oluşturur ve bitki çeşidine göre genellikle 30- 180 santimetre arasında değişir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Tablo 2 - Bazı bitkilerin etkili kök derinlikleri



3. Toprakların Su Alma (İnfiltrasyon) Hızları

Toprakların su alma hızının bilinmesi sulamada önemlidir. Toprağın su alma hızına; toprağın yapı ve bünyesi, topraktaki organik madde miktarı, nem miktarı, bitki örtüsü, arazinin eğimi, uygulanan sulama yöntemi, toprağın sıkışması ve çatlaması, toprakta ve suda bulunan tuzların cinsi ve miktarı gibi sebepler etki eder.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİNİN YARARLARI VE SAKINCALARI NELERDİR

Yağmurlama sulama metodunun, yüzeysel sulama metotlarına göre üstünleri şunlardır.

1. Su kullanma randımanı yüksektir. Sulama suyunun az olduğu yerlerde bu sudan azami yararlanılabilir.

2. Meyilli, arazi şekilleri (topoğrafya) bozuk yerlerde erozyona neden olmadan sulama yapılabilir.

3. Tohum çimlenme zamanında toprağın kaymak bağlaması nedeniyle bitkinin toprak üstüne çıkmama durumunu ortadan kaldırır.

4. İşletme masrafından ve işçilikten tasarruf sağlanır.

5. Toprak derinliği az ve sığ, geçirgen topraklarda en uygun sulama sistemidir.

6. Özellikle denize yakın yerlerde rüzgarla taşınan tuzlu suların

bitkilere bıraktığı tuz zerreleri, tozlar ve zararlı haşereler, yağmurlama ile yıkanabilir.

7. Yağmurlama sulama ile kontrollü su verme imkanı olduğundan; taban suyu yüksek, drenaj sorunu olan yerlerde en uygun sulama metodu olmaktadır.

8. Tarla hendeklerine gerek kalmadığından, ekim alanı artmakta ve tarımsal işletmeler kolay yürütülmektedir.

9. Eriyebilir suni gübreler; sulama suyu ile birlikte işçiliğe gerek kalmadan bitkilere verilebilir.

10. Sebze, narenciye bağ ve diğer meyvelikler dondan ve sıcaktan korunabilmektedir.

Bütün bu yararlarının yanında yağmurlama sulama yönteminin:

1. İlk tesis masrafı özellikle sabit sistemlerde çok yüksektir.

2. Su dağılımına rüzgarın olumsuz etkisi vardır.

3. Pompaj için güç gereklidir. Bu da yakıt sarfiyatı ve masraf gerektirir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 5. Yüzey sulama yöntemlerinin ekonomik olmadığı durumlarda, yağmurlama sistemleri yaygın olarak kullanılmaktadır.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ İLE TOPRAK NASIL GÜBRELENİR

Yağmurlama yoluyla yapılan sulamada ticari gübreler sulama suyu ile birlikte bitkilere verilebilir. Bu şekilde gübrelerin sulama suyuyla toprağa aktarılması uygulamada çeşitli kolaylıklar ve avantajlar sağlamaktadır. Bunları şöyle özetleyebiliriz.

- İşçiliği azaltır

- Gübrenin toprağa homojen olarak dağılımını sağlar

- Alet ve ekipmanların daha ekonomik olarak kullanılmasını sağlar

- Uygun zamanda ve miktarda gübreleme imkanı sağlar

- Ürünün kalite ve miktarının artmasını sağlar


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 6. Yağmurlama sisteminde ticari gübreler sulama suyu ile birlikte toprağa verilebilir.

Bu düzenle gübre atıldıktan sonra sulamaya devam edilerek boru ve başlıklardaki gübreler temizlenir. Aynı zamanda yapraklar üzerinde biriken gübre çözeltileri de yıkanmış olur.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ YERLEŞTİRMEDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR

- Ana boru hattı hâkim eğim doğrultusunda yerleştirilmelidir

- Yağmurlama lateralleri hakim meyile dik ve imkan nispetinde tesviye eğrilerine paralel doğrultuda olmalıdır.

- Rüzgar hızının fazla olduğu yerlerde lateraller hakim rüzgar yönüne dik gelecek biçimde yerleştirilmelidir.

- Çok uzun yağmurlama laterallerinin kullanılmasından kaçınılmalıdır. Laterallerin kısa olması işçiliği azaltır ve eşit su dağılımı sağlar.

- Laterallerin ana hat üzerinde ki hareketi en az iş gücüne ihtiyaç gösterecek biçimde düzenlenmelidir.

- Lateral hareketlerinin kolay ve birlikte çalışan başlık sayılarında ki değişimin az olması için sistem imkan oranında kare veya dikdörtgen şeklinde düzenlenmelidir.

- Sistemin boru büyüklükleri ve tertibi, yıllık masrafları en aza indirecek biçimde olmalıdır.

- İmkanların izin vermesi durumunda, uygun ve ekonomik boru çapları seçimine imkan vereceğinden, pompaj ünitesi alanın ortasına yerleştirilmelidir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Resim 7. Yağmurlama sulama sistemiyle suyun kıt olduğu koşullarda sudan daha çok yararlanılır.

YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİNİN İŞLETİLMESİ VE BAKIMINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR NELERDİR

- Sabit ve yarı sabit sistemlerde, basınç denemesi yapılıp daha sonra boruların üstü kapatılmalıdır.

- Sabit ve yarı sabit sistemlerde borular kışı hafif geçen yörelerde en az 40, ağır geçen yörelerde en az 70 cm. derinliğe gömülmektedir.

- Motor elektrikle çalışıyorsa mutlaka toprak hattı yapılmalıdır.

- Borular taşınırken elektrik tellerine dokunmamasına dikkat edilmelidir.

- Sistemi önce küçük debide çalıştırıp Lateral ve ara borular su ile doldurulmalı, körtapayı çok kısa bir süre açarak boru hattının temizlenmesi sağlanmalıdır.

- Yabancı maddelerin girmemesi ve yağmurlayıcı memelerin tıkanmaması için pompa emme borusuna süzgeç takılmalıdır.

- Laterallerin yer değiştirme zamanı mutlaka belirlenmelidir.

- Yağmurlama dağılımının uygun olması için rüzgar durumuna göre laterallerin konum durumları iyi ayarlanmalıdır. ;

- Boruların ve yağmurlama başlıklarının yağlanmasında gres veya benzeri yağlar kullanılmalıdır.

- Sulama işi bittiğinde contalar kurulanarak bir kutuda saklanmalıdır.

- Sabit sistemlerde sezon sonunda boruların suyu boşaltılmalıdır.

- Boruların kolay sökülüp takılması için borular birbirine takılırken ek yerleri ve contaları sabunlu bezle silinmelidir.

Kaynak:Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü TOPRAĞIN İYİLEŞTİRİLMESİ

1-DRENAJ:
Çoğu bitki suyun iyi drene edilmesini fakat hızlı bir şekilde kaybolmamasını ister.
Bu istek daha çok erkenci bitkiler için önemlidir.İdeal su tutulması;minerallerin çevre sinin ince bir su tabakasıyla kaplı olması ve organik minerallerin aralarının havayla dolu olması durumudur.Kılcal kökler mineralleri çevreleyip hem gerekli besinleri absorbe edebilir ve hemde ihtiyaç duydukları havayı tenefüs edebilirler.Drenaj suyun akıp gitmesi için alınan önlemler olmakla birlikte üst toprağa ilave edilecek olan organik katkı maddesiveya alçıtşı yada kireçtaşı gibi maddeler kilin ,kum gibi küçük topaklar halinde birarada tutulmasına sebebolarak toprağın denaj özelliğini geliştirecektir.
Drenaj ,iklim şartlarına göre toprak işlenerek ve havalandırılarakta geliştirilebilir.
Kuru havada toprak işlendiğinde hem killi toprak alete yapışmayacak yada yapışmalar
olmayacak ve hemde toprak parçalara kolayca ayrılacak buda toprağın kolay drene
olmasını sağlayacaktır.
Toprağa kum yada çakıl karıştırılarakta toprağın drenajı geliştirilebilir çok miktarda
kum yada çakıl gerekecektir.Bu pahalıbir yöntem olduğundan ancak küçük alanlar
için düşünülebilir.

2-HAVALANDIRMA:
Havalandırma birçok nedenden dolayı önemlidir.Bu hem toprak drenajını iyileştirir ve hemde
bitki köklerinin ve diğer toprakaltı organizmaların nefes almasını sağlar.Havalandırma
drenaj için kullanılan yöntemlerin çoğu ile sağlanabilir.

3-İŞLENEBİLİRLİK:
Buağır killi toprağın kolay çalışılabilir hale getirilmesi demektir.Bu yine drenaj için
kullanılan yöntemlerle geliştirilebilir.Bunun yanında toprağın ihtiyaç duyduğu uygun
organik katkı maddelerinin ilaveside gerekmektedir.

4-RENK:
Toprak rengi üzerinde nekadar uzun süredir tarım yapıldığına bağlı olarak değişim
gösterebilir.Asıl rengi, orijini olan ana kayaya göre değişmekle birlikte içindeki organik
madde miktarıda bunu etkiler.Koyu renkli toprakların nesiller boyunca işlenmekte olduğu
söylenebilir.Koyu renkli topraklar ısıyı daha çabuk absorbe edecekler ve daha yavaş
soğuyacaklardır.Yani İlkbaharda toprak daha erken ısınacaktır.Bu durumda toprağın
iyileştirilmesi demek renginin koyulaştırılması anlamına gelmektedir.Toprağın rengini
koyulaştırmak için havalandırılmış kurum kullanılmaktaydı fakat günümüzde daha çok
organik karışımlar tercih edilmektedir.

4-SU TUTMA
Bu kumlu topraklarda bir problem olarak karşımıza çıkar.Toprağın su tutma
kapasitesini artırmak için mümkün olduğu kadar çok organik katkı maddesi katılmalıdır.
Böylece toprağın su tutma kapasitesi artacak bitki kökleri kuru havadada suyu alabilecektir.


Toprak Çeşitleri


Toprakları ana başlıklar altında çok kısa şöyle özetleyebiliriz.

1-Taşlı topraklar

2-Kumlu topraklar

3-Tınlı topraklar

4-Killi opraklar

5-Marnlı topraklar

6-Humuslu toprakalr

7- Kireçli topraklar

1-Taşlı topraklar:İçeriği % 80 taş ve az miktarda topraktan oluşur.Kolay havalanırlar. wfakat su tutma kapasiteleri ve besin ihtivalrı azdır.

2-Kumlu topraklar:% 80 kum ihtiva ederler.İşlenmeleri kolaydır.Su tutmadıklarından bol sulama gerektirirler buda toprktaki besinin yıkanıp gitmesine neden olur.besince fakir ve genelliklede asit topraklarıdr.

3-Kili topraklar:İçeriğinin yarıdan fazlasını kil oluşturur.Su tutma kapasiteleri yüksektir. bu nednele geç tava gelirler.tava gelmeden işlenmesi halinde toprak tekstürü zarar görür.Ağır topraklar olup işlenmeleri zordur.Kurak zamanlarda toprak katı bir hal alır.

4-Tınlı topraklar:yarıdan fazlası kum ve % 30-50 arasıda kilden meydana gelirler.tava gelmeleri ve işlenmeleri kolay olduğundan tarım için elverişli topraklardır.

5-Marnlı topraklar.İçinde kum, kil,çakıl ve humus bulunur. Bağcılık bakımından uygun topraklardır.

6-Humuslu topraklar:Siyah enkte bir topraktır. koyu renk olduğu için çabuk ısınıp kolay tava gelirler.su tutma kapasiteleri iyidir.Besin maddelerince zengindirler. Tava gelince kolay işlenirler.

7-Kireçli topraklar:kil,kum humus ve kireç ihtiva ederler.kalın bir kaymak tabakası bağlarlar.suyu geçirmezler.zor işlenen bir toprak çeşididir.










 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
gübre, gübreleme, sulama, topraksugübre, ve


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Gübre ve mazot desteği artacak çiftçi coşacak. Düş Haber Arşivi 0 19 Ocak 2015 03:36
Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. (TÜGSAŞ) Zen Kişisel Gelişim 0 11 Aralık 2012 19:29
Yazın Gübre Kışın Tuz Kalemzede Ev Dekorasyonu 0 22 Mart 2012 21:53