IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 03 Şubat 2013, 21:22   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yunanistan / Kavala





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Yunanistan’ın sahil kenti Kavala, İpsala’ya 174 kilometre uzaklıkta. 1923’deki Nüfus Mübadelesi’nde Kapadokya’nın Rumları bu şehre yerleştirilmiş. Kavala’nın Müslümanları ise Kapadokya dahil Anadolu’nun farklı ilçelerine göçmüş. Bu nedenle, her ne kadar resmen Tekirdağ’la kardeş şehir olsa da, Kavala’nın Anadolu’daki gerçek kardeşi Kapadokya. Kentin tarihi yarımadasında Osmanlı döneminin izleri hâla yaşıyor.
Her zaman görmek istediğim şehirlerden biriydi Kavala. Yolculuk, Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin düzenlediği Defne Türk-Yunan Dostluk Festivali sayesinde gerçekleşti. Dernek etkinliği Yunanistan’da başlatıp Türkiye’de sonlandırıyor. Bu yıl Kavala-Kapadokya arasında yapıldı. Çünkü Kavala ve Kapadokya, iki farklı ülkede, birbirinden çok uzakta iki şehir olmasına rağmen birbiriyle yakından bağlantılı. 1923’de Lozan Antlaşması uyarınca Yunanistan-Türkiye arasında başlatılan Nüfus Mübadelesi’nde Kapadokya’da yaşayan yaklaşık 25 bin kişi, Hıristiyan oldukları için Kavala’ya yerleştirildi. Aynı şekilde Yunanistan’dan buraya göçen Türkler de oldu. Bu yüzden 2009 Defne Festivali’nin ana teması “Kavuşma” olarak ilan edildi.
Akademisyenler, sanatçılar, sinemacılar ve yazarlar Kavala’yı ziyaret etti. Aralarında Osman Kavala gibi, kökleri bu şehre dayanan kişiler vardı. Türkiye’den gidenler Nea Defni üyeleriyle buluşarak festivali gerçekleştirdi. Panel, dans gösterileri yapıldı, iki dilde yöresel şarkılar söylendi. Kaldığımız iki gün boyunca festival etkinliklerine katılmanın dışında tabii ki şehri ve hemen karşısındaki Taşoz Adası’nı da gezme fırsatım oldu.
BALKONLAR ÇİÇEKLİ, KUŞLU
Kavala, Kuzey Yunanistan’ın en büyük, gelişmiş ikinci büyük şehri. Zamanında tütüncülükle kalkınan şehir, günümüzde üzüm bağları ve Avrupa Birliği’nin verdiği destekle geçimini sağlıyor. Yaşam standartları yüksek. Sokaklar gençlerin kullandığı lüks otomobiller ve adım başı benzinciyle dolu.
Kavala’nın sahil şeridi çok geniş olmasa da arkadaki dağlara doğru yoğun bir kentleşme göze çarpıyor. Tam burun kısmındaki eski binaların ve kalenin bulunduğu yarımada kötü kentleşmeden korunmuş. 1864 sonrasında bu bölgenin dışındaki alan yapılaşmaya açılmış. Bu tarihten sonra kurulan mahalleler uzaktan güzel gözüküyor. Ancak yakından bakıldığında bunun bir yanılsama olduğu ortaya çıkıyor. Nedeni çiçekle bezeli uzun, geniş balkonlar.
Kavala’yı gezmeye plajından ya da limanından başlayabilirsiniz. Plaj, denizi karşınıza aldığınızda şehrin sağ tarafında kalıyor. Arkasındaki kafelerde oturup bir şeyler yeme ve içme şansınız var. Ama ben olsam plajda fazla vakit kaybetmeden şehri turlamaya başlardım. Çünkü denize girmek için ideal yer, Kavala değil, Taşoz Adası.

AKŞAM YEMEĞİ GEÇ BAŞLAR
Liman boyunca yürürken, rastladığım kafe ve restoranların sayısı şaşırtıcı. 63 bin nüfuslu bir şehir için çok fazla. Kavala son 10 yılda hızla turizme ağırlık verince bu işletmeler çoğalmış. Adım başı oturup bir şeyler içip yiyecek yer bulabiliyorsunuz. Bunun en büyük avantajı bütçeye göre mekan seçebilmek. Fast food seviyorsanız “Goody’s”de hamburger ve gazoza yaklaşık 5 Euro yetiyor. Öğlen güneşinden kaçmak için kafelerden birine oturup tavla oynayabilirsiniz. Mekanların en güzel hizmeti, sandalye oturduğunuz anda koşturarak buzlu su ikram edilmesi.
Akşam limandaki en güzel görünümlü mekanlardan birinde yediğim Yunan salatası, hamsi tava ve bira 13 Euro tuttu. Burada akşam yemeğine bizdeki gibi 19.00 civarında giderseniz, etrafı bomboş görürseniz şaşırmayın. Yunanlar genelde saat 21.00’den sonra yemeğe geliyor. Barlar 01.00’den sonra dolmaya başlıyor.
KALE YOLU ÇOK DİK AMA GÖRÜLMEYE DEĞER
Gezimizin ikinci gününü şehrin tarihi bölgesine ayırdık. Denize sırtınızı verdiğinizde limanın en sağına düşen Nikolai Kilisesi’nden gezmeye başladık. 1530’da İbrahim Paşa adına Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı cami, 1926’da kiliseye dönüştürülmüş. İbrahim Paşa’yı İstanbul’dan da tanıyoruz. Konağı, Sultanahmet’te Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılıyor. Kilisenin ana caddeye bakan tarafına yürüyüp karşı sokaktan yukarıya doğru yürümeye başlıyoruz. Hediyelik eşya satan dükkanları geçtikten sonra sağ tarafta 1820’de Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın yaptırdığı külliye çıkıyor karşımıza. Paşa, doğduğu yere katkısı olsun diye iki medrese, iki mescid, bir mektep ve bir imarethaneden oluşan bu külliyeyi yaptırmış. Külliye beş yıl önce Mısır hükümeti tarafından 59 yıllığına Kavala’nın zengin bir tütün tüccarına kiralanmış. Şimdi otel olarak kullanıldığından içi gezilemiyor. Ama en azından binanın bakımı yapılmış oluyor.
Yolun devamında kaleye giden ilk dik yokuş başlıyor. Yokuşun tam ortasında Halil Bey Camisi (Alaca Cami) karşınıza çıkacak. Kazılar sonucunda çıkan bilgiler ışığında caminin, bir kilisenin üzerine inşa edildiği iddia ediliyor. Bir dönem ekonomik kalkınma uğruna Kavala’daki tarihi eserlerin çoğu özel şahıslara satılıp kiralandığı için çoğu yıpranmaktan kurtulamamış. Cami binasında da 10 yıl öncesine kadar üç aile yaşıyormuş. Kavala gitgide turistik bölgeye dönüşünce olduğundan bina boşaltılmış. Kale yolu üzerinde olduğu için şimdi restorasyonu yapılıyor. Bunun soluna doğru yürüdüğünüzde kalenin son adımı ve en dik yokuşu olan sokağa gireceksiniz. Bu dik yokuşlar sakın gözünüzü korkutmasın çünkü çevresindeki eski ve güzel evlerle kaleye vardığınızda göreceğiniz manzarası gerçekten harika.
KAVALALILAR DENİZE TAŞOZ’DA GİRİYOR
Eski şehrin tadını çıkarıp dönüş yolunda hediyelik eşya satanlardan magnetler, takvimler, yüzükler aldıktan sonra Taşoz Adası’na giden saat 13.30’da kalkan feribota yetiştik. Bilete 4,60 Euro ödedik. Tıpkı İstanbul’dan Adalar’a gider gibi güvertesinde oturup güneşlendik. Yol yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. Gemi yolcuları Taşoz’un küçük bir köyünde bırakıyor. İsterseniz yine Kavala’dan 09.00, 12.00 ve 14.00’te kalkan hızlı feribota binebilirsiniz. 10 Euro’ya direkt Taşoz’un merkezine inebilirsiniz. Ama köyü görmenizi de tavsiye ederim. Çünkü toplasanız 20 evin olduğu bu köyün sahili dalgasız ve denize çok rahat giriliyor. Sahildeki lokantalar da çok ucuz. Bir tanesinde epeyce deniz mahsulü yiyip içtikten sonra adambaşı sadece 11 Euro ödedik.
Köyden, adanın 15 kilometre uzaktaki merkezine ulaşım taksiyle 15 Euro. Burası, daha gelişmiş. İlk bakışta Kavala’dan farksız. Ama sahilde yürümeye başladığınızda evlerin hâlâ eski güzelliğini koruduğunu görüyorsunuz. Sahilde pek çok taverna, pansiyon ve plaj kafesi var. Her biri farklı, rengarenk süslenmiş. Ancak bir önceki köye göre fiyatlar çok daha pahalı.

Taşoz Adası’nın en önemli özelliği yaklaşık 100 kilometrelik sahil şeridinde pek çok farklı güzellikte koyunun olması. Denizi de rüzgarın şiddetine ve yönüne göre her koyda farklılık gösteriyor. Bir yerde dalga çıkıp deniz bulandığında hemen öbürüne geçip dümdüz bir suya girme şansınız var. Bunun için Kavalalılar denize girmek için günübirlik de olsa burayı tercih ediyor.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]İşte Debreli Hasan'ın hikayesi böyle. Saat tam 13.00'te Drama'ya ulaştık. Drama yaklaşık 55.000 nüfuslu küçük bir kasaba. 1371'de Osmanlı egemenliğine girmiş ve bu durum 500 yıldan fazla devam etmiş. Kavala'da ortaya çıkan tüberküloz salgını zamanında meşhur Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve ailesi bir süre burada yaşamışlar. Onun yeğeni Dramalı Mahmut Paşa'da kasabanın önemli simalarından birisi. Adına bir de medrese yaptırılmış.

Yaklaşık 45 dakikalık molamızda kasabanın merkezini dolaştık. Tam ortasındaki parkta bulunan heykeller oldukça hoştu. İçinden küçük bir dere geçiyordu. Mimis Drama'nın normal tur programında olmadığını bu yüzden kendisinin de Drama Köprüsü'nün yerini bilmediğini söyledi. Birkaç kişiye köprüyü sorduk ama onlar da bilmediklerini söylediler. Sonradan internetten yaptığım araştırmada gerçekten de böyle bir köprünün varlığının tam olarak bilinmediğini, 2000'li yılların başında bir Rum tarihçinin bir yeri gösterdiğini ama kesin olarak buranın doğru olup olmadığının netleşmediğini öğrendim.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Drama çarşısı küçük, dar sokaklardan oluşuyor. Aramızda Türkçe konuşurken esnaftan bazıları kırık bir Türkçeyle "Hoşgeldiniz" dediler. Küçük sohbetler yaptık. Daha sonra merkezdeki Cafe Style'da kemiklerimizi ısıtan bir güneşin altında Hülya abla, Arzu ve ben birer kahve içtik. (Türk/greek kahvesi 2 €, Cafe Americano 2,5 €) Tüm ekip belirlenen saatte otobüsteydik ve 13.50'de Kavala'ya doğru hareket ettik.

KavalaKavala şehrine döne döne giden yollardan ulaşıyorsunuz. Yol boyunca manzara harika ama yapılaşma hiç de az değil. Kavala limanına ulaştığımızda saatler 14.30'u gösteriyordu. Mimis, yemek ihtiyacını da düşünerek, bir buçuk saat serbest zaman verdi. Otobüslerden indikten sonra küçük bir karışıklık oldu. Yemek yenmesi planlanan Midilli Restoran dolu olunca zamanı değerlendirmek için bazı arkadaşlar Mimis'e tarihi Kavala bölgesini gezmek istediklerini söylemişler. Böylece yaklaşık 20 kişi otobüsün çıkamadığı dar sokaklara kendini vurdu. (Mimis gitmeyenleri daha sonra yeniden götürdü) Ben de elimde fotoğraf makinesi tek başıma limana ve tarihi bölgenin alt tarafına doğru yönlendim.
<
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Kavala şehrine girişte tepeden baktığınızda daha çok Kuşadasına benzerken aşağıya indiğinizde Bodrum havası hakim. Kat kat evleri ile bana Mardin'i de anımsattı. (Ama tarihi anlamda değil tabiki) Yaklaşık 65.000 kişi yaşıyormuş ama şehrin geneline liman tarafından baktığınızda daha büyükmüş gibi geliyor. Bu da biraz yazlık evlerin olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Kanuni zamanında şehir Akdeniz'deki donanma için üs vazifesi de görmüş. Aşağıdan kale ve tarihi bölgenin manzarası çok hoş görünüyor. Tabi tarihi açısından bakarsak simge isim ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa. Paşa, Mısır'da Osmanlıya isyan edip Anadolunun içlerine kadar ilerlemiş, bayağı bir uğraştırmış. Gerçi ölmeden birkaç yıl önce de İstanbul'a gelip Padişaha bağlılığını bildirmiş. Mezarı Kahire'de bulunuyormuş.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Liman bölgesinde dolaştıktan sonra şehrin merkezine doğru yöneldim. "İn cin top atıyor" desem yeridir. Tüm dükkanlar kapalı. Cumartesi 15.00'ten Pazar sabahına kadar restoranlar ve birkaç hediyelik eşyacı dışında açık hiçbir yer olmuyormuş Kavala'da. Hatta genel olarak tüm Yunanistan böyleymiş. Turizm danışmadan biraz şehir hakkında bilgi ve küçük bir harita aldıktan sonra ara sokaklarda dolaşmaya devam ettim. Küçük bir gezi treninin günlerden pazar olması nedeniyle çalışmamasına üzüldüm doğrusu. Zira otobüslerin giremediği dar yerlere bu trenle gidilebiliyormuş...

Karnım acıkmıştı ama deniz ürünlerini akşama saklamaya karar vermiştim. Bu yüzden açık bulduğum tek dönerciden dürüm tavuk döner aldım (2,30 €) ve hiç oturmadan gezime devam ettim. (Bu arada dönere Yunancada Gyros diyorlar) Hiç de fena değildi doğrusu. Tekrar limana döndüğümde Arzu, Diğdem ve Argun hocanın Nikupopos Restoranda bir şeyler atıştırdıklarını gördüm. Onlara kahve içmede eşlik ettikten sonra otobüse dönme saatimiz gelmişti. (Merak edenler için deniz ürünlü kocaman bir salata 7,50 €; midye pilav 6 €; kızartma kabak 3 €; 20'lik Uzo 6 €; türk kahvesi 1,50 €)

Sahil yolunda merkezi konumdaki Nefeli Hotele geldiğimizde saatler 16.30'u gösteriyordu. Kayıt işlemleri daha önceden halledildiğinden hemen odalarımıza çıktık. Mimis, tarihi bölgeyi gezmeyenlerin 15 dakikada hazır olmasını isteyince eşyalarımızı bırakıp aşağıya indik. Otelin konumu, odaları gayet güzeldi ancak dört yıldızlı dense de bence en çok üç yıldız alır. Yine de konaklama boyunca bir olumsuzluk yaşayan olmadı doğrusu.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Yaklaşık 15 kişilik bir ekip otobüsten inip tarihi bölgeye yürümeye başladık. Daha yukarıya çıkmaya başlamadan yolun tam karşısında Aziz Nikolai Kilisesi bulunuyor. 1530'da İbrahim Paşa adına Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı cami, 1926'da kiliseye dönüştürülmüş. Minaresini yok etmişler ama kubbe aynen sağlam duruyor.

Karşıya geçip dar sokakta yürümeye başlıyoruz. Solda kalan hediyelik eşya satan dükkanları geçtikten sonra sağ tarafta 1817'de Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın yaptırdığı külliye çıkıyor karşımıza. Paşa, doğduğu yere katkısı olsun diye bu külliyeyi yaptırmış. Külliye birkaç yıl önce Mısır hükümeti tarafından Kavalalı bir zengine kiralanmış. Şimdi otel olmuş. İsmi de İmaret Hotel. Gezme izni verilmiyor.

Yolda yürürken dar sokaklar, üst üste eski binalar dikkatimizi çekiyor. Bir çoğu hala kullanılıyor. Rehber kitapta bir dönem Kavala'daki tarihi eserlerin kiralanması nedeniyle büyük bölümünün yıprandığı ya da aslını kaybettiği yazıyor. Sizin anlayacağınız bu Yunanlıların da bizden pek farkı yok. Bizde de kaç yüzyıllık bazı binaların ve eserlerin kıymeti yeni yeni anlaşılmıyor mu?

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın annesinin mezarını geçtikten sonra bizleri devasa bir heykel karşılıyor. Paşa'nın at üstündeki heykeli...Bir Osmanlı paşasının neden Yunanistan'da heykeli olur ki diye düşünürken Mimis sebebini açıklıyor: "Osmanlıya başkaldıran Mısır Kralı Mehmet Ali...". Böyle tanımlanıyormuş heykel. Hey gidi Paşa, hiç düşünürmüydün bir gün küffarın senin heykelini şehrin en yüksek noktalarından birisine dikeceğini...

Paşa'nın evini de gezmek istedik ama kapalıydı. Mimis, onun da özel teşebbüse kiralandığını söyledi. En uç noktaya doğru ilerlerken karşımıza yeniden bir kilise çıktı: Panagiia Kilisesi. Aslında Panagia tarihi bölgenin de ismiymiş. İçeride ayin yapıldığı için kapıdan geri çevrildik. Hatta biraz da terslendik diyebilirim. Son noktada resmi bir bina olduğunu tahmin ettiğim yerin bahçesine girdim. Burada çok derin bir uçurum yer alıyor. Aynı zamanda da bugün için kullanılmadığını düşündüğüm bir fener mevcut. O bölgeye geçişi demir parmaklıklarla kapatmışlar. Ancak oradan Kavala'nın manzarası nefisti...

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Vakit geç olduğu için kaleye çıkmadık. Mimis, kalede kayda değer bir şey olmadığını söyledi ama tek başına manzara için dahi çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Tam kilisenin karşısında yer alan kafede bir şeyler içmek istedik ama manzaralı yerlerin hepsi doluydu. Ekibin geri kalanından ayrılarak yolun sağında kalan Old Town Cafe'de Mekan abiler, Argun Hocalar ve biz birer kahve içtik. (Türk/greek kahve 1,50 €; duble türk/greek kahve 2,50 €; filtre kahve 3 €)

Saat 19.00 gibi kafeden kalktık ve aşağıda şehrin girişindeki su kemerini fotoğrafladık. Kemer, tüm heybetiyle ayakta ve Mimis'in dediğine göre zorda kalınsa bugün dahi kullanılabilirmiş. Bu arada tam kemerin altındaki küçük meydanda yer alan "Konstantinopolis 460 km" yazılı sarı tabela dikkatimi çekti. Aslında bu tek değil. Şehrin otoban bölgesindeki girişinde de benzer tabeladan mevcut. Adamlar İstanbul'u kendilerinin görüyorlar herhalde. Emaneten bizde duruyormuş da zamanı gelince alacağız gibi...

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Artık güneş yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı ki kendimizi kordonda bulduk. Burası da kafeler, restoranlarla dolu. Aslında, metrekareye düşen kafe, restoran, taverna sayısı oldukça fazla. Son 10 yılda turizm gelişince bunların sayısı hızla artmış. Aynı bizim Kuşadası, Bodrum misali sizin anlayacağınız. Denizin tam kenarında bir de lunapark var. Çocuklar çılgınca eğleniyor. Yolda ilerlerken akşam için birkaç restorana baktık ve yaklaşık olarak fiyatları inceledik. Tespitim şu ki Kavala'da fiyatlarda mekana göre anormal oynamalar yok. Üç aşağı beş yukarı aynı sayılabilir. Daha düşük olanlar ise ara sokaklarda ve arka tarafta yer alıyormuş.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Kordon yürüyüşümüz aynı zamanda otele de ulaşmamızı sağladı. Otele dönen boş meydanda şoförümüz Kenan'ın otobüsü pırıl pırıl yıkadığını gördük. Otele vardığımızda Mimis'in akşam için 28 €'ya bir taverna ayarladığını öğrenince biz de katılmaya karar verdik. Zaten biraz yorgun olduğunu söyleyen bir ablamız hariç herkes gidiyordu.

Kavala'nın yaklaşık 12 km. uzağındaki tavernaya geldiğimizde saatler 21.30'u gösteriyordu. Oldukça büyük bir yerdi ve bizim dışımızda 60-70 kişilik 17-20 yaş arası Yunanlı gençlerden oluşan bir grup daha vardı. Taverna ücretleri için Mimis'e yardımcı olmak, hesabı tutturmak falan derken ilk bir saatten pek bir şey anlamasam da oldukça keyifli bir gece oldu. Özellikle Yunanlı gençlerin dansları, bizlerle kaynaşmaları ve ortak figürler görülmeye değerdi. Mekan abim, her zamanki gibi efeler diyarından harika bir oyun oynadı. Bu arada yemekler yine nefisti. Özellikle kalamarı çok beğendim. Tabi yanında uzomuz eksik değildi...Keyifli, yorgun biçimde otelimize döndüğümüzde saatler 01.30'u gösteriyordu.

__________________
Kırk yılda bir gibisin...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
kavala, yunanistan


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Butrint \ Yunanistan efLatun Dünya üzerindeki yerler ve tarihi mekanlar 0 03 Mart 2012 23:04
Yunanistan'a et ve süt yardımı PassioN Haber Arşivi 1 18 Şubat 2012 12:34
Yunanistan Sır Tarih 0 24 Eylül 2011 23:53