IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07 Ekim 2011, 16:13   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ahlakın Bazı Kuralları




Bu incelememizde ahlak hakkında konuşacağız. Yaşanan ve insanlarda gözlemlenen somut bir olgu olarak ahlak... Metafizik ve soyut bir kavram olarak değil... Evvela şunu kendimize soralım. Ahlak bir problem midir? Bir ahlak problemi var mıdır? Veya ahlak kimin için bir problemdir?

Ahlak düşünce ve davranış olarak herkesçe sınırları açık ve belli bir anlayış olsaydı şüphesiz bu konu üzerinde durulmayacak ve tartışılmayacaktı. Fakat durum öyle değil. İnsanlar arasında çok çeşitli anlayışlar var. Her toplumun ayrı bir ahlak anlayışı var. Bu toplum içinde yaşayan grupların ve hatta bireylerin bile ayrı ahlakları var. Bu bakımdan ahlakın kendisi her zaman tartışmaya, farklı görüşlere ayrılmaya müsaittir. Gerçi bütün toplumlarda bazı ortak noktalar var ama bu çok az. Bu böyle olmasına karşılık ahlak insanların üzerinde en az durdukları bir konu sayılabilir. Çünkü insanların işi gücü vardır. Bunu düşünmeye vakitleri yoktur. Geçim derdi, hayat kavgası, işinde ilerleme ve yükselme arzusu, para kazanma mecburiyeti diğer bütün şeyleri arka plana iter. Bütün metafizik ve dinsel konular gibi ahlak, hayatın anlamı, insani sorumluluk gibi konular insanlar arasında çok küçük bir grubun meşguliyet alanıdır. Bunlar ya doğuştan manevi ve metafizik konulara meraklı kimselerdir veya çoğu kimseler için lüks olan, vakti bol ve şanslı kimselerdir. Nispeten varlıklı insanların durumudur bu. Zaten filozoflar ve ahlakçılar hep bu sınıftan çıkmıştır. Yoksul ailelerden çıkıp filozof ve büyük ahlak önderi olmuş kimse yok. Vakti bol olan kimselere hayat sıkıntılı ve anlamsız gelir. Hayata bir anlam aramak ve sıkıntıdan kurtulmak için bazıları kendini fikir ve felsefeye, bazıları oyun ve eğlenceye, bazıları kumar ve içkiye verir. Bugünkü hayat şartları pek az insana hayatını sorgulayıp anlamlandırma fırsatı veriyor. Ancak iş işten geçtikten sonra, yani emekliliğinizde bol vaktiniz olur. Eğer şimdiye kadar okuyup yazmak, düşünmek âdetiniz yoksa eski minval üzere yaşamaya devam edersiniz. Ya kahvehanelere, ya birahanelere veya bazılarının yaptığı gibi dini gruplara kapılanırsınız. Ama anlayış kapasiteniz zaten daralmıştır. Pek fazla bir değişiklik beklenemez. Yüz elli iki yüz sene önceki hayat şartları insanlara hayat üzerinde durmak, kendisine niçin yaşadığı hakkında soru sormak, cevaplarını aramak fırsatı veriyordu. İster kasabada, ister köyde olsun insanlar bugünkünden çok daha fazla boş zaman bulabiliyorlardı. Özellikle kırsalda senenin hemen yarısı boş geçiyordu. Bu da insanları filozof yapmasa da arif yapıyordu. Bugün ilim ve fikir cephesinden bakarsak eskisi kadar çaplı ve sistem sahibi filozoflar yetişmiyor. Çünkü felsefe bir bilim disiplini haline gelmiş. Sınırları daralmış, fonksiyonu azalmış. Felsefeciler uzman bir bilim adamı haline gelmişlerdir. Eskisi gibi bilgeliğin simgesi değiller artık. Filozof deyince eskiden her şeyi bilen, derin anlayışlı, yaşayışı ile bir bakımdan örnek olan insanlar anlaşılırdı. Artık bu yok. İhatalı bilgiye sahip olamadığı için artık filozof yetişmiyor. Bir bilgi dalında bilgi sahibi olmak insanı ne fikir adamı, ne filozof yapar. İki yüz sene önce Avrupa medreselerinde herkes aynı şeyi okuyordu. Üniversiteler bir yüksek okul gibiydi. Fizikten, teolojiye, ilahiyata, müziğe, tıbba kadar bütün bilimler öğretilirdi. Hayat ve insan hakkında bu çeşitli malumat felsefe yapmaya yarıyordu. Nitekim Goethe�nin fizik hakkında, Kant�ın astronomi hakkında çalışmaları var. Kepler�in kendisi bir papazdı. Branşlaşma yoktu. Branşlaşma 19. Yüzyılda çıktı. Ahlakı bir sorun olarak ele alırken şunları kendimize sormak mecburiyetinde kalıyoruz. Ahlak nereden geliyor, kaynağı nedir? Biz ahlaksız yaşayabilir miyiz? İyi nedir, kötü nedir? Bizim ahlakın emirlerini yerine getirme yetimiz ve yetkinliğimiz var mı? Herhangi bir ahlak sistemini benimsemekle iş halloluyor mu? Şimdi bunlar üzerinde biraz duralım ve düşünelim. 1. Ahlakın kaynağı ve menşei ilk bakışta toplumdur. Çünkü insan ancak toplum halinde yaşadığında ona bir ahlak gerekiyor. Tek başına yaşayan insana mesela ROBİNSON a ahlak gerekli değildir. İyi ama toplum da sonunda belli kişilerin fikir ve inançlarına dayanıyor. Toplumda hükümdarlar veya peygamberler veya ahlak filozofları örnek alınır. Halk tabakasının ahlakı sonunda buradan çıkmaktadır. Etrafımıza baktığımız zaman etkili ve güçlü kimselerin davranışlarının diğerleri tarafından benimsendiğini görüyoruz. Eğer bu dünyevi bir ahlaksa yüksek makamlardaki kimselerin taklidinden ibarettir. Eğer dini ve manevi ilkeler benimsenmişse bu defa din ve ahlak önderleri örnek alınmıştır. Nitekim köydekiler ağanın davranışlarını, ağa da kenttekilerin davranışlarını örnek alır. Kimse kendinden bir şey çıkarmıyor. Aklımıza şu da gelebilir her ne kadar dışarıdan bazı inanış ve davranışlar benimsenmiş olsa da ahlak kişinin serbest seçimlerine dayanır. O dışarıda hazır bulduklarını olduğu gibi almaz, kendi mizacı ve karakteriyle uyumlu bulduğu için onları benimsemiştir. Esas olan onun doğuştan gelen bir mizacı ve karakter yapısı vardır. Davranışlarında bu temel rol oynar. Bir ahlak buna cevap verdiği için benimsenmiştir. 2. Bir arada yaşayan insanların hukuki kaidelere tabi olmaları gibi dini ve ahlaki değerlere de tabi olmaları kaçınılmaz bir şeydir. Hiç bir toplum bundan mahrum olarak yaşamamıştır. Beğenelim beğenmeyelim bazı ortak ahlak ilkeleri topluma hâkimdir. Bunların yaptırımları hukuki olmasa da onlar kadar etkilidir. O normlara uymayanlar sessizce dışlanırlar. Hiç kimse bu baskıya dayanamaz. Toplumun ortak kanaatlerinin tersine davranamaz. Fakat buna rağmen tarihte büyük önderler -bilim alanında olduğu gibi- ahlak alanında devrim yapmışlar ve ortak gidişin tersine hareket etmişler ve başarılı da olmuşlardır. Hiçbir maddi kuvvet bunun yayılmasına engel olamamıştır. Hıristiyanlar aslanlara parçalattırıldığı halde Hıristiyanlık egemen olmuştur. 3. Ahlakın temel kavramları iyi nedir, kötü nedir sorularına verilen cevaplarda yatar. İnsanlığın başlangıcından bugüne bu sorulara değişik cevaplar verilmiştir. İyi ve kötü yukarıda da değindiğimiz gibi farklı kabul edilmiştir. Ahlakın temeli olan kavramların değişmez olduğunu, genel geçer doğruların bulunduğunu ahlakçılar ve filozoflar savunmuşlardır. Sokrates bunların başında gelir. Din ahlakına göre iyi Tanrı�nın buyruğuna uygun olan, kötü aykırı olandır. Din, ahlakın ancak mutlak bir otoriteye dayandığı zaman bir gerçekliğinin ve etkisinin olabileceğini söyler. Dünyevi ve akli ahlaklar iyi ve kötüyü hangi ilkeye dayandırırlarsa dayandırsınlar, ahlakları izafi kalmaya mahkûmdur. Neden çalmamalıyım? Sorusuna verilecek iki cevap vardır. A- Her kes çalmaya kalkarsa düzen bozulur ve bu benim aleyhime olur. B- Çalmak Allah�ın yasakladığı bir eylemdir. Çalmayı mutlak bir ilkeye bağlamadıkça insanlar kimse görmediğinde çalmaktan çekinmeyeceklerdir. 4. Biz ahlakın buyruklarını yerine getirmeye güç yetirebilir miyiz? Bu ahlakın en önemli sorunudur. Eğer bireyler ahlak yasalarını yerine getirmede güç sahibi değillerse ahlakın yasaları havada kalmaz mı? Benim yapamayacağım bir şey bana buyrulursa ben neden sorumlu olayım? Ahlak kurallarını insanlar acaba hiç sıkıntı duymadan rahatlıkla yerine getirebilirler mi? Bu konu üzerinde durulmaya değer. Çünkü güç yetirebilmek, yani özgür olmak, sorumlu tutulmak için olmazsa olmaz bir zorunluluktur. Kuran da bunu böyle açıklıyor. �Allah insana gücü yetmeyeceği şeyi teklif etmez.� Burada somut bazı örnekler üzerinde duralım. Siz bütün ahlak ilkelerine inanıyorsunuz fakat çevrenizde öyle olaylara tanık oluyorsunuz ki onlara müdahale etmeniz ahlaken gerektiği halde kendinizde ona karşı gelmek gücünü göremeyebiliyorsunuz. Buna iki örnek vereceğim. Birinci örnek: Bir dairede çalışan memursunuz. Dürüst ve ahlaklısınız fakat amiriniz devletin malını çalıyor. Bunu üstlere bildirmeniz halinde yakın amirinizin sizi işten atması kesin. Göz yummak mecburiyetinde kalıyorsunuz. İkinci bir misal: Bir taşra kentindesiniz. Feodal ilişkilerin ve zorbalığın hâkim olduğu bir çevre. Gözünüzün önünde bir adam öldürülüyor. Ona şahitlik yaptığınız takdirde öldürülme ihtimaliniz yüzde doksan dokuz. Ahlakçı damarınız git şahitlik yap, seni öldürseler de hak yolda ölmüş olursun diyor fakat çocuklarınızı düşününce vazgeçiyorsunuz. Çık işin içinden bakalım! 5. Herhangi bir inanç ve ahlak sistemini benimsemek bize ne kadar bir etkinlik getiriyor? Bize ne kadar yarıyor? Hırsız ve ayyaşlar istikamet değiştirip bambaşka bir insan olabiliyorlar. Ama şunu unutmayalım. İyi bir hırsız ve iyi bir ayyaş olabilen kimse, bundan vazgeçtiğinde iyi bir adam olabiliyor. Soygun çetesini idare eden elebaşı iyi yola döndüğü zaman orda baş oluyor. Acaba bu o fikrin kendisinden mi, yoksa onu benimseyen insandan mı geliyor. Benim ağırlıklı kanım her şeyin insanın içinden başladığıdır. Siz benimsediğiniz dini de, ahlakı da, inancı da kabiliyetiniz kadar temessül edersiniz. Sizde ne varsa o kadar geliştirirsiniz. Olmayan bir şey ortaya çıkmaz. Sonuç: insan istediği gibi hareket edebilseydi, yani gücünü ve etkinliğini yeterince hissedebilseydi, herhangi bir ahlak sistemini düşünmek onun için sorun olmazdı. Birini benimser onun uyarınca hareket ederdi. Göz ardı edilen asıl sorun kendimizdeki gücü keşfetmek ve açığa çıkarmaktır. Bundan başka her şey gerçeği örtmekten ve kaçıştan ibarettir.

__________________

English Preparatory Department
School of Foreign Languages
Assistant English Teacher
Ankara Baskent University
2017-18

“Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...”
C.A - 31.12.2010 - ∞

English Language and Literature
Faculty of Humanities and Letters
Ankara Bilkent University
2010-15
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
ahlâkın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Din ahlakın kaynağı mıdır? Sihir IF Anket Arşivi 18 09 Haziran 2016 14:06
Ahlakın Metresi Kaça? Sır IF Ekstra 0 22 Mart 2011 06:49
Bazı Kadınlar Bazı Erkekler JB Genel Paylaşım 2 18 Ocak 2011 08:57
Ahlâkın Önemi ve Arındırmaya Elverişli Olması MasteR06 Genel İslami Konular 0 20 Aralık 2010 21:19
Ahlâkın Mahiyeti, Nevileri ve Ahlak İlminin Kısımları MasteR06 Genel İslami Konular 0 20 Aralık 2010 21:19