IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 09 Kasım 2011, 09:39   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
İONİA Okulu veya MİLETOS Okulu




Ticaretiyle, uygarlığıyla ve felsefe okuluyla (İonia okulu veya Miletos okulu) ün saldı.
Miletos Okulu (İonia Okulu) M.Ö. VI. yy.da Miletos’ta ders veren İonia’lı filozoflara verilen addır.

Felsefe tarihinin ilk okul ya da düşünce geleneğini oluşturan İonia’lı filozoflar, Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes olarak sıralanır. İonia Okulu, felsefenin ilk okulu olarak ortaya çıkarken, Batı Anadolu kıyılarındaki İonia da, Yunan felsefesinin ilk merkezi olarak seçkinleşir. Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes, her şeyden önce, mitopoetik düşünceden kopuşu ve felsefi düşünüşe geçişi simgeler. İkinci olarak, bu filozoflar, herhangi bir çıkar, pratik amaç gözeterek değil de, salt bilmek ya da anlamak için felsefe yapmışlardır.

Öte yandan, Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes, her ne kadar felsefede onların yaşadıkları çağda madde ile ruh arasında bir ayırım yapılmamış olsa da, felsefe tarihinin ilk materyalistleri olarak bilinirler. Nitekim, nedensel bir varlık anlayışı ortaya koyan ve varlığa ilişkin doğru bir açıklamanın maddi, fail, formel ve ereksel neden olmak üzere, dört ayrı nedeni ortaya koyması gerektiğini belirten Aristoteles’e göre, İonialılar yalnızca maddi neden üzerinde yoğunlaşmışlar ve varolan her şeyin kendisinden türediği arkhe ya da maddi nedeni belirledikleri zaman, varlığı açıklayacaklarını düşünmüşlerdir.

Onlar, bundan dolayı aynı zamanda monist filozoflar olarak sınıflanırlar. Bu filozofların monist olarak sınıflanmalarının nedeni, şu halde, öncelikle maddeyi evrendeki tek gerçeklik olarak görmeleri, dış dünyayı meydana getiren çokluğun gerisinde bir birlik aramaları ve madde söz konusu olduğunda da, daha sonraki plüralistler gibi, varlığın temeline birçok arkhe ya da maddi neden değil de, tek bir madde yerleştirmeleridir.

İonialı filozoflar, maddi neden dışında bir neden, fail neden düşünmedikleri ve özellikle de maddeye hareket verecek, onu harekete geçirecek bir dış güç tasarlamadıkları için, arkhe olarak, kendi kendisini harekete geçirecek, kendi hareketini yine kendisinin açıklayacağı bir ilk madde aramışlardır. Bundan dolayı, onlar aynı zamanda hilozoistler diye bilinirler.

İonialı filozoflarda ortak olarak sergilendiğini gördüğümüz başka bir ortak nokta da, onların “hiçten hiçbir şey çıkmayacağı” (Nihil ex nihilofit) ve dolayısıyla madde ya da dünyanın ezeli olduğu inancıdır. Aynı zamanda tüm Yunanlı filozoflar tarafından paylaşılan bu inancın bir gereği olarak, hiçten yaradılış veya maddi dünyanın zaman içinde bir başlangıcı olduğu düşüncesi, onların akıllarının ucundan dahi geçmemiştir.

Aristoteles'e göre, felsefenin gelişmesinin iki ön koşulu var: Öncelikle, felsefe yapacak kişinin "tuzu kuru" olmalı. Yani o kişi, maddiyat kaygısına düşmeden kendini sadece düşünmeye verebilmeli. İkincisi, kişi gerçek bir merak duygusuna sahip olmalı ve en doğal görünen gerçekleri bile sorgulayabilmeli. İşte, Miletos'ta bu iki koşulun bir araya gelmesiyle, tarihin gerçek anlamdaki ilk filozofu kabul edilen Thales ile onun ardılları olan, Anaksimenes ve Anaksimandros ortaya çıkmış. Babillilerden aldığı astronomi bilgisi ve Mısır'dan getirdiği söylenen geometri bilgisi dışında Thales'in asıl önemi, aklına takılan sorularda. "Neyin var olduğu" ve "neyin gerçek olduğu" gibi sorular sayesinde Thales, o güne dek doğadaki her olayı ayrı bir tanrının varlığına bağlayan mitolojinin ötesine geçerek; her şeyin nedenini, doğanın kendisinde aramaya başlıyor. Thales ve öğrencilerinin "Fizikçiler Okulu" diye anılması ve pozitif bilimin temellerini attıklarının söylenmesi de bu yüzden.

İ.Ö. VI. yy’dan başlayarak, Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi Miletos’lu düşünürler, İonia’da daha çok meteoroloji ve coğrafyaya dayanan bir fizik anlayışı geliştirdiler. Bu “tabiat felsefeleri” düzenli bir bilimin ilk taslaklarıydı. Ayrıca bu tabiat felsefelerinin yanı sıra bazı matematik, astronomi ve coğrafya keşifleri de yapılmıştı. İonia İ.Ö. 546’da Persler’in egemenliğine girince, Miletos 494’te yıkıma uğradı ve düşünsel etkinliklerin merkezi Sicilya’ya kaydı.

THALES (625-545)

İonia Okulunun, ilk filozofu Milattan önce 6. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Thales’tir. Batı Anadolu’da Miletos şehrinde doğmuştur. Dar anlamıyla o, felsefe tarihinin başında bulunan düşünür unvanını alır. Evrenin ana maddesini, nedenini akla ve deneylere dayanarak temellendirdiği için Thales’e felsefenin babası adı verilmiştir. Antik Dünyanın 7 bilgesinden biri olan Thales, M.Ö. 28 Mayıs 585’deki güneş tutulmasını matematiksel olarak önceden tespit etmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, onda bilim ve felsefe birbirinden ayrılmış değildir. Thales’e atfedilen başkaca bilimsel faaliyetler arasında, onun bir yıllık hazırlaması faaliyetiyle, gemicilere, Küçük Ayı yıldızına bakarak yol göstermesi faaliyeti yer alır. Büyük doğa bilimcisi, astronom ve matematikçi olan Thales’in ünlü ‘Tales Teoremi’ herkesçe bilinir. Thales, ‘Gnomon’ adı verilen bir tür güneş saati ile zamanı doğru olarak ölçmüştür. Ona göre her şey tanrılarla doludur. Arkhe, değişmenin içerisinde değişmez kalandır.

Thales’te, felsefe bakımından önem taşıyan husus, onun “Neyin var olduğu” “Neyin gerçek olduğu” ya da “Neyin gerçekten var olduğu” sorusu üzerinde düşünmüş olmasından kaynaklanır. O bu çerçeve içinde, doğada var olan şeylerin tüketici bir listesini yapmayı amaçlamamış, fakat şeylerin varlığa gelmeleri ve daha sonra da yok olup gitmeleri olgusundan etkilenmiştir. “Neyin var olduğu” sorusunu yanıtlamanın en önemli yolu, onun gözünde birlik ile çokluk ya da görünüş ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi doyurucu bir biçimde ifade edebilmekten geçmiştir. O, buna göre, gözle görünen bireysel varlıkların ve değişmelerin oluşturduğu kaosun, çokluğun gerisinde akılla anlaşılabilir, kalıcı ve sürekli bir gerçekliğin var olduğuna inanmıştır. Thales, çokluğun kendisinden türediği, çokluğun gerisindeki bu birliğin “su” olduğunu öne sürmüştür. Thales'e göre, evrenin asıl maddesi (Arkhe) sudur; her şey sudan gelir ve suya döner. Dünya, "okeanos" denilen dev bir su kütlesi içinde yüzen, düz bir tepsidir onun zihninde.

Her şeyin maddi temeli olan suyu görebilir, algılayabilir miyiz? Elbette ki hayır. Öyleyse “su” kuramsal bir kavramdır. Thales algıladığımız farklı nesnelerin ve olayların algılanamayan maddi temeli ve kökeni olarak ilk tözü yani suyu belirledi. Örneğin içtiğimiz suyun bile maddi temeli o algılanamayan ilk tözdür. Bu şekilde Thales ilk kez felsefi veya bilimsel bir kuram ortaya koymuş oldu. Ancak o çevremizde gördüğümüz farklı nesnelerin ve olayların nasıl olup da sudan meydana geldiği sorunuyla belki de uğraşmadı.

Kendisinden önceki felsefenin bir anlamda tarihini yazmış olan Yunan filozofu Aristoteles, Thales’i bu sonuca, her şeyin sıvı bir varlıktan beslendiği, sıcağın da sudan türeyip, suyla beslendiği, her şeyin tohumunun nemli bir yapıda olduğu gözleminin götürdüğünü belirtir. Buna göre, buharlaşma fenomeni suyun buhar ya da hava olabilmesini, donma fenomeni ise, suyun toprak olabilmesini akla getirmiştir. Yine, Thales’in Akdeniz’i aşarak, Mısır’a yapmış olduğu seyahatler suyun insan yaşamı üzerindeki önemi ve değerini ona göstermiş olabilir. Onu arkhenin su olduğu sonucuna götüren nedenler ne olursa olsun, onu felsefe tarihinde önemli kılan unsur, verdiği yanıttan çok, sorduğu sorudur. Buna göre, o varlığın ya da dünyanın nihai ve en yüksek doğasının ne olduğu sorusunu sormuş olduğu için, önemlidir.

ANAKSİMANDROS (610-545)

İonia Okulunun ikinci düşünürü, Thales’ten daha genç biri olan Miletos’lu Anaksimandros’tur. Miletos’lu filozof Thales’in öğrencisidir. Onun M.Ö. 610 yılında doğup, M.Ö. 547 yılında öldüğü tahmin edilir. Anaksimandros’da da, bilimsel faaliyetle felsefi düşünce iç içe geçmiş durumdadır. Nitekim, onun Karadeniz’e açılan denizciler için bir harita yapmış olduğu anlatılmaktadır. “Tabiat Üzerine” isimli bir eseri vardır.

Dinden ya da mitolojiden ayrılarak kendisini öne süren, kendisine yer açan felsefenin, onda biraz daha soyut ve gelişmiş bir düzeye ulaştığını görmekteyiz. Gerçekten de, Anaksimandros’un evren anlayışı, dünyanın su üzerinde yüzen düz bir tepsi olduğunu öne süren Thales’in evren anlayışının çok daha ötesine gider. Thales’in görüşünde, tepsiyi ve tepsinin üzerinde yüzdüğü su kütlesini neyin taşıdığı sorusuyla, akşam batıdan batan güneşin, ertesi sabah yeniden doğudan nasıl doğduğu sorusuna tatmin edici bir yanıt getirmenin güçlükleri karşısında, Anaksimandros, dünyanın bir tepsi değil de, genişliği yüksekliğinin üç katı olan boşlukta asılı duran bir silindir şeklinde olduğu düşüncesine ulaşmıştır. Bu görüşe göre, dünya, evrenin tam merkezinde ve boşlukta, dayanaksız olarak durmaktadır. Evren küresinin her yerine eşit uzaklıkta bulunan dünyanın, şu ya da bu yöne gitmesi için hiçbir neden yoktur.

Arkhe ya da maddi töz konusunda da, Anaksimandros, Thales’i aşar. O çağdaşı Thales’in maddi töz olarak “su” anlayışına, suyun nicelik bakımından sınırlı, nitelik bakımından belirli olduğu gerekçesiyle karşı çıkmıştır. Buna göre, su ya da nem, çatışma ve savaşlarını açıklamak durumunda olduğumuz karşıtlardan biri olup, ondan hiçbir zaman karşıtı çıkmaz. Başka bir deyişle, değişme, doğum ve ölüm, büyüme ve küçülme, çatışma ve savaşın, bir öğenin sınırlarını diğerinin aleyhine olacak şekilde genişletmesinin bir sonucu olduğu için, suyun doğasına aykırı bir yapıda olan öğe ya da şeylerin, su içinde nasıl olup da eriyip gitmedikleri sorusuna doyurucu bir açıklama getirilemez. Sudan, öyleyse yalnızca ıslak ve soğuk olan şeyler türeyebilir. Oysa, dünyada sıcak ve kuru olan şeyler de vardır. Suyun nitelik bakımından belirli olmasının yarattığı güçlükten kurtulsak bile, bu kez suyun nicelik bakımından sınırlı oluşunun yarattığı güçlük karşımıza çıkar. Buna göre, su gibi nicelikçe sınırlı bir maddeden, sonlu bir kütleden evreni meydana getiren sonsuz varlık kütlesi doğamaz. Sonsuz sayıda evren olduğunu öne süren Anaksimandros’ta, sonsuz sayıdaki evren görüşü, sonsuz miktarda maddeyi gerektirir.

Evrende varolan tüm nitelikleri tek bir niteliğe götürmenin, tüm karşıtları tek bir karşıta indirgemenin doyurucu ve doğru olmamasından dolayı, ona göre, evrenin ilk maddesi, maddi tözü, arkhesi nitelik bakımından belirsiz, nicelik bakımından sınırsız bir madde olmalıdır. Anaksimandros, söz konusu özellikleri taşıyan ilk maddesine, hiçbir duyusal maddeyle özdeş olmayan belirsiz bir varlık, soyut bir ilke anlamında apeiron adını verir. Aperion, sınırsızlık, sonsuzluk demektir. Herşey aperion’dan meydana gelir ve ona geri döner. Aperion, ezeli ve ebedidir, meydana gelmemiş olduğu gibi yok da olamaz.

Onun, ilk madde olarak nicelikçe sınırlı, nitelikçe belirli bir öğe ya da maddenin seçilmesi evresini geçerek, her şeyin kendisinden türediği belirsiz, sınırsız bir arkhe anlayışına ulaşması, felsefede gerçek bir ilerlemeyi ifade eder.

Anaksimandros’un başka bir yeniliği ya da onun gözlemi akıl yürütme veya argümanla destekleyişinin çok iyi başka bir örneği de, geliştirmiş olduğu evrim kuramıdır. Anaksimandros, dünyanın sıcak ile soğuğun birleşmesinden doğduğunu savunur. Ona göre, yaşam "ıslak" bir ortamda başlamıştır, ilk canlılar ise balığa benzer yaratıklardır. Bu düşünceleriyle, binlerce yıl önce ilk evrim düşüncesini ortaya atmıştır. Yaşamın denizlerde ve suda başladığını, insan da dahil olmak üzere, tüm canlıların önce denizlerde yaşamış olup, karaya daha sonra çıktıklarını söyleyen Anaksimandros’a göre, insan türünün ataları, önce balıkların vücudunda doğmuş ve ancak yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecek bir olgunluğa eriştikten sonra, karaya çıkmışlardır. Bu durumu, insan yavrusunun uzun bir bakım devresinin ardından kendi başına yaşayabilir olması olgusu ile açıklayan filozofa göre, insan varlıklarının söz konusu uzun bakım devresini balıkların karnında geçirmemiş olsalardı, karaya çıkar çıkmaz yok olup gideceklerdi.
NAKSİMENES (584-524)

İonia Okulunun üçüncü ve sonuncu düşünürü, temsilcisi Anaksimenes’tir. M.Ö. 585—525 yılları arasında yaşadığı hesaplanan Anaksimenes, tıpkı Thales ve Anaksimandros gibi bir bilim adamı —ya da astronom— filozoftur. Tarih yazarı olup aynı zamanda matematikçi ve coğrafyacıdır. Ruh kavramını felsefeye ilk kazandıran filozoftur. Bununla birlikte, Anaksimandros’un, Thales’e kıyasla, felsefi ve bilimsel düşüncede bir ilerlemeyi gösterdiği yerde, o bir anlamda geriye dönüşü temsil etmektedir. Bunu, örneğin onun astronomisinde görmek mümkündür. Buna göre, Anaksimenes, Anaksimandros’un boşlukta duran silindir şeklindeki dünya anlayışı yerine, havada aynen bir yaprak gibi yüzen, bir masa kapağı şeklindeki dünya anlayışını geçirmiştir. Ruhumuzun bizi ayakta tuttuğu gibi, hava da dünyayı ayakta tutmaktadır.

Yine, o gökkuşağına ilişkin olarak da oldukça tuhaf bir açıklama getirmiştir. Onun açıklamasına göre, gökkuşağı, güneş ışınlarının, içinden geçemedikleri bir bulut üzerine düşmelerinin sonucu olarak ortaya çıkar. Anaksimenes’e haksızlık etmemek için, bir yandan da onun astronomisinin Anaksimandros’unkinden bazı bakımlardan daha ileri olduğunu söylemek gerekir. Çünkü, o güneş ve ay ile diğer yıldızlar arasında ilk kez olarak bir ayırım yapmış, güneşin kendi ışığına sahip olduğu yerde, ay da dahil olmak üzere, diğer gök cisimlerinin güneşin ışığını yansıttığını söylerken, güneş ve ay tutulmalarına ilişkin olarak da doğru bir açıklama getirmiştir.

Anaksimenes felsefe bakımından da, Anaksimandros’un gerisine düşmüştür. Zira o, Anaksimandros’un nicelikçe sınırsız, nitelikçe belirsiz bir töz olarak apeironundan sonra, Thales’in belirli tözüne geri giderek ilk madde olarak Aer ya da havayı öne sürmüştür. Onu, ilk madde ya da maddi tözün hava olduğunu söylemeye götüren neden, muhtemelen insan varlığındaki nefes alma olgusudur. İnsan nefes aldığı sürece yaşadığı için, havanın evrendeki yaşam ve varlık ilkesi olduğu sonucuna ulaşmak zor değildir. Arkhe psüke’dir. Psüke, ince bir nefes ve soluktur, canlandırıcı, dağılmayı engelleyicidir. Evrende herşey havadan, bu sıcak nefesten oluşur. Canlılık, hayatiyet, psükenin nesnelerde bulunmasıdır.

Onun felsefe alanındaki yeniliği ise, ilk kez olarak birlikten çokluğa geçiş süreci üzerinde, varolan her şeyin havadan nasıl varlığa geldiğini açıklama işinde yoğunlaşmış olmasıdır. Buna göre, Anaksimenes birlikten çokluğa geçiş sürecini açıklarken, dudaklarımızı birbirine yaklaştırıp avucumuza üflediğimiz zaman, ağzımızdan çıkan havanın soğuk, ağzımızı fazlaca açıp, avucumuza üflediğimiz zaman da, ağzımızdan çıkan havanın sıcak olması gözleminden yararlanarak, sıkışma ve seyrekleşme kavramlarına başvurmuştur. Başka bir deyişle, Anaksimenes’e göre, hava seyrekleştiği zaman ateş, sıkıştığı zaman da rüzgar, bulut, su ve toprak haline gelebilir. Bu çerçeve içinde, o havanın seyrekleştiği zaman, daha sıcak hale geldiğini ve böylelikle de ateş olma yoluna girdiğini, buna karşın sıkıştığı zaman, daha soğuk olup katılaşma yoluna girdiğini düşünmüştür. Anaksimenes’teki seyrekleşme ve sıkışma kavramları, birlikten çokluğa geçiş sürecini açıklamaya yaradıktan başka, her tür niteliği niceliğe indirgeme girişimini temsil eder.

Anaksimenes’le ilgili olarak önem kazanan sonuncu husus, onun maddi töz olarak havayı öne sürdüğü bağlamda, ruh kavramına giden yolda ilk büyük adımı atmış olmasıdır. Havayla ruh arasında bir benzerlik kuran Anaksimenes’e göre, nasıl ki evreni kuşatan hava, evreni ayakta tutuyorsa, aynı şekilde içimizdeki nefes, aldığımız soluk olarak ruh da, bize can verir. Buna göre, ruh insan varlığındaki hareket ve canlılık ilkesidir.

Felsefenin Doğuşu, ODTÜ Felsefe Bölümü

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
ionia, miletos, mİletos, okulu, veya, İonİa


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Gebelik okulu Dilara Aile Evlilik ve Çocuklar 0 05 Haziran 2010 15:10
Hacker okulu .. LuisCode Haber Arşivi 1 25 Mayıs 2006 20:16
Aşçılık okulu PuSAt Genel Paylaşım 0 20 Nisan 2006 22:44