IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11 Kasım 2014, 00:59   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Eleştirel Teori




Eleştirel teori: Yirminci yüzyıl düşüncesinde, Frankfurt Okuluyla birleştirilen toplumsal analiz tarzı. Tüm kapalı sistemleri eleştiri yoluyla çözmeyi ya da yıkmayı amaçlayan eleştirel teori, eleştirinin daha çok Hegel’deki versiyonundan yola çıkmış ve dolayısıyla da, eleştirinin öncelikle özeleştiri şeklinde gerçekleşmesi gerektiği inancını hayata geçirmeye çalışmıştır. Eleştirel teorinin Adorno, Horkheimer, Marcuse, Habermas gibi sahipleri, insanın toplumsal eleştiri yoluyla, baskılardan kurtulup özgürleşmesine katkı*da bulunan her felsefi görüşe sıcak bakmakla birlikte, daha çok Marksist bir çerçeve içinde kalmışlardır. Söz konusu eleştirel dü*şünürler, öncelikle toplumsal çıkarların, çatışma ve çelişkilerin düşüncede nasıl ifade edildiği ve baskı sistemlerinde nasıl üretil*diğiyle ilgilenmişlerdir.
Baskıcı sistemi ere ilişkin incelemenin tahakküm ve baskının kökleri konusunda uyanışa yol açacağını, ideolojileri geriletip bilinçlenmeyi hızlandıracağını öne süren eleştirel teorisyenler, kapitalizmin oldukça hızlı ve temelli bir biçimde değişmesinden dolayı, Marx’ın on dokuzuncu yüzyıl kapitalizmiyle ilgili eleştirisinin meydana getirdiği genel çerçeve içinde kalmanın imkansız olduğunu savunmuşlardır. Bundan dolayı, Marksizmin çağdaş koşulların ışığı altında yenilenmesinin ya da yeniden kurulmasının gerekliliğini savunan Frankfurt Okulu düşünürleri, felsefenin yeri-ne bilimi ve devrimci pratiği geçiren Ortodoks Marksizmden çok temelli bir biçimde ayrılarak, felsefeyi ön plana çıkartmışlar ve LukAcs’ın, Marx’ın kendi eleştirel yönteminin, onun Öğretisinin içeriğinden çok daha büyük bir önem taşıdı*ğı görüşünü benimseyerek, K. Marx’ın eleştirel yöntemini ‘eleştirel teori’ şeklinde yorumlayıp uygulamışlardır.
Eleştirel teori, en iyi bir biçimde, Ortodoks Marksizmle olan söz konusu farklılığına ek olarak, zaman zaman negatif felsefe diye nitelendirilen pozitivizmin ilkeleriyle olan karşıtlık, ki bu karşıtlık birinci karşıtlığın da temelinde bulunmaktadır, aracılığıyla ifade edilebilir. Buna göre, pozitivizmin bilginin duyu-deneyinin sonucu olduğunu dile getiren tempirizminin tersine, eleştirel teori belli bir akılcılığın ifadesi olmak durumundadır. Eleştirel teorisyenler, bilgimizin ve ortak insanlığımızın kaynağında, her birimizin rasyonel varlıklar olmamız olgusunun bulunduğunu öne sürerler. Hegel gerçek olanın rasyonel olduğunu söylemişti. Eleştirel teoriyi benimseyen Frankfurt Okulu düşünüleri ise, gerçek olanın rasyonel olması gerektiğini öne sürer. Rasyonalite ise, eleştirel teorinin bakış açısından, formel mantıktan ziyade, tez ve antitezlerin özümlenip, çelişkilerin yeni sentezlere dönüştüğü diyalektik bir düşünme sürecini ifade eder.
Böyle bir rasyonalite anlayışını, savunucularının çok değerli buldukları bir ütopik düşünce tarzıyla bir araya getiren eleştirel teori, buradan rasyonel bir toplum idealine veya ütopyasına yönelmiştir. Madem ki bizler, insan varlıkları olmamız hasebiyle, rasyonel düşünme yeteneğine sahip bulunmaktayız, öyleyse rasyonel bir toplum, tüm üyelerinin çevrelerini yaratmak ve dönüşü*me uğratmak için varoldukları, söz konusu yaratma ve dönüştürme sürecine fiilen ve bir bütün olarak katıldıkları bir toplum olmalıdır. İşte bu yaklaşım, eleştirel teoriyi benimseyenlere, varolan Batılı kapitalist toplumların eleştirisinde kullanılacak temel ölçütü sağlar: Batılı modern kapitalist toplum, kimi toplumsal kesimleri ekonomik ve politik katılımın dışında bırakan, veya birtakım toplumsal grupları sistematik bir tarzda tahakküm altına alıp güçsüzleştiren irrasyonel bir toplumdur. Söz konusu standart, eleştirel teorinin en önemli savunucuların*dan biri olan Jürgen Habermas’ta farklı bir modelle dönüşüme uğrar. Rasyonel düşün*me yetisine sahip varlıklar olmamız olgusundan değil de, hepimizin semboller veya bir dili kullanmamız olgusundan yola çıkan filozof un ütopyası ise, nitekim hiç kimsenin söylem dışına itilmediği, tüm bireylerin gerçek bilgiye erişip, kamusal tartışmaya etkin bir biçimde katılabildikleri bir ideal konuşma durumudur.
Eleştirel teorinin akılcılığı ile pozitivizmm empirizmi arasındaki karşıtlık, aynı zamanda bir eleştirel teori/geleneksel teori karşıtlığı olarak da ifade edilebilir. Gele*neksel teoriyi, a) empirist bir bilim anlayışını uygun, yeterli ve doğru bir bilim görüşü olarak gören ve b) her tür bilginin doğa bi*limleriyle, özde aynı bilişsel yapıya sahip olması, ve dolayısıyla da, doğa bilimlerinin yönteminin insan ve toplum bilimlerine de uygulanması gerektiğini savunan bir teori olarak tanımlayan eleştirel kuram, bu teoriye karşı toplumsal alanla insanın dünyasında, doğa alanında olduğu gibi, ezeli-ebedi ve değişmez hakikatler için verili bir temel olmadığını öne sürer. Rasyonel bir toplu*mun veya rasyonel bir toplumsal varoluşun henüz varolmadığını savunan eleştirel teorisyenler böyle bir toplumu eleştirel teorinin amacı yaparken, erişilmesi gereken hedefi gösterirler. Buna uygun olarak, geleneksel teorinin sözde çıkar gözetmediği, doğru bilgiye ulaşmak dışında bir amaç taşımadığı yerde, eleştirel teori önce geleneksel teorinin olumsuz sonucunu gösterir, yani doğa bilimlerinin yönteminin insana ve insanla doğrudan doğruya ilgili olan konulara uygulanmasının insanın potansiyel güçleriyle özgürlüğünün yadsınmasından başka bir şey olmadığını ortaya koyar ve sonra da, kendi en temel ilgisini dile getirir: İnsanın özgürleşimi.
Bundan dolayı, eleştirel teori, yüklendiği varolan yapıları eleştirme görevine ek olarak, insanın özgürleşimi için radikal bir toplumsal değişmeyi başlatma amacı güder. Buna göre, eleştirel teori, insanın, varolan toplumsal düzenin ihmal ettiği potansiyellerini ortaya çıkarmak durumundadır. Frankfurt Okulu düşünürlerine göre, eleştirel teori, Aydınlanma biliminin veya pozitiviz*im tek yanlı akılcılığının sınırlı kaynaklarından daha fazlasına ihtiyaç duyar; sanata, ütopik düşünceye, fantazi ve imgeleme işte bunun için, eşdeyişle inşanın bastırılmış güçlerinin, varolan toplumsal düzen tarafın*dan ihmal edilmiş potansiyellerinin su yüzüne çıkarılması için ihtiyaç vardır.
Eleştirel teori, ütopik düşünce geleneğinden koparak, pozitivizmin olumsuz etkisi altında kalan Ortodoks Marksizmi de, yani Marx’ın düşüncelerinin pozitivist bir yaklaşımla fosilleştirilmesi veya dondurulması iş*lemini de şiddetle eleştirir. Buna göre, eleş*tirel teorisyenler, determinist bir toplum bi*liminin kapitalizmin temel yasalarını saptayacağı ve onun gelecekteki çöküşünü tahmin edebileceği anlayışının, Doğudaki Stalinizmin ve Batıda da Stalinizme sadık komünist partilerin büyük yanlışlarının en önemli kaynağı olduğu şeklindeki sert ve ağır eleştiriyi çekinmeden dile getirmişlerdir. Başka bir deyişle, Frankfurt Okulunun eleştirel kuramı benimseyen mensuplarına göre, tarihsel maddeciliğin bilimsel statüsü, ya da pozitivizm kaynaklı bilimsellik iddiası, parti liderleriyle entellektüellerini eleştiriden korumuştur. Teorinin sözde bilimselliği, ahlâki ya da siyasi konuları teorik ya da teknik uzmanlıkla ilgili konulara dönüştürmek suretiyle, Bolşevik partinin demokratik merkeziyetçiliğini haklı kılmıştır. Kararlar, sıradan işçiler ya da köylüler tarafından değil de, Marksist teori çok ayrıntılı olarak ve derinlemesine bilenler tarafından alınmalıdır. Şu halde, Sovyet Marksizmindeki bürokratik otoriteryanizmi doğuran şey, Frankfurt Okulu düşünürlerine göre, Marx’ın kendisin*den ziyade, pozitivizmin kendisidir.
Ortodoks Marksizmin geleneksel ekonomik açıklama modellerinden veya ekonomik determinizminden uzaklaşan eleştirel teori, bir yandan bir ideoloji ve siyaset eleştirisi geliştirirken, bir yandan araçsal akılcılıkla modern Batı toplumlarında güçlenen totaliter hakimiyet tarzını analiz etmiştir. Aydınlanma ve pozitivizmle modernliğe ilişkin değerlendirme ve eleştirilerinde çok büyük ölçüde, ünlü sosyolog Weber’in toplumun rasyonalizasyonuyla ilgili görüşlerine dayanan eleştirel teorisyenler, bu bağ*lamda bürokrasi ve kapitalizmin tek yanlı bir akılcılığı, araçsal akılcılığı temsil ettiğini öne sürmüşlerdir. Eleştirel teorisyenlere göre, bürokrasi ve kapitalizm toplumu saptanmış olan belirli amaçlara en iyi ve sağlam bir biçimde ulaşma olanağı verecek araçların seçimiyle ilgilenen formel akılcılık açısından rasyonalize eder. Ve toplumun bu açıdan rasyonalizasyonu, eleştirel teorinin savunucularına göre, birtakım irrasyonel sonuçların ortaya çıkışını engelleyemez. Dahası araçsal akıl dünyayı ve başka insanları konu alır ve değerlendirirken, onları nasıl sömürebileceğimiz sorusunu temele koyar. Olgu değer ayrımını benimserken, değerlere bilgi ve yaşamda son derece önemsiz bir rol verir. Modern toplumlara özgü söz konusu düşünme tarzı, totaliter yönetim tarzı ve tahakküm arzusuyla yakından ilişkilidir. Bu açıdan ele alındığında, eleştirel teorinin esas hedefinin araçsal akılcılık, ve özellikle de doğa bilimlerinin gerçek bilginin tek geçerli türü olma iddiası olduğu söylenebilir. Bundan dolayı, eleştirel teori, son çözümlemede bilimin ve kapitalizmin temellerine ilişkin bir eleştiri ve analiz olmak durumundadır.

__________________
#MustafaKemaLAtatürkTorunuyum..ღ ❦

{22~02~`22..∞}
{09~09~`22..ღ}
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
eleştirel, teori


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Eleştirel Teori Kalemzede Felsefe 0 04 Ekim 2011 23:20
Eleştirel Teori Nedir? Kalemzede Felsefe 0 23 Eylül 2011 01:29
Eleştirel Teori Kalemzede Felsefe 0 12 Ağustos 2011 02:37
Teori ve Pratik YapraK Felsefe 3 21 Mart 2009 22:36