IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 03 Eylül 2011, 17:19   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Nefis Terbiyesi




M. Ali KAYA
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Peygamberimiz (sav) “En büyük düşman iki yakan arasındaki nefsindir” (Kenzu’l-Ummal, 3:408; 4:431) buyurur. Zira nefis insanı mağlup ederse ebedi hayatını mahveder ve kişinin cehenneme girmesine sebep olur. Şayet düşman insanı mağlup ederse dünya hayatını mahveder; ama ahirette şahadet mertebesini kazandırır. Bu nedenle nefis en büyük düşmandır; ancak nefisperest insanlara en büyük dost gibi görünür. Tehlikesi de buradadır zaten.
Bütün insanlarda nefis vardır. Hz. Yusuf (as) peygamber olduğu halde nefsine güvenemediğini “Ben nefsimi temize çıkarmam; nefis her türlü fenalığı ister; ancak Rabbimin merhametine sığınırım da o beni korur” (Yusuf, 12:53) buyurmuş ve nefsin tehlikesine dikkatimizi çekmiştir. Peygamberin (sav) güvenemediği nefse bizlerin güvenmesi ve nefsini müdafaa etmesi ne derece yanlış olduğu açıktır. Bu nedenle islam bilginleri “İstidracın, yani insanın helak olmaya götüren en büyük tehlike nefsin ayıplarını görmemektir” demişlerdir.
Yine peygamberimiz (sav) dünyanın en güçlü devleti olan Bizans İmparatorluğuna karşı yaptığı Tebük Seferi gibi önemli bir seferden dönerken “Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz” buyurdular. Sahabeler şaşırarak “Bundan daha büyük bir cihat mı var?” dediler. Peygamberimiz (sav) “Evet, büyük cihat kulun nefsinin arzuları ile cihat etmesidir” buyurdular. (Hatip Bağdadi, Tarih-i Bağdad, 3:523-524) Sonra peygamberimiz (sav) şöyle devam etti: “Güçlü insanları yenen kişi değildir; güçlü insan öfkeli olduğu zaman nefsine hâkim olandır” (Ebu Davud, Müsned, 329) buyurdular
Nefis topraktan yaratılan ve dünyaya meftun olan ve dünya ile aynı özden olan bedenimizdir. Zevke ve acıya müptela olan da bedenimizdir. Nefis acıdan kaçar ve zevke koşar. Allah insanda iki göz, iki kulak ve bir de dil yaratmış ve bunları nefse takmıştır. İnsan bedene takılı olan duygularla manevi âlemlerle iletişim kurar ve bu âlemleri görür ve bunlardan istifade eder. Allah’ın bir dil, iki göz ve iki kulak yaratmasının hikmeti işitip gördüklerin konuştuklarından daha çok en az iki misli olması içindir. Nefis kendisini en çok dili ile ifade ederek, diliyle günah kazandığı için dudakların ve dişlerin arkasına koymuştur. Kalbine akıl ve anlayış koymuş ve iki düşünsün bir konuşsun istemiştir. Kişi nefsini ıslah etmek için nefse takılan duygularını veriliş amacına uygun kullanması ve Allah’ın bu emanetlerini koruyarak emir dairesinde hareket etmesi icap eder.
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Nefsini itham eden, kusurunu görür. Kusurunu gören itiraf eden istiğfar eder. İstiğfar eden istiâze eder. İstiâze eden şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek büyük bir noksanlıktır. Kusurunu görse o kusur, kusur olmaktan çıkar, itiraf etse affa müstehak olur” (Lem’alar, 91) demekte ve nefsin kusurlarını müdafaa etmenin en büyük kusur olduğun ifade etmektedir. Peygamberimiz (sav) “Allah bir kavme hayır murad ederse onlara nefislerinin ayıplarını gösterir” (Aclunî, Keşfu’l-Hafa, 1:81) buyurmuştur.
İslam ahlakçıları nefsin “Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Raziye, Marziye ve Kâmile” olmak üzere yedi mertebesinden bahsederler ve her bir mertebenin sıfatlarını ve hallerini açıklamışlardır. Ancak genel olarak nefsin üç mertebesi vardır. Bunlar da “Emmare, Levvame ve Mutmainne” mertebeleridir. Ehl-i hakikat olan Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bu nedenle nefsi “Emmare, Levvame ve Mutmainne” olmak üzere üç mertebesine dikkatlerimizi çekmiştir. (Mektubat, 502)
En tehlikeli ve azgın olan nefis “Nefs-i Emmare”dir ki insana daima kötülüğü emreder. Nefis terbiye edilmemiş olduğu bu durumda tahrip ve şer cihetinde sonsuz cinayet işleyebilir. (Sözler, 23. Söz, s.137) Nefis “İman ve Amel-i Salih” olan farzları yapıp haramlardan kaçarak ıslah edilirse kendisini itham etmeye ve kusurlarını görmeye başlar. Hata ve kusurlarını görerek kendisini itham etmeye başladığı bu mertebeye “nefs-i levvame” yani kendisini kınayan nefis mertebesi denir. İnsan imanda ve Salih amelde terakki ederek sünnet-i seniye dairesinde yaşamaya başlar ve nefsini bu konuda ikna ederse “Nefs-i Mutmainne” mertebesine çıkmış, yani nefsini tatmin etmiş olur. Bu durumda nefis artık şerden ve tahripten değil, iman hakikatlerinden ve ibadetten zevk almaya ve kişiden bunları istemeye başlar. İşte nefsin bu mertebesi avam için kurtuluş mertebesidir.
“Nefs-i Mutmainne” sahibi olabilmek için elbette büyük bir mücadele içinde olmak ve nefsi ıslah etmek gerekir. Nefsi ıslahın en kolay, en kısa ve en kâmil yolu ise imanda terakki ve tekâmül ederek ilimle, bilhassa “İman İlmi” ile imanda terakki etmek, sırf emredildiği, Allah’ın emri olduğu için farzları yapmak ve haramlardan kaçmak, bunların karşılığında hiçbir beklenti içinde olmamaktır.
Nefis Allah’a itaat ederek istikamete girmezse kulun kalbi Allah’a tam olarak bağlanmaz ve marifet noktasında geri kalır. Nitekim peygamberimiz (sav) “İman altmış veya yetmiş küsur şubedir. En üstünü ‘Lâ ilâhe illallah’ diye iman etmek, en aşağı mertebesi ise yoldan eza veren şeyleri ağayı ile kenara atmaktır. Hayâ da imandan bir şubedir” (Müslim, İman, 58) buyurarak imanın amelle ve ahlakla ilişkisini ve Allah’ın emrine itaat ile işlenen amellerin imanda terakkiye vesile olduğunu en üst ve en aşağı mertebelerini ifade ederek bizlere haber vermiştir. Bu hadis bize nefis terbiyesinin onu amele yönlendirmek şeklinde olacağını göstermektedir. Bu nedenle İslam bilginleri “Dünya bir nefistir ve nefis dünyaya meftundur. Çünkü ikisi aynı özdendir. Bu nedenle nefis “Hakk”la ülfet etmez. Zühd ve takva ise nefsanî arzuları terk etmektir. Nefsi hayırlı işlerde çalıştırıp yormak gerekir. Aksi takdirde hayat ve nefis boşluk kabul etmez, sizi şerli işlere koşturarak yorar. Nefis daima rahatlık arar. Zühdün amacı rahatı ter
k etmektir” demişlerdir.
Peygamberimiz (sav) “Suda yürüyen bir insanın ayaklarının ıslanmaması nasıl mümkün değilse dünyaya dalan ve nefsanî arzulara istediğini veren kimsenin de günahtan kurtulması mümkün değildir. (Beyhaki, Şuâb-ı İman, 7:323) Bu nedenle “Nefsin arzularına muhalefet etmek ve istediklerini vermemekte ecir ve mükâfat vardır.” (İbn-i Mübarek, Zühd, 211)
İnsanı tehlikeye atan, kınanması ve terbiye edilmesi gereken ve kendisine güvenilmeyen nefis “Nefs-i Emaare”dir. Nefis aciz ve fakirdir, iktidar cihetinde hiçbir güce sahip değilken tahrip cihetinde sonsuz cinayet işleyebilir. Buna rağmen yapmadığı şeyleri kendisine mal ederek gururdan ve fahrdan geri durmaz. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri nefsin bu halini kınamakta ve şöyle demektedir. “Ey nefis! Sen daima zemme müstahaksın. Zira meyve ağaçlarındaki kuru çubuk gibi dahi değilsin. Senin cüz’i bir ihtiyarın bulunmakla o nimetleri fahrinle tenkis ediyorsun, gururunla tahrip ediyorsun ve küfranınla tahrip ediyorsun ve temellükle gasp ediyorsun. Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana layık olan şöhret değil tevazudur, hacalettir, senin hakkın medih değil, hodbinlik değil hudabinliktir. Evet sen benim cismimde âlemdeki tabiata benzersiniz, ikiniz hayrı kabul etmek şerre merci olmak için yaratılmışsınız. Yani fail ve masdar değilsiniz. Belki münfail ve mahalsiniz. Yalnız bir tesiriniz var o da hayr-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul etmemenizden şerre sebep olmanızdır.” (Sözler, 23. Söz, s.137)
Terbiye ve ıslah konusunda öncelikli olarak nefisten başlamak gerekir. Zira hasta olan doktorun hastaları tedavi edemeyeceği gibi, “Nefsini ıslah etmeyen de başkasını ıslah edemez” (Sözler, 21. Söz, s. 109)
Mutasavvıflar tarikat yoluyla, seyr-i suluk ile nefislerini terbiye etme yolunu takip ettikleri ve senelerce nefis terbiyesi için çalıştıkları halde sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden şükür ve hamd ve ubudiyete daha fazla mazhardırlar. (Sözler, 27. Söz, s. 219) Zira sahabeler iman dersini doğrudan Kur’ândan, Resulullah’ın sohbetinden ve ibadet dersini de doğrudan peygamberin (sav) şahsından ve yakınlığından aldıkları için nefisleri bir anda “Nefs-i Mutmainne” mertebesine terakki ve tekâmül ediyordu. Nefislerini terbiye ve tathir için “seyr-i suluke” ve çeşitli metotlara ihtiyaçları kalmıyordu. Onların nefisleri Allah’ın emrine ve Resulullah’ın sünnetine tabi oluyordu. Nitekim sahabelerin “Abadile-i Seb’a” olarak şöhret bulmuş fakih sahabelerinden Abdullah b. Ömer (ra) “Sizler öyle bir zamandasınız ki nefisleriniz amellere tabi oluyor. Öyle bir zaman gelecek ki ameller nefislere tabi olacaktır” diyerek Asr-ı Saadet ile daha sonraki asırları kıyaslamıştır. Ne zaman ki nefsiler Allah’ın emrettiği amelleri işleme konusunda kendi heva ve heveslerine göre içtihatlar yapmaya başlayarak amelleri nefislerine tabi kılmaya başladılar, çeşitli bahanelerle amelleri terk etmek için fetvalar ortaya çıkmaya başladı.
Bu zamanda nefis terbiyesinin en kısa ve en kolay ve en tehlikesiz yolu ise asrımızın Kur’an tefsiri “Risale-i Nur”ları okuyarak iman dersini doğrudan Kur’ân-ı Kerimden almak ve Kur’anın takip ettiği metot ile imanda terakki etmek, farzları yapıp haramlardan kaçmak şeklindedir. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bu hususu “Nefs-i emmarenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz, İslamiyete istinad iledir” (Divan-ı Harb-i Örfi, 62) demektedir. Yine Bediüzzaman “Risale-i Nur ve bilhassa ihlas risaleleri hakiki ve mecazi nefsin bütün desiselerini izale ve onların açtığı yaraları tedavi eder” (Kastamonu Lâhikası, 181) diyerek bu hususu nazara vermiştir.

__________________
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
nefis, terbiyesi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hindi Eti Terbiyesi YapraK Soslar 0 27 Aralık 2009 05:04
Et Terbiyesi YapraK Soslar 0 28 Eylül 2009 16:12